ANLAŞMALI BOŞANMA

Abone Ol

1. Tanımı

Anlaşmalı boşanma, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 166/3 kapsamında düzenlenmiştir:

“Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”

Yasal düzenlemeye göre, evliliğin en az bir yıl sürmüş olması ve eşlerin anlaşmalı boşanma için birlikte başvurması yahut eşlerden birisi tarafından açılan boşanma davasının diğer eş tarafından kabul edilmesi durumunda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kabul edilir. Bu durumda hâkimin boşanma davasının taraflarını bizzat dinledikten sonra eşlerin anlaşmalı boşanma hususundaki iradelerini serbest bir şekilde açıkladığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali neticeleri ile varsa müşterek çocukların durumu konusunda eşler tarafından kabul edilen anlaşmaya dayalı unsurları uygun bulması şartlarının gerçekleşmesi neticesinde hâkim tarafından eşlerin boşanmalarına karar verilebilir.

Anlaşmalı boşanma, eşlerin hür iradelerine dayalı olarak evliliğe son vermesi olarak tanımlanabilir.[1] Bu kapsamda, anlaşmalı boşanma için tarafların özgür iradelerine dayalı olarak evliliği sona erdirmek istemesi zorunludur. Zira TMK m. 166/3 kapsamında düzenlendiği üzere, anlaşmalı boşanma için eşlerin anlaşmalı boşanma hususundaki iradelerini serbestçe açıkladığına kanaat getirmesi gerekmektedir. Hâkimin, eşlerin iradelerini serbestçe açıkladığına dair kanaat getirmemesi durumunda boşanma talebinin reddine karar verilebileceği açıktır.

2. Şartları

Anlaşmalı boşanmanın şartlarına ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.04.2019 tarihli ve 2017/2643 E. 2019/484 K. sayılı içtihadı aşağıdaki gibidir:

“Uygulamada anlaşmalı boşanma adı verilen ve yukarıya alıntılanan fıkra uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için ilk koşul; evlilik birliğinin en az bir yıl sürmesidir. Aksi takdirde hâkim diğer şartları incelemeden boşanma davasını reddetmelidir.

İkinci koşul, eşlerin mahkemeye birlikte başvurması veya bir eşin diğerinin açtığı boşanma davasını kabul etmesidir. Burada önemli olan tarafların boşanma iradelerini aynı anda ve duruşmada hâkime beyan etmesidir.

Üçüncü koşul, eşlerin iradelerini hâkime bizzat açıklamalarıdır. Hâkimin eşleri dinleyerek serbest iradelerinin oluşup oluşmadığına karar vermesi gerekir. Madde hükmü, duruşmada tarafların her türlü baskı ve tehditten uzak olarak özgür iradeleri ile beyanda bulunduklarının denetlenmesini amaçladığından, hâkimin bu hususta her türlü özeni göstermesi gerekmektedir (Kılıçoğlu A: Aile Hukuku, Ocak 2019, s.113).

Son koşul ise; anlaşmalı olarak boşanmak isteyen eşlerin boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda da anlaşmış olmaları ve buna ilişkin düzenlemeyi hâkimin onayına sunmaları gerekir. Taraflar bu hususta mahkemeye bir protokol sunabilecekleri gibi, belirtilen tüm bu hususlarda mahkemeye sözlü olarak da beyanda bulunabilirler. Ancak ikinci durumda sözlü beyanın zapta geçirilmesi ve taraflarca imzalanması gerekir (Akıntürk T: Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s.271).”

Yukarıda yer verilen Yargıtay içtihadı ve TMK m. 166/3 hükmü kapsamında anlaşmalı boşanmanın gerçekleştirilebilmesi için aşağıdaki şartların mevcudiyeti gereklidir:

- Evliliğin en az bir yıl sürmüş olması

- Anlaşmalı boşanma için eşlerin Mahkemeye birlikte başvurması veya eşlerden biri tarafından açılan boşanma davasının diğer eş tarafından kabul edilmesi

- Açılan boşanma davası kapsamında hâkimin eşleri bizzat dinleyerek tarafların iradelerini serbestçe açıkladığına kanaat getirmesi

- Hâkimin, boşanmanın mali sonuçları ve varsa müşterek çocukların durumu hususunda eşler tarafından kabul edilen düzenlemeyi uygun bulması

Anlaşmalı boşanmanın mali sonuçları ile anlatılmak istenen husus, maddi ve manevi tazminat ile nafaka talepleridir. Bu husus, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.04.2019 tarihli ve 2017/1941 E. 2019/475 K. sayılı içtihadında aşağıdaki şekilde izah edilmiştir:

“‘Boşanmanın mali sonuçları’ ile kastedilen maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleridir (TMK m. 174/1-2; m. 175). ‘Çocukların durumu’ ile kastedilen ise, ortak çocukların velâyetinin kime verileceği, velayet verilmeyen eş ile çocuklar arasında kurulacak kişisel ilişki ve çocuklar için ödenecek iştirak nafakası ile ilgili düzenlemelerdir.”

3. Yöntemi

Anlaşmalı boşanmanın tarafları arasında düzenlenen anlaşma, uygulamada “protokol” şeklinde anılırken anlaşmalı boşanmayı düzenleyen TMK m. 166/3 hükmü kapsamında “anlaşma” kavramıyla açıklanmaktadır.[2]

Anlaşmalı boşanmada düzenlenen protokol, aile hukukuna dayalı bir sözleşmedir. Bu kapsamda, işbu sözleşmenin taraflar bakımından doğduğu anda bağlayıcı hâle geldiğini ifade etmek gerekir.[3] Bu durumda, anlaşmalı boşanma protokolünün hâkim onayıyla birlikte bağlayıcılık kazandığı açıktır. [4] Hâl böyleyken, hâkimin önüne getirilen anlaşmadan, hâkimin onayıyla bağlayıcılık tesis edeceği hususuna dayalı olarak hâkim onayından önce vazgeçilmesi mümkündür.[5]

Anlaşmalı boşanma kapsamında eşlerin hâkime yazılı şekilde bir anlaşma metni sunması zorunlu değildir. Zira taraflar, hâkim huzurunda sözlü olarak da anlaşmalı boşanabilirler.[6]

Anlaşmalı boşanmanın kanunda yer alan şartlarının sağlanması durumunda, evlilik birliğinin temelden sarsıldığı ve eşlerin bu hususa dair görüş birliği içerisinde olduğu kabul edilir. Bu kapsamda evlilik birliğiyle tesis edilen ortak yaşamın eşler bakımından çekilmez bir hâl aldığı varsayılır.[7]

Anlaşmalı boşanmanın hâkim tarafından onaylanmasını müteakip Mahkemece düzenlenen karar ile hüküm tesis edilir. Bu kapsamda, tesis edilen hükümde taraflar arasında düzenlenen anlaşmada bulunan hükümlere yer verilmesi gerekmektedir.

Bu hususa ilişkin olarak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 29.11.2010 tarihli ve 2009/17648 E.2010/19842 K. sayılı içtihadı aşağıdaki gibidir:

“Protokolün mahkemece de uygun görüldüğü ve tasdik edildiği verilen ara kararla zapta geçirilmiştir. Anlaşmalı boşanmaya karar verilirken, protokolün ( anlaşma ) tasdiki hükmü yanında, protokol hükümlerinin de hüküm fıkrasına geçirilmesi gerekir. Ne var ki, velayeti anneye verilen çocukla baba arasında kurulan kişisel ilişki protokole uygun olarak düzenlenmediği gibi; protokolün 4. maddesine de hükümde hiç yer verilmemiştir. Mahkemece kendiliğinden yapılan kişisel ilişki değişikliğini kabul edip etmediklerinin taraflardan sorulması, değişikliği kabul ettikleri takdirde; protokolün 4. maddesine de yer verilerek Türk medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi gereğince anlaşmalı boşanmaya karar verilmesi; anlaşamamaları halinde ise, Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi gereğince taraflardan delilleri sorulup, gösterildiği takdirde delillerin toplanması ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir.”

Anlaşmalı boşanma kapsamında dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise taraflar arasındaki anlaşmanın şarta bağlı olarak düzenlenmemesidir. Zira eşler arasındaki anlaşma, irade serbestisine dayalı olarak taraflar arasında gerçekleştirilmiş bir mutabakat niteliği taşımalıdır.[8]

Buna ilişkin olarak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 06.05.2014 tarihli ve 2013/26214 E. 2014/9515 K. sayılı içtihadı aşağıdaki gibidir:

“Tarafların 5.11.2013 tarihli oturumda tutanağa geçen, boşanmanın mali sonuçları konusundaki anlaşmaları şarta bağlıdır. Başka bir ifade ile taraflar, davalının emekli olması şartına bağladıkları hususlarda anlaşamamışlar, aralarındaki ihtilafı dört yıl sonrasına bırakmışlardır. Bu halde, tarafların boşanma ve mali sonuçlarında tam bir anlaşma içinde olduklarından söz edilemez. Aralarında tam anlaşma olmadan da Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanma kararı verilemez. O halde; davaya çekişmeli boşanma olarak devam edilmeli, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp, Türk Medeni Kanununun 166. maddesinin (1.) ve (2.) fıkralarına göre değerlendirme yapılmalıdır. Bu husus nazara alınmadan koşulları gerçekleşmediği halde, tarafların Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanma kararı verilmesi doğru bulunmamıştır.”

---------------

[1] Seçer, Öz, İsviçre ve Türk Hukuklarında Anlaşmalı Boşanma ve Fiili Ayrılık Sebebiyle Boşanma, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi, Kasım Aralık 2009, S. 63-64, s. 40.

[2] Haluk Nami Nomer, “Anlaşmalı Boşanma Protokolünden Dönülebilir mi?”, YÜHFD C. XVIII S.2 (2021), 586.

[3] Nomer, 586.

[4] Nevzat Özdemir, Türk İsviçre Hukukunda Anlaşmalı Boşanma, İstanbul, 2003, 157. 

[5] Bilge Öztan, Aile Hukuku, Ankara, 2004, 418.

[6] Ömer Uğur Gençcan, Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara, 2010, 602.

[7] Hüseyin Hatemi ve Burcu Kalkan Oğuztürk, Aile Hukuku, İstanbul, 2004, 122. 

[8] Elif Sargın, “Türk Hukukunda Anlaşmalı Boşanmanın Şartları Üzerine Bir İnceleme”, SÜHFD., C. 28, S. 1, 2020, 370.