1. Eşitlik İlkesi
Anayasa’nın 10. maddesinde ikinci fıkraya yapılan ekleme kadın-erkek eşitliği bakımından kadınlar lehine alınacak önlemlerin eşitlik ilkesine aykırı olmamasını güvence altına alıyor. Böylece pozitif ayrımcılık kavramına anayasal seviyede dayanak oluşturuluyor.
10.maddeye 3. fıkra olarak eklenen diğer değişiklik sosyal koruma hukuku çerçevesinde güçsüz, muhtaç ve korunması gereken kategorideki kişilerle ilgili devletin alacağı önlemlerin eşitlik ilkesine aykırı olmayacağını düzenleyerek; sosyal koruma ilkesine çok daha kapsamlı olarak anayasada yer verilmesini sağlıyor. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve özürlülerin sayı olarak ülke nüfusundaki ağırlıkları dikkate alındığında yapılan değişikliğin kapsadığı toplumsal kesimlerin çok geniş olduğu görülüyor.
10.madde de yapılan bu iki değişiklik kadınlar ve korunması gerekenlerle ilgili sadece olası düzenlemelerin eşitlik ilkesini aykırı olmaması sonucuyla sınırlı etkiye sahip değil. Bu değişiklikler aynı zamanda devlete görev yükleyen etkiye sahip olduklarından devlet anayasanın hüküm altına aldığı önlemleri çok geniş zamana yaymadan almak zorunda. Aksi halde alınmayan bu önlemler yüzünden zarar gören kişiler devletin tazminat sorumluluğu altına girmesini sağlayabilirler.
2. Özel Hayatın Gizliliği
Anayasanın 20.maddesine eklenen fıkra ile öncelikle fişleme diye bilinen hukuka aykırı kişisel veri tutma faaliyetlerine anayasa düzeyinde yasak getiriliyor.
Ayrıca kolluğun GBT diye bilinen genel bilgi tarama veri havuzunun da birçok kişisel veriden arındırılması, sadece mahkeme, hâkim ve özel hallerde savcı gibi yetkili merci veya kişi kararına dayanan verilerle sınırlı bilgi havuzu olması olanağı ortaya çıkıyor.
Değişikliğin diğer önemli bir boyutu da kişilerin, kendisiyle ilgili veriler konusunda haklarını ve yetkilerini anayasal güvenceye almış olması. Kişiler, kendileriyle ilgili veriler konusunda bilgi edinme, erişim sağlama, çıkarılmasını isteme, amaca uygun kullanılmasını denetleme ve yargısal denetime götürme şeklinde son derece önemli hak ve yetkiler konusunda anayasal güvenceye kavuşuyor.
3. Yerleşme Ve Seyahat Hürriyeti
Yurt dışına çıkma özgürlüğü değişiklikten önceki hüküm sebebiyle;
- askerlik ve vergi yükümlülüğü gibi vatandaşlık ödevleri nedeniyle idare tarafından (Milli Savunma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı ile bakanlık teşkilatlarındaki yetkilendirilmiş merciler tarafından),
- ceza soruşturması aşamasında kolluğun talebi üzerine veya resen savcı tarafından,
- ceza kovuşturması nedeniyle de hâkim tarafından
engellenebiliyordu.
Anayasanın 23.maddesinin 5. fıkrasının değiştirilmesiyle yurt dışına çıkma özgürlüğünü önemli ölçüde kısıtlayan idare ve savcılık kararıyla getirilen engellemeler kaldırılıyor.
Askerlik veya vergi ödevlerine bağlı olarak yurt dışına çıkış yasağı artık idare tarafından konulamayacak.
Yine ceza soruşturması sırasında savcı kendiliğinden veya kolluğun istemi üzerine yurt dışına çıkış yasağı koyamayacak. Soruşturma aşamasında savcı ancak hâkime başvurarak yurt dışına çıkma yasağı konulmasını isteyebilecek.
Sonuç olarak yurt dışına çıkış yasağı hangi nedenle olursa olsun artık sadece hâkim kararıyla konabilecek. Bunun yanı sıra artık bir suç soruşturması veya kovuşturması olmadan hâkim kararıyla dahi yurt dışına çıkış yasağı konamayacak.
4. Çocukların Korunması
Anayasa’da çocuklara ilişkin bazı temel hükümlere yer verilmiştir. Değişiklik yapılan maddeler ve yapılan değişiklikler dışında aşağıdaki hükümlerden söz edebiliriz.
Anayasanın 24.maddesi çocukların din eğitimi ve öğretimini kanuni temsilcilerinin talebine bağlamıştır. 50.maddede çocukların çalışma yaşamı bakımından korunmasına ilişkin hükümler vardır. 61.maddede korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılmasına yer verilmiştir. 62. maddede yurt dışında çalışan çocukların eğitim hakları konusunda devlete görev yüklenmiştir. 141. madde de ise çocukların yargılanmasında özel hükümler konulabileceği düzenlenmiştir.
Çocuklara ilişkin koruyucu hükümler anayasa seviyesinde yapılan değişikliklerle önemli ölçüde genişlemiştir.
10.maddeye yapılan ek eşitlik ilkesi çerçevesinde çocuklara özel statü sağlamaktadır.
41. maddeye eklenen ilk fıkra çocukların hem aile içindeki yeri hem de aile ilişkileri bakımından son derece önemli güvencelere kavuşmasını sağlamaktadır.
Eklenen ikinci fıkra ise çocukların her çevreden (aile içinden veya dışından) gelebilecek her türlü istismara ve şiddete karşı korunmasını anayasal güvenceye kavuşturmaktadır.
Yapılan değişiklikle “çocuğun yüksek yararı” kavramı anayasaya ilk kez girmiştir. Bu kavram çatışan her durumda çocuğun yüksek yararına göre karar verilmesini emreden bir hukuki içeriğe sahiptir.
Bütün bunlara karşın Anayasa seviyesinde “çocukların çocuk koruma hukukuna uygun olarak soruşturulması, kovuşturulması, cezalandırılması ve cezalarının infazına ilişkin hususlar çocuklara özgü kanunla düzenlenir” şeklinde bir hükme yer verilmesine ihtiyaç vardır.
5. Hâkim ve Savcıların Meslekten Çıkarma Kararlarına Karşı Yargı Koruması
Yapılan değişiklikle HSYK’nın kesin nitelikli olan hâkim ve savcıları meslekten çıkarma kararlarına karşı yargı yolu açılıyor. Böylelikle hâkimler ve savcıların daha korkusuzca gelecek endişesi olmadan çalışmaları mümkün olabilecek. Yargı koruması güvencesine sahip olan hâkimler ve savcılar mevcut durumdaki çaresizlikten kurtulmuş olacaklar. Çünkü mevcut durumda meslekten çıkarılan hâkim veya savcı serbest çalışmamakta, avukatlık yapamamaktadır. Etkili ve adil bir yargısal koruma olanağına sahip olmak herkesin hakkıdır ve temel bir haktır. Hâkimler ve savcılar bu temel haklarına nihayet kavuşacaklar.
6. Yüksek Askeri Şura Kararlarında Yargı Denetimi
Anayasanın 125.maddesinde yapılan değişiklikler iki önemli sonuç doğuruyor. Bunlardan birincisi yargı denetimi dışında kalan Yüksek Askeri Şura kararlarının bazı istisnalarla yargı denetimine açılmasıdır. İkincisi ilgili yazıda ele alınacaktır. Terfi işlemleri ve kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hallerinde yargıya gidilemeyecek ancak diğer tüm ilişik kesme hallerinde Yüksek Askeri Şura kararları aleyhine idari yargıda dava açılabilecek. Bu değişiklikle idarenin kişilerle ilgili verdiği kararların yargı denetimine sunulmasına ilişkin anayasal güvencenin sınırları genişletilmiş oluyor. Ayrıca silahlı kuvvetler bakımından var olan bir ayrımcılık da ortadan kaldırılıyor. Gerçektende Yüksek Askeri Şura dışında verilen silahlı kuvvetlerden çıkarma kararları aleyhine Askeri İdare Mahkemesinde dava açma olanağı varken Şura kararlarında bu yolun kapalı olması eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi adaletsiz sonuçlar doğuran uygulamalara yol açıyordu. Sonuç olarak yapılan değişiklik etkili bir yargısal koruma hakkına sahip olmak bakımından temel haklar kapsamında yer alıyor.
7. Memurlar Ve Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Kovuşturulmasında Güvence
Memurlar ve diğer kamu görevlileri artık uyarı ve kınama cezalarında da idari yargı denetimine başvurabilecekler. İş hukuku ilişkisinde çalışan işçiler daha hafif disiplin cezalarında (ihtar, ağırlaştırılmış ihtar gibi) diğer deyişle hafif veya ağır olduğuna bakılmaksızın her türlü disiplin cezasında iş mahkemesine başvurma hakkına sahipken, memurların ve diğer kamu görevlilerinin uyarı ve kınama cezasında yargıya başvurma hakkına sahip olmaması tüm çalışanlar kategorisi düşünüldüğünde keyfi bir ayrımcılık oluşturuyor. Öte yandan cezanın hafif olması insan onurunu incitmesi bakımından farklı bir etki yapmaz. Her cezaya karşı kişinin kendini aklama imkânının olması temel haklar kapsamında değerlendirilmeli. Bu nedenle yapılan değişiklik isabetlidir.
8. Dilekçe, Bilgi Edinme Ve Kamu Denetçisine Başvurma Hakkı
Kamu denetçiliği kurumunun ve bilgi edinme hakkının anayasaya girmesi idare ile yurttaş arasındaki ilişkide yeni güvenceler oluşturulması anlamını taşıyor. İdarenin eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi olmakla birlikte hem yargısal süreçlerin uzun olması hem idari yargıya başvuru kültürünün yeterince yaygın olmaması idare karşısında yurttaşı güç duruma düşüren sonuçlar yaratıyor. Öte yandan zaman zaman idari yargı kararlarına uyulmaması da idarenin keyfi davrandığı tartışmalarına yol açıyor. Anayasa’da yapılan değişiklikle yargı denetimi öncesi çeşitli yetkilerin kullanılması bireylere tanınarak idarenin denetiminde yeni mekanizmalar oluşturuluyor.
Anayasanın bilgi edinme hakkına ilişkin getirdiği değişikliğin en önemli sonucu kişilerin bilgi edinme yoluyla idarenin denetim sürecindeki rolünü güçlendirecek olması. Bunun en önemli nedeni kişilerin bilgi edinme hakkının yalnızca kendileriyle ilgili eylem ve işlemlerle sınırlı olmaktan çıkarılıp bazı istisnalar dışında her konuyu kapsamasıdır. Mevcut kanundaki sınırlamalar bilgi edinme hakkının bu kapsamda kullanılmasını önemli ölçüde engelliyor. Anayasa değişikliğinden sonra yapılması gereken uyum yasası ile bu sınırlamalar önemli ölçüde ayıklanması gerektiğinden bilgi edinme hakkının daha etkili kullanımı da olanaklı hale gelecek. Eğer bu değişiklikler zamanında yapılmaz ise bilgi edinme hakkı anayasa seviyesinde tanımlanan bir hakka dönüştürülerek Bilgi Edinme Kanununa anayasal bir dayanak sağladığı için bu durum yasanın bazı düzenlemelerinin anayasaya aykırı olup olmadığı tartışmalarının da yolunu açacak. Anayasa Mahkemesine iptal başvuruları olabilir. Yani her durumda bilgi edinme hakkının kullanım alanını genişleten yeni bir yasal düzenlemenin gündeme gelmesi kaçınılmaz olur. Aslında benzer olasılıklar anayasa değişikliğine uyum yasalarının çıkarılması gereken her alan için geçerlidir.
Kamu denetçisine başvurma hakkı yepyeni bir hakkı ve denetim kurumunu gündemimize sokmaktadır. Kamu denetçiliği kurumu bir bağımsız idari otorite olarak örgütlenecek ancak diğer bağımsız idari otoritelerden farklı olarak doğrudan idareyi denetleyen bir işlev görecek. Elbette kamu denetçiliği kurumunun kararları da yargı denetimine tabidir. Ancak idareyi denetleyen ara bir mekanizma olarak kurulacak kamu denetçiliği kurumunun günlük denetim işlevi yerine getirerek idarenin eylem ve işlemlerinde hukuka uygunluk seviyesini yükseltmesi beklenir. Kamu baş denetçisinin meclis tarafından seçilecek olması da yasamanın idare üzerindeki denetim yetkisini güçlendiren bir sonuç yaratıyor. Bu değişikliğin parlamentonun siyasi sistemin en üst organı olması ilkesine uygun bir düzenleme olduğu kabul edilmelidir.