KARARLAR

AYM'nin 2019/21723 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 20/6/2023 tarihli ve 2019/21723 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. A. BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2019/21723)

 

Karar Tarihi: 20/6/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Volkan ÇAKMAK

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Mahmut KAÇAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, gözaltına alınma sürecinde yaşanan olaylar nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler doğrultusunda ilgili olaylar özetleaşağıda aktarıldığı gibidir. Başvurucu; Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, 17/11/2016 tarihinde, bir terör saldırısına karıştığı tespit edilen otomobili kullanırken yakalanmış ve gözaltına alınarak ilgili emniyet birimine götürülmüştür. Birden fazla kişiyi kapsayan soruşturmada arama kararı alınması üzerine başvurucuyu da yanlarına alarak başvurucunun ikametine intikal eden kolluk görevlileri, ikamette bulunduğu anlaşılan ve patlayıcı madde kullanan terör örgütü mensupları ile çatışmıştır (Başvurucu bu aşamada evde terör örgütü mensuplarının bulunmadığını kolluk kuvvetlerinin sadece eşinin bulunduğu eve ateşli silahla saldırdığını ileri sürmektedir ancak UYAP kayıtlarından erişilen bilgi ve belgelere göre başvurucu, PKK terör örgütüne üyelik başta olmak üzere başkaca suçlardan yargılandığı ceza yargılaması sürecinde ikamette teröristlerle kolluk kuvvetleri arasında çatışma yaşandığı yönünde çelişkili beyanlarda bulunmuş; olay nedeniyle yakalanan terör şüphelisi kişiler de operasyon sırasında evde başka terör örgütü mensuplarının bulunduğu yönünde ifade vermiştir. Ayrıca Olay Tutanağı'nda çatışma yaşandığının kayıt altına alındığı, evin içinde yapılan kriminal incelemede çatışma yaşandığına dair izlerin, evden zorla çıkdığına dair emarelerin bulunduğu, çok sayıda ateşli silah ve parçasının, teçhizatın tespit edildiği görülmektedir.). Söz konusu çatışma sonunda başvurucunun evi kullanılamaz hâle gelmiş ve eşi H.A. yanarak hayatını kaybetmiştir. Başvurucunun, eşinin ölümüne ilişkin olarak yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasıyla ayrıca bir bireysel başvuruda bulunduğu görülmüştür. Söz konusu başvuruda, yaşam hakkının sağladığı güvencelerin gerektirdiği derinlik ve özende bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir (Ahmet Ataman, B. No: 2019/7441, 13/9/2022).

3. 18/11/2016 tarihli ifadesinde terör örgüt mensupları ile ilişkisini, eylem sürecini, ikametinde yapılan operasyonu aktaran, beyanında eşinin ölümünden terör örgütünü sorumlu tutan başvurucu; devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu başta olmak üzere çeşitli suçlardan mahkûm edilmiş olup hâlihazırda ceza infaz kurumunda bulunmaktadır. Başvurucu hakkında gözaltına alındığı süreçte düzenlenen Erciş Devlet Hastanesinin 18/11/2016 tarihli genel adli muayene raporunda "Frontal bölgede 4 cmlik insizyon, sütürize edildi, perietal bölgede 2 cmlik insizyon (1 sütür) sağ oksiller bölgede yabancı cisim 3x3 cmlik insizyon (yabancı cisim çıkartıldı) pansuman yapıldı, sağ inguinal bölgede 5 cmlik eski insizyon skarı ... Darp cebir izine rastlandı..." tespitleri bulunmaktadır. Başvurucu hakkında aynı hastanece düzenlenen 19/11/2016 tarihli (saat 15.32) adli raporda "... Kafa ön kısmında kesi, sağ omuz altında kesi,... Darp cebir izine rastlandı..." tespitleri, Bulanık Devlet Hastanesince düzenlenen 19/11/2016 tarihli (saat 17.02) adli raporda "...sağ omuz altında kesi, kafa ön kısmında kesi mevcut. Sol göz altında ekimoz mevcut, alın bölgesinde şişlik mevcut. Sağ kaşta sıyrık mevcut. Sol bacakta diz altında lateral tarafta ekimoz mevcut. Burun sağ tarafında sıyrık mevcut..." tespitleri yer almaktadır. Bulanık Devlet Hastanesinin 21/11/2016 tarihli (saat 12.27 ve saat 15.55) adli raporlarında bir önceki raporda yer alan tespitlere yer verilmiştir. Bulanık Devlet Hastanesinin 25/11/2016 tarihli (saat 09.48 ve saat 13.25) adli raporlarında kafada ve koltuk atında sütür izlerinin olduğu, sol diz altında yaygın ekimoz olduğu tespitleri bulunmaktadır. Başvurucunun ateşli silahla yaralandığına dair herhangi bir adli rapora rastlanmamış, bu yönde başvurucu da herhangi bir belge sunmamıştır.

4. Başvurucunun, eşinin ölümüne ilişkin olarak yürütülen soruşturma sürecinde kendisine de fiziksel şiddet uygulandığı yönünde iddiaları olduğu ancak bu soruşturma süreci sonunda eşinin ölümüne dair verilen 10/3/2017 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ve bu karara yönelik itirazın değerlendirilmesine ilişkin 5/2/2019 tarihli hükümde başvurucuya yönelik şiddete ilişkin iddialar hakkında bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır.

5. Başvurucu 24/10/2017 tarihli dilekçesiyle -daha önce ileri sürmesine rağmen dikkate alınmadığını belirterek- gözaltına alınma sürecinde gerek emniyet biriminde gerekse operasyon için götürüldüğü ikametinin bulunduğu bölgede kendisine insan haysiyeti ile bağdaşmayacak şekilde kötü muamelede bulunulduğunu, tekme ve yumrukla dövüldüğünü, işkence edildiğini, öldürülmek istendiğini hatta silahla vurulduğunu, ifadesinin zorla baskı altında alındığını beyan etmek suretiyle ilgili kolluk görevlilerinden ve kendisini muayene etmek istemediğini ileri sürdüğü doktordan şikâyetçi olmuştur. Soruşturma sürecinde emniyet birimleri, başvurucuyu gözaltına alan ve hastaneye götüren personelin tespit edilemediğini belirterek yakalama saatinde görevli olan personelin listesini talep üzerine Başsavcılığa sunmuştur.

6. Dört polis memurunun bilgi sahibi sıfatı ile ifadesi alınmıştır. Polis memurları birbiriyle örtüşen ifadelerinde öz olarak başvurucunun ikametinde çıkan olaylar sırasında patlama sonrasında merdivenlerden demir çubukların, tel örgülerin üzerine düştüğünü, akabinde kaçmaya başladığını ve yakalandığını, yaralandığının fark edilmesi üzerine sağlık kurumuna götürüldüğünü ifade etmiştir.

7. Başsavcılık 29/3/2019 tarihinde, daha önce konu hakkında soruşturma yapıldığını, tekrar soruşturma yapılamayacağını belirtilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun itirazı Erciş Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedilmiştir. Ret gerekçesinde, "başvurucunun olayın hemen akabinde alınan ifadesinde herhangi bir şekilde şiddet ve yaralama olayından bahsetmediği, çatışma ortamından faydalanmak için başvurucunun kaçtığı ve kolluk kuvvetleri tarafından zor kullanılarak yakalandığı, doktor raporlarında işkence veya kasten yaralama olayına ilişkin olarak herhangi bir hususun tespit edilmediği belirtilerek atılı suçun işlendiğine ilişkin olarak her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bir delilin bulunmadığı" belirtilmiştir.

8. Başvurucu, itirazın reddine dair kararı 23/5/2019 tarihinde öğrenmesinin ardından 14/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

11. Başvurucu, gözaltına alınma sürecinde gerek emniyet biriminde gerekse operasyon yapılan bölgede kendisinin fiziksel şiddete maruz kaldığını ileri sürmüştür. Konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadını sunan Adalet Bakanlığı başvurunun süresinde yapılmadığını, başvurucunun olayın üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra yaptığı şikâyetinde özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, somut süreçte adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığını beyan etmiştir. Başvurucu, karşı beyan dilekçesinde başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

12. Başvuru, insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

13. Başvurucunun kendisine yönelik şiddet iddialarının -daha önce eşinin ölümü nedeniyle yürütülen soruşturmada ileri sürmesine karşın- değerlendirmeye konu edilmediği görülmüştür (bkz. § 4). Her ne kadar Başsavcılık 29/3/2019 tarihli kararında, başvurucuya yönelik şiddet iddialarının önceki dönemde ele alındığını ve yeniden soruşturma yapılamayacağını belirtmiş ise de itiraz makamının söz konusu karara yönelik itirazı, esasa ilişkin değerlendirme yaparak reddetmesi ve önceki soruşturma sürecinde başvurucuya yönelik iddialar için değerlendirme yapılmaması karşısında bireysel başvuru süresinin 29/3/2019 tarihli karara yönelik itirazın reddedildiğinin öğrenilmesiyle işlemeye başladığı, bu hâliyle süre aşımı yönünden başvuruda bir eksiklik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan, maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü, öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Sınırları belli bazı durumlarda, mevzuata uygun olarak ve sadece kaçınılmaz hâllerde aşırı olmaması koşuluyla güvenlik güçleri tarafından fiziksel güce başvurulmasının kötü muamele olmadığı kabul edilmektedir. Bununla beraber fiziksel güce başvurmak kesinlikle zorunlu hâle gelmedikçe bu neviden fiiller prensip olarak kötü muamele yasağını ihlal edecektir. Devletin 17. madde kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde yürütülmesi gereken ceza soruşturmasının etkili kabul edilebilmesi için derhâl başlatılması, sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi, olayı çevreleyen tüm koşulları aydınlatması, nesnel ve tarafsız analizlere dayanması, olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması, özenle yürütülmesi ve suç tespit edildiği takdirde eylemle orantılı bir ceza ile sonuçlandırılmış olması gerekir. Kontrol altındaki kişilerin vücutlarında bir yaralanma tespit edilmişse ve kötü muamele iddiaları da varsa yaralanmanın nasıl oluştuğu konusunda makul bir açıklama getirme yükümlülüğü idari ve yargısal kurumlarıyla devlete aittir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015; Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013).

15. Somut başvurudaki sürece bakıldığında başvurucu hakkında kolluk görevlileri tarafından başvurucunun gözaltında tutulduğu dönemde düzenlenen tıbbi raporlarda (bkz. § 3) başvurucunun vücudunun baş kısmı dâhil muhtelif yerlerinde sıyrık, ekimoz, kesi, şişlik tespit edilmiş ve bu yaralanmalar darp ve cebir izi olarak nitelenmiştir.

16. Söz konusu tıbbi tespitler, soruşturma sürecinde başvurucunun yakalanmasının hemen akabinde alınan ifadesinde darp ve cebir şikâyetinin bulunmaması, ikametinde yapılan operasyon sırasında kaçmaya çalışması nedeniyle kolluk tarafından yeniden zor kullanılarak gözaltına alınması ile açıklanmıştır. Ayrıca soruşturma sürecinde doktor raporlarında işkence ve kasten yaralamaya ilişkin herhangi bir hususunun tespit edilemediği ifade edilmiştir. Başvurucunun polisler tarafından başkaca delil ile desteklenmeyen, kendileri tarafından tutulan Olay Tutanağı'nda dahi yer almayan, doktor raporlarına da yansımayan, operasyon sırasında demir çubukların üzerine düştüğü yönündeki beyanı da Başsavcılık ve itiraz makamının kararında değerlendirmeye konu edilmemiştir.

17. Yakalanmasının ve evine operasyon yapılmasının hemen sonrasında alınan ifadesini baskı ve zor kullanma ile verdiğini iddia eden başvurucunun vücudundaki -göz, alın bölgesi dâhil- darp ve cebir izlerinin polisin gözetiminden kaçarken gerçekleşen yeniden tutma, yakalama eylemi ile açıklanamayacağı izahtan varestedir. Doktor raporu ile de tespit edilen darp ve cebir izlerine açıklık getiren tutanak, belge, tanık beyanı veya başkaca delilin soruşturma dosyasında bulunmadığı açıkça görülmektedir. Soruşturma makamınca da doktor raporunda açıkça ifade edilmesine karşın darp ve cebire, yaralanma biçimi ve nedenine yönelik makul doyurucu bir açıklama getirilmemiştir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi eldeki veriler ışığında kötü muamele yasağının ihlali için aranan asgari ağırlık eşiğinin aşıldığı kanaatine ulaşmıştır. Başvurucunun yaralanmasının niteliği ve olayı çevreleyen koşullar dikkate alındığında yaralama eyleminin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak tanımlanması mümkündür.

18. Diğer taraftan soruşturma süreci bütün olarak ele alındığında Başsavcılığın kolluk görevlilerinin ifadesini almasına ve görüntü kayıtlarını talep etmesine, olayı aydınlatmak için girişimlerde bulunmasına karşın soruşturma sonunda -başvurucuya yönelik fiziksel şiddet iddiaları yönünden öncesinde bir karar verilmemiş olmasına karşın- daha önce aynı olayın soruşturulduğu, tekrar soruşturma yapılamayacağı gerekçesine dayanarak mükerrer yargılama yasağı kapsamında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermesi, itiraz makamının da Başsavcılık tarafından işin esası incelenerek karar verilmişcesine olayı irdeleyerek itiraz değerlendirmesi yapması soruşturma makamlarının göstermesi gereken özen yönünden olumsuz bir izlenim, haklı bir şüphe oluşturmaktadır. Ayrıca fiziksel müdahaleye ilişkin ikna edici unsurların varlığına karşın başvurucunun vücudundaki yaralanmalara dair bir makul açıklamada/değerlendirmede bulunulmadan fiziksel müdahalenin hiç olmadığı gerekçesi temelinde sürecin sonlandırılması etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin olayın tüm koşullarıyla, başka deyişle maddi gerçeğin ortaya çıkarılması gerekliliğine dair ilkelerle bağdaşmamaktadır.

19. Yapılan tüm tespitler doğrultusunda insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul ayrımı yapılmaksızın ihlal edildiği değerlendirilmiştir.

20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

21. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden soruşturma yapılması, 300.000 TL manevi ve 200.000 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği soruşturma mercilerince yapılması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

23. Öte yandan somut olayda eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için insan haysiyetiyle bağdaşmayanmuamele yasağının ihlali nedeniyle manevi zararları karşılığında başvurucuya net 90.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu maddi zarar ile ihlal arasındaki illiyet ve maddi zararın mevcudiyeti konusunda herhangi belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Erciş Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No:2017/4300) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucuya net 90.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

F. 9.900 TL vekâlet ücretinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.