GÜNDEM

Af teklifinin hukuki niteliği nedir? Bu Kanunla adalet sağlanır mı?

Abone Ol

Hukuki haber'e özel değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Ersan Şen'in sorulara verdiği cevaplar şöyle;

Soru 1: Şu an kamuoyuna yansıyan ve af adıyla bilinen kanun teklifinin hukuki niteliği nedir?

Elbette bu bir af veya ceza indirimi değil, infaz düzenlemesidir. Eğer bir af veya şarta bağlı ceza indirimi düşünülmekte ise, bununla ilgili hükümlerin Teklife eklenmesi gerekir. Toplumun bazı kesimlerinden gelen eleştirileri anlıyorum. Uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlara indirim mi geliyor veya neden bunların infazları hükümlü lehine düzenleniyor, diye düşünülüyor.

Soru 2: Bu teklifin amacına ve stratejisine baktığımız zaman neyi görmek lazım?

Bu noktada, bu Teklifin amacına ve stratejisine bakmak lazım. Hangi suçların bu kapsama alınıp alınmayacağı tartışılabilir ama şöyle bir sorunla karşı karşıyayız; İnfaz Kanununda değişikliğe ihtiyaç var mı, var, cezaevleri aşırı dolu mu, dolu, hatta artırılmış kapasitenin üzerindeler mi, evet, onsekiz aya kadar hapis cezalarının infazı oluyor mu, olmuyor, yani cezasızlık algısı var mı, var. Bunların düzeltilmesi ve düzenlenmesi gerekir. Şimdi cezaevlerinin bu kadar dolu olmasının sebebi kolluk, yargı veya Ceza Hukuku gösterilebilir mi? Hayır. Bunun iktisadi, sosyal, siyasi birçok sebebi vardır. Elbette önemli olan suçların önlenmesidir. Cezalar caydırıcı olmalı, suçluyu uslandırmalı ve bir o kadar da ödetici olmalıdır. Ancak hepimizin bildiği gibi; af, örtülü af, şarta bağlı ceza indirimi adı altında bu tür düzenlemeler kaçınılmaz olarak yapılıyor. Herkesi memnun etmek mümkün değil. MHP’nin teklifi ne olacak? Bunu Meclis ve milletvekilleri bilir. Hangi suçlar bu Teklifin kapsamına girecek veya girmeyecek? Bunu da Meclis bilir. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi; mağdurlar, şikayetçiler affederse olur, zararları karşılanırsa olur. İnfaz düzenlemesinde veya ceza indiriminde bu dikkate alınacak mı, göreceğiz. Ancak tekrar söylüyorum; şu anda yapılan geçici ve kalıcı infaz düzenlemeleridir, ceza indirimi değildir, yani bitip kesinleşen dosyalar için AK Parti’nin Teklifi uygulanabilir. Bu Teklif değişir mi, Teklife eklemeler olur mu, bunu kısa süre içinde göreceğiz.

Soru 3: Teklif hangi yönleriyle eleştiriliyor, herkesi memnun etmek mümkün müdür?

Toplumda eleştiri; birisini kaçırıp hürriyetini tahdit edip, dövüp veya tehdit edip zorla senet alan veya hırsızlığı, dolandırıcılığı alışkanlık ve meslek haline getirenler geçici ve kalıcı infaz düzenlemelerinden yararlanacak, fakat haksız tahrikle veya teşebbüs halinde kalmış şekli ile Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesine girenler, yani öldürme suçunu işleyenler kapsam dışı bırakılacak. Bu adalet mi diyorlar.

Nitelikli müessir fiil suçunu işleyenler yararlanacak, yani birisinin yüzüne kezzap atan veya birisini ayağından yararlanacak, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu işleyenler yararlanacak. Örneğin; birisinin gözünü kör eden, uzvunun kaybolmasına sebebiyet veren yararlanırken, bir tartışma sonucu veya haksız tahrikle öldürme suçunu işleyenler yararlanmayacak. Belki burada hassasiyet, kadın cinayetleri olarak gözükebilir ki, bu nedenle Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin yanına 81. madde eklendi. İşte hukuk böyledir, ayrıştıramazsınız. Aynı veya çok benzer suçlar arasında ayırım yapmanız mümkün değil. Birisinin yardım çağrısı üzerine yardıma giden ve bu sırada belki yardım ederken haksız tahrikle birisini öldüren yararlanamayacak, ama nitelikli yağma veya nitelikli müessir fiil suçunu işleyenler yararlanacak.

Elbette adaleti tümü ile tesis etmek veya herkesi memnun etmek mümkün gözükmüyor. Çıkar amaçlı suç örgütüne yardım eden denetimli serbestliğin kapsamına girerken, terör örgütüne yardım eden bu kapsama giremeyecek. Eleştirileri anlayabiliyorum. Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapıp birilerini zehirlemiş veya cinsel istismarda ve cinsel saldırıda bulunmuş kişiler infaz iyileştirmesinden yararlandırılacak, fakat özel hayata karşı suç işleyenler, öldürme ve teşebbüsü haksız tahrik altında da olsa işleyenler yararlandırılmayacak. Bunlar işin tartışmalı yanları. Esasında sürekli kanun değiştirmek ve bu tür düzenlemelere gitmek de doğru değil, ancak bazen kaçınılmaz oluyor. Şu an olağan kapasitesi 115 bin, artırılmış kapasitesi 220 bin olan cezaevlerinde 300 bin kişiyi tutamazsınız, temel sorun budur.

Soru 4: Adaleti tesis etmek mümkün müdür? Bu Kanunla adalet sağlanır mı?

Elbette yine bu işin ilk tartışma zamanına dönüyoruz; kader kurbanı kim? Failler mi, mağdurlar mı? Adalet nedir, kimin için adalet? Herkes adalet istiyor. Kanunlar çıkarılıyor ve uygulanıyor, haklarında uygulananlar da adalet istiyor. Failler affediliyor, bu kişilerin cezaları indiriliyor veya infazı azaltılıyor, bu defa mağdurlar da adalet istiyor. Şimdi bakıyorsunuz; toplum kızınca suçların cezası artırılıyor, infazı ağırlaştırılıyor, sonra başka sorunlar ortaya çıktığında da tekrar başa dönülüyor. Demek ki kanunları düzenlemede ve uygulamada da bir sorun var. Esasında bu sorun, sadece yargıya ve Ceza Hukukuna yüklenemez. Ancak doğru olan; kanun çıkarmışsanız, suç ve cezaları göstermişseniz, bunları doğru dürüst uygulayacaksınız. Bununla birlikte; kaçınılmaz sorunlarla karşı karşıya kaldığınızda da, şimdi olduğu gibi alternatif çözümler aramak zorunda kalabiliyorsunuz, bunu da anlayabiliyorum. Bu, biraz da konuya nereden baktığınıza bağlı. Bazen bakış açısını değiştirmek gerekebilir. (hukukihaber.net)