Türk Ceza Kanunu m. 209’da düzenlenen bu suç “ (1) Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Öncelikle bu suçla korunmak istenen hukuki yararın, failin kendisine duyulan güven sonucu kendisine verilen kağıdı belge haline getirdiğinden bahisle sözleşmelere olan güven, diğer yandan ise meydana gelen belge açısından sahteciliğin önüne geçebilmek adına kamu yararı olduğu söylenebilir.[1]
Bu suçta özellikle belirtmek gerekir ki belgenin özel ya da resmi belge niteliğinde olmaması gerekmekte olup, resmi ya da özel belge niteliğinde olması durumunda sonradan ekleme ya da çıkarma yapmak suretiyle değiştirilmesi bu suçu değil koşullarına göre resmi ya da özel belgede sahtecilik suçlarını oluşacak olup, atılan imzanın da gerçek olması gerekmektedir.[2] Bir başka ifade ile belgenin yazılı olmayan veya yazılı olsa da hiç tek başına hiçbir hüküm ifade etmeyen, imzalı ve faile teslim edildiği anda hukuki durumu itibarı ile belge dahi sayılmayan kağıt olması gerekmektedir.[3]
İlk fıkrada tanımlanan eylem belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurma eylemidir. Bununla birlikte kanun suçun oluşması için doldurulan belgenin kullanılmış olmasını aramamakla birlikte, şayet teslim olunan kişi değil de üçüncü kişi tarafından belgenin doldurulması durumu söz konusu ise bu durumda bu suç değil belgede sahtecilik suçu oluşacaktır.[4]
İlk fıkrada belirtilen eylem açısından Yargıtay “16.10.2006 tarihli iddianamede ".... şikayetçi tarafından silah ruhsatı çıkarılmak üzere imzalanarak verilen boş kağıtların senet ve anlaşma haline dönüştürülüp icra takibine konulması..." şeklinde tavsif olunan eylemin; suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nun 509 ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK.nun 209 uncu maddelerinde tanımlanan "açığa imzanın kötüye kullanılması" suçunu oluşturacağı gözetilmeden uygulama yeri bulunmayan "bedelsiz senedi kullanma" suçundan yazılı şekilde hüküm tesisi”[5] kurulmasını bozma sebebi yaparak eylemin açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturduğunu ifade etmiştir.
İkinci fıkrada belirtilen eylem ise imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde doldurma eylemidir. Bu hususun ilk fıkrada belirtilen eylemden farkı ise; ilk fıkrada belirtilen açığa imzalı kağıdın faile belirli bir amaca yönelik olarak imza sahibi tarafından bizzat verilmesi iken, ikinci fıkrada, failin açığa imzalı kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirmiş veya hukuka aykırı olarak elinde bulundurup hukuki sonuç doğuracak şekilde doldurması eylemidir.[6]
İkinci fıkrada belirtilen eylem açısından Yargıtay “Katılanın, sanıktan satın aldığı traktörün bedelini çek vermek suretiyle ödemesinden sonra resmi devir işlemlerinin yapılması aşamasında ve teminat olması amacıyla içeriği boş olan sadece imzaladığı bir senedi sanığa teslim ettiği; ancak sanığın, katılana sattığı ve bedeli katılan tarafından ödenen traktörün devir işlemlerinin yapılmasına kadar kendisine teminat olması için ve boş bir şekilde imzalı olarak verilen söz konusu senedi doldurup katılan aleyhine kambiyo senetlerine özgü takip yoluna başvurması şeklinde gerçekleştiği eyleminin, imza sahibinin tevdii ettiği kişinin ''zilyetliğinden vazgeçerek bunun içeriğini yazması halinde senedi hukuka aykırı ele geçirme" keyfiyeti gerçekleşmiş olacağından somut olaydaki sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 209/2. maddesinde düzenlenen açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı ve anılan suçun resen soruşturulması ve kovuşturulması gereken suçlardan olduğu dikkate alınıp, yargılamaya devam edilerek esasa dair bütün deliller toplanıp karar yerinde tartışılmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle eylemin bedelsiz senedi kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilip yazılı şekilde düşme kararının verilmesi bozmayı gerektirmiştir.”[7] şeklinde hüküm vermiştir.
Bu suç ancak genel kastla işlenebilir. Bu sebeple herhangi bir amaç aranmadığı gibi, taksirli şekilde işleneceği düzenlenmediğinden taksirle de işlenemez.
Suçun ilk fıkrasında düzenlenen şeklinin soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı iken, ikinci fıkrasında düzenlenen şekli şikayete bağlı olmayıp resen soruşturulup kovuşturulur. İkinci fıkrada belirtildiği üzere fail belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılacak olması sebebiyle ikinci fıkra kapsamındaki belgenin özel ya da resmi belge olmasına göre de suç resmi ya da özel belgede sahtecilik suçunu oluşturabilir.
Muhakeme açısından çok önemli olan bir husus bu suçta ispat sorunudur. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu, kanunun cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla ispat olunamaz, yazılı delille ispatı gerekir.[8] Yararlı olması dileğiyle herkese saygı ve sevgilerimle.
--------------------------
[1] TEZCAN, Durmuş / ERDEM, Mustafa Ruhan / ÖNOK, R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 12. Bası, s. 832 – 833.
[2] ARTUK / GÖKCEN / YENİDÜNYA, Türk Ceza Kanunu Şerhi, 2. Baskı, 4. Cilt, Md. 154 – 233, s. 6335.
[3] TEZCAN, Durmuş / ERDEM, Mustafa Ruhan / ÖNOK, R. Murat, a.g.e, s.833.
[4] TEZCAN, Durmuş / ERDEM, Mustafa Ruhan / ÖNOK, R. Murat, a.g.e, s.834.
[5] Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 2011/7282E., 2011/20124K., 20.09.2011 Tarihli Kararı.
[6] ARTUK / GÖKCEN / YENİDÜNYA, a.g.e, s. 6337.
[7] Yargıtay 23. Ceza Dairesi, 2015/5775E., 2016/491K., 01.02.2016 Tarihli Kararı.
[8] Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 24.03.1989 Gün ve 1/2 Sayılı Kararı.