Adil/Dürüst Yargılanma Hakkı İhlallerine İlişkin Bilanço ve Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı Bilançosuna Kısa Bakış

Abone Ol

Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın 10 Ocak 2022 tarihli konuşmasının ilgili kısmı şöyledir:

"Hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurlarından biri yargılamanın hakkaniyete uygun olarak yapılmasıdır. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmasından silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine kadar adil yargılanma hakkının tüm unsurlarıyla korunması gerekmektedir.

Bu noktada bireysel başvuru istatistiklerinin endişe verici olduğunu üzülerek belirtmek isterim. Bireysel başvurunun uygulamaya başlandığı 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren yapılan başvuruların büyük bir kısmı adil yargılanma hakkına ilişkindir. Mahkememize 2021 yılında yapılan 66 bin civarında başvurunun %73’den fazlasında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyeti bulunmaktadır. 2012 yılından bu yana verilen toplam ihlal kararları içinde de adil yargılanma hakkı ihlali yaklaşık %77 ile birinci sıradadır.

Bu sayı ve oranlar bize adil yargılanma hakkı konusunda önemli bir meselemiz olduğunu söylüyor. Bu sebeple; Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararlarında belirtilen gerekçelerin idari ve yargısal mercilerimiz tarafından gereği gibi değerlendirilmesi, yeni ihlallerin önlenmesine yönelik gerekli adımların vakit kaybetmeden atılması zorunluluğu bulunmaktadır".

Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi istatistikleri

- AYM Başkanı, 2012 yılından bu tarafa verilen ihlal kararlarının % 77'sinin adil/dürüst yargılanma hakkına ilişkin olduğunu söylemektedir. AYM'nin yayımladığı istatistiklerde bu oran, 31.12.2021 tarihi itibariyle % 76,8 (20.084) olarak görünmektedir. 2021 yılı sonu itibariyle hak ve hürriyetlerin toplam ihlal sayısı 26.155’dir. AYM, bir başvuruda birden fazla hak veya özgürlüğün ihlal edildiğine karar verebilmektedir. Anladığımız kadarıyla AYM’nin resmi internet sitesinde yayımlanan ihlal sayısı; karar sayısına göre değil, ihlal sayısına göre belirlenmiştir.

- 2020 yılının ilk çeyreği itibariyle adil yargılanma hakkı ihlallerinin toplam ihlallere oranı %50,5 (toplam 4482 ihlal) iken, 2021'in sonunda bu oran %76,8'e yükselmiştir. Aradan geçen kısa sürede; ihlal sayısı 4482'den 20.084'e yükselerek, dört buçuk kata yakın bir artış göstermiştir.

- İHAM istatistiklerine göre; 1959 ila 2020 yıllarında verilen toplam ihlal kararları arasında adil yargılanma hakkı ihlalleri, %37,65'lik oranla birinci sıradadır. AYM ve İHAM istatistikleri arasındaki fark dikkat çekicidir.

- İHAM'ın Türkiye Cumhuriyeti aleyhine verdiği ihlal kararları arasında, adil yargılanma hakkına yönelik ihlalleri %32,2'lik bir yer tutmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti aleyhine şimdiye kadar toplam 1628 adil yargılanma hakkı ihlali kararı vermiştir. Bunların 608'i yargılama süresinin uzunluğundan, 67'si mahkeme kararlarının icra edilmemesinden kaynaklanmıştır. Geriye kalan ihlallerin kaynağını gösteren bir istatistik mevcut değildir.

- İHAM tarafından verilen adil yargılanma hakkı ihlallerinin devletlere göre dağılımı şu şekildedir (hakkında en fazla ihlal kararı verilen beş devlet):

Türkiye 1628

İtalya 1510

Rusya 1300

Ukrayna 1066

Yunanistan 702

- Makul sürede yargılanma hakkı ihlalleri çıkarıldığında ise sıralama şu şekilde olmaktadır:

Rusya 1093

Türkiye 1020

Ukrayna 621

Romanya 515

İtalya 308

- AYM belirli aralıklarla adil yargılanma hakkı ihlallerinin güvencelere göre dağılımını paylaşmaktadır. Bu dağılım zaman içinde önemli bir değişiklik geçirmemektedir. 31.03.2020 tarihi itibariyle tablo şu şekildedir:

1. Makul sürede yargılanma hakkı % 57

2. Silahların eşitliği/çelişmeli yargılama % 15,4

3. Gerekçeli karar hakkı % 11,3

4. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı % 10,1

5. Mahkemeye erişim hakkı % 5,3

6. Tanık dinletme ve sorgulama hakkı % 0,3

7. Müdafi yardımından yararlanma hakkı % 0,2

8. Diğer güvenceler % 0,4

AYM önünde en sık öne sürülen adil/dürüst yargılanma hakkı ihlali iddiaları:

- Bu konuda resmi bir veri bulunmamakla birlikte, gözlemlerimize göre (makul süre şikayetleri dışarıda bırakılınca), birinci sırada gerekçeli karar alma hakkı ihlali iddiaları bulunmaktadır. Bunu, hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin şikayetler takip etmektedir. Hakkaniyete uygun yargılanmaya ilişkin şikâyetlerin büyük çoğunluğu; "kanun yolu şikayeti" olarak değerlendirilerek kabul edilemez bulunmaktadır.

- Yine gözlemlerimize göre, son dönem gelen şikayetler arasında içtihat tutarsızlığına (özellikle hukuk yargılaması ve idari yargı alanında) ve masumiyet/suçsuzluk karinesine ilişkin olanların sayısında artış görülmektedir.

İstatistiklere yansımayan adil/dürüst yargılanma sorunları

1) Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu tarafından tespit edilen makul sürede yargılanma ve kararların icrası hakkı ihlalleri

- İHAM 2012 yılında verdiği 20.03.2012 tarihli ve 24240/07 başvuru numaralı Ümmühan Kaplan kararında, kararın kesinleşmesini takip eden en geç bir yıl içinde Sözleşmenin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ile 13. maddesi bağlamında, makul süre aşımı şikâyetleri hakkında yeterli ve uygun karşılık sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması gerektiğine karar vermiştir. İHAM bu iç hukuk yolunun, kendisine sunulacak benzer başvuruların yığılmasını engellemek amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun açılması tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde derdest olan başvurularla ilgili olduğunu da vurgulamıştır.

- Bu doğrultuda 6384 sayılı Kanunla oluşturulan Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı veya mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği iddiasıyla ve 23 Eylül 2012 tarihi itibarıyla İHAM'a yapılmış başvurulara bakmakla görevlendirilmiştir. Öte yandan, 6384 sayılı Kanuna eklenen geçici maddeyle; aynı şikayetlerle, 31 Temmuz 2018 tarihine kadar Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların da Tazminat Komisyonu tarafından incelenmesi öngörülmüştür.

- Komisyon, İHAM başvuruları yönünden, 2013 ila 2020 yıllarında toplam 3539 başvuruyu; AYM başvuruları yönünden ise 2018 ila 2020 yıllarında toplam 5603 başvuruyu kabul ederek başvuruculara tazminat ödenmesine karar vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleşen adil yargılanma hakkına ilişkin sorunlar ele alınırken, bu verilerin de dikkate alınması gerekmektedir.

2) Adil/dürüst yargılanma şikayetlerinin diğer şikayetler kapsamında incelendiği durumlar

- Gerek İHAM gerekse AYM, Sözleşmede ve Anayasada güvence altına alınan maddi hakların birçoğunun maddi boyutunun yanında bir de usul boyutu olduğunu kabul etmektedir. "Usul boyutu" ilgili maddi hakkın etkili şekilde korunmasını sağlamaya yönelik bazı güvenceler içermektedir. Bu güvenceler ise, birçok durumda adil yargılanma hakkının içerdiği usul güvenceleri ile çakışmaktadır. Dolayısıyla, bireysel başvuru incelemesinde adil yargılanma hakkı kapsamında ileri sürülen şikayetlerin bir bölümü başka haklara ilişkin inceleme içinde ele alınmakta ve bunun sonucunda tespit edilen hak ihlalleri adil yargılanma hakkı ihlali olarak kayda geçmemektedir.

- Bunun en tipik örneği gerekçeli karar (alma) hakkıdır. Örneğin; yaşam, özel yaşama saygı gösterilmesi, ifade özgürlüğü ve daha birçok maddi hakkın ihlal edildiğine ilişkin şikayetler incelenirken, mahkeme kararlarının yeterli gerekçe içermemesi adil yargılanma hakkının değil, ilgili hakkın ihlali olarak değerlendirilmektedir. Benzer şekilde; yaşam hakkına veya kötü muamele yasağına ilişkin bir davanın makul süreyi aşması durumunda, bu husus ilgili maddi hakkın ihlal edilip edilmediği değerlendirilirken dikkate alınmakta, adil yargılanma hakkı bakımından ayrı bir inceleme yapılmayabilmektedir. Yine bazı durumlarda, bilhassa mülkiyet hakkına ilişkin uyuşmazlıklarda, başvurucunun idare karşısında zayıf konumda bırakılması, iddialarını etkili şekilde dile getirememiş olması gibi hususlar "ölçülülük" incelemesi kapsamında incelenmekte, adil yargılanma hakkına göre bir değerlendirme yapılmamaktadır. Disiplin cezalarını konu alan başvurularda; başvurucunun disiplin sürecinde savunmasının usulüne uygun olarak alınmadığı veya bazı bilgi ve belgelere ulaşamadığı gibi usule ilişkin iddialarının derece mahkemeleri tarafından karşılanıp karşılanmadığı ilgili maddi hakkın ihlal edildiği şikayeti içinde incelenmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bu açıklamalardan çıkan sonuç, adil yargılanma hakkının içerdiği güvencelerin zımnen diğer maddi hakların içerisinde bulunduğu ve ayrı bir hukuki sorun oluşturmadıkça bir nevi "genel hüküm" olan adil yargılanma hakkına son çare olarak başvurulduğudur. Başvurucunun herhangi bir maddi hakkın ihlalini öne sürmediği durumlarda ise, doğal olarak usule ilişkin yukarıda anılan şikayetler doğrudan adil yargılanma hakkı kapsamında ele alınmaktadır. Bu yaklaşım, adil yargılanma hakkının Sözleşmenin merkezinde yer alan kilit bir hak olduğu yönündeki İHAM içtihadının bir sonucudur.

Adil/dürüst yargılanma hakkı bakımından AYM'ye bireysel başvuru yolunun İHAM önünde etkililiği

- İHAM'ın son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti aleyhine yapılan başvurularda tespit ettiği adil yargılanma hakkı ihlalleri sayısında ciddi bir düşüş görülmektedir. Örneğin 2020 ila 2021 yıllarında 30 civarı başvuruda adil yargılanma hakkı ihlali tespit edilmiştir. Bu başvuruların çoğunluğu AYM'ye bireysel başvuru yolunun açıldığı 23.09.2012 tarihinden önceki dönemlerde yapılmıştır. Bu tarihten sonra kesinleşen kararlara karşı yapılan bireysel başvurularda İHAM'ın tespit ettiği ihlal sayısı oldukça azdır. Adil yargılanma hakkı ihlallerinin tespiti bakımından AYM'nin önemli bir rol oynadığı söylenebilir. İHAM'ın yakın dönemde verdiği ihlal kararlarını iki kategoride toplamak mümkündür:

1) Bireysel başvuru yolu kapalı olan kararlar

a) Türkiye Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu kararlarına itirazları inceleyen TFF Tahkim Kurulu kararlarına karşı AYM'ye bireysel başvuru yapılamamaktadır. İHAM; 28.01.2020 tarihli ve 30226/10 ve diğer 4 başvuru numaralı Ali Rıza ve diğerleri, 18.05.2021 tarihli ve 54540/16 başvuru numaralı İbrahim Tokmak, 18.05.2021 ve 48924/16 başvuru numaralı Naki ve Amed Sportif Kulubü Derneği, 18.05.2021 tarihli ve 48909/14 başvuru numaralı Sedat Doğan kararlarında, Tahkim Kurulunu bağımsızlığı ve tarafsız bir organ olarak kabul etmemiştir. Böylece; Tahkim Kurulu tarafından verilen kararlara karşı İHAM'a başvuru yapıldığında, otomatik olarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilecektir.

b) Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun meslekten çıkarma dışındaki kararlarına karşı da AYM'ye başvuru yapılamamaktadır. İHAM; 09.03.2021 tarihli ve 76521/12 başvuru numaralı Eminağaoğlu kararında, başvurucuya uygulanan yer değiştirme disiplin cezasının (medeni haklara ilişkin boyutuyla) adil yargılanma hakkı kapsamında incelenebileceğini kabul etmiştir. İHAM ayrıca; disiplin cezasını veren HSK 2. Dairesi’nin ve bu karara itirazı inceleyen HSK Genel Kurulu’nun, Sözleşme m.6/1 kapsamında "yargı yeri" olarak nitelendirilemeyeceğini belirtmiştir. Başvurucunun, kendisine uygulanan yaptırıma karşı yargısal yollara başvuramaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği kabul edilmiştir.

İHAM; 09.03.2021 tarihli ve 1571/07 başvuru numaralı Bilgen kararında ise, hakim olan başvurucunun daha alt seviyedeki bir yargı bölgesine rızası dışında atanmasına karşı yargı yoluna başvuramaması şikayetini değerlendirmiş ve mahkemeye erişim hakkına getirilen sınırlamanın meşru bir amacı olmadığını ve hakkın özüne dokunduğunu tespit etmiştir.

Bu kararlarla birlikte HSK kararlarına karşı yargı yolunun açılması veya HSK'nin bir "yargı yeri" olacak şekilde yeniden yapılandırılması kaçınılmaz görünmektedir.

Yaptığımız incelemede; son zamanlarda kararları kesin olan Yüksek Asgari Şura kararları ile ilgili AYM ve İHAM başvurularına rastlanılmadığı görülmekle, esasen burada da hukukilik denetiminin hiç gündeme gelmediği, bağımsız ve tarafsız bir yargı merci tarafından Yüksek Asgari Şura kararlarının incelenemediği bilinmektedir. Kimisine göre; Devletin, Milletin ve Ülkenin ali menfaatleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önemi gereğince Yüksek Asgari Şura kararlarının denetim dışı bırakılmasında fayda bulunmaktadır.

2) AYM'nin görmediği veya neden olduğu adil yargılanma hakkı ihlalleri

a) İHAM; 15.12.2020 tarihli ve 33399/18 başvuru numaralı Pişkin kararında, 667 sayılı olağanüstü hal döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnameye dayanılarak işvereni tarafından işten çıkarılan başvurucunun derece mahkemelerince etkili bir şekilde dinlenilmediğine karar vermiştir. Başvurucunun işe iade talebini değerlendiren derece mahkemeleri KHK hükümlerine gönderme yapmakla yetinmiş, başvurucu özelinde işten çıkarmayı haklı gösteren bir nedenin olup olmadığını incelemekten kaçınmışlardır. İHAM, işten çıkarma işlemi üzerinde etkili bir yargısal denetim uygulanmadığını tespit etmiştir. Başvurucunun AYM'ye yaptığı bireysel başvuru, kısa (ve yayımlanmayan) bir kararla açıkça dayanaktan yoksun bulunmuştur. İHAM, bu hususu eleştirmiş ve tespit ettiği ihlalin aslında AYM tarafından giderilebilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

b) İHAM; 31.08.2021 tarihli ve 23314/19 başvuru numaralı Üçdağ kararında, bireysel başvuruların tabi olduğu süre kurallarının AYM tarafından katı ve aşırı şekilci yorumlandığını, bu durumun başvurucunun mahkemeye erişim hakkını orantısız bir biçimde sınırlandırdığını tespit etmiş ve bizzat AYM'nin tutumu nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Yeri gelmişken, AYM’nin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlallerine ilişkin bilançosuna da kısaca bakmak isteriz.

Tutuklamanın hukukiliği meselesi, AYM ve İHAM’ın dava kesinleşmeden baktığı nadir işlerdendir. Bu iki Mahkeme, işin esasına girip girmeme riski ile sürekli karşı karşıya kalmaktadır, çünkü tutuklama tedbirinde ister istemez kuvvetli suç şüphesini gerektiren somut delillerin varlığı incelenmektedir. Bu inceleme acaba yetki aşımı anlamına gelir mi? Burada bir yetki aşımından söz edilemez; zira Anayasa m.19’da “kuvvetli belirti” ifadesi kullanıldığından, tutukluluğun önşartı olarak, Türk Hukuku’nda “kuvvetli belirti” veya “kuvvetli şüphe”, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi nezdinde ise “makul şüphe” kriteri esas alındığından, bu kriterle ilgili değerlendirmenin yapılabilmesi için delillerin kuvvetine bakılması gerektiğinden, AYM ve İHAM tarafından tutukluluğun hukukiliği, devamı veya uzatılmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilip edilmediğine dair yapılacak incelemede, tutuklu bakımından kuvvetli veya yeterli belirtinin/şüphenin varlığı araştırılır.

AYM’de ve İHAM’da; bariz takdir hatası veya açık keyfilik kıstaslarına daha ziyade hukuk kurallarının yorumunda girildiği görülmekle birlikte, bir nebze delillerin takdir ve değerlendirilmesinde girildiği görülmektedir ki, yegane veya belirleyici delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediğine de işkence ve kötü muameleyle sınırlı olmaksızın bakıldığı anlaşılmaktadır.

AYM’nin, tutuklamanın hukukiliği konusunda İHAM’a nazaran çekingen davrandığı ve yüzeysel inceleme yaptığı ileri sürülmektedir.

AYM tarafından; tutuklulukta incelemelerin yüzeysel yapıldığı, keyfilik veya kuvvetli şüphenin olgusal temelinin olup olmadığı ile sınırlı bir denetime gidildiği ileri sürülmektedir. Gerçekten de AYM tutuklama tedbirinin incelenmesinde iki yönden de eleştiri oklarının hedefi olmaktadır. “Bitmiş dosya sendromu” olarak adlandırılabilecek bir sorun, devam eden soruşturmalarda ve kovuşturmalarda tutukluluk incelemelerine mesafeli davranılmasının ana sorunudur. Tutuklama tedbirinin hak ihlaline yol açtığı gerekçesiyle AYM’ye yapılan başvurular sonrasında verilen ihlal kararlarında AYM; “yetki gasbı” ithamı ile karşılaştığı gibi, “AYM kapatılsın” eleştirilerinin de muhatabı oldu.

İstatistikler

AYM istatistiklerine göre, 31.12.2021 tarihi itibariyle, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlalleri toplam ihlaller arasında sadece %1'lik bir paya (257 ihlal) sahiptir. İHAM tarafından verilen toplam ihlal kararı (47 devlet bakımından) ise, bu oran %13,34'dür.

İHAM 2020 yılı itibariyle Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı toplam 787 kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlali tespit etmiştir. Bu sayı, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine verilen ihlal kararlarının yaklaşık %15,5'ine karşılık gelmektedir. 2020 yılında 16 ihlal kararı verilmiştir. 2021 yılı istatistikleri henüz yayımlanmamıştır.

Kişi hürriyeti ve güvenliği ihlalleri sıralamasında listenin başında yer alan 5 devlet ve ihlal sayıları aşağıdaki gibidir:

Rusya 1203

Türkiye 787

Ukrayna 428

Polonya 307

Bulgaristan 276

AYM'nin performansı hakkında kısa değerlendirme

AYM'nin tespit ettiği kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ihlalleri İHAM istatistikleri gözönüne alındığında nispeten az sayıdadır. Kesin bir veri bulunmamakla birlikte, AYM'nin ihlal kararı verdiği başvuruların çoğunluğu tutuklulukta makul sürenin aşılması ve buna ilişkin yeterli gerekçelerin sunulmamasından kaynaklanmaktadır. Tutuklamanın hukukiliğinin incelemesi konusunda AYM'nin, İHAM'a göre daha sınırlı bir denetim uyguladığı bilinmektedir. AYM'nin denetimi, çoğunlukla tutuklama kararlarının dayanaksız olup olmadığı ve keyfilik içerip içermediği ile sınırlı kalmaktadır. İHAM ise, (kendi terminolojisine göre) makul suç şüphesinin bulunup bulunmadığını daha titiz incelemektedir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Dr. Erkan Duymaz

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)