Yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz da istinaf ve temyiz kanun yolu olmak üzere iki tür olağan kanun yolu, kanun yararına temyiz ve yargılamanın yenilenmesi olmak üzere de iki tür olağanüstü kanun yolu bulunmaktadır.
Bizler, yazımızın konusu ile doğrudan doğruya bağlantılı olduğu için sadece istinaf olağan kanun yolu üzerinde duracağız.
İstinaf kanun yolu, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kesin nitelikte olmayan nihai kararlarına ve kanun da özel olarak düzenlenmiş olan ara kararları (ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz vs.) Hakkında maddi ve hukuki olarak 5235 sayılı yasa uyarınca kurulmuş ve görev yapmakta olan Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından denetlenmesi için getirilmiş olan, kanun belirlemiş olduğu süre içerisinde ve hukuki yararı bulunan taraflarca başvurulabildiği bir olağan kanun yoludur. Daha açıklayıcı bir ifade ile; Adli Yargı İlk derece mahkemeleri tarafından verilen nihai kararlar ile kanunda düzenlemiş olan ara kararlar aleyhine, ilk derece mahkemesinin malvarlığına ilişkin miktar ve değeri kanunun belirlemiş olduğu miktarı üzerinde olan davalarına dair nihai kararlarının usulüne uygun şekilde davanın taraflarına (davacı, davalı, asli müdahil vs.) Tebliğ edildiği tarihten itibaren kural olarak iki haftalık süre içinde hukuki yararı bulunan kısmen ya da tamamen aleyhine karar verilmiş olan istinaf kanun yoluna başvurmada hukuki yararı bulunan, kanun yollarından usulüne uygun şekilde feragat etmemiş olan davanın tarafları (davacı, davalı, asli müdahil vs.) yetkili ve görevli bölge adliye mahkemelerinin ilgili hukuk daireleri nezdinde istinaf kanun yoluna başvurabilir.
Görüldüğü üzere, yukarıda yer vermiş olduğumuz tanımda da belirttiğimiz üzere, malvarlığı hakkında ki davalara ilişkin ilk derece mahkemeleri tarafından verilen nihai kararlar aleyhine istinaf kanun yoluna başvuru yapabilmek için davaya konu malvarlığının miktar veya değeri Hukuk Muhakemeleri Kanunun 341. Maddesinin 2. Fıkrasının 1. Cümlesi[1] uyarınca 3.000 TL’yi geçmesi gerekmektedir. 2022 yılı itibariyle HMK m.341/2-1’de yer alan miktar sınırı HMK ek madde 1[2] uyarınca 8. 000 TL’dir. Anayasa mahkemesinin 15.04.2022 tarihinde resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, 24/02/2022 karar tarihli, 2021/34 Esas, 2022/21 Karar sayılı iptal kararından[3] önceki hukuki duruma göre, miktar veya değeri 2022 yılı için 8.000 TL’nin altında olan malvarlığı davaları bu kapsamda kamulaştırma bedelinin tespiti davaları ilk derece mahkemesinde kesinleşmektedir. Bu miktarın altında olan kamulaştırma bedelinin tespiti davaları aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulamaz. Ancak bu kural az yukarıda da bahsettiğimiz üzere, anayasa mahkemesinin 15.04.2022 tarihinde yürürlüğüne giren iptal kararından önce geçerliydi. Anayasa mahkemesinin 15.04.2022 tarihinde yürürlüğe giren iptal kararı ilk derece mahkemelerinde derdest olarak devam eden ya da iptal kararından sonra açılacak olan kamulaştırma bedelinin tespiti davaları yönünden 8.000 TL’lik istinaf sınırı uygulanmaz.
Anayasa mahkemesinin 15.04.2022 tarihinde resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, 24/02/2022 karar tarihli, 2021/34 Esas, 2022/21 Karar sayılı iptal kararına konu somut uyuşmazlıkta, Kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz üzerindeki irtifak hakkının davacı idare adına tapuya tescili talebiyle açılan davanın kabulüne dair karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine itiraz konusu HMK m.341/2 dair kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 39. Hukuk Dairesi, iptal istemi için anayasa mahkemesine başvurmuştur.
Anayasa mahkemesi de, adı geçen iptal kararı[4] ile, özetle, temel hak ve hürriyetler olağan hukuk rejimlerde geçerli olan ilke ve esaslar ve bu kapsamda anayasanın sözü ve ruhu, demokratik toplum düzenin gerekleri, laik cumhuriyet ilkeleri ve ölçülülük ilkesi dikkate alınmak suretiyle, ancak kanun ile sınırlanabileceği, sınırlandırmayı yapacak olan kanunun da açık, anlaşılır, belirli, bireylerin hukuki güvenliğini sağlayacak/ihlal etmeyecek/zedelemeyecek nitelikte olması gerektiğini, kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında kamulaştırma ya da irtifak bedelleri, kamulaştırmayı yapan devlet ya da kamu tüzelkişileri ile taşınmazı kamulaştırılacak olan özel hukuk gerçek kişi ya da tüzelkişileri anlaşma sağlamadığı takdirde ancak ilk derece mahkemeleri tarafından tespit edilebileceği, bu yüzden HMK m. 341/2’de yer alan kanun hükmü, kamulaştırma bedelinin tespit davalarında kararlarının kesinlik sınırının hesaplanmasında hangi ölçüt veya kıstasların esas alınacağı hususunun belirli olmadığı diğer bir söyleyişle açık, anlaşılır ve net olmadığı, dolayısıyla üst derece mahkemesine başvuru hakkını kısıtlayan kuralın anayasanın 13 ve 36. Maddesine aykırı olduğu gerekçesi ile iptal kararı vermiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu ve Anayasamızın 46. Maddesinde ki usul ve esasları uyarınca yapılan kamulaştırma işlemi uyarınca özel hukuk gerçek ya da tüzelkişisinin kamulaştırmaya konu taşınmazının devri ve idare tarafından teklif edilen bedel hususunda anlaşmaya yanaşmaması üzerine ilgili idare tarafından taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında anayasa mahkemesinin 15.04.2022 tarihinde resmi gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren iptal kararına göre artık kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında miktar itibariyle istinaf sınırı yoktur. Bu itibarla taşınmaz malikleri aleyhine mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli deyim yerindeyse 1 TL olsa bile taşınmaz maliki olan kişiler bu karar aleyhine istinaf kanunun yoluna başvurulabilir. Bu kısımda herhangi bir sorun yoktur. Ancak asıl sorun kamulaştırmasız el atma (fiili el atma) nedeniyle açılacak olan ya da ilk derece mahkemesinde derdest olan tazminat (bedel) davalarında Anayasa mahkemesinin 15.04.2022 tarihinde resmî gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, 24/02/2022 karar tarihli, 2021/34 Esas, 2022/21 Karar sayılı HMK m.341/2 de ki miktar itibariyle istinaf kesinlik sınırı kuralının “kamulaştırma bedelinin tespiti “davaları yönünden iptaline dair iptal kararının uygulanıp uygulanmayacağıdır. Bu konuda usul kanunumuz da ve de diğer kanunlarımız da açık bir hüküm yer almamaktadır. Bilindiği üzere, kamulaştırmasız el atma, kamulaştırma yetkisine sahip olan devlet ya da kamu tüzelkişilerinin ivedi ya da olağan kamulaştırma usul ve esaslarını göre kamulaştırma yapmadan özel hukuk tüzel ya da gerçek kişisine ait taşınmazın fiili olarak el atmak suretiyle kamu hizmetine bedelsiz olarak tahsis edilmesidir. Kamulaştırmasız el atma doktrinde birçok yazar tarafından haksız fiili olarak nitelendirilmektedir. Kamulaştırmasız el atma münhasıran haksız fiili olarak ele alınırsa açılacak olan tazminat davalarında yazımızda yer vermiş olduğumuz anayasa mahkemesinin iptal kararı uygulanmaksızın HMK m.341/2 uyarınca miktar itibariyle istinaf kesinlik sınırı 2022 yılı için 8.000 TL olarak uygulanacaktır. Hal böyle olunca karar tarihinde 8.000 TL’nin altında olan nihai kararlar aleyhine istinaf kanun yoluna başvuru yapılamayacaktır. Bizce, anayasa mahkemesinin kamulaştırma bedelinin tespit davaları yönünden miktar itibariyle istinaf kesinlik sınırına dair kuralı iptal eden iptal kararının kamulaştırmasız el atma davaları nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında da hukuka ve hakkaniyete uygun kararların tesisi için kıyasen uygulanması gerekmektedir. Zira, daha önceki yazımız da ve de bu yazımızda da açıkça ifade ettiğimiz üzere, kamulaştırmasız el atma olgusu yargıtay içtihatları ile hukukumuza girmiştir. Yerleşik yargı içtihatlarına[5] göre de kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat (bedel) davalarında kamulaştırmasız el atılan taşınmazın gerçek değerinin tespitinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda ki kamulaştırma bedelinin tespit ve tescili davalarında uygulanan usul ve esaslara dair kurallar çerçevesinde belirlenmesi gerektiğini ifade edilmektedir. Bu itibarla aynı nitelikte ve yargılama usullerine tabi olan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası ile kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak olan tazminat davasında miktar itibariyle istinaf kesinlik sınırı dair kuralı iptal eden anayasa mahkemesinin iptal kararı da aynı şekilde kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davalarına uygulanması gerekmektedir. Aksi halde, bireyler kanun yolu incelenmesinden geçmeden kesinleşen ilk derece mahkemesinin tespit etmiş olduğu düşük bedeller ile taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkından yoksun bırakılmış olmanın yanında, kanun önünde eşitlik ilkesi, üst mahkeme başvuru hakkı, bunun da ötesinde adil yargılanma hakkı usul ve maddi boyutu ile ihlal edilmiş olacaktır. Ve yine bireylerin devlete, yargıya olan güveni zedelenmiş olacaktır.
Sonuç olarak; ilk derece mahkemeleri, hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı, kanun yoluna başvuru hakkı, mülkiyet hakkı ve hukuk devleti gibi hukuk genel ilkelerini gözetmek suretiyle; miktar itibariyle istinaf sınırını içeren kuralın( HMK 341/2) kamulaştırma bedelinin tespiti davaları yönünden iptaline dair anayasaya mahkemesinin iptal hükmünü, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılacak olan tazminat davalarında veya anayasa mahkemesinin iptal kararının resmi gazete de yayınlandığı tarihten sonra karara çıkacak olan davalar da da uygulayarak lehe ya da aleyhe kurulan nihai karara konu tazminatın miktarı veya değeri ne olursa olsun istinaf kanun yolu açık olmak üzere, karar verilmesi gerekmektedir.
-----------------------
[1] HMK m.341/2-1; Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.
[2] HMK Ek madde 1; (1) 200’üncü, 201 inci, 341 inci, 362’nci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.
(2) 200’üncü ve 201 inci maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hukuki işlemin yapıldığı, 341 inci, 362 inci ve 369 uncu maddelerdeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.
[3] Ayrıntılı bilgi ve eleştiri için ayrıca bknz; Özekes M., Ocak (2022), “ANAYASA MAHKEMESİNİN İSTİNAF SINIRINA İLİŞKİN (HMK m. 341/2, c. 1) İPTAL KARARININ DEĞERLENDİRMESİ”, İzmir Barosu Dergisi, Sayı: 1, s. 239-271, ((AYM, E.2021/34, K.2022/21, 24/02/2022, § …))
[4] …31. Bu itibarla kuralda kamulaştırma bedelinin tespiti davalarına ilişkin kararların kesinlik sınırının hesaplanmasında hangi ölçütün esas alınacağının herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak belirlenmediği görülmektedir. Dolayısıyla hükmün denetlenmesini talep etme hakkına sınırlama getiren kuralın kanunilik şartını taşımadığı sonucuna varılmıştır.32. Öte yandan Anayasa’nın 46. maddesinin birinci fıkrasında kamulaştırmanın taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi şartıyla yapılması öngörülmüş olup söz konusu madde hükmü uyarınca taşınmazın gerçek değeri üzerinden kamulaştırılmış olması Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının da gereğidir. 33. Kuralın kamulaştırma bedelinin tespiti davalarına ilişkin olarak verilen kararların kesinlik sınırının hesaplanmasında hangi ölçütün esas alınacağına dair belirsizliği uygulamada, yorum ve değerlendirme farklılıklarına dayalı olarak bireyin taşınmazının gerçek değerinden yoksun kalmasına yol açabilecek niteliktedir. 34. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir. (AYM, E.2021/34, K.2022/21, 24/02/2022, § …)
[5] Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 2019/2615 E., 2020/2986 K., 20.02.2020 K. T; Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı gereğince inceleme ve işlem yapılarak hüküm kurulmuş; karar, davacılar ve davalı ... vekillerince temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de alınan rapor hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;
1) Kamulaştırma Kanunu’nun değer biçmeye ilişkin hükümleri kıyasen kamulaştırmasız el atmaya dayanan tazminat istemine ilişkin davalarda da uygulanır.
4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince açılan tespit ve tescil davalarında değerlendirmenin; aynı Kanunun 15/son maddesi uyarınca dava tarihi itibariyle yapılması gerekir.
Dava konusu Şemikler Mahallesi 474 parsel sayılı taşınmaz ile hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda emsal olarak kabul edilen taşınmazın değerlendirme tarihi olan 2012 yılı Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonunca belirlenen emlak vergisine esas m² değerleri karşılaştırıldığında, dava konusu taşınmazın emsal taşınmazdan daha değerli olduğu anlaşılmasına rağmen, bilirkişi kurulunca yasal olmayan değerlendirme şekli ile 2012 yılı vergi değerleri esas alınarak karşılaştırma yapıldığı gibi, şirkete yapılan özel amaçlı satış emsal olarak kabul edildiğinden, bu rapora göre hüküm kurulması mümkün değildir.
Bu itibarla dosya içerisinde bulunan; hüküm kurmaya elverişli ve inandırıcı bulunan 05.03.2013 havale tarihli bilirkişi kurulu raporu hükme esas alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
2) Dava konusu taşınmazın davalı idare tarafından el atılan alanlarının ölçekli kroki üzerinde gösterilmesi için fen bilirkişisinden ek rapor alınmaması,
Doğru görülmemiştir.
Davacılar ve davalı ... vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz edenlerden peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 20/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, 2017/30432 E. ,2019/5586 K. 26.03.2019 K. T; Dava kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor ve yapılan inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;
1)Kamulaştırmasız el atma davalarında Kamulaştırma Kanunu’nun değer biçmeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır. Dava konusu taşınmaz arsa niteliğindedir. Kamulaştırma Kanunu’nun 11/1-g maddesi uyarınca arsalara kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan satışlara göre değer biçilmesi gerekir. Dava kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda kıyasi emsal olarak incelenen taşınmaz limitet şirkete satılmış olup, özel amaçlı bu satışın somut emsal olarak değerlendirilmesi doğru olmadığı gibi, emsal taşınmaz satış tarihinde parselasyon işlemi görmüş imar parseli, dava konusu taşınmaz ise değerlendirme tarihi itibariyle kadastro parseli olduğu halde, taşınmazın tespit edilen metrekare birim fiyatından düzenleme ortaklık payı düşülmeden hesap yapıldığından bilirkişi raporu geçersizdir.
Bu nedenle; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için yeniden imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, dava konusu taşınmazın, değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili ...... Başkanlığı ve ...... Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmadığı gibi;
2)7139 sayılı Kanunla değişik Kamulaştırma Kanunu’nun 10/8 fıkrası gereğince, bozma sonrası bankaya hak sahibi adına yatırılacak bedelde artış olması halinde bu kısım için; 7139 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik hükümlerine göre işlem yapılması gerektiğinden,
Hükmün yukarıda açıklanan gerekçelerle taraf vekillerinin temyiz isteminin kabulü ile BOZULMASINA, davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irat kaydedilmesine, 26/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.