ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ'NDEN KAYNAKLANAN İHTİLAFLAR

Abone Ol

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi Yüklenici ile Yer Sahibi arasında akdedilen, kural olarak Yer sahibinin taşınmazın mülkiyetini devir yükümlülüğü altına girdiği, yüklenicinin ise eseri meydana getirip kararlaştırılan bağımsız bölümleri yer sahibine devretmeyi taahhüt ettiği sözleşme türüdür.

Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri Türk Borçlar Kanunu'nda özel olarak düzenlenmemekle beraber muhteviyatında farklı sözleşme tiplerine ait unsurlar barındırır. Bu sebeple öğretide Çift tipli karma sözleşme olarak nitelendirilmektedir. Böyle bir sözleşmede kural olarak Taraflar TBK'nda düzenlenen eser sözleşmesi ve taşınmaz satış sözleşmesine ait edim yükümlülüklerini üstlenmektedirler.

Buradan hareketle sözleşmenin içeriğine, amacına ve tarafların iradesine uygun düştüğü ölçüde eser sözleşmesi ve taşınmaz satış sözleşmesine ilişkin hükümlerin söz konusu bir ihtilafta uygulama alanı bulacağını ifade etmek gerekmektedir. Keza taraflarca kararlaştırılan bir sözleşme pek tabii emredici hükümlere (Taşınmaz mülkiyet devrini konu alan sözleşmelerin Resmi şekle tabii olması hususu gibi.) uygun olarak hazırlanmalıdır.

Yazımız içeriğinde genel manada Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde sıklıkla karşılaşılabilecek hukuki ihtilaflar ele alınmakta iken ayrıca sözleşme düzenlenirken dikkat edilmesi gereken noktalara da mümkün mertebe değinilmeye çalışılmıştır. Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin konusu gereği meydana gelebilecek anlaşmazlıklar yalnızca Yüklenici ve Yer sahibi arasında sınırlı kalmamakta, çoğu zaman alacağın temlik edildiği üçüncü kişilerin de dahil olması ile oldukça girift yapılı hukuki anlaşmazlıklar söz konusu olmaktadır.

SÖZLEŞMENİN TARAFLARI

A) Yer Sahibi

Mülkiyetine sahip olduğu taşınmaz üzerinde eserin meydana getirilmesini talep eden karşılığında arsasının bir bölümünün mülkiyetini devretmekle yükümlü olan gerçek veya tüzel kişi, yer sahibi ya da iş sahibi olarak adlandırılmaktadır.

Yer sahibi ehliyet ve maddi hukuk bakımından taşınmazın devrini yapmaya muktedir olmalıdır. Yer sahibi tek kişi olabileceği gibi uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı üzere taşınmaz üzerinde müşterek veya iştirak halinde mülkiyete sahip birden fazla kişi de olabilmektedir.

Üzerinde Elbirliği ile mülkiyet yahut paylı mülkiyet söz konusu olan taşınmazı konu alan sözleşme arsa sahiplerinin hepsi ile birlikte yapılmalıdır. Yine böyle bir durumda açılacak davalarda, elbirliği veya paylı mülkiyete sahip kişiler davalı ise bu kişiler arasında "Zorunlu dava arkadaşlığı." söz konusu olacaktır. Bu sebeple davalı olarak arsa sahiplerinin tamamı gösterilmelidir.

Şayet Elbirliği ile mülkiyete sahip kişiler davacı olacaklarsa, her ne kadar maliklerden birisi dava açabilmekte ise de davaya devam edilebilmesi için maliklerin tamamının dahil edilmesi gerekmektedir.

"Elbirliği halinde mülkiyette mirasçılar arasında ortaklık bağı vardır. Bu kişiler, mirasçı sıfatı ile bir mala veya hakka birlikte malik olmak durumundadır. Medeni Kanunun 701- 703 maddeleri uyarınca bu tür mülkiyetin "ortaklığın" tüzel kişiliği bulunmadığından ortaklardan herbirinin eşya üzerinde doğrudan bir hakkı da yoktur. Bunun doğal sonucu olarak da mülkiyet bütünüyle ortakların tümüne aittir. Elbirliği mülkiyetinde malikler mülkiyet payını ayırmadığından eşya üzerinde paydaş değil ortaktır. Yine bu tür mülkiyette işin özelliği gereği ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Şayet davalı alacaklarsa davanın ortakların tümü aleyhine açılması gerekir. Medeni Kanunumuzda bir ortağın tek başına dava açılabileceği ne var ki; açtığı bu davanın devam edebilmesi için öteki ortakların açılan davaya olur vermeleri ya da davanın miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile sürdürülebileceği kural olarak benimsenmiştir." [1]

Paylı Mülkiyet açısından da Arsa Payı Karşılığı İnşaat sözleşmesi bölünmeyen ortak menfaatlerin korunması kapsamında değerlendirileceğinden paydaşlar arasında zorunlu dava arkadaşlığı mevcut olacaktır. [2] Sözleşmenin olağanüstü işlem olarak değerlendirilmesi hasebiyle bütün paydaşların sözleşmeyi kabul etmiş olması gerekmektedir.

"TMK'nın 692. maddesi gereğince, paylı taşınmaz malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi olağanüstü tasarruflardan sayıldığından, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne bağlıdır. Bu nedenle sözleşme konusu taşınmaz üzerine arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapılabilmesi tüm paydaşlarca ya da yetkili temsilcilerince sözleşmenin imzalanmış olması veya yapılan sözleşmeye "onay" verilmesine bağlıdır."[3]

B) Yüklenici

Arsa Payı karşılığı inşaat sözleşmesinde Yüklenici, Sözleşmenin kat yapımı inşaasını gerçekleştirmekle ve kararlaştırılan bağımsız bölümleri yer sahibini devretmekle yükümlü olan tarafındaki gerçek veya tüzel kişiyi ifade etmektedir..

Yüklenici meydana getirmeyi taahhüt ettiği yapıyı elindeki teknik ve mali imkanlarla plana mevzuata fen ve sanat kurallarına ruhsata ve eki mahiyetindeki projelere uygun olarak inşa etmelidir.[4]

Eser sözleşmesinin özelliği olarak Yüklenici eseri meydana getirirken iş sahibinin emir ve talimatları doğrultusunda çalışmamakta olup kendi iş düzeni, uygulama planı ve organizasyonu çerçevesinde ifayı gerçekleştirmektedir.

İş sahibinin yüklenici üzerinde denetim ve gözetim yetkisi ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Eser meydana getirilirken gerçekleşebilecek olası bir iş kazası söz konusu olduğunda İş güvenliği mevzuatından kaynaklı sorumluluk bütünüyle yüklenici üzerinde olacaktır.

Yüklenici gerçek kişi olabileceği gibi adi ortaklık şeklinde de teşekkül edebilmektedir. Yine birbirinden bağımsız gerçek veya tüzel kişilerin ticari ortaklık kurmak suretiyle bir araya gelerek ve müteselsilen sorumlu olarak "Joint Venture" şeklinde sözleşmesi kurabilirler.

Farklı uzmanlık gerektiren alanlarda gerçek veya tüzel kişilerin bir araya gelmesi ile işin teknik manada belirli kısımlara bölünmesi ile üzerine düşen kısımları ayrı ayrı yerine getirmeyi taahhüt ettikleri ve her ortağın üstlenmiş olduğu kısım ile sorumlu olduğu ortaklık biçimi ise konsorsiyum olarak adlandırılmaktadır.[5] Yüklenicinin Joint Venture ya da Konsorsiyum anlaşması ile teşekkül etmesi ile daha ziyade büyük projeleri konu alan anahtar teslim inşaat sözleşmelerinde karşılaşılmaktadır.

2) Sözleşmenin Şekli

Daha önce de belirttiğimiz üzere Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi TBK'nda ayrıca tanımlanmış tipik bir sözleşme değildir. Bünyesinde eser sözleşmesi ve taşınmaz satış vaadi sözleşmesine ait unsurları barındırmaktadır.

Taşınmaz satışını içeren sözleşmenin TBK 237 hükmü uyarınca resmi şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ise taşınmazın gelecekte devrini vaat etmesi itibari ile Borçlar Kanunu 29. Maddesinde ön sözleşmenin asıl sözleşmenin şekline tabii olduğu dikkate alındığında ve yine Noterlik Kanunu 60/3 hükmü gereğince noter huzurunda düzenleme şeklinde yapılabilmektedir.

Dolayısı ile Noter tarafından onaylama şeklinde yapılan Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri geçerli değildir.

Şekil şartı kamu düzenine ait olup Mahkemece re'sen nazara alınacaktır. Yeri gelmişken şekil şartına riayet edilmeksizin adi yazılı sözleşme ile veya sözlü olarak anlaşılmışsa dahi şayet taraflarca edimler yerine getirilmiş, borçlar ödenmiş ve taşınmaz da devredilmiş ise sonradan ileri sürülecek, şekle aykırılık yönünde bir iddia dürüstlük kuralına aykırı olarak değerlendirilip dikkate alınmayacaktır.

"Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde; olayın özelliğine göre Medeni Kanunun 2. maddesi gözetilerek açılan tescil davasını kabul edilebileceği” benimsenmiştir. İçtihadı Birleştirme Kararına göre bu kural sadece “arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında” uygulanabilir." [6]

3) Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden Kaynaklı Muhtemel İhtilaflar.

A) Sözleşmenin Ani Edimli Olma Özelliği ve Feshin Sonuçları.

İlk olarak uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı üzere, yüklenici tarafından inşaatın tamamlanamamış olması halinde, İş sahibinin sözleşmeden dönme beyanında bulunması ile dönme beyanının meydana getireceği hukuki sonuçlar üzerinde durmak gerekmektedir.

Ani edimli sözleşmelerde borç belirlenen sürede tek bir davranışın yerine getirilmesi ile ifa edilmektedir. Buna karşılık sürekli edimlerde borçlanılan edim zaman içinde süreklilik arz eden bir davranışla yerine getirilmektedir. [7]

Arsa Karşılığı Kat Mülkiyeti Sözleşmeleri doktrinde büyük bir çoğunlukla ani edimli olarak kabul edilmektedir. Sözleşmenin ani edimli mi yoksa sürekli edimli mi olduğu meselesi teorik bir tartışmadan ibaret değildir. Zira ani edimli olduğu kabul edilecek olursa sözleşmenin dönme beyanı ile ortadan kaldırılmasına bağlı olarak geriye etkili feshin sonuçlarının doğması gerekecektir.

Buna karşın sürekli edimli olarak kabul edilecek olursa bu sefer sözleşmenin feshi gündeme gelecek olup, sözleşme ileriye etkili olarak ortadan kalkacaktır.

25.01.1984 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu mesele etraflıca ele alınmış, İnşaatın %90 ve üzeri oranında tamamlanmış olması ve diğer eksik işlerin sözleşme amacındaki kullanıma engel olmaması halinde sözleşmenin ileriye etkili olarak feshedilebileceği ifade edilmiştir. [8]

Sözleşmenin geriye etkili olarak feshedilmesi halinde yüklenici sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre imal ettiği inşaatın bedelini talep edebilmektedir. Eğer fesih ileriye etkili olarak sonuç doğuracaksa bu takdirde yüklenici kendisine taahhüt edilen arsa payını işin tamamlanma yüzdesine oranlı olarak talep edebilmektedir :

"Burada sözleşmenin feshinin ileriye veya geriye etkili olması ayırımı önem kazanmaktadır. Bu ayrım, yüklenicinin yapımını üstlendiği inşaatı kısmen tamamlaması, fakat temerrüdü yüzünden teslim edememesi halinde tasfiyenin nasıl yapılacağı sorunu ile ilgilidir. Eğer feshin sonuçları geriye etkili olacaksa, sözleşme yokmuşçasına tasfiye edileceğinden yüklenici inşaatın yaptığı kısmına orantılı arsa payı değil, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre imal ettiği inşaat bedelini alır. Fesih ileriye etkili kabul edilirse, yükleniciye imalat oranına paralel arsa payı bırakılır."[9]

Örnek verecek olursak anlaşma gereği inşa edilecek 20 bağımsız bölümden 10 adeti kendisine bırakılan Yüklenici 18 adet bağımsız bölümü tamamlamış ise kendisine düşen bölümlerden yüzde 90 oranında pay sahibi olacak ve dolayısı ile 9 bağımsız bölüm yükleniciye ait olacaktır.

Uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı üzere sözleşmenin kurulması ile taşınmaz mülkiyetinin yükleniciye devredildiği hallerde, yer sahibi, tapu iptal ve tescil davası ile sözleşmenin ifa edilmemesi sebebine dayanarak taşınmaz mülkiyetini lehine tescil ettirebilmektedir. Elbette yukarıda açıkladığımız üzere feshin bu şekilde geriye etkili sonuç doğurabilmesi için inşaatın tamamlanma oranının %90 altında olması gerekmektedir.

Taraflar dilerse hazırlanan sözleşmede bu hususa ilişkin sözleşme maddeleri kararlaştırarak feshin sonuçlarını sözleşme serbestisi çerçevesince iradelerine uygun olarak belirleyebilme imkanına sahiptirler.

B) Ayıplı İfa, Kötü İfa Ayrımı

Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde hangi işlerin eksik iş, kötü ifa kapsamında değerlendirileceği hangi kusurlu işlerin ise ayıplı ifa olarak değerlendirileceği meselesini ele almak gerekmektedir.

Eğer yüklenici tarafından eksik iş meydana getirilmiş ise somut olayda TBK 112. Maddesi vd. hükümleri uygulama alanı bulacaktır. TBK 112. Maddesinde "Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür." hükmü bulunmaktadır.

Örneğin arsa sahibine bırakılan bağımsız bölümlerin planda belirlenenden daha küçük yüzölçümüne sahip olması, Yargıtay tarafından ayıplı ifa olarak değil eksik iş olarak nitelendirilmekte iken çatıdaki yağmur suyu iniş oluklarının temizlenmemesi nedeniyle oluşan su birikintisinin yol açtığı yıpranma bedeli ayıplı ifa kapsamında değerlendirilmektedir.

Ayıplı ifa, teslim edilen eserde sözleşme gereği bulunması gereken beklenen unsurların mevcut olmaması veya yüklenicinin özellikle taahhütte bulunduğu vasıfların niteliklerin bulunmaması halinde söz konusu olmaktadır.

İki farklı hukuki müessesenin somut olaya uygulanması şartları bakımından farklılık arz etmektedir.

Ayıplı ifa halinde TBK 474. Maddesi gereğince iş sahibi teslimden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmekle yükümlüdür.

Eksik ifa halinde ise iş sahibinin gözden geçirme ve ihbar yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Ayıplı ifadan kaynaklı açılacak davalar TBK 478 hükmü gereğince taşınmazlar bakımından teslim tarihinden itibaren 5 yıl, yüklenicinin ağır kusuru halinde 20 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrar.

Eksik işe dayalı talepler TBK 147. Maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımına tabidir.

C) Üçüncü Kişiler, Yüklenici ve Yer Sahibi Arasındaki Hukuki İlişki.

Uygulamada sıklıkla karşılaşıldığı üzere Arsa Payı Karşılığı Kat Sözleşmesi'nin kurulması ile birlikte taşınmazın mülkiyeti yüklenici lehine tescil edilmektedir.

Yüklenici tapuda kendi adına gözüken taşınmaz üzerinde üçüncü kişilere pay devri yapabilmektedir. İnşaat tamamlandığı takdirde belirli bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere devredileceği yüklenici tarafından taahhüt edilebilir.

Böyle bir durumda inşaatın tamamlanamaması halinde Yer sahibinin, sözleşmenin ifa edilmemesi sebebi ile sözleşmeden dönerek tapu iptal ve tescil davası açabileceğini ifade etmiştik. Peki tapuda yüklenicinin malik olarak gözüktüğü kayda güvenen Üçüncü Kişiler açısından durum ne şekilde değerlendirilecektir ?

Zira TMK 1023. Maddesinde : "Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur." düzenlemesi bulunmaktadır.

Üçüncü kişiler bu hükme dayanarak devri taahhüt edilen taşınmaz paylarının tapuda malik gözüken yüklenici tarafından lehine tescilini talep edebilecekler midir?

Yargıtay'ın bu soruya cevabı olumsuzdur. Yüksek Mahkeme, sözleşme kurulurken yer sahibi tarafından yükleniciye devredilen taşınmazı avans niteliğinde kabul etmekte ve avans niteliğindeki bu payların sözleşme ifa edilmediği takdirde yeri sahibi tarafından geri alınabileceğini ifade etmektedir.

Üçüncü kişiler ise yüklenicinin halefi olarak değerlendirmekte ve yüklenicinin inşaatı tamamlaması halinde taşınmaza hak kazanacağının bu kişilerce bilindiği yahut bilinmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu sebeple yukarıda bahsi geçen TMK 1023 hükmüne dayanarak ileri sürülecek iddialar Mahkeme nezdinde karşılık görmemektedir. [10]

Yine Anayasa Mahkemesi de önüne gelen uyuşmazlıkta yükleniciden tapuda devir suretiyle pay alan üçüncü kişilerin mülkiyet haklarının ihlal edilmediğine karar vermiştir. [11]

Buna karşılık üçüncü kişiler ödemiş olduğu miktarı yükleniciden tahsil edemezlerse yer sahibine karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilme hakkına sahiptir. Zira bu durumda üçüncü kişilerin yükleniciye ödemiş olduğu miktar üzerinden inşaat yapılmakta ve yer sahibinin tapu iptal ve tescil davası açması ile yer sahibi arsa üzerindeki muhdesatın değeri kadar üçüncü kişiler aleyhine zenginleşmektedir.

"Davada, davacıların dava dışı yükleniciden haricen satın aldıkları tamamlanmamış dairelere yapılan imalat giderlerinin davalı arsa sahiplerinden tahsili talep edilmektedir.

...

Davacıların dava dışı yükleniciden kaba inşaat olarak aldıkları dairelere masraf yaparak kullanmaya başladıkları, davalı arsa sahiplerinin yüklenici ile imzaladıkları sözleşmenin feshi ile taşınmazların arsa sahiplerine ait olması nedeniyle davacıların yaptıkları imalat bedeli kadar arsa sahiplerinin zenginleştiği tartışmasızdır.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 22.05.2012 -7258/12925 ) [12]

Burada ayrıca bir diğer meseleye dikkat etmek gerekmektedir. Detayına inmeden kısaca açıklayacağımız üzere bazı zamanlar yüklenici ile yer sahibi arasındaki ilişki arsa payı karşılığı kat sözleşmesinin tarafları olmaktan öteye gitmekte adi ortaklık olarak teşekkül edebilmektedir.

Taraflar dairelerin satışından kar payı elde etme konusunda anlaşmışlar ve yer sahibi satışların gerçekleşmesini sağlamak amacı ile pazarlama faaliyetlerinde bulunmakta, taraflar ortak bir irade ile birlikte hareket etmekte ise bu durumda adi ortaklık söz konusu olabilecektir.

Adi ortaklığın sonucu olarak üçüncü kişilere taahhüt edilen edimlerin ifa edilmemiş olması halinde, meydana gelen zarardan yer sahibi ve yüklenici müşterek ve müteselsilen sorumlu olacak, üçüncü kişiler gerek yer sahibine gerekse yükleniciye karşı haklarını ileri sürebileceklerdir. [13]

Uygulamada sıklıkla karşılaşılan başka bir ihtilaf ise Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi düzenlenmiş ve taşınmazın mülkiyeti yer sahibinde iken inşaatın tamamlanmış olması halinde yükleniciden bağımsız bölüm satın alan üçüncü kişilerin bu haklarını yer sahibine karşı ileri sürüp süremeyeceğidir.

Yüklenicinin, üçüncü kişilere bağımsız bölüm taahhüt etmesi Yargıtay tarafından alacağın temliki kapsamında değerlendirilmektedir. Buna bağlı olarak böyle bir sözleşmenin adi yazılı şekilde yapılması TBK 184. Maddesi uyarınca geçerli kabul edilmektedir. [14]

İşlemin temlik mahiyetinde olması sebebiyle üçüncü kişiler yer sahibine karşı ancak yüklenicinin haklı olarak ileri sürebileceği taleplerde bulunabilmektedir. Yüklenicinin yer sahibine karşı tapu iptal ve tescil davası açma hakkına sahip olabilmesi için ise öncelikle sözleşmeden kaynaklı edim yükümlülüğünü ifa etmesi yani inşaatı tamamlaması gerekmektedir.

Özetle yüklenici edim yükümlülüğünü yerine getirmiş, inşaatı, sözleşmeye, projeye, mevzuata, yapı ruhsatına uygun olarak tamamlamış ise üçüncü kişiler alacağı temellük eden olarak yer sahibine karşı tapu iptal ve tescil davası açmaya hak kazanacaklardır.

"Davacının talebi temliken tescil talebine ilişkin olup, arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm temlik alınmasına dayalı olarak açılan tapu iptâli ve tescil davalarında öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki iskan koşulu (oturma izni) v.s. diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur. Bunun için de davaya konu temlik işleminin geçerli olup olmadığı, arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yüklenicinin borçlarının neler olduğunun sözleşme hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir." [15]

---------------------------------

[1] - Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2017/3293 E. 2018/1975 K. Sayı 15.03.2018 Tarihli Karar

[2] - Eren Fikret, Mülkiyet Hukuku, Yetkin Yayınları, 2016, 4. Bası s. 98

[3] - Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2013/9217 E. 2014/2057 K. Sayı 18.03.2014 Tarihli Karar

[4] – Av. İlker Hasan Duman, Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmeleri Nasıl Düzenlenmelidir? Seçkin Yayıncılık 2. Bası s.21

[5] – İpek Betül Aldemir Toprak, Anahtar Teslim İnşaat Sözleşmesi Seçkin Yayıncılık S.70

[6] - Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/11565 E. 2015/12004 K. Sayı 24.12.2015 Tarihli Karar

[7] - Eren Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yetkin Yayınları, 2016, 20. Bası s. 107

[8] - Yargıtay İBK 25.01.1984 1983/3 E. 1984 1 K.

[9] - Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/ 7436 E. 2019 / 1809 K. Sayı 27.02.2019 Tarihli Karar

[10] - Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/ 240 E. 2020 / 43 K. Sayı 21.01.2020 Tarihli Karar

[11] - Anayasa Mahkemesi 2014/12321 başvuru numaralı ve 20.07.2017 Tarihli Kararı

[12] - Av. Erhan Günay, Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklar Seçkin Yayıncılık 3. Bası S.145

[13] - Av. Erhan Günay, Arsa Payı Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklar Seçkin Yayıncılık 3. Bası S.60

[14] - Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2019/ 3728 E. 2020 / 1870 K. Sayı 25.06.2020 Tarihli Karar

[15] - Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2020/ 634 E. 2020 / 1298 K. Sayı 04.06.2020Tarihli Karar