Avukatlığın amacı, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu madde 2'de ''...hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak'' olarak tanımlanmıştır. Avukatın bir yandan yargı organları nezdinde mesleğin amacı doğrultusunda görevini icra ederken; diğer yandan iş sahibine karşı yerine getirmesi gereken birtakım yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu yükümlülükler, aydınlatma, özen ve hesap verme yükümlülüğü olarak tanımlanmaktadır.
I. AYDINLATMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Aydınlatma yükümlülüğünün kaynağını 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu madde 2'de yer alan ve ''Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.'' şeklinde ifade edilen dürüstlük kuralı oluşturmaktadır. Vekilin aydınlatma yükümlülüğü ile kast edilen, müvekkili ile münasebetini belirleyen hukuki sürecin yönetimini ele almadan önce geçen zaman diliminde müvekkilin hukuki süreç hakkında bilgilendirilmesidir. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse; vekilin aydınlatma yükümlülüğünün sınırlarını, müvekkilin haberdar edileceği hukuki konularda bilgi sahibi olması halinde, vekalet akdine konu iş ile ilgili kararlarını etkileme ihtimali olan durumlar belirlemektedir. Sonuç olarak aydınlatma yükümlülüğü, vekilin hukuki süreci tüm ayrıntılarıyla açıklaması olmayıp; yalnızca bilinmesi halinde müvekkilin söz konusu iş ile ilgili verdiği kararları etkileme niteliğinde olan; diğer bir deyişle 'bilinseydi farklı yönde karar aldıracak' kabiliyetteki hukuki işlem ve aşamalardan müvekkilin haberdar edilmesidir.
II. ÖZEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Özen yükümlülüğü ile vekilin vekalet akdine konu işin icrası süresince söz konusu işin tüm gerekliliklerini yerine getirmesi gerektiği kast edilmektedir. Özen yükümlülüğünün kaynağı 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu madde 34'te belirtilen ''Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.'' hükmü ile 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 506/2'de ''Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.'' hükmüne dayanmaktadır. Görüldüğü üzere; vekilin özen yükümlülüğü kanundan kaynaklanmakta olup vekil tarafından vekalet akdine konu işin özenle yürütüleceği hususunun ayrıca veya açıkça belirtilmesine gerek bulunmamaktadır.
Vekilin özen borcunun kapsamını, vekalet ilişkisi sebebiyle vekil tarafından yüklenilen borcun usulüne uygun şekilde ifa edilmesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda mezkur kanunda yer alan madde 506/3 usulüne uygun şekilde ifa hususunda ''Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.'' diyerek vekilin özen yükümlülüğünün mahiyetini açıklamaktadır. Hükümde yer alan basiretli vekil kavramı ile benzer alanda iş ve hizmet üstlenirken vekil edenin menfaatini gözeten ve vekalet akdine sadık kalan vekil kastedilmektedir.
Vekilin üstlendiği iş ve hizmeti özen yükümlülüğüne uygun olacak şekilde titizlikle yürütmesi ile vekilin söz konusu işin sonucunu garanti etmesi ilişkilendirilmemelidir. Zira vekalet ilişkisi özelinde vekilin özen sorumluluğu, işin icrası süresince gerçekleştirdiği veya gerçekleştirmesi gerektiği halde gerçekleştirmediği davranışlar çerçevesinde belirlenmekte olup bu durum hiçbir zaman vekilin söz konusu işin yapılması neticesinde istenilen sonucu garanti etmiş olması anlamına gelmemektedir. Bu anlamda Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları madde 34'te ''Avukat, müvekkiline davanın sonucu ile ilgili hukuki görüşünü açılayabilir. Fakat bunun bir teminat olmadığını özellikle belirtir.'' denilerek, vekilin yüklendiği iş ile ilgili hukuki görüşünü açıklayabileceğine; ancak bu durumun hiçbir zaman istenilen sonucun elde edilmesi yönünde garanti olmadığına ve vekilin bu hususu açıkça belirtmesi gerektiğine işaret edilmektedir.
III. HESAP VERME YÜKÜMLÜLÜĞÜ
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 508'de ''Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.'' şeklinde yer verilmiştir. Vekilin hesap verme yükümlülüğü dar anlamda hesap verme yükümlülüğü ve geniş anlamda hesap verme yükümlülüğü olmak üzere ikiye ayrılır.
Dar anlamda hesap verme yükümlülüğü; vekalet akdine konu işin icrası için vekilin, müvekkilinden veya üçüncü kişilerden almış olduğu paralar ile yaptığı masraflar ve tahsil ettiği tutarlar ile ilgili şeffaf davranarak vekil edeni bilgilendirme ve her nam altında müvekkilinden almış olduklarını geri verme zorunluluğunu ifade etmektedir. Bu doğrultuda Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları madde 42 ''Avukat, işle ilgili giderleri karşılamak üzere, avans isteyebilir. Avansın işin gereğini çok aşmamasına, avanstan yapılan harcamaların müvekkile zaman zaman bildirilmesine ve işin sonunda avanstan kalan paranın müvekkile geri verilmesine dikkat edilir.'' ve madde 43 ''Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir. Müvekkille ilgili bir hesap varsa, uygun sürelerde durum yazıyla bildirilir.'' demektedir.
Vekilin, müvekkilinden aldıklarını geri verme yükümlülüğünü yerine getirdiğine ilişkin ispat külfeti kendisine ait olup vekilin aldıklarını geri verme borcu; vekilin hesap vermesi ya da vekalet akdinin sona ermesi ile muaccel olur. Bu hususta Yargıtay 13. H.D. 2019/1149 E. 2020/3113 K. sayılı emsal kararı ''Vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Vekilin aldıklarını geri verme borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar.'' demektedir.
Geniş anlamda hesap verme yükümlülüğü ise; vekalet ilişkisinin doğal bir sonucu olarak, vekil eden kimse adına görülen iş ile ilgili olarak hayatın olağan akışına uygun düştüğü ölçüde vekil edenin bilgi sahibi kılınmasıdır. Vekile böyle bir yükümlülük yüklenmesinin amacı, vekalet akdine konu işin vekil edenin istek ve iradesine uyun şekilde yerine getirilmesinin sağlanmasıdır. Bu noktada vekilin müvekkile hesap verme yükümlülüğü ile müvekkili aydınlatma yükümlülüğünün farkını açıklamakta fayda bulunmaktadır. Hesap verme yükümlülüğü vekalet ilişkisi kapsamında yapılan işte hangi aşamalara gelindiği ve vekil tarafından hangi işlemlerin yapılmış olduğu gibi genel hususları kapsarken, aydınlatma yükümlülüğü; müvekkilin bilmesi halinde söz konusu iş ile ilgili aldığı kararları etkileme ve hatta söz konusu işe hiç başlanılmaması yönünde karar aldırma kabiliyetinde olan hukuki bilgileri kapsamaktadır.
IV. YÜKÜMLÜLÜKLERİN İHLALİ
Vekilin aydınlatma ve özen yükümlülüğünün ihlali, vekalet sözleşmesinin ihlali niteliği taşımaktadır. Bu yükümlülüğün ihlal edildiğinin ispatı vekil edene aittir. Vekilin sorumluluktan kurtulması için aydınlatma ve özen yükümlülüğünün ihlalinde kusurunun bulunmadığını ispat etmesi gerekmektedir. Vekilin kusurlu davranışları ile söz konusu yükümlülüklerin ihlali sebebiyle vekil eden zarara uğramış ise vekil, bu zararın tazmini ile mükelleftir. Ancak aydınlatma ve özen borcunun vekalet ilişkisine bağlı yan yükümlülükler olması nedeniyle, ihlal neticesinde herhangi bir zararın doğmaması halinde bu husus tek başına dava konusu edilemeyecektir.
Vekilin hesap verme yükümlülüğünün ihlali halinde aydınlatma ve özen yükümlülüğünde olduğu gibi oluşan zararı tazmin borcu bulunmakta ise de bunun yanında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 155/2'de belirtilen 'hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçu' işlenerek cezai ve Avukatlık Kanunu ile Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarına aykırı davranması sebebiyle disiplin sorumluluğu da bulunmaktadır.