Açık Cezaevine Geçişte Değişiklik ve Denetimli Serbestlik Soruları

Abone Ol

I- Açık Cezaevine Geçişte Değişiklik

AK Parti ve MHP tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulup, ardından Adalet Komisyonunda görüşülen Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 53. maddesi ile 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanununa eklenecek geçici m.9’a 6. fıkra olarak yeni bir hüküm eklenmesi önerilmiş ve gelen bilgiye göre bu öneri, Komisyonda kabul edilerek Teklife eklenmiştir. Kanun Teklifinin Komsiyon görüşmeleri tamamlanmış olup, 06.04.2020 tarihi itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda gündeme alınması beklenmektedir.

Adalet Komisyonunda Teklife eklenen bu hükme göre; “(6) Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar hariç olmak üzere, toplam hapis cezası on yıldan az olanlar bir ayını, on yıl ve daha fazla olanlar ise üç ayını kapalı ceza infaz kurumunda geçirmiş olan iyi halli hükümlülerden ilgili mevzuat uyarınca açık ceza infaz kurumlarına ayrılmalarına bir yıl veya daha az süre kalanlar, talepleri halinde açık ceza infaz kurumlarına gönderilebilirler. Bu hükümlüler, açık ceza infaz kurumlarında barındırılır. İlgili mevzuat uyarınca açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya, beşinci fıkrada belirtilen süreler içinde hak kazandıkları takdirde beşinci fıkra uyarınca izinli sayılırlar. Beşinci fıkrada belirtilen sürenin tamamlanmasından sonra ise açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanıp kazanmadıklarına bakılmaksızın, 95 inci maddede düzenlenen izin hakkından yararlanırlar. Bu fıkra hükmü 31/12/2020 tarihine kadar uygulanır”.

Bu hükmün gerekçesinde; Kovid-19/Çin Virüsü salgın hastalığı sebebiyle alınacak tedbirler ve yapılacak yasal düzenlemeler çerçevesinde hükümlülerin kanunen izinli sayılacakları, kapalı kurumlarda bulunan iyi halli bazı hükümlülerin açık kuruma geçişlerinin sağlanacağı ifade edilmiştir.

Yürürlükte olan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin 6. maddesinde; toplam cezası on yıldan az olan hükümlülerin bir ayını, on yıl veya daha fazla hapis cezasına mahkum olan hükümlülerin bu cezanın onda birini kapalı kurumda infaz etmeleri, koşullu salıverilme tarihlerine yedi yıldan az kalması ve iyi halli olmaları şartıyla açık kuruma geçebilecekleri genel kural olarak düzenlenmiş, maddenin devamında ise bazı suçlardan hükümlü olanlar için bu şartlar ağırlaştırılmıştır. Örneğin; cinsel saldırı suçundan hükümlü olan bir kişinin açığa geçme süresi, yukarda belirtilen şartlara ek olarak, koşullu salıverilmesine beş yıl kalması ek şartına bağlanmıştır. Bu şekilde, bu suçtan hükümlünün açık cezaevine geçmesi iki yıl daha geciktirilmektedir.

Teklifte ise; toplam cezası on yılın altında olanların bir ayını, on yıl ve daha fazla olanların üç ayını kapalı kurumda geçirmesi yeterli görülmüş, genel kuraldan farklı olarak koşullu salıverilme tarihine yedi yıldan az kalma şartı aranmamış, bunun yerine açık kuruma geçmesi için bir yıldan az süre kalma şartı aranmış ve maddede istisna olarak sayılan Millete ve Devlete karşı suçlar, terör suçları ve örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar hariç olmak üzere, tüm suçlar yönünden geçerli bir uygulama öngörülmüştür.

Böylece örneğin; on beş yıl hapis cezasına mahkum olan ve Yönetmeliğin 6. maddesinin 1. fıkrası kapsamına giren, yani maddede sayılan istisnai durumlara girmeyen bir hükümlü, yürürlükte olan düzenlemeye göre cezasının onda birini kapalı kurumda infaz edecek ve koşullu salıverilmesine yedi yıl veya daha az süre kala açık kuruma geçebilecektir ki, bu hesapla hükümlünün koşullu salıverilme süresi şu an yürürlükte olan hükümlere göre 2/3 oranına tabi olduğundan 10 yıl olacak, cezasının onda biri olan 1 yıl 6 ayı kapalı kurumda infaz etmesi yeterli olmayacak, ayrıca koşullu salıverilmesine 7 yıl kalması gerektiğinden toplamda 3 yılını kapalı kurumda geçirdikten sonra açığa geçmeye hak kazanacaktır. Teklifte ise; on beş yıl hapis cezası alan bu hükümlünün, üç ayını kapalı kurumda geçirmesi ve açık kuruma geçmesi için bir yıldan az süre kalması şartı arandığından, hükümlünün kapalıda kalma süresi 2 yıla inecektir.

Aynı örneği 10 yıl hapis cezası alan hükümlü yönünden incelediğimizde; normal şartlar altında koşullu salıverilme süresi yedi yıldan az olduğu için bir yılını kapalı kurumda geçirdikten sonra açığa geçebilmekte olup, Teklife eklenen hüküm kanunlaştığı takdirde, üç ayını kapalı kurumda geçirdikten sonra doğrudan açık kuruma geçebilecektir.

Hükümlünün Yönetmeliğin 6. maddesinde sayılan istisnalardan birisine girmesi halinde ise; örneğin nitelikli cinsel saldırı suçundan 12 yıl hapis cezasına hükümlü ise, yürürlükte olan hükümlere göre açığa geçebilmesi için koşullu salıverilmesine üç yıldan az süre kalması gerekeceğinden, mevcut sistemde koşullu salıverilme oranı 3/4 olduğundan 9 yıl sonra koşullu salıverilmeye hak kazanacak olup, açığa geçebilmesi için 6 yılını kapalı kurumda infaz etmesi gerekmekte iken, Teklife göre bu hükümlü açığa geçme hakkı elde etmesinden 1 yıl önce açığa geçebileceğinden, 5 yılını kapalı kurumda geçirecektir.

Teklifte ayrıca, açık cezaevine ayrılmaya hak kazanan bu hükümlülerin izinli sayılacakları belirtilmektedir. Böylece hükümlüler; açık cezaevine 1 yıl daha erken geçebilecek ve yürürlükte olan düzenlemelere göre açık cezaevine geçmesi için gerekli süre dolduğunda, şimdilik 2 ay izne gönderilecektir. Teklifte; yürürlükte olan hükümlere göre açık cezaevine ayrılmaya 31.05.2020 tarihine kadar (uzatılması halinde, uzatma süresinin sonuna kadar) hak kazanacak hükümlülerin izinli sayılmaları, bu tarihten sonra ise açık cezaevine geçmeye hak kazanıp kazanmadıklarına bakılmaksızın Ceza İnfaz Kanunu m.95’de düzenlenen 3 ayda bir 3 günlük özel iznin tatbik edilmesi öngörülmektedir. Belirtmeliyiz ki Teklife yeni eklenen 6. fıkrada; hükümlünün açık ceza infaz kurumuna geçtikten sonra otomatik olarak 2 ay izinli sayılmasına dair bir ibare bulunmamaktadır. Hükmün anlaşılmasından kaynaklanan zorlukla, ilk bakışta açık infaz kurumlarına geçecek tüm hükümlülerin 2 ay izinli sayılacağı sonucuna varılsa da bu tespit doğru değildir. Süresinden önce açık infaz kurumuna ayrılan hükümlü, bu kurumda kalmaya devam edecek ve 2 ay izinli sayılmaları yürürlükte olan infaz kurallarına göre belirlenecektir. İnfaz Kanunu m.93/1’in son cümlesine göre, izinde geçen süreler infazdan sayılır. 93. madde, tüm izin türleri ile ilgili genel hüküm sayılır.

Teklifte yer alan bu maddeyle; Kovid-19/Çin Virüsü salgın hastalığı sebebiyle, kapalı cezaevlerinin boşaltılmasının amaçlandığı görülmektedir. Ancak açık ceza infaz kurumlarının şartları gereği salgın hastalığın yayılmasına kapalı cezaevlerine kıyasla daha elverişli olduğu gözetildiğinde, hastalığın yayılmasının önlenmesi yönünden sakıncalı sonuçların doğabileceğini ifade etmek isteriz. Ayrıca Teklifte yer alan bu hükmün, toplumda cezasızlık algısına sebep olması ihtimali de bulunmaktadır. Ancak şu an salgın hastalığın yayılmasının önlenmesi amaçlandığından Teklifte, bu doğrultuda açık cezaevine erken ayrılma ve izin hakkından faydalanma konusunda hükümlü lehine düzenlemeler getirileceği ifade edilmektedir.

Esasında, uzun süredir çalışmaları devam eden infaz değişikliği kapsamında bu yönde bir hüküm bulunmamakta idi. Ancak tehlikeli salgın hastalık sebebiyle, İnfaz Kanununda ek değişiklikler yapılmasının zorunlu şekilde gündeme geldiği görülmektedir. Bununla birlikte; bilindiği üzere, infaz değişikliğine dair Teklifin ilk halinin daha geniş kapsama sahip idi, fakat daha sonra bu kapsam daraltılmış, bazı suçlar Teklif kapsamından çıkarılmış, buna göre cezaevinden denetimli serbestlikle çıkacak hükümlü sayısı azalmıştır.

Yeri gelmişken; Teklifte, tutukluların durumu ile ilgili düzenleme olmamasında isabet bulunmadığını ifade etmek isteriz. Elbette; tutuklular yönünden, alacakları muhtemel cezaların yeni sisteme göre infazı ile tutuklu kaldıkları sürelerin karşılaştırılması sonucu cezaevinde kalacağı sürenin tutukluluk süresini karşıladığı veya az bir süre kaldığı tespit edildiğinde, mahkemelerde tahliye kararları verilebilir. Tutukluların adli kontrolle cezaevlerinden tahliye edilmesi daha isabetlidir. Çünkü tutukluların yargılamaları henüz devam etmekte olup, suçlu oldukları kesinleşmiş mahkumiyet kararı ile tespit edilmemiş ve hükümlü sıfatını almamışlardır. Bizce asıl mesele budur; eğer hedef, tehlikeli salgın hastalığa karşı önlem almaksa, kapalı infaz kurumlarında tutulan birçok tutuklu, tutuksuz ve adli kontrolle yargılanmak üzere eve gönderilebilir, evde tutulmaya tabi tutulabilir veya başka tedbirler uygulanabilir.

Teklifin bu haliyle adaletli olup olmadığının tartışıldığı görülmektedir. Suç örgütleri ve faaliyet suçları Teklif kapsamına dahil edilirken, terör örgütlerinin faaliyetleri çerçevesinde bir suça karışmayan, sadece üyelik veya üye olmaksızın yardım etme suçlarından hükümlü olanların kapsama alınmamasının isabetli olmadığı, koşullu salıverilme oranının 1/2’ye indirilmesinde kapsamda ve kapsam dışında tutulan suçlar arasında dengenin sağlanamadığı şeklinde eleştiriler olduğu bilinmektedir. Salgın hastalık nedeniyle zaten yeterince hükümlü izin kapsamında eve çıkmış olacağından, izne ayrılanların yerine kapalı kurumlardan açık kurumlara çıkışın sağlanması ve kapalı cezaevlerinin kapasite itibariyle rahatlatılmasın amaçlandığı görülmekle, kanaatimizce bunun yerine bazı suçları Teklif kapsamına dahil edip tümü ile kapalı kurumdan çıkışın sağlanması daha iyi olacaktır. Bu noktada, eşitliğin mümkün olduğunca sağlanması gerekir. Bir zorunluluk halinin varlığından bahisle, farklı veya keyfi hareket edilemez. Bu zorunluluk halinin gerekleri yapılırken, eşitliğin ve adaletin bir kenara bırakılmaması gerekir. Bazı ağır suçları işleyenlerin kapsama alınmamasında sorun olmamakla birlikte, kapsam dışında bırakılan bir kısım diğer suçlardan hükümlülerin sağlıkları ve yaşam hakları gözetilmeyecek midir? Esasen bu konuda tam bir denge, adalet ve eşitlik sağlanması son derece zordur, ancak mümkün olduğu kadar bu ilkelere yaklaşmak gerekir. Açık veya örtülü aflarla, hükümlünün cezasını çekmeden çıkması da doğru değildir, ancak bazen yaşanan zorluklar bu durumu gerekli kılabilmektedir. İşte bu noktada; eşitlik ve adalet ilkeleri gözetilerek, hassasiyetle düzenleme yapılması gerekmektedir. Örneğin; mevcut durumda, vergi suçu işleyenlere Devlete olan borçlarını ödemeleri şartıyla özel infaz düzenlemesi veya denetimli serbestlik getirilebilmesi imkanı sağlanması mümkün olabilir.

II- Denetimli Serbestlik Soruları

a) Ceza İnfaz Kanununun 105/A maddesinde yapılan kalıcı değişiklik ve Kanuna eklenecek Geçici m.9’da öngörülen lehe uygulama şartları birlikte değerlendirildiğinde, Kanunun geçici 4. maddesinin uygulanma imkanı kalıp kalmayacağı sorusu gündeme gelebilir. Ceza İnfaz Kanunu m.105/A’nın şu an yürürlükte olan halinde, denetimli serbestlikten faydalanma için “son altı ayını açık cezaevinde geçirme” şartı aranmakta, ancak Kanunun Geçici 4. maddesinde bu şartın 31.12.2020 tarihine kadar uygulanmayacağına dair hüküm bulunmaktadır. Kanunun 105/A maddesinde yapılacak kalıcı değişiklikte ise, “koşullu salıverilme süresinin 4/5’inin infaz edilmesi” ve “açık cezaevinde bulunma”, denetimli serbestlikten faydalanma şartları olarak düzenlenecektir. Hakkında verilen hüküm 31.12.2020 tarihinden sonra kesinleşen, yani Geçici m.4 kapsamının dışına çıkan, ancak suç tarihi değişiklik öngören hükmün yürürlük tarihinden önce olan hükümlüler yönünden yapılacak değerlendirmede, “son altı ayını açık cezaevinde geçirme” şartı aranmayacaktır. Nitekim bu husus; Teklifle eklenecek Geçici m.9/1’de açıkça ifade edildiği gibi, konu ile ilgili detaylı açıklamaya gerekçede yer verilmiştir. Gerekçeye göre; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlarda, 105/A maddesinin lehe hükmünün belirlenmesine ilişkin izlenecek yöntem bu maddede düzenlenmektedir. Bu Kanun ile sözkonusu maddede yapılan değişiklikten önceki ve sonraki hükümler bir bütün olarak ayrı ayrı değerlendirilecek, hükümlünün lehine olan düzenleme tespit edilecek ve uygulanacaktır. Sözkonusu değerlendirme yapılırken 105/A maddesinin mevcut hükmüyle birlikte Kanunun geçici 4’üncü ve geçici 6’ncı maddesinin de dikkate alınması gerekmektedir. Geçici 4’üncü maddenin uygulaması bakımından tarih sınırlaması bulunduğundan, bu tarihten (31/12/2020) sonra infaz edilecek kararlar için de 105/A maddesinin değişiklikten önceki mevcut hükmüne göre açık ceza infaz kurumunda kesintisiz altı ay bulunma koşulunun aranmaması bakımından, 105/A maddesinin mevcut hükümleri değerlendirilirken, birinci fıkrasının (a) bendinde ve ikinci fıkrasında belirtilen altı aylık süre şartı ile birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen cezanın belirli bir süre infaz edilmesine ilişkin şartın uygulanmayacağına başka bir ifadeyle dikkate alınmayacağına ilişkin hüküm, bu maddede açıkça düzenlenmektedir. Değişiklik sonrası hükümlerin lehe olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından ise sadece 105/A maddesinde düzenlenen yeni hükümler dikkate alınacaktır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra işlenen suçlarda ise sadece 105/A maddesinin yeni düzenlemeleri uygulanacaktır”.

b) Mülga 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un koşullu salıverilme hükümlerine tabi olan bir hükümlünün, 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.105/A’da öngörülen denetimli serbestlikten ve bu konuda yapılan geçici ve kalıcı değişikliklerden faydalanıp faydalanamayacağı konusunda tereddütler yaşandığı görülmektedir. Belirtmek isteriz ki; koşullu salıverilme ve denetimli serbestlikle cezanın infazı müesseseleri, her ne kadar denetimli serbestlik şartları itibariyle koşullu salıverilmeye bağlı olsa da, birbirinden ayrı müesseseler olup, Türk Ceza Kanunu m.7/3 ve Ceza İnfaz Kanununa eklenecek Geçici m.9/5 uyarınca hükümlü lehine uygulama yapılacağı, hükümlünün koşullu salıverilmesinde lehe olan hükümlerin mülga 647 sayılı Kanun olması sebebiyle bu Kanuna göre uygulama yapılmasının, hükümlünün 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.105/A’da düzenlenen denetimli serbestlik tedbirinden faydalanmasını engellemeyeceği, bu durumun “kül uygulama” prensibine aykırı olmayacağı, çünkü yukarıda ifade edildiği üzere koşullu salıverilme ile denetimli serbestliğin birbirinden farklı müesseseler olduğu, lehe ve aleyhe kanun değerlendirmesinin her müessese yönünden farklı ele alınması gerektiği, bir an için denetimli serbestliğin TCK m.7/3 kapsamına girmeyip “derhal uygulama” ilkesine tabi olduğu varsayılsa bile, koşullu salıverilmesi mülga 647 sayılı Kanuna göre hesaplanan hükümlünün cezasının infazı sırasında yürürlükte olan infaz rejimine ilişkin bir unsur olarak denetimli serbestliğin yine uygulanması gerekeceği düşünüldüğünde, koşullu salıverilme yönünden mülga 647 sayılı Kanuna tabi hükümlülerin, şartları bulunması halinde denetimli serbestlikten faydalanmalarının önünde bir engel bulunmadığını ifade etmek isteriz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer Berkün

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.