ANONİM ŞİRKETLERDE PAY SAHİPLERİNİN ÖZEL DENETİM İSTEME HAKKI

Abone Ol

GİRİŞ

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Özel Denetim İsteme Hakkı” başlıklı 438’inci maddesinde, her pay sahibinin pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, gündemde yer almasa bile belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını genel kuruldan isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda genel kurul pay sahibinin bu istemini onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir. Pay sahibinin bu talebinin genel kurul tarafından reddedilmesi halinde ise sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde ise yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir. Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde bu istem kabul edilerek mahkemece özel denetçi atanır. Mahkeme, kararını davalı şirketi ve istem sahiplerini dinledikten sonra verir. Bu çerçevede mahkeme istemi yerinde görürse, istem çerçevesinde inceleme konusunu belirleyerek bir veya birden fazla bağımsız uzmanı görevlendirir. TTK’nın 440’ıncı maddesi gereği mahkemenin vereceği bu karar kesin olup yasa yolu kapalıdır. İşbu çalışmamızda anonim şirket pay sahiplerinin özel denetim isteme hakkının şartları incelenmiş olup içerik yargı uygulamasına bağlı kalınarak hazırlanmıştır.

A.  ÖZEL DENETİM HAKKININ NİTELİĞİ

Doktrinde ifade edildiği üzere anonim şirketlerde özel denetçi atanmasını isteme hakkı, niteliği gereği vazgeçilmez nitelikte olan bireysel bir ortaklık hakkıdır[1]. Bu çerçevede bir pay sahibinin özel denetim talebinde bulunabilmesi için, bu talebin pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olması[2] ve daha önce bilgi alma veya inceleme haklarının tüketilmiş olması gerekir[3]. Bu zorunluluk, anılan hakkın ikincil nitelikte bir hak olduğunu, “son araç” olarak başvurulabilecek bir yol olduğunu[4], bilgi alma veya inceleme haklarının tüketilmesinden sonra kullanılabilecek nitelikte bir yöntem olduğunu göstermektedir[5]. Bu açıdan özel denetim, bilgi alma hakkının uzatılmış bir kolu olup her iki kurumun da sorumluluk ve iptal davası gibi pay sahipliği haklarının kullanılmasını kolaylaştırmak amacıyla ortakların bilgi alma ve kontrol haklarını etkili şekilde genişletmektedir[6]. Dolayısıyla TTK’nın 438/1’inci maddesinde de vurgulandığı üzere pay sahibinin genel kuruldan özel denetçi atanmasını talep edebilmesi için bilgi alma veya inceleme haklarının daha önce tüketilmiş olmasının yanı sıra bu talebin diğer pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için de gerekli olması şarttır[7]. Bu nedenle özel denetim isteminde bulunan pay sahibinin, kendisinin aydınlatılmasının pay sahipliği haklarının kullanılması bakımından “objektif olarak yararlı ve gerekli’’ olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, pay sahibinin bu denetimin yapılmasında hukuken korunmaya değer bir menfaatinin bulunması, talep edilen bilgi olmaksızın haklarını bilinçli bir şekilde kullanmasının mümkün olmaması gerekmektedir[8].

Bu kapsamda anonim şirketlerde pay sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde bu istem kabul edilerek mahkemece özel denetçi atanır. Mahkeme kararını, davalı şirketi ve istem sahiplerini dinledikten sonra verir. Bu çerçevede mahkeme istemi yerinde görürse, istem çerçevesinde inceleme konusunu belirleyerek bir veya birden fazla bağımsız uzmanı görevlendirir. TTK’nın 440’ıncı maddesi gereği mahkemenin vereceği bu karar kesin olup yasa yolu kapalıdır. Yargıtay uygulamasında da benzer görüş hakimdir[9].

B. ÖZEL DENETİM TALEBİNİN YASAL ŞARTLARI

TTK’nın 438/1’inci maddesinde de vurgulandığı üzere pay sahibinin genel kuruldan özel denetçi atanmasını talep edebilmesi için bilgi alma veya inceleme haklarının daha önce tüketilmiş olmasının yanı sıra bu talebin diğer pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için de gerekli olması şarttır[10]. Bu nedenle özel denetim isteminde bulunan pay sahibinin, kendisinin aydınlatılmasının pay sahipliği haklarının kullanılması bakımından “objektif olarak yararlı ve gerekli’’ olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, pay sahibinin bu denetimin yapılmasında hukuken korunmaya değer bir menfaatinin bulunması, talep edilen bilgi olmaksızın haklarını bilinçli bir şekilde kullanmasının mümkün olmaması gerekmektedir[11]. Görüldüğü üzere yukarıda sayılan bu iki koşulun, yani bilgi alma hakkının daha önce kullanılmış olması ve özel denetimin pay sahipliği haklarının kullanılması için gerekli olması halinde, pay sahibi bazı olayların açıklığa kavuşturulması için özel denetçi atanmasını talep edebilmektedir[12]. Bu iki şartın kümülatif nitelikte olduğu söylenebilir. Dolayısıyla özel denetçi atanması isteminde bulunabilmek için pay sahiplerinin genel kurulunda daha önce bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmış olmaları gerekir. Bu hak genel kurulda kullanılmadan özel denetçi atanması istenemez[13]. Diğer bir değişle, özel denetim talebinde bulunmadan önce pay sahibi, belirli konuları aydınlatmak için genel kurulda bilgi alma ve belgeleri inceleme talebinde bulunmuş, ancak bu girişimi, genel kurulun hareketsiz kalması veya geç tepki vermesi, bilgi vermeyi reddetmesi ya da tatminkâr bir cevap vermemesi nedeniyle başarısız olmuş olmalıdır. Dolayısıyla, özel denetim talebi, bilgi alma veya inceleme yapma hakkının kullanılmasının pay sahibine yardımcı olamadığı durumlarda başvurulabilecek fer’i bir yoldur[14].

Özel denetçi tayinine ilişkin pay sahibinin genel kurula sunacağı isteminde özel denetçinin hangi pay sahipliği haklarının kullanılması yönünden gerekli olduğunu da açıklaması gerekir[15]. Dolayısıyla sırf merak saikiyle özel denetim isteminde bulunulamaz[16]. Burada pay sahipliği hakkı ile özel denetim konusu arasındaki ilişkinin de kanıtlanması gerekmekte olup bu hususta ispat yükü talepte bulunan pay sahibine aittir[17]. Bu yönüyle örneğin sorumluluk davası açma, seçim ve oy haklarının kullanılması ya da kar dağıtım kararının butlanı talebi bakımından gerekliyse ancak bu ihtimalde özel denetçi atanması talep edilebilmektedir[18].

Önemi gereği tekraren belirtmek gerekir ki pay sahibinin özel denetim talebinde bulunabilmesinin ön şartı, pay sahipliğinden kaynakları hakların kullanımı için gerekli olması ve daha öncesinde aynı konuya ilişkin olarak bilgi alma veya inceleme hakkının kullanılmış olmasıdır[19]. Burada kanunda ifadesini bulan “daha önce” şartı, pay sahibinin soru sorup cevaplarını aldıktan hemen sonra, aynı genel kurulda özel denetim istemesi halinde gerçekleşmiş olmaz. Çünkü verilen cevapları değerlendirmeden ve diğer pay sahiplerinin de değerlendirmesine olanak bırakmadan hemen genel kurula özel denetim talebini sunmak özel denetim gibi önemli bir hukuki kurumun ciddiyeti ile bağdaşmaz. Özellikle soruların çok fazla ve cevaplarının uzun olduğu hallerde soruların muhatabı yönünden değerlendirme önem kazanır. Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere bu şart, özel denetimin kötüye kullanılmasına engel olmak, her vesile ile bu kuruma başvurulmamasını sağlamak amacıyla konulmuştur. Bu nedenle kanun metninde bulunan “daha önce” şartının her somut olayın özelliğine göre dürüstlük kuralları çerçevesinde değerlendirmek gerekir[20]. Doktrinde özel denetim hakkının kullanılmasının bu şekilde bir ön şarta tabi kılınmasının usul ekonomisine de uygun olduğu ifade edilmektedir. Bu çerçevede bir konu hakkında bilgi sahibi olmak isteyen pay sahibi, bilgi alma ve inceleme hakkını kullanarak yönetim kurulu ya da denetçiden edindiği bilgi ve belgeler kapsamında özel denetim talebinde bulunup bulunmayacağına karar vereceğinden, pay sahibinin bilgi alma ve inceleme hakkı kapsamında edindiği bilgiler pay sahibi bakımından yeterli olduğu takdirde özel denetim talebinde bulunulamayacaktır[21]. Yani TTK’nin 437’inci maddesinde öngörülen bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmak suretiyle, pay sahibi eğer gereksinim duyduğu bilgiye ulaşmışsa artık özel denetçi atanması istemini genel kurula yöneltemeyecektir. Eş söylemle yönetim kurulu veya denetçi tarafından yapılan açıklamalar soru soran pay sahibinin kuşkularını gidermiş ve söz konusu olay açıklığa kavuşmuşsa, aynı pay sahibi tarafından genel kuruldan özel denetim isteminde bulunulamayacaktır[22]. Zira bu noktada özel denetçi atanmasına gerek kalmayacaktır[23]. İşte bu noktada pay sahibi bilgi alma ve inceleme hakkını kullanarak tatmin edici cevaplara ulaştığı için özel denetim talebinde bulunamayacağından bu sayede özel denetim incelemesi nedeniyle ortaya çıkacak giderler ve şirket ticari sırlarının şirket dışına çıkma ihtimali de engellenebilecektir[24].

Önemle belirtmek gerekir ki anonim şirketlerde özel denetim istenebilmesi için, pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme hakkı olanağından gerçekten yararlanmış olmaları gerekir. Yoksa pay sahibi tarafından genel kurulda hiçbir soru sorulmadan veya ilgisiz birkaç soru sorularak akabinde özel denetçi atanmasının talep edilmesi mümkün değildir. Çünkü, pay sahiplerinin bilgi alma ve inceleme hakkını tam anlamıyla kullanmalarına rağmen pay sahipleri yeteri kadar aydınlatılmamış ise, o zaman şirketin defter ve kayıtlarını incelemesi isteminde bulunulmalı ve bundan da sonuç alamaması halinde özel denetim isteminde bulunulmalıdır. Yani özel denetime son araç olarak başvurulmalıdır. Bu husus TTK’nın 437/5 hükmünde de “bilgi alma ve inceleme istemleri cevapsız bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu fıkra anlamında bilgi alamayan pay sahibi” denilmek suretiyle açıklanmıştır. Dolayısıyla, genel kurulda belirli olayların aydınlatılması hususunda yönetim kuruluna ve denetçilere bir fırsat verilmelidir. Dolayısıyla buna uyulmaması, Türk Medeni Kanunu’nun 2/2’nci maddesinde yer alan hakkın açıkça kötüye kullanılmasını teşkil eder ve mahkemelerin özel denetim istemini reddetmesi gerekir[25]. Bu kısımda belirtmek gerekir ki doktrinde özel denetim talebi için gerekli olan şartlar yoksa, örneğin bilgi alma veya inceleme haklarından biri kullanılmamışsa veya talep pay sahipliği haklarının kullanılması bakımından gerekli değilse, toplantı başkanının talebi oylamaya sunmayabileceğine dair görüş de mevcuttur[26].

Sonuç olarak özel denetim istemi ile pay sahipliği haklarının kullanılması arasında anlaşılabilir bir ilişkinin, bağlantının olması yani pay sahipliğinden kaynaklı hakların kullanımı için özel denetimin gerekli olması lazımdır. Zira madde gerekçesinde de belirtildiği üzere pay sahibinin şirket dışı menfaat sağlaması, alınacak herhangi bir kararı önlemesi veya taktik bir üstünlük elde etmek amacına yönelik olması gibi hakkın kötüye kullanılması hallerinde paya bağlı hakların kullanılmasıyla ilgili bir bağlantı bulunmadığından özel denetçi isteminin genel kurulca reddedilmesi icap eder. Ayrıca pay sahibi tarafından, şirket organlarında görevli kişilerin kişisel ilişkileri hakkında bilgi istenilmesi, zaten bilinen, açık olan konularda veya rakiplerin açık bir şekilde merak ettikleri ve elde etmek istedikleri bilgilerle ilgili sorular sorulması gibi hallerde de hakkın kötüye kullanılması söz konusu olabileceğinden bağlantı koşulunun olmadığı değerlendirilebilir. Aynı şekilde, açıklığa kavuşturulması istenen konu veya olayın, yönetim kurulunun verdiği bilgiler sonucunda aydınlığa kavuştuğu hallerde de özel denetim isteminin gerekliliğinden söz edilemez[27]. Elbetteki bu verilerin her somut olay özelinde ayrıca değerlendirilmesi gerekir.

C. İSPAT YÜKÜ

TTK’nın 439/2’nci maddesinde belirtildiği üzere mahkemece özel denetçi atanmasına karar verilebilmesi için yönetim kurulunun kanunu veya ortaklık sözleşmesini ihlal ederek, ortaklığı veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarının ikna edici bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir[28]. Kanun koyucunun bu hükümle özel denetçi kurumunun kötüniyetli pay sahiplerince ihtilaf çıkartmak amacıyla kullanılmasının önüne geçmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır[29]. Bu çerçevede anonim şirketlerde mahkemeden özel denetim talebinde bulunulabilmesi için kanunun yahut esas sözleşmenin ihlal edilmesi yeterli olmayıp, ihlal sonucunda pay sahiplerinin veya şirketin zarara uğramış olması gerekmekte ve meydana gelen zararın dilekçe sahipleri tarafından açıkça ortaya konması, bu hususların ikna edici gerekçelerle mahkemeye sunulması, şirket yahut pay sahibinin malvarlığındaki azalmanın gerçekleşmiş olması gerekmektedir[30]. Madde gerekçesinde de azlığın talebi üzerine özel denetçi atanabilmesi için, 438’inci maddede yer alan şartların somut olayda var olup olmadıklarının mahkeme tarafından araştırılması gerektiği ifade edilmiştir.

Önemi gereği tekraren belirtmek gerekir ki özel denetçi isteminde bulunan müracaat sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının kanun veya esas sözleşmeye aykırı hareket ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattığı konusunda inandırıcı gerekçelerini mahkemeye sunmuş olmaları gerekir. Bu kapsamda dilekçe sahiplerinin düşüncesine göre işletmenin yöneticilerinin hangi davranış yükümünü ihlal ettiklerinin ve bu kurallara aykırılığın nasıl bir zarara sebep olduğunun, yani şirketin veya pay sahiplerinin malvarlıklarında bir eksilmenin meydana gelmiş olduğunun inandırıcı bir biçimde açıklanması gerekir[31].

D. ÖZEL DENETİMİN KONU YÖNÜNDEN SINIRI

Türk Ticaret Kanunu’nun “Özel Denetim İsteme Hakkı” başlıklı 438’inci maddesinde de belirtildiği üzere özel denetimin konusunu sadece belirli olaylar, özellikle ortaklık içi vakıalar teşkil edebilir. Zira özel denetim, belirli, münferit ve somut olaylarla sınırlı olarak talep edilebilir. Bu çerçevede özel denetçi atanması suretiyle yönetim kurulunun faaliyetlerinin kapsamlı bir biçimde denetlenmesine olanak yoktur. Aksi düşünce kanunun lafzıyla da çelişebilecektir. Bu kapsamda özel denetçi atanmasının istenebileceği vakıalara örnek olarak birleşme sözleşmeleri, ortaklığa katılımlar, yönetim kurulu üyelerinin davranışları ya da harcamaları gösterilebilir[32]. Ancak özel denetimin konusunu kapsamlı bir bilanço incelemesi oluşturamaz[33]. Nitekim özel denetim, şirketin sevk ve idaresi hususunda amaca uygunluk veya yerindelik incelemesi değildir. Dolayısıyla özel denetim şirket organlarının takdir yetkilerinin incelemesini de içeremez. Yine özel denetim, hukuka uygunluk incelemesi olarak da gündeme getirilemez[34]. Bu çerçevede özel denetçinin görevi, denetimin konusunu oluşturan vakıaları araştırmak ve ulaştığı sonuçları raporunda sunmakla sınırlıdır. Bunun dışında özel denetçi, bahsi geçen vakalar hakkında yargılamada bulunamaz, yerindelik denetimi yapamaz[35]. Burada özel denetçi vasıtasıyla açıklığa kavuşturulması istenilen olayların konusu ile daha önce talep edilmiş olan bilgi alma hakkının konusu aynı olacağından[36] özel denetim, pay sahibini ilgilendiren belirli olayları açıklığa kavuşturmaya yarayan bir inceleme aracı, olayları tespit eden rapor niteliğinde olup belirli hedefleri olmadan yapılan inceleme değildir[37].

E. MAHKEMEDEN ÖZEL DENETÇİ TALEP EDİLECEK SÜRE

TTK’nın 439/1’inci maddesine göre anonim şirketlerde genel kurulun özel denetçi istemini reddetmesi üzerine sermayenin en az onda birini, halka açık anonim ortaklıklarda yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibari değeri toplamı en az bir milyon TL’si olan pay sahipleri, üç ay içerisinde ortaklık merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atanmasını isteyebilirler. Burada teknik anlamda azınlık olmak ve TTK’nın 438’inci maddesine göre genel kurulun ret kararı, TTK’nın 439/1’inci maddesine göre mahkemeye başvurunun temel şartıdır[38]. Üç aylık bu süre genel kurulun özel denetim isteminin reddine karar verdiği tarihten itibaren başlayacaktır[39]. Şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi, özel denetçi tayini davalarında kesin yetkili mahkemelerdir[40]. Bu kısımda belirtmek gerekir ki şirketler genel kurullarda gündeme bağlılık ilkesi ileri sürülerek denetçi atanması talebini reddedemez[41].

F.  MAHKEMECE YAPILACAK İNCELEMENİN ESASLARI

TTK’nın 440’ıncı maddesine göre özel denetçi, ister genel kurulun ret kararına dayalı olarak isterse de TTK’nın 438’inci maddesi gereği genel kurulun kabul kararına dayanılarak istensin, mahkemece karar ancak davalı şirket ile talepte bulunan pay sahipleri dinlendikten sonra verilebilir[42]. Mahkeme burada kararını vermeden önce dava kapsamında tüm maddi ve şekli şartları araştırmakla yükümlüdür[43]. Bu husus TTK’nın 440’ıncı maddesinin gerekçesinde de belirtilmiştir. Bu kapsamda, mahkemece özel denetim isteminin kabulü yönünde karar verilebilmesi için hem TTK’nın 438/1 hem de TTK’nın 439/1 hem de TTK’nın 439/2’nci maddelerinde yer alan koşulların ikna edici şekilde ortaya konulduğunun tespit edilmesi gerekmektedir[44].

G. MAHKEME MASRAFLARI

TTK’nın “Giderler” başlıklı 444/1’inci maddesinde; “Mahkeme, özel denetçi atanmasını kabul etmişse, şirketçe ödenmesi gereken avansı ve giderleri belirtir. Özel hâl ve şartların haklı göstermesi hâlinde giderler kısmen veya tamamen istem sahiplerine yükletilebilir. (2) Genel kurul özel denetçinin atanmasına karar vermişse giderler şirkete ait olur.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Bu maddeye göre özel hal ve şartların haklı göstermesi durumunda özel denetim istemli davalarda giderler kısmen veya tamamen istem sahiplerine yükletilebilir[45]. Özellikle ortaklar kötü niyetli olarak ya da ortaklığa zarar vermek veya şirket organlarını huzursuz etmek amacıyla bu yönde bir başvuruda bulunmuşlarsa yargılama masraflarının talepte bulunan ortaklara yükletilmesi haklı görülebilir[46]. Doktrinde madde metninde ifade edilen özel hal ve şartlara örnek olarak, hakkın açıkça kötüye kullanılması, özel denetim isteminde bulunulan tarafından konunun zaten biliniyor olması, şirket işleyişine zarar verme yahut şirket organları nezdinde huzursuzluk yaratma amacıyla özel denetim isteminde bulunulması, özel denetçi atanmasına yönelik dilekçenin dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde verilmiş olması gösterilmektedir[47]. Bu çerçevede pay sahibinin aceleci ve tahmini bir takım düşüncelerle hareket ettiği anlaşılıyorsa veya şirket organlarını taciz ve rahatsız etmek amacıyla özel denetim isteminde bulunulmuşsa, mahkeme masrafları kısmen dilekçe sahibine yükletilebilir[48].

H. ÖZEL DENETÇİNİN NİTELİĞİ

Mahkeme tarafından görevlendirilecek özel denetçinin alanında uzman bir kişi olması gerekir. Doktrinde özel denetçinin alanında uzman bir kişi olmasının gerekliliğinin yanı sıra özel denetçinin en azından şirket yönetimi, iktisat ve hukukun genel ilkeleri hakkında temel bilgilere sahip olması gerektiği ifade edilmektedir[49]. Özel denetçinin sahip olması gerekli olan bir diğer nitelik ise bağımsızlıktır[50]. Bu kapsamda özel denetçinin şirketle herhangi bir bağının bulunmaması gerektiğinden özel denetçi, şirket pay sahipleri arasından, şirket çalışanlarından, yönetim kurulu üyelerinden, şirketle geçmiş ticari ilişkisi olan kişilerden, bağımsız denetim kapsamında evvelce görev almış kişilerden seçilemez[51]. Dolayısıyla görevi kabul eden özel denetçinin bağımsız olmadığından şüphe duyan ilgililerce, bilirkişi ret sebeplerini düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 272’nci maddesi kıyasen uygulanarak mahkemeye itirazda bulunulabilir[52].

SONUÇ

Anonim şirketlerde özel denetçi atanmasını isteme hakkı, niteliği gereği vazgeçilmez nitelikte olan bireysel bir ortaklık hakkıdır. Bu çerçevede bir pay sahibinin özel denetim talebinde bulunabilmesi için, bu talebin pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olması ve daha önce bilgi alma veya inceleme haklarının tüketilmiş olması gerekir. Bu zorunluluk, anılan hakkın ikincil nitelikte bir hak olduğunu, “son araç” olarak başvurulabilecek bir yol olduğunu, bilgi alma veya inceleme haklarının tüketilmesinden sonra kullanılabilecek nitelikte bir yöntem olduğunu göstermektedir. Yine TTK’nın 438/1’inci maddesinde de vurgulandığı üzere pay sahibinin genel kuruldan özel denetçi atanmasını talep edebilmesi için bilgi alma veya inceleme haklarının daha önce tüketilmiş olmasının yanı sıra bu talebin diğer pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için de gerekli olması şarttır. Bu nedenle özel denetim isteminde bulunan pay sahibinin, kendisinin aydınlatılmasının pay sahipliği haklarının kullanılması bakımından “objektif olarak yararlı ve gerekli’’ olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, pay sahibinin bu denetimin yapılmasında hukuken korunmaya değer bir menfaatinin bulunması, talep edilen bilgi olmaksızın haklarını bilinçli bir şekilde kullanmasının mümkün olmaması gerekmektedir. Yine TTK’nın 439/2’nci maddesinde belirtildiği üzere mahkemece özel denetçi atanmasına karar verilebilmesi için yönetim kurulunun kanunu veya ortaklık sözleşmesini ihlal ederek, ortaklığı veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarının ikna edici bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir. Kanun koyucunun bu hükümle özel denetçi kurumunun kötüniyetli pay sahiplerince ihtilaf çıkartmak amacıyla kullanılmasının önüne geçmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede anonim şirketlerde mahkemeden özel denetim talebinde bulunulabilmesi için kanunun yahut esas sözleşmenin ihlal edilmesi yeterli olmayıp, ihlal sonucunda pay sahiplerinin veya şirketin zarara uğramış olması gerekmekte ve meydana gelen zararın dilekçe sahipleri tarafından açıkça ortaya konması, bu hususların ikna edici gerekçelerle mahkemeye sunulması, şirket yahut pay sahibinin malvarlığındaki azalmanın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Tüm bu hususlarla birlikte Türk Ticaret Kanunu’nun “Özel Denetim İsteme Hakkı” başlıklı 438’inci maddesinde de belirtildiği üzere özel denetimin konusunu sadece belirli olaylar, özellikle ortaklık içi vakıalar teşkil edebilir. Zira özel denetim, belirli, münferit ve somut olaylarla sınırlı olarak talep edilebilir. Bu çerçevede özel denetçi atanması suretiyle yönetim kurulunun faaliyetlerinin kapsamlı bir biçimde denetlenmesine olanak yoktur. Aksi düşünce kanunun lafzıyla da çelişebilecektir. Bu kapsamda özel denetçi atanmasının istenebileceği vakıalara örnek olarak birleşme sözleşmeleri, ortaklığa katılımlar, yönetim kurulu üyelerinin davranışları ya da harcamaları gösterilebilir. Ancak özel denetimin konusunu kapsamlı bir bilanço incelemesi oluşturamaz. Nitekim özel denetim, şirketin sevk ve idaresi hususunda amaca uygunluk veya yerindelik incelemesi değildir. Son olarak belirtmek gerekir ki TTK’nın 439/1’inci maddesine göre anonim şirketlerde genel kurulun özel denetçi istemini reddetmesi üzerine sermayenin en az onda birini, halka açık anonim ortaklıklarda yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibari değeri toplamı en az bir milyon TL’si olan pay sahipleri, üç ay içerisinde ortaklık merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atanmasını isteyebilirler. Üç aylık bu süre genel kurulun özel denetim isteminin reddine karar verdiği tarihten itibaren başlayacaktır.

-----------------

[1] Oruç Hamdi Şener, Ortaklıklar Hukuku, 4.Baskı, Ankara 2019, Seçkin Yayınevi, s.523.

[2] Aydın Alber Yüce, Şirketler Hukuku Ders Notları, 1.Baskı, Ankara 2022, Adalet Yayınevi, s.257.

[3] Kemal Şenocak – Seda Sayman, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt-2, Seçkin Yayınevi, Ankara 2023, s.1495.

[4] Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt-II, 3. Baskı, Ankara 2018, Adalet Yayınevi, s.1631-1932.

[5] Tamer Bozkurt, Şirketler Hukuku, 12.Baskı, Ankara 2021, Legem Yayıncılık, s.425.

[6] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1628.

[7] Rıza Ayhan – Hayrettin Çağlar – Mehmet Özdamar, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 2.Baskı, Ankara 2020, Yetkin Yayınevi, s.441.

[8] Şirin Güven, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Anonim Şirketler Hukukunda Özel Denetim, dergipark.org.tr, Çankaya University Journal of Law 8, 2011, s. 149-150.

[9] Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 08.12.2015 Tarihli  2014/18887 Esas 2015/13122 Karar Sayılı Kararı; “…Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı şirkete ortak olduğu, şirket ortakları arasında kişisel çekişmelerin bulunduğu ve bunun da genel kurul toplantılarına yansıdığı, davacının makul bir gerekçe sunmadan peşin muhalefette bulunmasının objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı, davalı şirketin genel kurul toplantısında alınan ve iptali istenilen 1,2,3 ve 4. numaralı kararların azlık hakkını ihlal edici nitelikte olmadıkları, toplantının kar dağıtılmamasına dair 5. numaralı kararının ise haksız görüldüğü, davacının bu karara karşı muhalefetini tutanağa geçirttiği, kaldı ki kar payı dağıtılmamasına dair karara karşı önceden veya oylama sonrası karşı çıkılmasının da farklı sonuç doğurmayacağı, feshi istenilen davalı şirketin ekonomik sıkıntı yaşamamasına rağmen daha fazla yatırım amacıyla kar payı dağıtmamasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu gibi azlık hakkını da ihlal edeceği, dolayısıyla bu maddeye yönelik iptal talebinin yerinde bulunduğu, davacının şirket defter ve bilançolarını yeterince inceleme fırsatı bulduğu, Manavgat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile uzman muhasebeci eliyle defterleri incelediği, özel denetçi atanması koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 25.3.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5 numaralı kararın iptaline, diğer maddelere yönalik iptal talebi ile özel denetçi atanması yönündeki talebin reddine karar verilmiştir. Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir. 6102 Sayılı TTK'nın 440/2 maddesi uyarınca, mahkemece şirkete özel denetçi atanması talepleri hakkında verilen kararlar kesindir. HUMK'nın 432/4. maddesine göre, temyizi kabil olmayan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün ve 3/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay'da bu konuda karar verebileceğinden, davacı vekilinin özel denetçi atanması talebinin reddine dair karara yönelik temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.06.2022 Tarihli 2020/8140 Esas 2022/4934 Karar Sayılı İlamında; “….davacının, yukarıda anılan gündem maddelerinin iptali istemi yanında ayrıca davalı şirkete özel denetçi atanması talebinde bulunduğu, dava konusu somut olayda davacının bilgi alma ve inceleme hakkını yasada özel denetim talep etmek için arandığı şekilde kullanmadığı, davacı pay sahibinin hangi olaylara ilişkin bilgi alma talebinin bulunduğunu genel kurul'da açıkça belirtmediği, genel kurulda bu talep yönünden bir karar verilmediği, konuyu düzenleyen maddede ve gerekçede ve yine öğretide ifade edildiği üzere genel manada şirkete özel denetçi atanması talep edilmesi mümkün olmayıp özel denetçi talebinin belirli ve somut olaylara yönelik olması gerektiği, genel kurulun özel denetim talebini reddetmesi halinde açılacak davada pay sahibinin sermayenin % 10'una sahip (azınlık pay sahibi) olması gerektiği, huzurdaki davada davacının % 1.715 pay tutarı ile dava hakkına sahip bulunmadığı gerekçesiyle davacının davalı şirketin 11.06.2014 günü yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 6 numaralı gündem maddesinin iptali istemi ile açtığı davanın, davacı tarafça muhalefet şerhi konulmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, davalı şirketin 11.06.2014 günü yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 3, 4, 5 ve 8 numaralı gündem maddelerinin iptali istemiyle açtığı davanın anılan gündem maddelerinin iptali kabil olmadığından reddine, davalı şirkete TTK'nın 438 vd. maddeleri uyarınca özel denetçi atanmasına ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi'nce, İlk Derece Mahkemesi'nin genel kurul kararlarının iptali istemleri hakkında verdiği kararların isabetli, dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğu, özel denetçi atanması talebine ilişkin İlk Derece Mahkemesi'nce verilen kararın kesin nitelikte bulunduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.”

[10] Rıza Ayhan – Hayrettin Çağlar – Mehmet Özdamar, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 2.Baskı, Ankara 2020, Yetkin Yayınevi, s.441.

[11] Şirin Güven, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Anonim Şirketler Hukukunda Özel Denetim, dergipark.org.tr, Çankaya University Journal of Law 8, 2011, s. 149-150.

[12] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1633-1634.

[13] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, s.511.

[14] Güven, s.146.

[15] Reha Poroy –Ünal Tekinalp –Ersin Çamoğlu, Ortaklıklar Hukuku-II, 13. Bası, İstanbul 2017, Vedat Kitapçılık, s.65.

[16] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1635.

[17] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1634.

[18] Şener, s.523.

[19] Poroy – Tekinalp – Çamoğlu, s.64. ; Mustafa Erdem Can, Şirketler Hukuku Dersleri, 2.Bası, Ankara 2017, Turhan Kitabevi, s.208.

[20]  Poroy – Tekinalp – Çamoğlu, s.64.

[21] Şenocak – Sayman, s.2504.

[22] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1635.

[23] Şener, s.523.

[24] Şenocak –Sayman, s.2504.

[25] Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, 3.Baskı, Ankara 2015, Adalet Yayınevi, s.511-512.

[26] Poroy – Tekinalp – Çamoğlu, s.63.

[27] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1635.

[28] Şenocak – Seyman, s.2521.

[29] Şener, s.526.

[30] Ayhan – Çağlar – Özdamar, s.441, Şenocak – Seyman, s.2522 ; Bozkurt, s.426.

[31] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, s.513 ; Poroy –Tekinalp –Çamoğlu, s.68 ; Mevci Ergün, Anonim Şirketler Hukuku, 1.Baskı, Ankara 2021, Yetkin Yayınları, s.597 ; Soner Altaş, Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirketler,  9. Baskı, Ankara 2019, Seçkin Yayınevi, s.596.

[32] Şener, s.524.

[33] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, s.508.

[34] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, s.508.

[35] Güven, s.148.

[36] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1638.

[37] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1639

[38] Şener, s.526.

[39] Şenocak – Seyman, s.2516.

[40] Şenocak – Seyman, s.2520.

[41] Şener, s.524.

[42] Şener, s.527.

[43] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1648.

[44] Şenocak –Seyman, s.2526.

[45] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, s.520.

[46] Şener, s.527.

[47] Şenocak –Seyman, s.2561.

[48] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1659.

[49] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, s.1651 ; Şenocak – Seyman, s.2528.

[50] Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, s.514.

[51] Şenocak – Seyman, s.2529.

[52] Şenocak – Seyman, s.2529.