Anayasa Mahkemesi’nin İhlal Kararının Ardından Yapılacak Yeniden Yargılamaya İlişkin Bazı Hususlar

Abone Ol

6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun m.50/2’ye göre, “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. (...) Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.” Benzer bir düzenleme içeren İçtüzük m.79/1-a; buna ek olarak, yeniden yargılama yapan mahkemenin “ivedilikle” karar vereceğini belirtmektedir.

“Yeniden yargılama” bireysel başvuruya özgü bir giderim yolu olup, usul kanunlarında düzenlenen “yargılamanın yenilenmesi” kurumundan bazı farklılıklar içermektedir. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yeniden yargılamaya hükmettiği durumlarda, yeni bir yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunup bulunmadığı derece mahkemelerinin takdirinde değildir. Nitekim Kanun, yeniden yargılamanın gerekliliği konusundaki takdiri doğrudan AYM’ye bırakmıştır. Öte yandan, AYM’nin yeniden yargılamaya karar vermesi halinde, ihlal kararının gönderildiği mahkeme yeni yargılamaya resen başlamalıdır. Bunun yapılmaması durumunda, başvurucunun herhangi bir süre şartına tabi olmadan yeniden yargılama yapılmasını talep etme hakkı vardır.

AYM, ilk dönem kararlarında, yeniden yargılama yapacak mahkemeyi belirtmeden “ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için, yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili Mahkemeye gönderilmesine” karar verirken, sonraki kararlarında hangi mahkemenin yeniden yargılamayı yapacağını spesifik olarak belirtme yoluna gitmiştir. Yeniden yargılamayı yapacak mahkeme çoğu kez ilk derece mahkemesi olarak belirtilmektedir. Ancak ihlalin kanun yolu mahkemesi kararından kaynaklandığı durumlarda, ihlal kararının bu mahkemeye gönderilmesine karar verilmektedir. Örneğin AYM bir kararında, “ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere (...) İstanbul Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine” bir başka kararında ise “kararın bir örneğinin (...) yeniden yargılama yapılması amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesine iletilmek üzere Lüleburgaz İş Mahkemesine gönderilmesine” karar vermiştir (sırasıyla bkz. Ali Diren, B. No: 2015/13108, 18/4/2018; Mehmet Ekizler, B. No: 2022/58456, 18/4/2024).

AYM birçok kararında; yeniden yargılamayı yapacak mahkemenin öncelikle hak ihlaline neden olan kararı kaldırması, ardından AYM kararında tespit edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapması gerektiğini belirtmektedir (örn., Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 60). Yapılması gerekenler hususunda ikili bir ayrım gündeme gelmektedir. Tespit edilen hak ihlalinin derece mahkemesi kararının sonucundan kaynaklandığı durumlarda, “derece mahkemesinin, usule dair herhangi bir işlem yapmadan doğrudan mümkün olduğunca dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde karar vererek ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması” gerekmektedir. Buna karşın, ihlalin “usule ilişkin bir işlemden veya yerine getirilmeyen usuli bir eksiklikten” kaynaklandığı hallerdesöz konusu usul işleminin, hak ihlalini giderecek şekilde yeniden (veya daha önce hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap etmektedir.” Mehmet Doğan [GK], § 60).

Hak ihlalinin derece mahkemesi kararının sonucundan kaynaklandığı durumlara örnek olarak; ifade özgürlüğüne, din ve vicdan özgürlüğüne veya toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yapılan müdahalelerin AYM tarafından demokratik toplumun gereklerine aykırı bulunduğu vakalar gösterilebilir. AYM, incelediği somut bir başvuruda, başvurucunun düşünce açıklamaları veya katıldığı toplantılar nedeniyle cezalandırılmasını demokratik toplumda gerekli bir müdahale olarak değerlendirmez ise yeniden yapılacak yargılamada herhangi bir usul işlemi yapılmaksızın dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu sayede AYM tarafından tespit edilen hak ihlali ve sonuçları ortadan kalkmış olacaktır. Örneğin; bir grup akademisyen tarafından yayımlanan bir bildiriye imza veren başvurucuların terör örgütü propagandası yapma suçundan cezalandırılmasını konu alan Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK] kararında (B. No: 2018/17635, 26/7/2019) AYM, “Başvurucuların mahkumiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık gelmediği ve orantılı olmadığı, dolayısıyla demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı” sonucuna ulaşmış, böylece yargı mercilerinin değerlendirmelerinin ifade özgürlüğü alanındaki standartlar ile uyumlu olmadığını tespit etmiştir (§ 145). Bu durumda, yeniden yargılama yapmakla görevli mahkemenin ihtilaflı bildirinin içeriğine ilişkin tespit ve değerlendirmeleri öncekilerinin aksi yönünde olmak zorundadır.

Buna karşın; temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin demokratik toplumda gerekliliği konusunda derece mahkemelerinin kararlarının “ilgili ve yeterli” gerekçe içermemesi durumunda, ihlal kararının ardından yapılan yeni yargılamada önceki kararın aksi yönünde bir karar verilmesi zorunlu değildir; zira bu durumda AYM sözkonusu müdahalenin demokratik toplumda gerekliliği konusunda bizzat değerlendirme yapmamakta, yalnızca mahkeme kararlarının gerekçesinin yetersiz olduğunu tespit etmektedir. Yine ifade özgürlüğü konusunda bir örnek vermek gerekirse, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucuya talep ettiği dokümanın verilmemesini konu alan Bejdar Ro Amed (2) [GK] başvurusunda (B. No: 2014/10257, 30/11/2017) AYM, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini tespit etmiş ve yeniden yargılama yapılmasına karar vermiş, ancak yapılacak yeni yargılamada ne yönde karar verileceğinin yargı mercilerinin takdirinde olduğunu ifade etmiştir. Yüksek Mahkeme bu konuda şöyle demiştir: “Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. İşbu ihlal kararı başvuruya konu dokümanların başvurucuya verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılmamalıdır. İlgili derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi kararında ortaya konulan kriterler ve gösterilen yöntemle yeniden yargılama yaparak yargılamanın sonucuna göre bahse konu yayınların başvurucuya verilmesine veya verilmemesine karar vermelidirler” (§ 58).

Hak ihlalinin “usule ilişkin bir işlemden veya yerine getirilmeyen usuli bir eksiklikten” kaynaklandığı hallerde (örneğin tanık sorgulama, müdafi yardımından yararlanma, savunmayı hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olma gibi savunma haklarının veya silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin tespit edildiği vakalarda) yeni yargılama sonucunda verilecek karar pek tabii önceki kararla aynı yönde olabileceği gibi bu kararın aksi yönünde de olabilir. Tek bir örnek vermek gerekirse, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle yeniden yargılama yapılmasına karar verilen bir başvuruda AYM şunları kaydetmiştir:

(...) somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olup olmadığı yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede delillerin takdir biçimine göre mahkemenin benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür” (Turgut Beklen, B. No: 2021/60390, 11/6/2024, § 29).

Burada önemli olan, yapılacak yeni yargılamada AYM tarafından tespit edilen ihlalin kaynağındaki usule ilişkin sorunun giderilmesidir. Bu durumda, yeniden yargılama yapacak mahkemenin önceki yargılamada yapılan usul işlemlerinin tümünü en baştan yapması gerekmemektedir. Aksine; yeniden yargılamanın amacına uygun olarak AYM’nin tespit ettiği hak ihlalini ve bunun sonuçlarını “ivedilikle” ortadan kaldırmak amacıyla, yargılamanın uzamasına neden olabilecek işlemlerden kaçınması önem taşımaktadır. Dolayısıyla, AYM tarafından verilen bir “yeniden yargılama” kararı, başvurucuya, ihlal kararına konu olanlar dışındaki usul işlemlerinin tekrar yapılmasını talep etme hakkı tanımamaktadır. Ancak belirtmeliyiz ki; hak ihlaline konu olan usuli işleminin gereğinin yapılması nedeniyle yeni bir usuli işlem yapılması veya eski usuli işlemin tekrarlanması gerekmekte ise, elbette yargılamada amacın maddi hakikate ve adalete ulaşılması olduğu gereğinden hareketle, hak ihlaline konu olan usuli işleme bağlı diğer işlem de yapılır. Prensip olarak, elbette hak ihlaline konu olan muhakeme işleminin gereğinin yerine getirilmesi ve sonuca etkisi varsa buna göre karar oluşturulması zorunludur.

AYM’nin ihlal tespit ettiği bir başvuruda yeniden yargılama kararı vermesi durumunda, yeniden yargılamayı yapmakla görevli yargı mercinin tutumuna göre farklı olasılıklar gündeme gelebilmektedir. Anayasa ve kanunlar, AYM’nin ihlal kararına karşı yargı mercilerine “direnme yetkisi” tanımadığından, yeniden yargılama kararına uyulmaması gibi bir durum sözkonusu olmamalıdır. Buna rağmen uygulamada, AYM’nin yeniden yargılama kararına uyulmadığı örneklerle karşılaşılmaktadır. Bu durumda, AYM tarafından tespit edilen hak ihlali giderilmemiş olduğundan, başvurucunun yeni bir bireysel başvuruda bulunarak -otomatik olarak- ikinci bir ihlal kararı elde etmesi mümkündür. Ali Oğuz (2), (B. No: 2019/2285, 15/3/2022) kararına konu olayda, başvurucu silahlı terör örgütünün yöneticisi olarak anayasal düzeni zorla ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan mahkum olduğu davada müdafi yardımından yararlanmadığını, dolayısıyla adil/dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştur. AYM, yaptığı imceleme neticesinde başvurucunun iddiasını haklı bulmuş ve yeniden yargılama yapılması amacıyla kararı ilgili Ağır Ceza Mahkemesine (ACM’ye) göndermiştir (Ali Oğuz, B. No: 2014/1550612/6/2018). AYM’nin ihlal kararının ardından dosyayı resen ele alan ACM, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda yeniden yargılama (ACM kararında “yargılamanın yenilenmesi” ifadesi geçmektedir) talebinin reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; dava dosyasındaki delillere atıfla, yeniden yargılama yapılsa dahi “kurulan hükmün mahiyetinde bir değişiklik olmayacağı sonuç ve kanaatine varıldığı”, bu nedenle talebin reddine karar verildiği ifade edilmiştir.

Başvurucunun ikinci kez adil/dürüst yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı bireysel başvuruda AYM; ihlalin niteliğine göre, bazı durumlarda, yeniden yargılamanın dosya üzerinden ve gerekçeli kararın yeniden yazılması suretiyle yapılabileceğini, fakat “sonucun değişmeyeceği şeklindeki bir ön kestirmeyle” yeniden yargılama yapılmayacağının ileri sürülemeyeceğini, somut olayda ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi için “ilk derece mahkemesinin öncelikle yargılamanın yenilenmesine ve -ihlalin niteliği de dikkate alındığında- duruşmanın açılmasına karar vermesi” gerektiğini belirtmiştir. AYM’ye göre, “Başvurucunun gözaltında avukat yardımından yararlanamaması ve bu nedenle savunma hakkına verilen zararın yargılamanın bir bütün olarak adil olmasını engelleyip engellemediğinin duruşma açılmadan sorgulanması olanaklı değildir” (Ali Oğuz (2), (B. No: 2019/2285, 15/3/2022, § 56-57). Sonuç olarak AYM, “ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yargılamanın yenilenmesine ve duruşmanın açılmasına karar verilmesi dışında bir imkân kalmadığını” belirterek kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılması için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir (§ 63). AYM’nin 2019 yılında verdiği Aligül Alkaya ve diğerleri (2) kararı da (B. No: 2016/12506, 7/11/2019) yukarıda aktarılan kararla tamamen aynı yöndedir.

Bir diğer ihtimal; AYM’nin ihlal kararının ardından yeniden yargılama yapılması, ancak bu yargılamada AYM tarafından tespit edilen usule ilişkin sorun veya eksikliklerin tam olarak giderilmemesidir. Böyle bir durumda, ihlalin ve sonuçlarının giderilmediğini ileri süren başvurucunun olağan kanun yollarını tükettikten sonra yeni bir bireysel başvuruda bulunması elbette mümkündür. Ancak bu başvuru üzerine AYM tarafından yapılacak inceleme “olayların baştan itibaren yeniden değerlendirilmesi şeklinde değil Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ihlal kararının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği ile ilgili sınırlı bir inceleme olacaktır” (Ali Oğuz (2), B. No: 2019/2285, 15/3/2022, § 43).

Nihayet bir diğer olasılık, AYM’nin ihlal kararının ardından yapılan yeniden yargılamada yeni olguların ve delillerin ortaya çıkmasıdır. Hiç kuşku yok ki, bu durumda derece mahkemeleri yeni olgu ve deliller ışığında önceki kararından farklı yönde bir karar verebileceği gibi önceki kararın aynısını da verebilir. Başvurucunun, AYM’nin tespit ettiği ihlalin giderilmediği iddiasına ek olarak yeniden yargılama safhasında ilk kez yapılan usule ilişkin işlemlerin ve yargılama sonunda ulaşılan sonucun yeni bir hak ihlaline yol açtığı yönünde iddia ileri sürmesi durumunda, yeni ihlal iddiaları bakımından AYM tarafından yapılacak denetim doğal olarak sınırlı bir denetim olmayacaktır.

Tüm bunlara ek olarak; İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) tarafından verilen bir ihlal kararının ardından usul kanunları uyarınca ilgililer tarafından yapılacak “yargılanmanın yenilenmesi” talebinin reddedilmesi veya kabul edilip, yeni yargılama yapılmasına rağmen İHAM tarafından tespit edilen ihlalin giderilmemesi durumunda AYM’nin gerçekleştireceği denetimin kapsamı üzerinde durmak faydalı olacaktır. AYM, İHAM’ın ihlal kararına dayanılarak ileri sürülen yargılanmanın yenilenmesi talebinin reddi kararlarını adil/dürüst yargılanma hakkı kapsamında incelemektedir. AYM’nin bu kapsamda incelediği başvurularda çoğunlukla yeniden yargılama isteminin reddi kararının adil ve hukuka uygun olmadığı, ret kararının yeterli gerekçe içermediği ve duruşma açılmadan verildiği şikayetleri dile getirilmektedir. AYM, ret kararının adil veya hukuka uygun olmadığı yönündeki şikayetlerin “kanun yolu şikayeti” niteliğinde olduğunu belirtmekte ve derece mahkemesi kararının bariz hata veya açık keyfilik içermedikçe kendisi tarafından denetlenmeyeceğini ifade etmektedir. Gerekçeli karar hakkı bakımından AYM; ret kararının gerekçesini değerlendirerek,  “ret kararında, hükme ulaşmayı sağlayan olay, bunların sebepleri ve sonuca götüren nedensellik kurgusu değerlendirmelerinin yeterli açıklıkta” yapılıp yapılmadığını ve bunların gerekçeye temel oluşturup oluşturmadığını incelemektedir. AYM, duruşmalı yargılama hakkı bakımından ise yargılanmanın yenilenmesi talebinin dosya üzerinden reddedilmesini, incelemenin kişinin suç işleyip işlemediğiyle ilişkili olmaması sebebiyle, adil/dürüst yargılanma hakkının gereklerine aykırı bulmamaktadır (örn., Lokman Sapan, B. No: 2013/723, 21/11/2013).

İHAM’ın ihlal kararına dayanılarak ileri sürülen yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabul edilmesi halinde, yeni yapılan yargılamada İHAM tarafından tespit edilen hak ihlalinin giderilip giderilmediği AYM tarafından incelenmektedir. Bu olasılıkta, ihlalin giderilmediğini ileri süren başvurucunun AYM’ye bireysel başvuruda bulunmadan önce olağan kanun yollarını tüketmesi mecburidir. AYM, bu durumda, ileri sürülen tüm iddiaları değil yalnızca İHAM’ın tespit ettiği ihlalin giderilip giderilmediğini inceleme konusu yapmaktadır. Yüksek Mahkeme; İHAM kararında belirtilen gerekçeleri dikkate alarak yaptığı değerlendirmede, hak ihlalinin giderilmediğine karar verirse, kendisi de ihlal karar vermekte ve yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine karar vermektedir (örn., Azime Işık, B. No: 2020/3050, 11/6/2024).

Prof. Dr. Ersan Şen

Dr. Erkan Duymaz

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)