Uygulamada oto kiralama-rent a car şirketleri büyük araç filolarıyla araç kiralama hizmeti sunmaktadırlar. Aracın tamirinin mümkün olması halinde envanterdeki araç hızlıca filoya dahil edilip değer kaybı tazminatı işlemleri başlatılabiliyorsa da aracın ağır hasar alması halinde bazı hususlar kafa karışıklığına sebebiyet vermekte, -ağır yahut tam hasarlı- pert halindeki araçlara dair yürütülecek hukuki sürece dair bazı tereddütler oluşmaktadır.
Sigorta şirketinden alınabilecek tazminat bedellerine dair işlemler sürerken ticari faaliyetine devam eden şirketlerin araç mahrumiyet bedelleri oluşmakta ve çoğunlukla bu mahrumiyet bedeline dair işlemler bekletilmektedir. İstanbul gibi büyük şehirlerde aracın gerek servisten gerek sigorta şirketi ve eksperlik faaliyetlerinden kaynaklı olarak sürecin belirsizliği yahut uzunluğu tüm uygulamacıların malumudur.
Bu yazımızda
-kazaya sebebiyet veren sürücüden talep edilebilecek mahrumiyet bedeli davasının ne zaman açılması gerektiği,
-zararın hangi ölçütlere göre ve hangi süre ile talep edilebileceği
-pert kavramı,
-pert ile sonuçlanan bir kaza sonrası yapılması gereken işlemler ve
-talep edilebilecek tazminat miktarlarına yönelik birtakım soruların cevapları verilmiş, uygulamaya yönelik birtakım kıstaslar özet bir şekilde izah edilmiştir.
Pert Kavramı-Ağır ve Tam Hasar Ayrımı
Önemle belirtmek gerekir ki pert ifadesi hem ağır hem tam hasar için kullanılır. Kaza sonucunda hasara uğrayan aracın onarım masrafları, aracın riziko tarihindeki değerini aşar ya da araç onarım kabul etmezse araç tam hasara uğramış sayılır.
Ülkemiz sigortacılık mevzuatında “pert” kavramına ilişkin herhangi bir tanım yer almamakla birlikte, uygulamada pert kavramı ağır ya da tam hasa uğramış araçlar için kullanılan bir terimdir.
18/07/1997 tarihli Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin 09/09/2011 tarihli 28049 sayılı Resmi Gazete ile değişik 39. maddesinde hurda araç, “Ekonomik ömrünü doldurma, eskime, yıpranma, kaza, yanma, tahrip edilme ve benzeri nedenlerle kullanılamaz hale gelen araçlar” şeklinde tanımlanmıştır.
Konu hakkında Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartlarının 3.3.2.2. maddesi;
"Onarım masraflarının zarar gören aracın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşması ve aynı zamanda eksper raporu ile aracın onarım kabul etmez bir hale geldiğinin tespit edilmesi durumunda, araç tam hasara uğramış sayılır.
Bu durumda, aracın ilgili mevzuat doğrultusunda hurdaya ayrıldığına dair hurda tescil belgesi sigortacıya ibraz edilmeden tazminat ödenmez.
Onarım masrafları zarar gören aracın rizikonun gerçekleştiği tarihteki değerini aşsın veya aşmasın, ağır hasarlı aracın onarımının mümkün olduğunun eksper raporu doğrultusunda tespit edilmiş olması durumunda, aracın ilgili mevzuat doğrultusunda trafikten çekildiğine dair "trafikten çekilmiştir" kaşeli tescil belgesi sigortacıya ibraz edilmeden tazminat ödenmez…" hükmünü amirdir.
Ağır hasar ve tam hasar ayrımı yukarıda belirtilen çerçevede, sigortacılık esaslarına ve eksper raporu tespitlerine göre yapılmaktadır.
Pert Araçta Değer Kaybı
Pert araçta değer kaybı talep edilebilmesi mümkün değildir.
Pert halinde araç sahibinin aracı ikinci el piyasasında satışa çıkarması mümkün olmayacağından kaza nedeniyle rayicin altında bir bedelle satış yapması da mümkün olmayacak ve "araç değer kaybı” olarak tazminat da istenemeyecektir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 20.09.2017 tarihli ve 2016/15457 E., 2017/7984 K. sayılı kararı)
Ağır Hasarlı Kaza Sonrası Yapılması Gerekenler
Pert ile sonuçlanan trafik kazası sonrası ilk yapılması gereken; kaza sonrası araçtan iner inmez, kazaya karışan araçların kaza pozisyonunu değiştirmeden olayın dört yönden de fotoğraflarını çekerek olayın kayıt altına alınmasıdır. Pert halinde kaza tespit tutanağının kolluk marifetiyle tutulması daha yerinde olacaktır.
Pert Halinde Araç Mahrumiyet Bedeli
Araç mahrumiyet bedelinin tayin ve takdirinde Yargıtay’ın yerleşmiş kıstası “makul süre”dir.
Uygulamada bu süre “kaza tarihinden sigorta tarafından ödeme yapılan tarihe kadar geçen süre” olarak anlaşılmaktadır. Zira Yargıtay 17. Hukuk dairesinin yerleşik içtihadı şu şekildedir:
Aracın pertinin uygun olması halinde davalı taraf ayrıca değer kaybı zararından sorumlu olmaz. Yine bu durumda araç mahrumiyetinin tespiti için, aracın makul ve gerekçeli olarak belirlenmiş tamir süresi içinde oluşacak gelir kaybı değil, aynı özellikte yeni bir araç alınması için gerekli makul süre tespit edilerek, bu süre yönünden gelir kaybı hesabı yapılması gerekir. Dosyada alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. ( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 20.09.2017 tarihli ve 2016/15457 E., 2017/7984 K. sayılı kararı )
Sürenin tespitinde Yargıtay, TBK 50. Maddesine istinaden hakimin takdir yetkisinin altını çizmektedir.
Somut olayda motorlu araç hasara uğradığına göre araç mahrumiyeti zararı belirlenmelidir. Aracın tamir süresi 25 gün olarak belirlenmiştir. Zararın kesin olarak belirlenememesi halinde Borçlar Kanununun 42. (6098 sayılı TBK m. 50) maddesinin hakime verdiği yetkiye uygun olarak davacıya 25 günlük süre için araç mahrumiyet zararının takdiri ve tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 21.11.2005 tarihli ve 2005/9934 E., 2005/10615 K. sayılı kararı)
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin yakın zamanda vermiş olduğu 2021/26777 E., 2022/11236 K., 29.09.2022 kararda ise
"Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50'nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı tarafından araç kiraladığına dair belge veya ödeme belgeleri sunulmasa da hakim zararı belirleyebilir. Bu durumda mahkemece, davacı aracında oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi, ihtiyaçları için aracı kullanamamaktan doğan ve bu süre içinde davacının (ikame araç) ödemesi gereken bedelin ne olacağı konularında alınan bilirkişi raporuna göre davacının araç mahrumiyet bedeli talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacının bu talebini objektif kriter ve delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir." şeklinde ifade edildiği üzere, belge sunulmamış olsa dahi araç mahrumiyet bedelinin hakkaniyete uygun bir miktar üzerinden belirlenmesi gerekmektedir.
Aynı şekilde Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 2015/17333 E, 2016/3648 K., 23.03.2016 tarihli kararında, araç mahrumiyet bedelinin belirlenmesindeki ölçütler şu şekildedir:
"Mahkemece, davacının araç mahrumiyeti nedeniyle kazanç kaybına ilişkin delilleri sorulmalı, ne iş yaptığı belirlenmeli, evi ile işyeri arasındaki uzaklık dikkate alınmalı, aracı ile gidip gelmesi halinde yapacağı zorunlu giderler (yakıt gideri gibi) belirlenecek zararından indirilmelidir. Açıklanan konularda gerektiğinde bilirkişiden rapor (veya ek rapor) alınmalıdır. Araç mahrumiyetine ilişkin delil sunulamaması halinde Borçlar Kanunu uyarınca mahkemece hakkaniyete uygun bir bedel tayin ve takdir edilmeli, sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz."
Burada yukarıda bahsettiğimiz üzere bir tacir – araç kiralama şirketi söz konusu ise davacısının şirket olduğu bir Yargıtay kararında mahrumiyetin tespit ve takdirinde Yargıtay şu kıstaslara yer vermiştir:
Davacının gelir kaybının hesaplanması yönünden ise, davacının ticari defterlerinin, vergi kayıtlarının ve hasarlanan kamyonun çalıştığı firma kayıtlarının getirtilmesi ve kamyonun çalıştırılmasından kaynaklı amortisman, yakıt vb. giderler de düşüldükten sonra kamyonun ortalama günlük net gelirinin tespit edilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 20.09.2017 tarihli ve 2016/15457 E., 2017/7984 K. sayılı kararı )
Sonuç olarak mahrumiyet süresine ve zararın tespit ve takdirine yönelik bu ilke ve kıstaslar çerçevesinde önümüze gelecek somut olayı değerlendirebiliriz. Bu değerlendirmede kusur oranlarının da önemli rol oynayacağını ve her somut olayda farklı ihtimallerin doğabileceğini de hatırlatmak isterim.
Buraya kadar anlattıklarımızı bir örnek üzerinden somutlaştırarak yazımızı sonlandıralım:
Rayiç-emsal bedeli 750 bin TL olan bir aracın perti halinde 2024 yılı itibariyle ZMMM üst limiti 200 bin TL’dir. Sigorta şirketinden maksimum alabileceğimiz miktar budur. Şayet 200 bin TL’nin üstüne eğer aracın hurdası yahut ağır hasarlı hali sigortaya bırakılacaksa sovtaj bedeli de alınabilir.
Bu durumda 200 bin limit, 200 bin sovtaj totalde 400 bin TL sigortadan talep edilebilir ve alınabilir. Genellikle poliçe limiti+sovtaj bedeli aracın rayiç bedelinin altında kaldığı için bu durum böyle olmaktadır. Daha yüksek bir kazanç arzu ediliyor ise sovtaj ile ilgili hususlar/aracın hurdasının satımı araç sahibi üstüne bırakılabilir. Her halükarda sigorta sadece ödenen miktarla sınırlı olarak ibra edilmelidir.
Yeri gelmişken zikredeyim; halihazırdaki araçların ve sigorta poliçelerinin üst limiti bu halde iken halen daha pert farkı tazminatı hakkında yazılan yazılar hiçbir suretle gerçeği yansıtmamaktadır. Eski tarihli bu yazıların mevcut durum böyle iken realitede hiçbir karşılığı bulunmamaktadır.
Araç mahrumiyeti noktasında ise yukarıdaki örneği devam ettirecek olursak kiralanmış ve kaza dolayısıyla servis dışı kalan araçtan kaynaklı mahrumiyet bedeli Yargıtay’ın “aracın makul ve gerekçeli olarak belirlenmiş tamir süresi içinde oluşacak gelir kaybı değil, aynı özellikte yeni bir araç alınması için gerekli makul süre” kıstasıyla değerlendirilerek doğrudan bir belirsiz alacak davasına yahut icra takibine konu edilebilir. Alacağın likit olmadığı düşünüldüğünde icra takibi hususunun iyi değerlendirilmesi gerekir.
Bu şekilde hızlı aksiyon alındığında sigortadan tahsile dair işlemler sürmekte iken – İstanbul gibi büyük illerde bu işlemlerin servislerin durumuna göre uzayacağı açıktır- sigorta şirketi dışı sorumluların uhdesine kalan tazminat sorumluluklarına dair işlemler icra takibi yahut belirsiz alacak davası yolu ile ikame edilebilecektir. Sigorta şirketi ile alakalı işlemlerin yavaşlığını bertaraf eden bu usulde yukarıda yazılan kıstaslar çerçevesinde talep oluşturulduğunda oto araç kiralama sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin ve şirket vekillerinin aleyhine bir neticenin doğmayacağı ve en hızlı ve etkili şekilde tazminat bedellerinin tahsil edilebileceği öngörülmektedir.