KARARLAR

AYM'nin 2019/19717 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 8/6/2023 tarihli ve 2019/19717 başvuru numaralı kararı

Abone Ol

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A. K. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/19717)

 

Karar Tarihi: 8/6/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 6/10/2023 - 32331

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ali Erdem ŞAHİN

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Ali HABİP

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun işyerinde yaşandığı iddia edilen bazı olaylar gerekçe gösterilerek görev yerinin değiştirilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün, yargılamanın uzun sürmesi ve disiplin raporunun eksik ve bazı yerleri karalanarak tebliğ edilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Hatay'ın Kırıkhan ilçesinde bir lisede öğretmen olarak görev yapmaktadır.

3. Somut olayda, başvurucu hakkında ileri sürülen birden fazla iddia yönünden disiplin soruşturması başlatılmıştır. Söz konusu iddialar özetle şöyledir:

-"Öğretmenler kurulu toplantısında gündem maddeleri dışında 'ben burada özgür değilim, burası açık cezaevi gibi' gibi ifadeler kullanarak ortamın gerilmesine sebebiyet olarak ortamın gerilmesine sebebiyet vermek,

-İlçe Emniyet Müdürlüğü raporuna göre: Okul içerisinde huzur bozucu hareketlerde bulunmak, öğrencilere ve öğretmenlere propaganda yolu ile devlet büyüklerini karalamak, Gezi olaylarını övücü nitelikte propaganda yaparak öğrencileri bu tür olaylara özendirmek, sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği gösteri ve yürüyüşlere katılmak,

-Twitter üzerinden okul müdürüne ve devlet büyüklerine hakaret, din ve vicdanla dalga geçme, küçük görme ve aşağılama şeklinde paylaşımlarda bulunmak,

-H.İ. isimli öğrencinin okulun balkonundan atlayarak yaralanması olayıyla ilgili gazete muhabiri İ.S.'ye sosyal paylaşım sitelerinden ulaşarak okul müdürünü suçlu gösterir nitelikte haber yapılmasını sağlamaya çalışmak,"

4. Başvurucu; konuya ilişkin ifadesinde hakkındaki iddiaların öğrencisi H.İ.nin okul müdürünün odasından çıkarak intihar girişiminde bulunmasından sonra öğrencisinin yanında yer almasından kaynaklandığını, bundan dolayı müdürün kendisine karşı düşmanca bir tutum takınarak söz konusu iddialarda bulunduğunu belirtmiştir. Ayrıca bu iddialardan ötürü hem öğrenci hem de öğretmenlerin demoralize olduğunu, bu nedenle eğitim ve öğretim faaliyetlerinin durma noktasına geldiğini vurgulamıştır. Okul müdürü ise başvurucunun olay mahallinde bulunmamasına rağmen sosyal medya paylaşımları ile kendisini suçlu gibi göstererek bu bağlamda haber yapılmasını sağladığını ve bundan dolayı başvurucudan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir.

5. Soruşturma neticesinde başvurucunun bir öğretmenler kurulu toplantısında "Ben burada özgür değilim, burası açık cezaevi gibi." şeklinde ifadeler kullandığı iddiası ile "okul içerisinde huzur bozucu hareketlerde bulunduğu, öğrencilere ve öğretmenlere propaganda yolu ile devlet büyüklerini karaladığı, Gezi olaylarını övücü nitelikte propaganda yaparak öğrencileri bu tür olaylara özendirdiği, sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği gösteri ve yürüyüşlere katıldığı" iddialarının sübuta ermediği, sosyal medya paylaşımlarından kaynaklanan iddiaların ise adli yargıya intikal etmesi ve adli sürecin ne şekilde sonuçlanacağının belirsiz olması nedeniyle bu aşamada bir işlem yapılmasına gerek olmadığı sonucuna varılmıştır.

6. Diğer yandan soruşturma dosyasına yansıyan iddia ve tespitler ışığında okul müdürünün intihar girişiminin kamuya yansımasından ve olayın soruşturulmasından başvurucuyu sorumlu tuttuğu, bu bağlamda okulda yürütülen soruşturma ve şikâyetlerin arttığı, öğrenci ve öğretmenlerin ise söz konusu durumdan olumsuz etkilendiği dikkate alınarak başvurucunun okulda daha fazla sıkıntı yaşamasının önüne geçilmesi adına kamu yararı ve hizmetin gereği aynı ilin Reyhanlı ilçesine naklen atanmasına karar verilmiştir. Bununla birlikte soruşturma dosyası ekine göre okul müdürünün de intihar olayı özelinde ayrı bir soruşturma geçirdiği ve idari yönden görev yerinin değiştirilmesinin teklif edildiği anlaşılmıştır.

7. Başvurucu, hakkında tesis edilen yer değiştirme işleminin iptali talebiyle idare mahkemesine başvurmuştur. İlk derece mahkemesi, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuyla davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...davacı ile okul idarecileri arasında bir öğrencinin intihar girişiminden dolayı anlaşmazlık bulunduğunun sabit olduğu ve bu konunun farklı platformlarda ve farklı olaylarda okul idaresi ile davacı arasında birden fazla kez gündeme geldiği, ayrıca davacının 03.03.2016 tarihli ifadesinde de "okulumuz öğrencisinin okul müdürünün odasından çıkıp intihar girişiminden sonra öğrencinin yanında yer alıp öğrenciye hem tedavisinde hem de hukuki mücadelesinde yanında yer aldığımdan okul müdürü bu duruşu kendisine karşı bir tutum olarak algılamış ve bana karşı düşmanca tavırlar sergilemiştir. Bu dosyaya konu olan şikayet iddiaları ile ilgili bana karşı hasmane tutumu intikam duygusuyla hareket ettiğini ispatlamaktadır. Bu sebepten dolayı bu iddialarla ilgili bundan başka hiçbir cevap vermeyeceğim. Bu şikayetlerden dolayı hem öğrenciler hem öğretmenler demoralize olmuş olup, okulumuzdaki eğitim öğretim durma noktasına gelmiştir." şeklinde beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda; dosyada yer alan bilgi ve belgeler ile tanık ifadeleri bir bütün olarak göz önüne alındığında; davacının aynı okulda göreve devamının sağlıklı, randımanlı ve huzurlu bir okul ortamını engelleyip, hem davacının mesleki performansına yansıyıp, hem de okul/öğrenci/idare/çevre birlikteliğine mani teşkil ederek öğretimden beklenen toplumsal yarara engel olacağı, öte yandan yaşanan olay nedeniyle davacının bir eğitimci olarak öğrencisinin yaşadığı sıkıntının sorumlularının bulunması amacıyla hem adli hem idari soruşturma başlatılmışken adli ve idari soruşturma sonucuna kadar beklemesi, konu ile ilgili olarak tarafsız, nesnel olarak tavır sergilemesi gerekmekteyken bu hususa aykırı hareket ettiği buna bağlı olarak da okulda yürütülen soruşturma ve şikayetlerin arttığı anlaşıldığından, davacının da bu durumda okulda daha fazla sıkıntı yaşayabileceği dikkate alındığında aynı görev yerinde bırakılmasının kamu yararı ve hizmet gerekleriyle bağdaşmayacağı açık olup, okulda oluşabilecek kutuplaşma ve ayrışmaları önlemek, yeni şikayetlerin önüne geçmek, görev yeri değişikliğinin hizmetin daha iyi ve verimli yürütülmesini sağlamak amacıyla idarece alınan bir önlem niteliği taşıdığının kabulüyle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır."

8. Başvurucu, ret kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğunu, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığını belirterek davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.

9. Başvurucu, nihai kararı 6/5/2019 tarihinde öğrendikten sonra 31/5/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

11. Başvurucu; intihar girişiminde bulunan öğrencisinin yanında durması ve ona destek olması nedeniyle görev yerinin değiştirilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalenin dayanağı olan 14/7/1965 tarihli ve657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76. maddesinin birinci fıkrasının kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin başvurucunun görev yaptığı okulda yöneticiler ile arasında oluşan husumet nedeniyle çocuk yaştaki öğrencilerin olumsuz etkilenmesine yol açmamasına ve eğitim hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu, söz konusu amaçların Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacı kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Bu itibarla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.

14. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin naklen atanması şeklindeki disiplin uygulamasının hizmet gerekleri doğrultusunda idare tarafından geniş takdir yetkisi kapsamında gerçekleştirilen idari bir işlem olduğunu belirtmiştir. İdarenin bu konudaki geniş takdir yetkisinin sebebinin ise esasen naklen atama işleminin kamu görevlileri üzerinde bir yaptırım olarak değil kamu hizmetlerinin etkin şekilde işlemesini sağlamak amacıyla başvurulabilecek bir araç olarak öngörülmesi olduğu tespit edilmiştir. Nitekim idarenin kamu hizmetlerinin etkin işlemesini sağlamak için hangi gerekliliklere ihtiyaç olduğunu tespit edebilmek yönünden en iyi konumda bulunduğu açıktır(Elif Güneysu, B. No: 2017/31733, 7/10/2021, §§ 48, 50)

15. Bununla birlikte idareye memurların hizmet gereği naklen atanmaları konusunda geniş bir takdir yetkisi verilmesi bu yetkinin keyfî olarak kullanılabileceği anlamına da gelmez. İdare, naklen atama konusunda kamu görevlisinin bir kusuru olup olmadığından bağımsız olarak kamu hizmetinin etkin bir biçimde devam etmesi amacıyla bu araca başvurulduğunu ilgili ve yeterli gerekçelerle somut olarak ortaya koymalıdır. Aksi hâlde başvurucunun disiplin soruşturması geçirmesine sebep olan eylemleriyle bağlantılı olarak anayasal haklarının ihlal edilmesine sebep olunabilir (Elif Güneysu, § 52; Muhammet Serkan Şener, B. No: 2016/13501, 17/11/2021, § 41).

16. Somut olayda başvurucu, hakkında ileri sürülen birden fazla iddia yönünden soruşturulmuş ve aynı ilin farklı bir ilçesine naklen atanmıştır. Soruşturma raporuna göre başvurucu hakkındaki iddiaların bir kısmı sübut şartlarının oluşmaması, kalan kısmı ise adli süreci beklemeyi gerektirmesi nedeniyle yer değiştirme işleminin gerekçesi olarak gösterilmemiştir (bkz. § 5). Dolayısıyla şu hâlde başvurucunun görev yeri kusurlu bir davranışı nedeniyle değiştirilmemiştir. Ancak idarenin kamu görevlisinin kusurlu bir davranışı olmasa dahi kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla görev yerini değiştirilebileceği de hatırda tutulmalıdır. Bu itibarla eldeki başvuruda, iddiaların oluşumuna ilişkin süreç ile bu sürecin kamu hizmetine etkilerinin irdelenmesi gerekir (kusur yönünden değerlendirmeler için bkz. Elif Güneysu, § 51; Muhammet Serkan Şener, § 40).

17. Somut olay, bir öğrencinin okul müdürünün odasından çıktıktan sonra okul balkonundan atlayarak intihar teşebbüsünde bulunması etrafında şekillenmiştir. Başvuru formunda da açıkça ifade edildiği üzere başvurucu, olaydan okul müdürünü sorumlu tutmuş ve öğrencisine destek olması nedeniyle müdürün kendisine karşı düşmanca bir tutum sergilediğini belirtmiştir. Okul müdürü ise olay mahallinde bulunmayan başvurucunun kendisini suçlu göstererek olayın kamuya yansımasına ve soruşturulmasına sebep olduğunu ileri sürmüştür (bkz. § 4). Bu anlamda söz konusu olay nedeniyle başvurucu ile okul müdürü arasında bir husumet oluştuğu, çalışma ilişkilerinin sağlıklı ve sürdürülebilir olmadığı hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.

18. Somut olayda başvurucu, intihar olayına okul müdürünün sebep olduğunu kesin bir dille ifade ederek olayın bir nevi tarafı ve bu bağlamda birtakım iddiaların hedefi hâline gelmiştir. Söz konusu iddialar (bkz. § 3) ise soruşturma kapsamında alınan ifadelerle okul çapında (öğretmen ve öğrenci) yayılarak alenileşmiştir. Dolayısıyla mevcut durum gözetildiğinde başvurucunun soruşturma sürecinde yıprandığını kabul etmek gerekir. Diğer yandan intihar idari soruşturmanın ötesinde basına da yansımış ve kamunun dikkatini çeken bir mesele hâline gelmiştir. Bu durum ise kaçınılmaz olarak okulun bahse konu olayla anılmasına ve yürütülmekte olan kamu hizmetinin etkilenmesine neden olmuştur. Nitekim başvurucu da bu yöndeki ifadesinde olayların öğrenci ve öğretmenleri demoralize ettiğini, okuldaki eğitim ve öğretim faaliyetlerinin durma noktasına geldiğini vurgulamıştır (bkz. § 4).

19. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında başvurucunun görev yerini değiştiren idarenin ve müdahalenin hukuka uygunluğunu denetleyen derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından öngörülen kriterlere (bkz. §§ 14,15) uygun değerlendirmeler yaptıkları ve müdahalenin kamu hizmetinin etkin bir şekilde işlemesini sağlamak ihtiyacını giderdiğini somut olarak ortaya koydukları kanaatine varılmıştır (bkz. §§ 7, 8).

20. Son olarak bir naklen atama işleminin hizmet gereklerinin dışında cezai ve caydırıcı amaçlarla gerçekleştirildiğine veya kamu görevlisinin hayatı üzerinde katlanması gerekenden daha ciddi etkiler yarattığına ilişkin emareler bulunmayan durumlarda -idarenin bu alandaki geniş takdir yetkisi de gözetildiğinde- naklen atama işleminin hizmet gerekleri doğrultusunda gerçekleştirildiği ve hukuka uygun olduğu yönündeki karinenin güçleneceğini kabul etmek gerekir. Somut olayda eski görev yerine yaklaşık kırk kilometre mesafedeki başka bir okula atanan başvurucu, söz konusu atama nedeniyle aile yaşamının etkilendiğini ve cezalandırıldığını soyut olarak ileri sürmek dışında özel ya da çalışma hayatı üzerinde bir kamu görevlisi olarak katlanması gerekenden daha ağır, ciddi veya olumsuz etkiler yaratıldığına dair bir iddiada bulunmamıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, başvuruya konu atama işleminin başvurucunun hayatı üzerinde cezai bir etki doğmasına sebep olan orantısız bir müdahale teşkil ettiği kanaatine de ulaşmamıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Muhammet Serkan Şener, § 44).

21. Açıklanan gerekçelerle demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olan müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal etmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

22. Başvurucu, yargılamanın makul sürede yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Selahattin Akyıl (B. No: 2012/1198, 7/11/2013) kararında makul sürede yargılanma hakkı yönünden uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede 22/1/2016-6/5/2019 tarihleri arasında 3 yıl 3 ay 14 günlük yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varmıştır. Dolayısıyla başvurucunun bu şikâyeti yerinde değildir.

23. Bunun yanında başvurucu, disiplin dosyasının yargılama aşamasından önce kendisine eksik ve bazı yerleri karalanarak tevdi edilmesinin soruşturmanın akıbeti hakkında bilgi almayı ve mahkemeye delil sunmayı zorlaştırdığından da yakınmıştır. Sözü edilen disiplin raporunun başvurucu dosyasına tam bir şekilde sunulduğu ve başvurucunun erişimine açık olduğu görülmektedir. Bu itibarla yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde işlemin tesisi aşamasında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların yargılamanın adil bir şekilde yapılmasını engelleyecek bir duruma yol açacak nitelikte olmadığı görülmüştür (savunma hakkı yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. K.Ş., B. No: 2016/3267, 28/1/2020, § 46).

24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.