6136 SAYILI YASA KAPSAMINDA ATEŞLİ SİLAH TİCARETİ SUÇU

Abone Ol

Evrensel ölçekte 600 milyondan fazla tabanca olarak tabir edilen küçük silahın piyasada dolaşım hâlinde, stoklarda ve bireylerin özel kullanım alanlarında olduğu tahmin edilmektedir. 90’dan fazla ülkede bahse konu silahların senelik üretiminin milyonları bulduğu ve bunların yasal koşulları haiz olacak şekilde üretilseler de daha sonra yasa dışı olarak devir edildikleri bilinen bir gerçektir. Ateşli silahlardan kaynaklanan yaralanma ve ölüm hadiselerinin yarattıkları sonuçlar devletleri ateşli silahlara dair işlenen kaçakçılık suçlarına ilişkin özel mücadele yöntemlerine itmiş ve bu durum bahse konu alanın farklı yasalarla düzenlenmesine sebebiyet vermiştir. Türkiye’de ateşli silahların yasa dışı biçimde satılması ve ticareti 6136 sayılı Yasa çerçevesinde yaptırıma bağlanmış ve bu yaptırımın koşulları belirlenmiştir. [1] [2]

MEVZUAT VE YARGITAY UYGULAMASI AÇISINDAN SUÇUN İNCELEMESİ

1. Silah Ticareti Suçunun Temel Hâli

6136 sayılı Kanunun 12. maddesinin 1. bendi şu şekildedir;

Her kim bu Kanunun kapsamına giren ateşli silahlarla bunlara ait mermileri ülkeye sokar veya sokmaya kalkışır veya bunların ülkeye sokulmasına aracılık eder veya bunları 29/6/2004 tarihli ve 5201 sayılı Harp Araç ve Gereçleri ile Silâh, Mühimmat ve Patlayıcı Madde Üreten Sanayi Kuruluşlarının Denetimi Hakkında Kanun hükümleri dışında ülkede yapar veya bu suretle ülkeye sokulmuş ve ülkede yapılmış olan ateşli silahları veya mermileri bir yerden diğer bir yere taşır veya yollar veya taşımaya bilerek aracılık eder, satar veya satmaya aracılık ederse veya bu amaçla bulundurursa beş yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.”

Kanun cezalandırma şartı olarak, suçun konusunu ilgili Kanun kapsamına giren ateşli silahlarla bunlara ait mermiler olarak belirlemiştir. Kanunun işaret ettiği “Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik” silahı ve ateşli silah kavramlarını tanımlamaktadır. Buna göre madde 2-b uyarınca silah; “Uzaktan veya yakından canlıları öldürebilen, yaralayan, etkisiz bırakan, canlı organizmaları hasta eden, cansızları parçalayan veya yok eden, ruhsata tabi araç ve aletlerin tümünü”  ateşli silah ise madde 2-e uyarınca; “Mermi çekirdeği veya saçma tabir edilen özel şekil ve nitelikteki maddeleri, barut gazı veya bu neviden patlayıcı ve itici güç ile uzak mesafelere kadar atabilen silahları” ifade etmektedir. Kanun hükmü uyarınca yönetmelikteki şartları karşılayan ve yönetmelik uyarınca ateşli silah niteliğini haiz bir silahın “5201 sayılı Harp Araç ve Gereçleri ile Silâh, Mühimmat ve Patlayıcı Madde Üreten Sanayi Kuruluşlarının Denetimi Hakkında Kanun” hükümlerine aykırı bir biçimde ülke içerisinde imal edilmesi, ülkeye sokulması, bunların ülke içinde ya da ülke dışına taşınması, satılması, satılmasına aracılık edilmesi veyahut bunlara teşebbüs edilmesi 6136 sayılı Kanunun 12. maddesi uyarınca cezai yaptırıma tabi tutulmuştur. Yeri gelmişken uygulamada ve Yargıtay kararları ışığında, kurusıkı olarak tabir edilen silahların ateşli silah olarak kabul edilmediğini belirtmek gerekir.

Yine burada dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus, yakalanan silah veya mermi sayısının veya türünün tek başına yasa dışı ateşli silah ticareti yapıldığının karinesi olarak yorumlanamayacağı, silah ticareti yapıldığı iddiasının başkaca birtakım delillerle ispatının gerekeceğidir. Eğer dosya kapsamında, başkaca delillerle silah ticaretinin yapıldığı iddiası desteklenmiyorsa bu bağlamda uygulanacak yaptırımı aynı Kanunun 13. maddesi üzerinden belirlemek ve nitelik/nicelik unsuru açısından vahameti ağırlaştırıcı bir durum olarak cezanın tayininde 13/2 kapsamında değerlendirmek gerekecektir.

Kişisel ilişkiler veya bireysel ihtiyaçlar nedeniyle sahip olunan ruhsatlı-ruhsatsız silahı elden çıkarmak amacıyla bulundurulan silahın satılması hâlinde Yargıtay uygulaması bu durumun 12. madde kapsamında silah ticareti olarak değerlendirilemeyeceği görüşündedir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2007/4606 E. , 2008/9635 K. sayılı kararında; “Dosya kapsamına göre olay tarihinde Niğde il Jandarma Komutanlığı istihbarat ekiplerince yürütülen çalışma sırasında sanıklar Mustafa ,Saadettin , Şahin'in ruhsatsız ve niteliksiz birer adet silah; sanık Ziya'nın bir adet nitelikli silah satmaktan ibaret eylemlerinde, silah ticaretine ve yaymaya yönelik kasıtları olduğuna dair kanıt bulunmadığı, satışın kişisel ihtiyaç ve ilişkiden kaynaklandığı anlaşılması karşısında, sanıklar Mustafa, Saadettin ile Şahin'in eylemlerinin 6136 sayılı Yasanın 13/1.maddesindeki ziyanın ise eyleminin ise aynı yasanın 13/2. madde ve fıkrası kapsamın değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden suç vasfımın tayininde yanılgıya düşülerek 6136 sayılı Yasanın 12/1. madde ve fıkrasında tanımı yapılan silah ticareti suçunu oluşturduğu kabul edilerek yazılı biçimde uygulama yapılması” demek suretiyle silah ticaretine ve yaymaya yönelik kastın olmamasını, satışın kişisel ilişki ve ihtiyaçtan kaynaklandığının anlaşılmasının Kanunun 13. maddesinde tanımlı suça dair yaptırımın uygulanmasını gerektireceğini belirtmiştir. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2008/8-4 E. , 2008/99 K. sayılı kararında; “Somut olayda, başkaca silah bulundurduğu ve sattığı belirlenemeyen sanık M..... C.... B....’in sahip olduğu ruhsatsız tabancayı maddi ihtiyacı nedeniyle satması eyleminde, 6136 sayılı Yasanın 12. maddesinde öngörülen silah ticareti suçunun, yayma ve tehlikeyi genişleterek çoğaltma şeklinde ifade edilen unsurlarının oluşmadığı, kişisel gereksinime dayalı bireysel satış niteliğinde olduğu saptanan eylemin 6136 sayılı Yasanın 13/1. madde ve fıkrasında yazılı suçu oluşturduğu, sanık H...... G....’in ise satıcıya aracılık ederek bu suça asli fail olarak katıldığı anlaşılmaktadır.” demek suretiyle ruhsatsız dahi olsa maddi ihtiyaç nedeniyle sanığın kendisine ait silahı satması fiilinin 12. madde değil 13. madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/79 K. sayılı kararında; “Emekli polis memuru olan sanığın, kendisi gibi emekli veya görevde bulunan polis memurlarının taşıma ruhsatlı silahlarını üçüncü kişilere satmasından ibaret eyleminde, suça konu silahların ruhsatlı olduğu anlaşıldığından 6136 Sayılı Kanunun 12. maddesinde öngörülen yayma ve tehlikeyi çoğaltma biçiminde ifade edilen silah ticareti suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, ancak sanığın yetkisi olmadığı halde başkaları adına ruhsatlı silahları taşıması sebebiyle eyleminin aynı kanunun 13/1. maddesine aykırılık suçunu oluşturduğu, düzenlenen vekâletnamelerin veya gösterilen rızanın da bu suçun oluşmasını engellemeyeceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.” demek suretiyle sanığın tek başına, bireysel ihtiyaçlar çerçevesinde kendisine ait silahı satması fiilinin silah ticareti suçunu oluşturmayacağına karar vermiştir.

Yargıtay satılan silahların bireysel kullanıma tahsis edilip edilmediği, satılan silah adedi, silahın değişik kişi ve çevrelere yayılmadığı gibi unsurları ticaretin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında bir kıstas olarak yorumlamaktadır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2004/5075 E. , 2005/5259 K. sayılı kararında; “Dosyadaki bilgi ve belgelere, 14.4.2003 tarihli olay yeri tesbit tutanağı ve tanık Fatih Aydın'ın mahkemedeki beyanına göre sanık Doğan Bayrak'la irtibat kurularak bu sanıktan "1" adet, sanık İhsan Tanık'tan "2" adet ve sanık Tahsin Koç'tan ise "1" adet silahın satın alındığı, sanıkların silahlarla birlikte deneme atışı yapılması için bir araya getirildiği, bu şekilde sanıkların birlikte olmalarında toplu silah ticaretinde bulunma iradelerinin mevcut olmadığı, sanık İhsan Tanık'ın münferiden davranarak "2" adet silahı satması eyleminin 6136 Sayılı Yasanın 12/1. madde ve fıkrasındaki ülkede silahın yayılmasına yönelik bireysel silah ticareti suçunu oluşturduğu, sanıklar Doğan Bayrak ve Tahsin Koç'un ise kişisel ihtiyaç nedeniyle birer adet silah satmaları şeklinde oluşan eylemlerinde ticari amaç bulunmayıp 6136 Sayılı Yasanın 13/1. madde ve fıkrasında tanımlanan suçun oluştuğu gözetilmeden, suç nitelemesinde yanılgıya düşülerek aynı yasanın 12/2. madde ve fıkrası uyarınca hüküm kurulması”nı hukuka aykırı bularak satış işleminin temelinde sanığa ait silahın kişisel ihtiyaçlarla satılmasının bulunmasının madde 13 bağlamında, birden fazla satılması, ülke içine yayılma kanuni şartının gerçekleşmesi gibi unsurların ise madde 12 bağlamında değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2009/2658 K. sayılı kararında; “Sanığın yurt dışından örgütün faaliyeti çerçevesinde bizzat kullanmak üzere yurda bir adet kaleşnikof marka silahı sokup nakletmekten ibaret eyleminde 6136 Sayılı Kanunun 12/1. maddesinde öngörülen silahın değişik kişi ve çevrelere yayma unsuru oluşmadığından, eylemin aynı Kanunun 13/2. maddesinde yazılı vahim nitelikte ruhsatsız silah bulundurma ve taşıma suçu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında, yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm tesisi hukuka aykırıdır.” demek suretiyle bu hususa dikkat çekmiştir. Sonuç olarak silahın niteliğinden, örgütlü suç çerçevesinde bulundurulup bulundurulmamasından öte; bireysel ihtiyaç dahilinde satılıp satılmadığı, adedi, silahın satılmasının ülke içinde yayılma durumuna hizmet edip etmeyeceği gibi unsurlar eylemin madde 12 bağlamında suç teşkil edip etmeyeceği noktasında dikkatle irdelenmelidir.

2. Silah Ticareti Suçunun Nitelikli Hâlleri

6136 sayılı Kanunun 12. maddesinin 2. bendi ise şu şekildedir;

Birinci fıkrada yazılı suçları üçüncü fıkradaki hal dışında iki veya daha çok kişinin birlikte işlemeleri halinde, failler hakkında sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” Buna göre bahse konu suç örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş ise birazdan inceleyeceğimiz 3. bent çerçevesinde, örgüt faaliyeti çerçevesinde olmamakla beraber birden fazla kişinin iştiraki ile işlenmesi hâlinde ise işbu bent çerçevesinde cezai yaptırımın ağırlaştırılması öngörülmüştür. Burada bahse konu iştirakın ceza hukukundaki iştirak kadar sıkı kanuni şartları haiz olduğunu söylemek mümkün değilse de Yargıtay’ın tek başına olayda birden fazla kişinin bulunmasını 12/2’nin tatbiki için yeterli bir unsur olarak görmediği, kişiler arasında eylem, fikir ve menfaat birliği aradığını söylemek mümkündür. Yargıtay 8. Ceza Genel Kurulu 2010/8-134 E. , 2010/217 K. sayılı kararında; “5271 sayılı CYY'nın 135. maddesi uyarınca alınan mahkeme kararı kapsamında yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi işlemleri sonucu düzenlenen telefon dinleme kayıtlarına göre sanıklar N....S...ve M.. Sadak ile sanık İ...Y...arasında mahiyeti şüpheli olan bir eşyanın satın alınması konusunda cep telefonu görüşmeleri yapıldığı hususu tartışmasızdır. Yerel mahkeme direnme kararında sanık N..ile sanık İ.... arasındaki şifreli konuşmaların net bir şekilde silah alımıyla ilgili olduğu, konuşmaların içerikleri, konuşmalarda geçen dönemde 27 adet tabancanın yakalanması ve sanık İ..'in satın aldığı silahlar karşılığında sanık N...'e 3000 TL parayı havale yoluyla göndermesinin de bu hususu doğruladığı gerekçeleriyle sanık İ...'in toplu silah ticareti suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, sanık İ..'in sanık N..'den satmak amacıyla silah satın aldığı konusunda içeriği kuşkulu olan ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarının özelliğine uygun maddi kanıtlarla da desteklenmeyip, tek başına suçun nitelendirilmesine ilişkin yeterli bilgiyi içermeyen iletişimin tespiti tutanakları dışında delil elde edilememiş olup, ayrıca Ziraat Bankası, Oyak Bank ve Türkiye İş Bankası Cizre Şubeleri ile PTT Cizre Şubesinden gönderilen cevabi yazılara göre sanık İzzettin Yavuz tarafından sanık N...S..'a gönderilmiş herhangi bir para havalesinin bulunmadığı gerçeği karşısında, yüklenen toplu silah ticareti suçunu işlediği konusunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemeyen sanık İ... Y... hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğinin kabulü zorunludur.” demek suretiyle tek başına silah ticareti yapma amacıyla birlikte hareket edilmesinin tespitinin sanığın cezalandırması için yeterli olmayacağını, bahse konu tespitin suçun niteliğine uygun maddi kanıtlarla desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir.

6136 sayılı Kanunun 12. Maddesinin 3. bendi ise bahse konu suçun örgütlü suç çerçevesinde işlenmiş olmasının daha ağır cezai yaptırımı gerektireceğini belirtmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesi çerçevesinde bahse konu eylem nitelik olarak örgüt suçu çerçevesinde değerlendirilmeye elverişli ise bu durum suçun nitelikli Hâlini teşkil edecektir.

6136 sayılı Kanunun 12. maddesinin 4. bendi ise suça konu teşkil eden silahın nitelik, mühimmat ve silahın ise nicelik açısından belli bir haddi aşmasının suçun daha ağır bir cezai yaptırıma bağlanmasını gerektiren bir unsur olacağı hükme bağlanmıştır; “Ateşli silahın tüfek veya seri ateşli kısa sürede çok sayıda ve etkili biçimde mermi atabilen tam otomatik veya dürbünlü tabanca veya bu fıkrada sayılanların benzerleri olması ya da bu niteliği taşımayan ateşli silahlar veya her türlü mermilerin miktar bakımından vahim olması halinde yukarıdaki fıkralarda yazılı cezalar yarı oranında artırılarak hükmolunur.” Buna göre Kanunda sayılan; tüfek, tam otomatik silahlar, dürbünlü tabanca ve benzerlerinin nitelik açısından suçun daha ağır bir cezai yaptırıma tabi olmasına sebebiyet verdiğini belirtmek gerekir. Yarı otomatik veya tek atışlı tabancalar nitelik açısından bu unsuru sağlamamaktadır. Kanunda bu niteliği taşımayan ateşli silahlar veya her türlü mermilerin miktar bakımından vahim olması kısmının ifade ettiği “vahamet” unsuru belirsiz olsa da uygulamaya bu konuya ilişkin Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin vermiş olduğu emsal kararlar yön vermektedir.

Yargıtay 8. Ceza 1982/3972 E. , 1982/4118 K. sayılı kararına göre;

Bu sanıkta yakalanan tabancanın 12 mermiyi içerdiği anlaşılmasına ve "kapasite" den sadece sayısal açıdan tabanca içindeki birkaç mermi fazlasının değil, aynı zamanda bu tür tabancalarda "10" dan fazla mermiyi sağlıklı ve tam işlerlikte atabilecek gücü ve etkiyi taşıması gibi bir ayrıcalığın da bulunması, böyle bir güç ve etkinin ise uygulamalı bir incelemeyle saptanması gereklidir. "10" mermiden az veya bu kadar mermiden bir - iki fazlasını içinde bulundurabilen tabancalar arasındaki pek önemsiz etki ve güç farkına karşılık, birincisi için "bir yıl hapisten" diğeri için "beş yıl hapisten" başlatılan yatırım oranları arasında ki önemli ölçüdeki özgürlüğü bağlayıcı ceza farkı adaletle düşünülmeli; "10" dan fazla mermi alabilen sıradan tabancaların ( tüfek, seri ateşli kısa sürede çok sayıda ve etkili biçimde mermi atabilen otomatik veya dürbünlü tüfek, veya dürbünlü tabancalar) benzerleri gibi tehlikeli - etkili silahlar arasına alan etki - tehlike sıralamasını bozan ve bu nedenle de değişiklik gerekçesi tartışılacak 2478 sayılı Yasanın 6. maddesini getirdiği ve 5 yıl hapisten başlatılan ağı yaptırım hükmüne uyma zorunluluğu karşısında "kapasite" nin yargı yoluyla özenli ve uygulamalı bir araştırmaya başvurulmasında ısrar edilmelidir.

İşbu karara göre salt sayısal olarak mermi sayısının fazla olması değil bunun silahta yarattığı kapasitenin incelenmesi bilirkişilerce özenli ve uygulamalı bir araştırmaya konu edilmelidir. Kararın verildiği tarihte sınır addedilen 10 mermiden bir fazla olmasıyla bir eksik olmasının kıyaslandığı zaman orantısız cezai yaptırıma sebebiyet vermesi hakkaniyetli bulunmamıştır. Yine Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2012/18562 E. , 2012/27514 K. sayılı kararında; “Dosya kapsamına göre, olağan yol aramasında sanığın aracında yapılan aramada 4 adet niteliksiz tabanca ve 17 adet merminin ele geçirildiği olayda; sanığın suça konu silahları taşıması dışında ticaretini yaptığına dair her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı ve eylemin 6136 Sayılı Kanunun 13/1. madde ve fıkrasında yazılı suçu oluşturduğu, ancak yakalanan silah ve mermi sayısına göre alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini gerektiği gözetilmeden, aynı Kanunun 12/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi”ni hukuka aykırı bulmuş, tek başına çok sayıda silah ele geçirilmesinin ticaretin yapıldığına dair cezalandırmaya yetecek ölçüde kesinliği ifade etmeyeceğini belirtmiştir.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi ceza tayininde “mermi sayısının” vahamet unsurunu teşkil edip etmediğinin belirlenmesi gerektiğini belirtip bu konuya ilişkin kıstasları belirtmiştir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2012/24777 E. , 2012/38093 K. sayılı kararına göre; “Sanıklarda elde edilen mermilerin sayısının 20.000 adedi geçmemiş olması karşısında dairemizce sürdürülen uygulamaya göre olayda 6136 sayılı Yasanın 12. Maddesinin 4. fıkrasının uygulama yeri bulunmadığı gözetilmeden anılan fıkra uygulanmak suretiyle haklarında fazla ceza tayini

Buna göre Yargıtay, 20000 mermiden fazla merminin bulundurulmasının mermi sayısının nicelik açısından vahim olduğunu belirtmiştir. Uygulamada da mahkemeler bu sınırlar doğrultusunda cezanın tayinine karar vermektedir.

6136 sayılı Kanun 13. maddesi ticaret amacı dışında, satın almayı, bulundurmayı veya taşımayı cezai yaptırıma bağlamış, yine aynı maddenin ikinci bendinde; “Ateşli silahın, bu Kanunun 12nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silâh veya mermilerin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” demek suretiyle vahamet unsurunun cezanın tayininde belirleyici bir kıstas olarak göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi bireysel kullanımda vahameti, ticari amaca göre daha dar yorumlamıştır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2017/19867 E. , 2018/9961 K. sayılı kararında; “Sanık ... yönünden; ele geçenlerden sadece toplu tabancanın 6136 Sayılı Kanun kapsamında olması nedeni ile 6136 Sayılı Kanun'un 13/1. madde ve fıkrası uyarınca, sanık ... yönünden ise; Dairemizin süregelen uygulamalarına göre, evde veya işyerinde bulundurulan mermilerin 50 ve daha az olması halinde 6136 Sayılı Kanun'un 13/4; 51-250 adet arasında olması durumunda 13/3. madde ve fıkrasına; 251 adet ve daha fazla olması halinde ise 13/1. maddesine uyan suçun oluşacağı dikkate alınarak” demek suretiyle bireysel kullanımda vahamet unsurunun 251 adet veya daha fazla olması halinde gerçekleşeceğini ifade etmiştir.

Silahın nitelik bakımından vahamet sınırını aştığı, otomatik silahlar, uzun namlulu silahlar, tüfekler vb türde silahların ticaretinin yapıldığı durumda ise Yargıtay uygulamaları uyarınca vahamet sınırı nitelikli addedilen bahse konu silahlar açısından 10, niteliksiz addedilen yarı otomatik tabanca vb silahlar açısından ise 20’dir. Nitekim Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2005/620 E. , 2005/6303 K. sayılı kararına göre; “Dairemizce istikrarlı şeklide sürdürülen uygulamaya göre “10 adet”ten fazla uzun namlulu silahın sayısal bakımından vahim sayılacağı göz önüne alınarak, sanıkta “10” adet uzun namlulu silah ele geçtiğinin anlaşılması karşısında, sayısal vahametten söz edilemez. Suça konu silahların hem nitelik hem de sayısal bakımdan vahim olmaları durumunda yalnızca 6136 Sayılı Yasanın 12/5. madde ve fıkrası uyarınca artırım yapılacağı gözetilmeden, aynı yasanın 12/4 ve 12/5. maddeleri ve fıkraları uyarınca ayrı ayrı artırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini, hatalıdır.” Yine Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2000/22107 E. , 2001/9296 K. sayılı kararına göre; “Sanıklar Lütfü Aytaç ve Veysel Yılmazın sorumlu bulundukları niteliksiz tabancaların sayısı ayrı ayrı 20 adedi geçmemiş olması karşısında, dairemizce sürdürülen yerleşik uygulamaya göre sayısal olarak vahim sayılamayacağı gözetilmeden bu sanıklara tayin olunan cezanın 6136 Sayılı Yasanın 12/4. madde ve fıkrası ile artırılması” demek suretiyle niteliksiz silah sayısında vahamet sınırını 20 olarak belirlemiştir.

----------------------------------

[1]  Graduate Institute of International and Development Studies (2003). Small Arms Survey 2003: Development Denied. Small Arms Survey 2003, Oxford University Press, s. 11, 57.

[2] Yılmaz, Türkiye’ nin de Taraf Olduğu Ateşli Silahlar Protokolünün Yapısı, Amacı, Kapsamı ve Bünyesindeki Suçlar