Anadilde Savunma ve Hükümlülere Yönelik Düzenlemeler Üzerine…

Abone Ol
Son zamanlarda, özellikle açlık grevleriyle de talep haline dönüşen, anadilde savunma ve buna bağlı olarak Ceza Muhakemeleri Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda değişiklik tasarısı bazı yönleri ile sevindirici, bazı yönleri ile de kaygı verici içerik ve de neticeleri bir arada taşıması hasebiyle ayrı bir önem ve özellik taşımaktadır. 

Yapılacak düzenlemenin bu haliyle kaygı verici yönü, şüphesiz açlık grevleri ile gündeme gelmesi ile neticeye kavuşacak olması olacaktır. Her ne kadar anadilde savunma sorunu tamamen ve sadece KCK operasyonları neticesindeki soruşturma ile yargılama esnasında sanıkların Kürtçe savunma yapmak istemeleri ile ortaya çıkan bir durum olmasına rağmen tam da açlık grevlerinin ortaya çıktığı dönemde birazda apar topar meclis gündemine görüşülmeye başlanılması cidden kaygı vericidir. Zira söz konusu eylemlerin ve bu talebin tarafları bundan sonraki legal veya illegal tüm taleplerini sözde açlık grevleri ile süslendirerek her ne kadar söylem olarak olmasa da gelişmelere bakıldığında iktidarı bu yönden baskı altına alarak bir takım haksız ve yersiz taleplerine yasal zeminde kavuşabilirler.
             
Diğer yandan yapılacak değişikliğin yine hiçbir alt yapısı hazırlanmadan yasalaşma sürecinde hızla ilerlemesi ileride yaşanabilecek muhtemel sıkıntılar yönüyle de kaygı vericidir. Örneğin anadilinin farklı olduğunu beyan eden ve anadilde ilk ve esas hakkında savunma yapabilecek olan sanığın kendi tercümanını hazır edecek olması mahkemelerin kimleri tercüman olarak karşılarında bulacağı belirsizliğini taşımaktadır. Belki yargılamanın hızlanması ve yargı giderleri yönünden söz konusu değişiklik bu şekilde düşünülmüş ve kaleme alınmış olabilir. Ancak hiçbir şart aramadan sanığın kendi tercümanını hazır etmesi hukuken sakıncalı olduğu kanaatindeyim. Yine söz konusu anadilde savunma hakkının sadece ilk ve esas hakkında savunma aşamasında tanınması da hukuken büyük bir eksiklik ve çelişkidir. Madem bir hak olarak nitelendiriliyor anadilde savunma, o zaman soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında istinasız tüm sanıklara yönelik bir değişikliğin yapılması daha hukuki, mantıklı ve isabetli olurdu.       
                     
Yapılacak değişik içeriğinde geçen “terör suçundan mahkum olup, cezaevindeyken hamile kalanların cezasının ertelenmeyeceği, bu kadınların cezaevinin özel bir kısmında tutulacağı” hükmü de özellikle mevcut cezaevlerinin şartları göz ardı edilerek ve yine alt yapısı hazırlanmadan sırf yapılmak için yapılmış bir düzenleme görünümü arz etmektedir. 

Yine tutuklu ve hükümlülere yönelik ölüm ve benzeri durumlarda izin verilmesi halinde kalacağı yer ve seçenekleri ile valiliğin onayına tabi tutulması da hem prosedür hem de içerik yönünden pratikte bir takım sıkıntılara neden olabilecek düzenlemelerdir. 

İhtiyaçtan ziyade bir dayatma olduğu açık, farklı art niyetleri bünyesinde barındıran ve zaten mevcut yasal düzenlemeler bu soruna kafi durumdayken anadilde savunma hakkı dışındaki düzenlemeler, her ne kadar mevcut haliyle bir takım sıkıntılara yol açabilecek durumda olmasına rağmen insan hak ve hürriyetlerinin geliştirmesi açısından fevkalade sevindirici olduğunu belirtmek gerek. Tabii söz konusu düzenlemelerin öncelik derecesi nazara alındığında bir hayli gerilerde kalacağı düşünüldüğünde de söz konusu sevindiriciliğin tabiri caizse kursağımızda kaldığını da göz ardı etmemek gerek. Nasıl bir ülkeyiz ki, sürekli en son yapacağımız düzenlemeyi ilk başta yapıyoruz. Birileri açlık grevinde diye, birileri cezaevlerinde isyan çıkartıyor diye birileri mahkemede savunma yapmıyor diye hemen olmasa da belirli bir zaman diliminde gerekli düzenlemeleri yapmaya çalışıyoruz da, toplumun düzen ve güvenliğine gözle görünür bariz katkıları ve fedakarlıkları olan, yine içerisinde bulundukları zor şartları, toplum düzen ve güvenliğine ve de devletinin bağımsızlığı, bölünmez bütünlüğü aleyhine hiçbir şekilde kullanmayan insanların ihtiyaçları olan insan hak ve hürriyetlerinin geliştirilmesi ve pekiştirilmesi yönündeki bir çok düzenlemeyi kadük bırakıp, sürekli erteliyoruz.  

Netice itibari ile Avrupa Birliği standartları bir kenara insanlık adına cezaevi şartlarının iyileştirilmesi ve hükümlülere de bazı insan hak ve hürriyetlerin gerekli alt yapı hazırlanarak, her türlü önlem ve tedbirler alınarak sağlanmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Ancak söz konusu yapılacak düzenlemelerin zamanlamasına ve ihtiyaç yönünden öncelik, sonralık sıralamasına dikkat etmek de gereklidir. Söz konusu dikkat ve içerik eksiliği bulunan düzenlemenin bu haliyle mevcut sorunlara bir katkı sağlamaktan ziyade üstün körü yapılmış bir düzenleme olacağı aşıkardır.  Saygılarımla…



Bu köşe yazısı, sayın Av. Yusuf DALMAZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.