Üniversiteye hazırlanan 17 yaşındaki bir müvekkilim, avukat olmak istemediğini söyledi. Sebebini sordum; o kadar yoğun bir hayatı istemediğini, özel hayatına daha fazla vakit ayırmak istediğini belirtti. Ona avukat olmanın iyi yanlarından bahsettim fakat yine de ikna edebildiğimi sanmıyorum, çünkü ne kadar görmezden gelsek de avukatlar hakkında yapılmış istatistikler çok net. Bir bakalım;
İstatistiklere göre avukatlar diğer insanlara göre daha sık depresyona giriyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir araştırmaya göre normal insanlara oranla avukatlar 4 kat daha fazla depresyona girmeye meyilli.
Aynı istatistiğe göre, avukatlar, diğer meslek sahiplerine oranla daha fazla trafik kazasına sebep oluyor. Amerikan Barolar Birliği Bülteni'nde yayınlanan bir makaleye göre bu durumun en büyük sebebi uyku yetersizliği.
Eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyin artmasıyla intihar vakalarının ters orantılı olduğu kabul edilse de, avukat intihar vakalarının diğer insanlara göre daha fazla olduğu 2009 yılında yapılan bir araştırma ile ortaya çıktı. Özellikle 48-65 yaş arası avukatlarda anksiyete ile birlikte görülen dramatik değişimlerin bu tür vakaların habercisi olduğu söyleniyor. Bu konuda avukat intiharlarını önlemeye yönelik bir araştırma komisyonu kuran ABD, artık avukatlardan gelen şu tür mesajları ayrıntılı incelemeye alıyor: "..... tarihi itibarıyla artık ulaşılabilir olmayacağım. Davanızla ilgili soru için lütfen sekreterimle görüşünüz. Kişisel sorunlar için eşimle görüşebilirsiniz. Teşekkürler".
Avukatlar, husumet üzerine kurulu bir sistemde mesleklerini icra etmeye çalıştıkları için, hissettikleri stres, işi "insan" olan diğer mesleklere oranla daha fazla. Uzmanlara göre her gün "KARŞI TARAF" olarak bir takım insanlarla muhatap olmak zorunda kalan avukatlar için , işinden tatmin olma oranı diğer meslek sahiplerine nazaran daha düşük. Bir yandan müvekkil talepleri, diğer yandan kanunlarla konmuş sınırlar içinde bocalamak da cabası. Bir meslekte mutlu olmanın en önemli unsurunun kişisel bağımsızlık olduğu düşünüldüğünde, adalet arayışında kanunlara toslayan avukatların içinde bulunduğu durumu anlamak hiç de zor değil. Bir de bu duruma hukuk devletini yontan siyasi uygulamalar eşlik ettiğinde, avukatların kendilerini "donanımlı etkisiz eleman" olarak hissetmeleri çok doğal.
Avukatların stres düzeyini arttıran başka etkenler de var tabi ki..Müvekkillerin yerleşik hukuk sistemini göz ardı ederek avukatlarından beklentilerini olağandışı boyuta taşımaları, buna karşın -bırakın idealist bir talebi- kanunla uyumlu bir talebin bile hakimler tarafından (kendilerine ait mesleki sebeplerle) reddedilmesi, uzun süren yargılamaların avukatın başarısızlığı olarak görülmesi, adliye prosedürlerinin herkesten çok avukata uygulanması, saatlerce beklenen duruşmalar, birilerinin (karşı taraf) başarısız olmanız için gereken her şeyi yapması stres faktörlerinin yalnızca birkaçı. Bununla birlikte toplumda avukatların finansal durumu hakkında abartılı algı da avukatların işlerini zorlaştıran etkenlerden. Müvekkillerin yargılama masrafı ile avukatlık ücreti arasındaki farkı anlamamakta ısrar etmesi, buna bağlı olarak pahalı ve uzun süren bir kamu hizmetinden güçbela yararlanabilen müvekkilin bu duruma günah keçisi olarak avukatı seçmesi de diğer stres faktörleri arasında sayılabilir.
Yapılan işin sorumluluğu da önemli bir stres faktörü. Sadece birkaç yüz liraya yapılan kısa bir sözleşmenin, yüksek meblağlı sorumluk içerdiği düşünüldüğünde durum daha net anlaşılabilir.
Peki avukatın stres kaynağı sadece dış etkenler mi ? Tabi ki hayır. Avukatların mesleklerini icra ederken tercih ettikleri yol, stres düzeyini etkileyen büyük bir etken. Uzmanlara göre; avukatlarda mutsuzluk oranı,inanmadığı vakaları savunanlarda daha yüksek düzeyde. Buna bir de etik değerleri önemsememek eklendiğinde, bu tür seçim yapan avukatların aldığı karşılık sadece maddi düzeyde kaldığından, bir sonraki güne suçluluk hissi kalıyor. Bu his, haksız yere adam öldürme, tecavüz, uyuşturucu gibi vakaları savunan avukatlarda olduğu kadar, önemsiz bir olayda şahit beyanlarını müvekkil lehine ayarlayan avukatlarda da görülüyor. Elbette ki, vakanın toplumsal algıdaki yeri ağırlaştıkça, avukatın mesleğini icra ederken hissettiği stres de artıyor.
Avukatların yaşadığı yoğun streste kendi karakterlerinin payı da yok değil. Yapılan araştırmalar, avukatların genellikle mükemmelliyetçi karakterde olduğunu gösteriyor. Buna bağlı olarak bardağın boş kısmını görme huyu, avukatlarda oldukça yaygın. Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan yakın tarihli bir araştırmaya göre başarılı bir avukat olmak için "olumsuz düşünme ve karamsarlık" özelliklerinin gerektiği düşünüldüğünde aslında avukatlar çok da haksız değil. Bu durum avukatların stres ve mutluluk arasındaki gelgitlerini yeterince açıklıyor.
Peki bu kadar stres faktörü içinde, avukatların hayat kalitesini arttırmak için yapabilecekleri neler var ? Uzmanlar bu konuda şu tavsiyelerde bulunuyor;
1-) Hayatı çok ciddiye almayın. Her gün bir parça huzur için biraz mizah anlayışı gerekir.
2-) Mesleğiniz hakkında sadece olumsuz vakaları değil, o vakalar hakkındaki hislerinizi de arkadaşlarınızla paylaşın.
3-) Aynı olumsuz vakalar hakkında farklı bakış açıları ve davranışları geliştirmeye çalışın.
4-) Her gün yeterli uyku almanın eğlenmekten daha önemli olduğunu hatırlayın.
5-) Mesleğiniz haricinde bir hobi geliştirin. Hobilerinizle ilgilenmek için sadece tatili beklemeyin, mutlaka zaman ayırın.
6-) Sevdiğiniz insanlarla daha sık bir araya gelin. Yeni insanlarla tanışın, ortamınızı çeşitlendirin.
7-) Ruh sağlığınızın, mesleki sorumluluklarınızdan daha önemli olduğunu unutmayın.
8-) Hata yapmanın, hayatın bir parçası olduğunu kabullenin.
9-) Size yardım edebilecek kaynakları kullanmaktan çekinmeyin. Stresi olağanüstü düzeyde yaşadığınızı hissettiğiniz an, bir uzmandan mutlaka yardım alın ve bunun geçici bir durum olduğunu kendinize telkin edin.
7-) Ve son olarak; mesleğinizin güzel yönlerini daha çok hatırlayın. Ardınızda bıraktığınız yılların sizi yaşlandırmak yerine daha değerli kıldığının farkına varın.
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Ebru Ekşioğlu tarafından sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Ebru Ekşioğlu tarafından sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)