KARARLAR

AYM'nin 2019/8194 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 13/12/2023 tarihli ve 2019/8194 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HASAN ALTINER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/8194)

 

Karar Tarihi: 13/12/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucu

:

Hasan ALTINER

Vekili

:

Av. Ahmet TOKÖZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kişisel verilerin güvenlik soruşturmasına esas alınması nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. 20/4/1993 doğumlu başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan yapılan yargılama sonucunda Konya Ereğli Ağır Ceza Mahkemesinin (Ağır Ceza Mahkemesi) 21/2/2017 tarihli kararıyla 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

3. Başvurucu, Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) sonucuna göre 7/11/2016 tarihinde Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine tıbbi sekreter olarak yerleştirilmiştir. Başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle ataması gerçekleştirilmemiştir.

4. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle 20/11/2017 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, idari işlemin sebebinin belli olmadığını, güvenlik soruşturmasının hangi sebeple olumsuz şekilde sonuçlandığının bildirilmediğini ileri sürmüştür.

5. Ankara 17. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 3/7/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 21/2/2017 tarihli kararla başvurucunun 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği ve anılan kararın istinaf incelemesinde olduğu belirtilmiştir. Ayrıca başvurucunun görev yapacağı kurumun nitelik, önemi ve hassasiyeti ile idarenin daha uygun personel tercih edilebileceği hususu birlikte değerlendirildiğinde dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

6. Başvurucu, karara karşı 20/11/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde, ceza yargılamasının kesinleşmemesi nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür. Suçu işlediği tarihte 18 yaşından küçük olduğunu ve suça sürüklenen çocuk statüsünde olduğunu, çocuk olarak işlediği fiilden ötürü sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir. Kesinleşmemiş ceza yargılamasına göre işlem tesis edilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

7. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Daire) 24/1/2019 tarihinde istinaf talebini kesin olarak reddetmiştir.

8. Nihai karar başvurucuya 18/2/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 15/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Bireysel başvuru tarihinden sonra Ağır Ceza Mahkemesi kararı istinaf aşamasında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin (Bölge Adliye Mahkemesi) 20/4/2020 tarihli kararıyla kaldırılmış ve yeniden karar verilmek üzere Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

10. Ağır Ceza Mahkemesi 5/3/2021 tarihinde başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan beraatine karar vermiştir. Bu karar, istinaf edilmeksizin 6/4/2021 tarihinde kesinleşmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. 7/4/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu 17/4/2021 tarihli ve 31457 Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'u yürürlükten kaldırmıştır. 7315 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması bu Kanun kapsamında yapılmaktadır.

12. Başvurucu; henüz yargılaması devam eden ve çocuk yaşta işlediği iddia olunan eylemin kamu hizmetlerine girme hakkını etkileyecek biçimde değerlendirmeye alınması nedeniyle adil yargılanma hakkının, ayrımcılık yasağının, suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile cezaların şahsiliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun suç ve cezaların kanuniliği ile ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkelerinin ihlal edildiği iddialarının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olup olmadığının, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının ise kanun yolu şikâyeti olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Görüşte, başvurucu hakkında verilen kararın olağanüstü hâl döneminde çıkarılan bir düzenlemeye istinaden alınması nedeniyle, yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınmasının yararlı olacağı vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

14. Başvuru, özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa Mahkemesi Fatih Saraman başvurusunda, başvuru konusu olayda yürürlükte bulunan mevcut güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yönteminin kanunilik koşulunu sağlamadığına karar vermiştir. Kararda 4045 sayılı Kanun'un sadece hangi kamu görevleri bakımından güvenlik soruşturması yaptırılacağını düzenlediği ancak konuyla ilgili temel esasları, ilkeleri ve çerçeveyi belirlemediği belirtilmiştir. Anılan kararda Kanun'un ve ilgili yönetmeliğin kişisel verilerin kayıt, muhafaza ve kullanımını içeren tedbirlerin kapsamını, uygulanmasını düzenleyen ve özellikle, süre, stoklama, kullanım, üçüncü kişilerin erişimi, verilerin gizliliği, bütünlüğü ve imhası konusundaki usullere ilişkin, muhataplarının yetki aşımı ve keyfîliğe karşı yeteri kadar güvenceye sahip olmalarını sağlayacak açık ve detaylı kuralları içermemesi nedeniyle kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmıştır (Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, §§ 88-90; Süleyman Akif Nazlıgül, B. No: 2018/31982, 15/6/2021, § 33).

17. Öte yandan 1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 60. maddesi ile 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bendin iptali istemiyle 114 milletvekili tarafından 3/5/2018 tarihinde Anayasa Mahkemesinde dava açılmıştır. Anayasa Mahkemesi 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73, K.2019/65 sayılı kararıyla başvuruya konu olayda uygulanan kuralı, Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddelerine aykırı görerek iptal etmiştir. Kararın gerekçesinde; güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen verilerin kişisel veri niteliğinde olduğu, bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi şartlarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlanması gerektiği, kuralda ise güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılması memurluğa alımlarda genel şartlar arasında sayılmasına karşın güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığı belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi Fatih Saraman kararında benimsediği bu yaklaşımı norm denetiminde verdiği iptal kararıyla da sürdürmüştür (Süleyman Akif Nazlıgül, § 34).

18. Somut olayda da başvurucunun yukarıda belirtilen düzenlemeler esas alınarak yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle yerleştirilmesinin yapılmadığı anlaşıldığından, Fatih Saraman kararında belirtilen ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Buna göre başvuruya konu müdahalenin dayanağı olan düzenlemenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna varılmaktadır.

19. Öte yandan somut olayda başvurucunun KPSS'de başarılı olması sonucunda tıbbi sekreter olarak yerleştirilmeye hak kazandığı, on sekiz yaşından küçükken işlediği iddia edilen suça ilişkin kaydın 5352 sayılı ve 25/5/2005 tarihli Adli Sicil Kanunu'nun 10. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan on sekiz yaşından küçüklerle ilgili adlî sicil ve arşiv kayıtlarının ancak soruşturma ve kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere mahkeme, hâkim veya savcılıklara verilebileceğinin öngörülmesine rağmen, somut olayda başvurucuya ilişkin kayıtların anılan hükme açıkça aykırı şekilde idari makamlara verilmiş olduğu dikkate alındığında özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin bu yönüyle de kanuni dayanaktan yoksun olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

İrfan FİDAN bu görüşe katılmamıştır.

III. GİDERİM

21. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi, yargılamanın yenilenmesi ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

23. Yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın yetkili yargı merciine gönderilmesine karar verilmesinin ihlal iddiası açısından yeterli bir giderim sağladığı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Kararın bir örneğinin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 17. İdare Mahkemesine (E.2017/3208, K.2018/1445) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (E.2019/107, K.2019/52) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/12/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu; henüz yargılaması devam eden ve çocuk yaşta işlediği iddia olunan eylemin kamu hizmetlerine girme hakkını etkileyecek biçimde değerlendirmeye alınması nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Başvurucu, KPSS 2016/7 yerleştirme sonuçlarına göre İstanbul T.C. S.B. Anadolu Kuzey KHB SBÜ. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli sağlık teknikeri (tıbbi sekreter) olarak yerleştirilmesine karar verildiğini, 657 sayılı Kanun'un 48/8. maddesi uyarınca hakkında yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda atamasının yapılmadığını belirterek anılan işlemin iptalini talep ve dava etmiştir.

3. Ankara 17. İdare Mahkemesince;

 “Uyuşmazlıkta; Mahkememizin 08.12.2017 tarih ve E:2017/3208 sayılı ara kararıyla dava konusu işlemin somut sebebinin sorulduğu, dava dosyasına giren davacı hakkında 657 sayılı Kanun'un 48/8 maddesi uyarınca yapılan Güvenlik Soruşturması ile ilgili bilgi ve belgelere göre; davacının "Terör örgütüne üye olmak" suçundan Ereğli (Konya) Ağır Ceza Mahkemesi'nce 21.02.2017 tarih ve E.2014/45, K:2017/17 sayılı dosyasından "3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına" karar verildiği, Mahkememizin 08.02.2018 tarihli ara kararına cevaben Ereğli (Konya) Ağır Ceza Mahkemesi'nden gönderilen bilgi ve belgelerden anılı dosyanın istinaf incelemesinde olduğu görülmüştür.

Bu durumda; davacının görev yapacağı kurumun nitelik, önemi ve hassasiyeti ile idarenin daha uygun personel tercih edilebileceği hususu birlikte değerlendirildiğinde, davacının kendisi hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonuçlarına göre bu haliyle davalı kurumda görev almasının olumlu bulunmadığı sonucuna varıldığından atamasının yapılmaması takdirine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

Gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Ankara Bölge İdare Mahkemesince itirazın reddedilmesi ile karar kesinleşmiştir.

5. Başvurucu hakkında Ereğli (Konya) Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda "Terör Örgütüne Üye Olmak" suçunu işlediği sabit olduğu gerekçesiyle TCK'nın 314/2 maddesi gereğince neticeten 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

6. İstinaf istemi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince;

 “Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir.

Aynı şekilde Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 03.02.2016 tarih ve 2015/7299-2016/2465 sayılı, 09.02.2016 tarih ve 2015/7466-2016/1025 sayılı, 07.02.2017 tarih ve 2015/7522-2017/850 sayılı kararlarında "..........çeşitli sendikalar ve legal sivil toplum kuruluşlarının yasal izin alarak organize ettiği cebir veya şiddete başvurmaksızın sonlanan 1 Mayıs gösterilerinde "Mahir, Hüseyin, Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş, isyan devrim özgürlük" şeklinde atılan sloganların şiddeti çağrıştırsa bile toplumda bilinen ve kalıplaşmış sözlerden olduğu, izinli ve olaysız gösterilerde atılan sloganların ulusal güvenlik ve kamu düzeni üzerindeki potansiyel etkisinin sınırlı olduğu ve ciddi bir tehlike yaratmadığı gibi, diğer sloganlarla birlikte değerlendirildiğinde, genelinde yönetimin icraatlarını eleştiri mahiyetinde ifadeler içerdiği gözetildiğinde, silahlı terör örgütü olduğu kabul edilen THKP/C ile toplantıyı organize eden legal dernekler arasında örgütsel bağlantıyı gösterir hiyerarşik ilişkiyi sanığın tespit etme olanağının bulunmadığı..." biçimde açıklandığı görülmektedir. Yasal olarak faaliyet gösteren Ereğli 78’liler Derneği ile silahlı terör örgütü arasında hiyerarşik ilişkiyi gösterir bağlantı, suça sürüklenen çocuklar ile sanıkların bu bağlantıyı tespit etme olanağının olup olmadığı ve bu olanağa ne biçimde eriştikleri ilk derece mahkemesi tarafından karar yerinde açıklanıp gösterilmeden cezalandırılmalarına karar verilmesi, “ gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

7. Bozmaya uyan Ağır Ceza Mahkemesince 5/3/2021 tarihinde, başvurucunun "Silahlı Terör Örgütü Yöneticiliği" suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşılmakla CMK'nın 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilmiştir. Karar 16/4/2021 tarihinde kesinleşmiştir.

8. Öncelikle başvurucunun isnat edilen fiil tarihinde 17 yaşını ikmal ettiği açıktır. İdari işlemin tesis edildiği ve İdare Mahkemesi kararının verildiği tarihte suç isnadı altında olduğu gibi hakkında kesinleşmemiş mahkûmiyet kararı da bulunmaktadır.

9. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ise yukarıda belirtilen gerekçe ile bozma kararı verilmiş, sonrasında “delil yetersizliğinden” beraatine hükmedilmiştir.

10. Başvurucunun ilk defa kamu personeli olarak atamasının yapıldığı anlaşılmaktadır. Yani “şüphe feshi” kapsamında değerlendirilerek iş akdine son verilen bir durum söz konusu değildir.

11. Kamu personeli olarak istihdam edilecek personel hakkında güvenlik soruşturması yapılabilmesinin kanuni bir dayanağının olduğu ve ilgili mevzuat gereği güvenlik soruşturması ve araştırması yapıldığı dikkatten kaçmamalıdır.

12. Güvenlik soruşturması aşamasında ilgili hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması bulunmasına dahi gerek bulunmamaktadır. Zira bu işlem idarenin takdir yetkisi marjının geniş olduğu ve yalnızca ceza soruşturması veya kovuşturması değil, her türlü araştırma ve soruşturmayı gerektiren bir aşama olduğu not edilmelidir. Kaldı ki İdare Mahkemesince karar verildiği tarihte başvurucu hakkında terör örgütü üyeliği suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezası verildiği ancak henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.

13. İdare Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden sonra Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararı verildiği, bozma ilamında “silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir.

Gerekçesi ile hükmün bozulduğu görülmektedir.

14. Ceza ve idare mahkemelerinin vermiş olduğu kararların birbirleri yönünden mutlak surette bağlayıcı olduğunu söylemek mümkün değildir. Ceza Hukukunda mutlak delil sistemi geçerlidir. En küçük bir şüphe durumunda ise beraat kararı verilebilir. İdare Hukuku alanında ise mutlak delil aranmadığı gibi, kamu personeli olarak göreve başlamak için her türlü güvenlik soruşturmasının yapılabileceği hukuken belirli ve öngörülebilir bir durumdur. Başvurucu hakkında İdare Mahkemesi kararından sonra delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiştir. Anılan karar “örgüt üyeliği” suçu için yeterli delil bulunmadığı anlamı taşımakla birlikte kamu görevine başlamak için yapılan güvenlik soruşturmasında delil olarak kullanılamayacağı anlamına gelmemektedir. Bu durum ceza hukuku ve idare hukuku arasındaki ayrımdan kaynaklanmaktadır. Zira güvenlik soruşturması yapılması ve olumsuz olarak nitelendirilmesi için ceza soruşturması veya kovuşturması dahi bulunması şartı aranmadığı hatırda tutulmalıdır.

15. Öte yandan İdare Mahkemesi tarafından karar verildiği tarihte, başvurucu hakkındaki ceza davası ve deliller dikkate alınarak, mahkûmiyet kararının kesinleşmemiş olduğuna da vurgu yapılarak karar verildiği görülmektedir. İdare Mahkemesince kullanılan dil yönünden başvurucunun masumiyet karinesinin etkileyen bir durum olduğundan da söz edilemez.

16. Tüm bu tespitler ışığında, gerek içerdiği ifadeler gerekse ulaştığı sonuç itibarıyla başvuruya konu Mahkeme kararı nedeniyle başvurucunun özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edilmediği, müdahalenin kanuni dayanağının ve meşru amacının bulunduğu ve ölçülü bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

17. Açıklanan nedenlerle somut olay yönünden, başvurucunun özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edilmediği kanaatine vardığımdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.

Üye

 İrfan FİDAN