30 TEMMUZ DÜNYA İNSAN TİCARETİYLE MÜCADELE GÜNÜ: İNSAN TİCARETİNİ ANLAMAK

Abone Ol

1- Giriş

Günümüzde modern kölelik olarak değerlendirilen insan ticareti, küresel anlamda önemli bir sosyal problem, insanlık dramı olarak karşımıza çıkmaktadır[1]. Kimi yazarlarca “insan kaçakçılığı”[2], “insan yağması-insan sömürüsü”[3] gibi terimlerle de ifade edilen bu fiil, insanı bir eşya gibi alıcısı ve satıcısı bulunan ticari bir ilişkinin konusu haline getirmektedir. Birleşmiş Milletler, 2013 yılında aldığı bir kararla “30 Temmuz” tarihini “dünya insan ticaretiyle mücadele günü” olarak kabul etmiş, böylece eyleme karşı farkındalığın ve iş birliğinin artırılmasını hedeflemiştir. Biz de bu yazımızda, insan ticaretinin anlamı, genel görünümü, kriminolojik özelliklerini kısaca hatırlatarak, bu çabaya bir katkı sağlamayı diliyoruz.

İnsan ticareti, birey üzerinde eşyaya özgü tasarruf işlemlerinin yapılması anlamına gelmektedir. Suçun konusunu oluşturan birey, bilgisizlikten, fakirlikten, çaresizlikten, üzerindeki tehdit, baskı ve cebirden veyahut iradesini etkileyen başka hallerden dolayı, temin edilmekte, devredilmekte ve bu yolla hukuka ve ahlaka aykırı işlemlerin mevzuu olmaktadır. Burada bir nevi yaşayan mal ihracı söz konusudur[4]. Eylemin çok farklı sebeplerle gerçekleşmesi mümkün olup, bunları fuhuş amaçlı insan ticareti, işgücü sömürüsü maksadıyla insan ticareti, çocuk istismarı olarak insan ticareti tarzında örneklendirmek mümkündür. Bu kategorilerin sınırlarının keskin bir şekilde birbirinden ayrıldığı söylenemez. Hatta bunlar arasına organ kaçakçılığı ve evlat edinme maksadıyla insan ticaretini de eklemek mümkündür[5].

İnsan ticareti, bireyin temel hak ve özgürlüklerine yapılan haksız müdahalenin boyutu ve şekli nazara alındığında, ceza hukuku ve ceza adaleti sisteminin araçları ile mücadele edilmesi gereken bir eylemdir. Bu fiil, hedeflenen istismar formları ile bunları gerçekleştirme yol ve yöntemleri nazara alındığında, aynı zamanda bireyin onurunu, vücut bütünlüğünü, cinsel dokunulmazlığını, çalışma özgürlüğünü[6], ezcümle temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldıran[7] bir insan hakları sorunudur. Gerçekten insan ticareti; insan haklarının “sert çekirdeği” ya da “dokunulamaz alanlarına” müdahale oluşturur. Söz konusu dokunulamaz alanlar; “yaşama hakkı, işkenceye, insani olmayan veya aşağılayıcı muameleye tabi tutulmama hakkı, kölelik ve hizmetkârlık yasağı, ceza yasalarının geçmişe yürümezlik ilkesi” olarak belirtilebilir[8]. Milletlerarası Hukukta fiilin ius cogens (emredici hukuk kuralı) niteliğinde yasaklanması da bu durumun göstergesidir. Şu hâlde devletlerin bu fiille mücadelede etkili yasal düzenlemeler ile yöntemler geliştirmeleri bir pozitif yükümlülük olarak karşımıza çıkmaktadır[9].

2-İnsan ticareti nasıl tarif edilmektedir?

Suçun kapsamlı ve yaygın bir tanımının bulunmayışı, problemin ortaya konulmasında ve mücadelede önemli bir güçlük olarak karşımıza çıkmaktadır[10]. Ulusal ve uluslararası alanda fiille etkin şekilde mücadele edilebilmesi, eylemin doğru tespiti ile yakından irtibatlıdır. Aslında insan ticareti teşkil etmeyen olguların, bu kapsamda değerlendirilmesi yerinde olmadığı gibi, insan ticareti niteliği taşıyan davranışların başka suç kalıpları içerisinde görülerek yaptırım altına alınması da doğru değildir. Uygulamada yaşanan tereddütler, mücadelede uluslararası iş birliğini engellemekte, ülkelerin birbirinden farklı yaklaşımları organize suç örgütlerinin yasal boşluklardan istifade etmesine sebebiyet vermektedir[11].

İnsan ticaretine yönelik tanımlar incelendiğinde genellikle eylemin belli bazı özelliklerine ağırlık verildiği ve daha çok “fuhuş” ve “zorla çalıştırma” amaçları üzerinde durulduğu görülmektedir. Günümüzde insan ticareti yönünden esas alınan tanım, 12-13 Aralık 2000 tarihlerinde Palermo’da düzenlenen konferansta kabul edilen “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne Ek İnsan Ticaretinin, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokolün (Palermo Protokolü)” 3’üncü maddesinde yer almaktadır. Burada; “kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması anlamına gelir. İstismar terimi, asgari olarak, başkalarının fuhşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını içerir” denilmektedir. Palermo Protokolünde yer alan düzenleme, 16.05.2005 tarihli İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Sözleşmesi’nin 4’üncü maddesinin (a) bendinde de aynen benimsenmiştir[12]. Nitekim Avrupa Sözleşmesine ilişkin açıklayıcı raporda 4’üncü maddenin (a) bendindeki hükmün, Palermo Protokolü’nün 3 (a) maddesinde yer alan tanımla özdeş olduğu belirtilerek, insan ticaretinin üç temel unsurdan oluştuğu kabul edilmiştir[13]. Bunlar; 1) eylem olarak, tedarik etme, nakletme, sevk etme, barındırma ve kabul etme, 2) kullanılan araç olarak, tehdit, şiddet, diğer zorlayıcı şekiller, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzun veya aczin kötüye kullanılması, başka bir şahıs üzerinde kontrole sahip kişinin rızasını elde etmek için menfaat verme veya alma, 3) istismar türü olarak, fuhuş veya diğer cinsel istismar şekilleri, zorla çalıştırma veya hizmet ettirme, köleliğe veya benzer koşullara tabi kılma, iç hizmetlerde çalıştırma veya organların alınmasıdır.

3- Türk Ceza Kanunu’nda insan ticareti nasıl düzenlenmiştir?

TCK., uluslararası hukuktaki gelişmelere paralel olarak, insan ticaretine kayıtsız kalmamış ve 80 inci madde ile bu eylemi yaptırıma bağlamıştır. Yasanın 80 inci maddesi, 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanunu’nun 3’ üncü maddesiyle değiştirilmiş, maddenin birinci fıkrasına “fuhuş yaptırmak maksadı” ilave edilmiş[14], “esarete veya benzeri uygulamalara tabi kılmak” ibaresindeki “veya benzeri uygulamalar” kısmı metinden çıkarılmıştır. Ayrıca suçun sınır aşan özelliğine vurgu yapılarak, seçimlik hareketler arasında “ülkeye sokan, ülke dışına çıkaran” ibaresine yer verilmiştir.

Hukukumuzda suçun oluşması öncelikle mağdurun iradesini etkileyen hareketlerin gerçekleştirilmesine veyahut onun zor durumundan istifade edilmesine bağlıdır. Daha sonra bu araç fiiller vasıtasıyla ikinci grup hareketler işlenmelidir. İradeyi ortadan kaldıran ve bu suretle suçun işlenmesine imkân sağlayan araç fiiller; a) tehdit, b) baskı, c) cebir veya şiddet, d) nüfuzu kötüye kullanmak, e) kandırmak, f) kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanmaktır[15]. İkinci grup, asıl veya amaç hareketler olarak da isimlendirilen fiiller ise; a) kişileri ülkeye sokmak, b) ülke dışına çıkarmak, c) tedarik etmek, d) kaçırmak, e) bir yerden başka bir yere götürmek, f) sevk etmek, g) barındırmaktır. Ancak bu hareketler de yine hükümde gösterilen a) zorla çalıştırmak, b) hizmet ettirmek, c) fuhuş yaptırmak, d) esarete tabi kılmak, e) vücut organlarının verilmesini sağlamak maksadıyla işlenmelidir. İnsan ticareti suçunun varlığı yönünden, faillerin amaçladıkları bu sömürüleri gerçekleştirmeleri aranmaz. Bu amaçlarla kişileri bir eşya gibi muamelelere tabi kılmaları yeterlidir. TCK.’da insanların fuhuş, iş gücü veya vücut dokunulmazlığı yönünden sömürülmesi, ilgili suç tiplerinde (örneğin, m. 90-93, 96, 117, 227, 229) ayrıca yaptırıma bağlanmıştır.

Maddenin ikinci fıkrasında, yasada gösterilen amaçları gerçekleştirmek üzere girişilen ve suçu oluşturan araç fiillerin varlığı halinde mağdurun rızasının yok sayılacağı hükme bağlanmıştır. Üçüncü fıkrada da on sekiz yaşını doldurmamış olanların, diğer bir ifadeyle çocukların (m.6/1-b) eyleme rızalarına geçerlilik tanınmamıştır. Buna göre çocuğun, birinci fıkrada belirtilen maksatlarla tedarik edilmesi, kaçırılması, bir yerden diğer bir yere götürülmesi veya sevk edilmesi yahut barındırılması halinde, iradeyi ortadan kaldıran veya suçun işlenmesine imkân sağlayan araç fiillere müracaat edilmese de faile birinci fıkradaki cezalar verilecektir. Esasen insan onuru ile bağdaşmayacak, vücut bütünlüğünü ihlal edecek konularda kişinin rızasının geçerli bulunmadığı belirtilmelidir. TCK.’nın 26’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında rızanın hangi koşullarda geçerli olduğu ortaya konulmuştur. Buna göre; rıza, kişinin mutlak surette üzerinde tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmalı, kişinin rıza açıklamaya ehliyeti olmalı ve rıza suçtan önce veya suçun icra hareketlerinin devam ettiği sırada açıklanmış bulunmalıdır. Kişinin kendisini başkasının esir veya kölesi haline getirmek veya fuhşa sürüklenmek konusundaki rızası geçerli kabul edilemez. Medeni Kanun’un 23’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında; “Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlaka aykırı olarak sınırlayamaz” denilerek kimsenin hukuka ve ahlaka aykırı olarak özgürlüklerinden vazgeçemeyeceği belirtilmiştir. Zorla çalıştırmak veya hizmet ettirmek bakımından da esasen “zorla yaptırılan bir işin varlığı” dolayısıyla ilgilinin (mağdurun) rızasından söz etmek mümkün değildir.

Ebeveynlerin çocuklarının bu tarz fiillere maruz kalmalarına yönelik maddi menfaat elde etmek suretiyle yahut hiçbir maddi menfaatleri olmasa da verdikleri rıza geçerli olmayıp, velayet hakkının kötüye kullanılması mahiyetindedir. İfade edelim ki, nüfuzun meşru kullanımı ile gayri meşru kullanımı arasındaki ayırımda, 80 inci maddede belirtilen maksatlar yol gösterici olabilir. Bir kimsenin, zorla çalıştırmak, esarete tâbi kılmak, fuhşa sürüklemek, organlarının verilmesini sağlamak düşüncesiyle ticarete konu edilmesi halinde, nüfuzun meşru kullanımından zaten bahsedilemez. Örneğin, babanın çocuğu üzerindeki nüfuzunu kullanarak, onu zorla çalıştırma ya da fuhuş için sevk etmesi ya da dilendirip gelirinden pay almak düşüncesiyle bu işi yapan çetelere vermesi veyahut kocanın karısı üzerindeki nüfuzunu kullanarak onu fuhşa sürüklemesi, nüfuzun kötüye kullanımı kapsamındadır.

Son fıkrada ise, suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı (m.20/2,60) hükme bağlanmıştır.

4-İnsan ticaretine zemin hazırlayan faktörler nelerdir?

Kişilerin insan ticaretine maruz kalmalarında, sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik pek çok faktör rol oynamaktadır[16]. Bir toplumda erkeklerin kadınlara oranla daha fazla güç sahibi olmaları, cinsiyete dayalı ayrımcılığın baskınlığı, çocuk ve kadınların sömürüsünde kültürel bir etkendir. Ayrımcılık, kadınların toplumda meta olarak görülmesine ve kadın işsizliğine yol açmakta olup, ekonomik koşullardan dolayı çaresiz kalan kadınların zor durumları insan tacirleri tarafından kullanılmaktadır.

Yine Moda, müzik, eğlence veya tanıtım gibi faaliyet alanları, mağdurların aldatılmasındaki sosyal faktörler arasındadır[17]. Keza kimi ülkelerde, yasal ekonomik faaliyetler kapsamında fuhşa izin verilmesi de (örneğin, Tayland, Hollanda), fuhuş amacıyla insan ticaretini destekleyen bir uygulamadır[18].

En önemli faktör, temelde insanların çaresizliğidir. Bir bölgede ekonomik ya da siyasi çalkantıların veyahut da doğal felaketlerin yaşanması, insan tacirlerinin işini kolaylaştırmaktadır[19]. Örneğin, 26 Aralık 2004 tarihinde meydana gelen tsunami felaketinden sonra Endonezya ve Sri Lanka’da kadınlara yönelik cinsel saldırı fiilleri ile çocuk kaçırma eylemlerinde artış görülmüştür[20]. Yirminci yüzyılda küreselleşme süreci ve doğu bloğunun çökmesi insan ticaretinin boyutlarını etkilemiştir. Küreselleşme ile birlikte birçok alanda sınırların kalkması, artan iletişim imkanları, daha iyi, daha güvenli yaşam isteğini beraberinde getirmiş, yaşadıkları ülkelerde ekonomik ve sosyal problemlerden dolayı çaresiz kalan insanlar, bu amaçla refah içerisinde gördükleri ülkelere göç etmenin yollarını aramaya başlamışlardır[21]. Yirmibirinci yüzyılda da Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerinde yaşanan istikrarsızlık, siyasi çatışmalar, iç savaşların etkisiyle bu bölgelerden de kontrolsüz göçler ve sonucunda yeni bir sömürü kaynağı ortaya çıkmıştır. Mağdurlar genellikle evlenme vaadiyle ya da çocuk bakıcılığı yapacakları, ev hizmetlerinde çalışacakları, model veya manken olacakları şeklinde iş teklifleriyle aldatılmaktadır. Kaynak ülkede “iş bulma”, “seyahat” veya “mankenlik” ajansları kurularak bu işler organize edilmektedir[22]. Ancak hedef ülkeye gelir gelmez mağdurun pasaportu ve tüm parası elinden alınarak fuhuş maksatlı ticarete maruz bırakılmaktadır[23].

Yapılan araştırmalarda medya haberleri veya gazete ilanları yoluyla da mağdurların kandırıldığı anlaşılmaktadır. Özellikle genç kadınlara yabancı ülkelerde çalışmaları karşılığı yüksek ücretler teklif edilmektedir[24]. Yine evlilik ajansları olarak çalışan ve genellikle internet üzerinden hizmet veren servisler kullanılarak, evlenerek başka ülkelere gitmek, yerleşmek düşüncesi olan kadınlar hedef seçilmektedir[25].

Ukrayna’da rastlanılan fiilin bir diğer işleniş şekli ise, mağdurun güvenini kazanan bir kadının kullanılmasıdır. Bu yönteme “ikinci dalga” da denilmektedir. Zira bir kadın insan ticaretine maruz kaldığında ve fuhuş sektörüne sürüklendiğinde, kaçıp kurtulması neredeyse imkânsızdır. Bu noktada yeni mağdurlar bulmak için insan tacirleri ile anlaşmak, onlara yardımcı olmak bir zorunluluk ve kurtulma ümididir. Nitekim Ukrayna’da yapılan bir araştırmaya göre, kişilerin güvenlerini kazanarak sisteme dâhil edenlerin %70’i kadınlardır[26].

İnsan ticareti mağdurlarının hepsinin yoksul, eğitimsiz insanlar olduğu yönünde yaygın bir inanış bulunmaktadır. Bununla birlikte araştırmalar göstermektedir ki, insan ticareti mağdurları arasında lise ve yüksek okul mezunu olup, eğitimleri nispetinde işlerde çalışarak kendilerinin ve ailelerinin yaşam düzeyini yükselteceklerine inandırılarak kandırılanlar mevcuttur[27].

5-İnsan ticaretinin boyutları ve kriminolojik veriler nasıldır?

İnsan ticaretine maruz kalan mağdur sayıları ile suçun küresel ölçekte boyutlarını tahmin etmek oldukça güçtür. Baskı altında kalan ya da yasa dışı olarak bulunduğu ülkeden sınır dışı edileceğini düşünen mağdurların suça maruz kaldığını bildirmemelerinden dolayı oluşan siyah sayıların büyüklüğü, problemin boyutları konusunda kesin bir veri sağlanamamasına neden olmaktadır[28].

Bu suçun, failleri ve organize suç örgütleri için yarattığı gelir yıllık olarak çok büyük bir meblağa ulaşmaktadır[29]. Bununla birlikte söz konusu tahminler genellikle fuhuş maksatlı insan ticaretinin getirilerini ifade etmektedir. Ancak insan ticaretinin fuhuş maksatlı yapılması alışılagelmiş olmakla birlikte, günümüzde işgücü sömürüsü için insan ticareti de (labor trafficking) oldukça yaygındır ve esasen sayısal olarak daha fazladır.

Türkiye'de 2005 yılında faaliyete geçen insan ticareti mağdurlarına yardım hattı alo 157[30] aramalarına ilişkin IOM Uluslararası Göç Örgütü tarafından yapılan istatistik verilerine göre; 2005-2011 yıllarındaki kaydedilmiş çağrı türlerini gösteren dağılımda 2005 yılında en çok muhtelif konularda gelen çağrıların olduğu, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında en çok acil yardım çağrısının olduğu tespit edilmiş; 2005-2011 yıllarında alınan çağrılardan %1'nin psikolojik sorunları içerdiği, %6'sının yönlendirmeye ilişkin olduğu, %28'nin muhtelif konularda gelen çağrılar olduğu, %3'nün bilgi paylaşımı amacını taşıdığı, %4'nün kolluk kuvvetlerine yardım amacını taşıdığı, %6'sının evlilik ile ilgili olduğu, %8'nin düzenli göçmenlerden ve %14'ünün düzensiz göçmenlerden geldiği, %30'nun acil yardım çağrılarını oluşturduğu tespit edilmiş; 2005-2011 yıllarında 157 yardım hattı ile kurtarılan mağdurların ülkelere göre dağılımını gösteren tabloda, kurtarılan 166 mağdurdan; 64’ünün Moldova, 30’unun Ukrayna, 24’ünün Rusya, 9’unun Türkmenistan, 8’inin Romanya, 7’sinin Kırgizistan, 4’ünün Gürcistan, yine 4’ünün Azerbaycan, 1’inin Uganda, 1’inin Belarus, 1’inin Kazakistan vatandaşı olduğu belirlenmiştir. Uluslararası Göç Örgütü tarafından paylaşılan 1 Ocak-31 Aralık 2013 tarihleri arasındaki istatiksel verilere göre; 157 çağrı hattına gelen bildirim sayısı 778, kurtarılan mağdur sayısı 42, arayan kişilerin mağdura yakınlığı açısından %16 tanık, %16 mağdur, %7 arkadaş, %4 bilinmeyen, %49 müşteri bildirimleri [31]olduğu görülmektedir.

Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü İstatistik Şubesi tarafından insan ticareti suçuna ilişkin yapılan araştırmalar neticesinde; Ceza Mahkemelerinde TCK’nın 80 inci maddesi ile ilgili görülen davaların sayısı[32]; 2004 yılında 131, 2005 yılında 167, 2006 yılında 146, 2007 yılında 155, 2008 yılında 183, 2009 yılında 246, 2010 yılında 259, 2011 yılında 247, 2012 yılında 242, 2013 yılında 187 olarak, insan ticareti suçu ile ilgili açılan davalardaki faillerinin sayısı[33]; 2004 yılında 459, 2005 yılında 257, 2006 yılında 264, 2007 yılında 409, 2008 yılında 328, 2009 yılında 669, 2010 yılında 746, 2011 yılında 678, 2012 yılında 560, 2013 yılında 58 olarak, mağdurların sayısı[34]; 2004 yılında 314, 2005 yılında 172, 2006 yılında 258, 2007 yılında 358, 2008 yılında 398, 2009 yılında 599, 2010 yılında 904, 2011 yılında 579, 2012 yılında 538, 2013 yılında 65 olarak, insan ticareti suçu ile ilgili karara bağlanan davaların sayısı[35]; 2004 yılında 48, 2005 yılında 66, 2006 yılında 73, 2007 yılında 72, 2008 yılında 69, 2009 yılında 87, 2010 yılında 95, 2011 yılında 99, 2012 yılında 67, 2013 yılında 15 olarak, insan ticareti suçu ile ilgili karara bağlanan davalardaki faillerin sayısı; 2004 yılında 126, 2005 yılında 217, 2006 yılında 300, 2007 yılında 355, 2008 yılında 273, 2009 yılında 306, 2010 yılında 595, 2011 yılında 580, 2012 yılında 332, 2013 yılında 68 olarak, mağdurların sayısı; 2004 yılında 98, 2005 yılında 188, 2006 yılında 249, 2007 yılında 352, 2008 yılında 297, 2009 yılında 295, 2010 yılında 663, 2011 yılında 637, 2012 yılında 334, 2013 yılında 92 olarak belirlenmiştir.

İnsan ticaretinin boyutları konusunda yapılan araştırmalar, suç tipinin dünyanın her bölgesinde yaygın bir problem olduğunu ortaya koymaktadır[36]. 2011 yılı verilerine göre, insan ticareti mağdurlarının yaş ve cinsiyete göre dağılımına bakıldığında, %49 kadınların, %18 erkeklerin, %12 erkek çocukların, %21 kız çocukların mağdur olduğu görülmektedir. 2010-2012 yılları itibariyle, Afrika ve Orta Doğu bölgesinde insan ticareti vakalarının %53’ü zorla fuhuş, %37’si, zorla çalıştırma, %10’u ise insan ticaretinin diğer formalarına ilişkindir. Aynı dönemde; Amerika kıtasında %48 zorla fuhuş, %47 zorla çalıştırma ve %4 insan ticaretinin diğer şekilleri iken Doğu Asya, Güney Asya ve Pasifik bölgesinde %26 zorla fuhuş, %64 zorla çalıştırma, %10 diğer ticaret türleridir. Bu dönemde Avrupa ve Orta Asya bölgesi açısından zorla fuhuş %66 ile ön sıradadır. Global anlamda mağdurların insan ticaretinin formlarına dayalı dağılımında; %40 zorla çalıştırma %53 zorla fuhuş, %0.3 organların alınması, %7 diğer işleniş şekilleri karşımıza çıkmaktadır. Yıllar itibariyle zorla çalıştırmanın oranının arttığı belirtilmelidir. Örneğin, 2007’de zorla çalıştırma %32, 2009’da %35 iken 2011’de %40’a yükselmiştir. Zorla çalıştırma fiili yönünden mağdurların; Afrika ve Orta Doğu’da %45’i erkek ve erkek çocuklar iken %55’i kadın ve kız çocuklar, Amerika kıtasında %68’i erkek ve erkek çocuklar iken, %32 kadın ve kız çocuklar, Güney Asya, Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde %23 erkek ve erkek çocuklar iken, %77’i kadın ve kız çocuklar, Avrupa ve Orta Asya’da %69 erkek ve erkek çocuklar iken, %31 kadın ve kız çocuklar olduğu görülmektedir. Her geçen gün kadınların faillik konumunda artışa işaret edilmelidir. Kadınların insan ticareti suçundan cezalandırılma noktasında oranı %28’dir. Şüpheli olarak ceza adaleti ile karşılaşma oranı %38, ceza soruşturmasına maruz kalma oranı ise, %32’dir. 2010-2012 yılları arasında insan ticareti faillerinin %64’ü fiilin işlendiği ülke ile vatandaşlık bağı bulunan kimse iken, %22’si aynı bölgeden başka bir ülke vatandaşı, %14’ü ise farklı bir bölgedeki ülke vatandaşıdır. Çocukların insan ticareti mağduru olması noktasında ise, bölgelere göre farklılıklar göze çarpmaktadır. Mağdurların; Afrika ve Orta Doğu’da %62’si, Amerika kıtasında %31’i, Güney Asya, Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde %36’sı, Avrupa ve Orta Asya’da %18’i kız ve erkek çocuklardır. Kadın ve kız çocukların en fazla %79 ile zorla fuhşa sürüklendiği, %14 zorla çalıştırmaya maruz kaldıkları, %0,1 organların alınması için ticarete konu edildikleri saptanmışken, erkek ve erkek çocuklarında %83 ile en fazla zorla çalıştırmaya tabi tutuldukları, zorla fuhşun %8, organların alınmasının ise %1 oranında bulunduğu saptanmıştır. Zorla çalıştırmada kadınların %35, zorla fuhuşta ise, %97 oranında mağdur oldukları anlaşılmaktadır.

6- Çocuk istismarı olarak insan ticaretinin özellikleri nelerdir?

Çocuk istismarının değişik şekilleri yönünden insan ticaretinin bir araç teşkil ettiği belirtilmelidir. Bu anlamda çocuklar; pek çok sömürünün konusu olarak insan ticaretine maruz kalabilirler. Çocuk istismarı, zorla çalıştırma, kölelik[37], yasadışı evlat edinme, pornografik ürünlerde kullanma, cinsel istismara maruz bırakma tarzında gerçekleşebilir[38].

Ülkemizde çok küçük yaştaki çocukların, korumasız-çaresiz insanların dilendirilmek maksadıyla tedarik edildikleri, nakledildikleri, barındırıldıkları yargı kararlarına yansımaktadır. Çocukların dilencilikte araç olarak kullanılması, TCK.’nun 229 uncu maddesinde bağımsız bir suç olarak öngörülmüş olup, bu suç tipi insan ticaretinden sonraki bir aşamayı düzenlemektedir. Bu sebeple dilencilik yaptırılmak üzere (bu durum zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, esarete tabi kılmak kapsamında değerlendirilebilir) çocuğun tedarik edilmesi, kaçırılması, sevk edilmesi veya barındırılması insan ticareti kapsamında değerlendirilmelidir[39]. Böyle bir çocuğa dilencilik yaptırılmışsa, fail hem 80 inci, hem de 229 uncu madde uyarınca cezalandırılmalıdır. Yargıtay tarafından verilen kararlarda, çocuğa zorla hırsızlık yaptırılmasına ilişkin fiillerin, insan ticareti suçu kapsamında değerlendirildiği görülmektedir[40].

20 Kasım 1989 tarihinde New York’ta kabul edilen ve 2 Eylül 1990’da yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin[41] 35 inci maddesinde çocuğa yönelik insan ticareti niteliğindeki eylemler düzenlenmiştir. Sözleşme uyarınca taraf devletler; “herhangi bir amaçla veya herhangi bir biçimde, çocukların kaçırılmaları, satılmaları veya fuhşa konu olmalarını önlemek için ulusal düzeyde ve ikili ve çok taraflı ilişkilerde gereken her türlü önlemleri almak” zorundadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 25 Mayıs 2000 tarih ve A/RES/54/263 sayılı kararıyla kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk Pornografisi İle İlgili İhtiyari Protokolün 1 inci maddesi uyarınca taraf devletler çocuk satışını, çocuk fahişeliğini ve çocuk pornografisini yasaklamalıdır[42]. Protokol’ün 2 nci maddesinde; “(a) Çocuk satışı, herhangi bir şahıs veya bir grup şahıs tarafından, ücret ya da başka herhangi bir şey karşılığında bir çocuğun başka birine devredildiği herhangi bir fiil veya işlem anlamına gelmektedir. (b) Çocuk fahişeliği, bir çocuğun ücret veya başka herhangi bir şey karşılığında cinsel faaliyetlerde kullanılması demektir. (c) Çocuk pornografisi, çocuğun gerçekte veya taklit suretiyle bariz cinsel faaliyetlerde bulunur şekilde herhangi bir yolla teşhir edilmesi veya çocuğun cinsel uzuvlarının, ağırlıklı olarak cinsel amaç güden bir şekilde gösterilmesi anlamına gelir” denilmektedir.

Yargıtay, küçük yaştaki çocuğun yasal olmayan evlilik kararına onay veren ebeveynin cinsel istismara yardım eden olarak sorumlu tutulması gerektiği yönünde karar vermiştir[43]. Başka bir kararında ise, babanın, kızını başlık parası karşılığı sanıkla evlenmeye zorlama şeklindeki eylemi nedeniyle, cinsel istismar suçundan müşterek fail olarak cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir[44].

Bu yazıda çocuk istismarının bir çeşidi olarak gördüğümüz evlat edinme maksatlı insan ticaretine de değinmek istiyoruz. Gerçekten mukayeseli hukukta insan ticareti suçunun “evlat edinme maksadıyla” işlenmesi haline de rastlanmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkelerde doğum oranlarının düşük olması, çiftlerin çocuk yapmaya istekli bulunmaması veya çocuk yapma yeteneğinin kaybı gibi sebepler “evlat edinme” yönünde talep yoğunluğunun yaşanmasına sebep olmuştur. Bu talep yoğunluğu ve söz konusu talep karşısında ödenecek bedelin cazibesi, insan tacirlerini az gelişmiş ülkelerden, gelişmiş ülkelere doğru çocuk ticareti yapmaya sevk etmiştir. Aynı zamanda, çok çocuklu ve çocuklarına bir gelecek sağlayamayan aileler, söz konusu faaliyete rıza gösterebilmektedir[45]. Bununla birlikte, Palermo Protokolünde, insan ticareti suçunun saikleri arasında “evlat edinmek veya evlatlık vermek maksadı” mevcut değildir. Kanunumuzda da yer almayan bu saike, bazı ülke kanunlarının yer verdiği görülmektedir. Örneğin, Ukrayna CK.’nın 149’uncu maddesi, “ticari amaçlarla evlat edinmeyi”, insan ticareti suçunun saikleri arasında saymaktadır. Aynı şekilde Gürcistan Ceza Kanunu’nun 172’nci maddesinde, çocuğun ticareti suçunda, evlat edinme amacından bahsetmektedir. TCK., bakımından bir küçüğün bu maksatla kaçırılması, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun nitelikli halini oluşturur (m.109/2 f). Keza bu şekilde elde edilen küçüğün, sahte belgeler tanzim edilmek suretiyle başkasının nüfusuna kaydedilmesi durumunda, düzenlenen belgenin niteliğine göre belgede sahtecilik (m.204,206, 207) ile birlikte soy bağının değiştirilmesi (m.231/1) suçları da oluşur.

(Bu köşe yazısı, sayın  Prof. Dr. A. Caner Yenidünya tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)    

--------------------------------------

[1] Yenidünya, A. Caner, İnsan Ticareti Suçu (TCK.m.80), Ankara 2007, s.5 vd.

[2] Hakeri, Hakan, “Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti Suçları (TCK 201/a ve 201/b)”, KHukA, 1, Mart 2004, Yıl:7, s.11, dn. 21.

[3] Koca, Mahmut, “İnsan Yağması (Sömürüsü) Suçu (TCK.m.201b)”, AÜHFD., C.:52, S.:2, 2003, s.141 vd.

[4] Stratenwerth, Günter, Schweizerisches Strafrecht. Besonderer Teil I: Straftaten gegen Individualinteressen, Fünfte, teilweise neubearbeitete Auflage, Bern 1995, s.174, 175.

[5] Hofmann, Johannes, Menschenhandel. Beziehungen zur Organisierten Kriminalität und Versuche der strafrechtlichen Bekämpfung, Frankfurt/M., 2002, s.386.

[6] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Siliadin-Fransa kararında (26.07.2005 tarih ve 73316/01 no’lu); Togo vatandaşı başvurucu, 1994 yılında okumak amacıyla Fransa’ya gelmiş, fakat Paris’te özel bir konutta ev hizmetçisi olarak istihdam edilmiştir. Bu süre içerisinde pasaportuna el konulmuş yıllarca ücretsiz ve tatilsiz olmak üzere günde 15 saat çalıştırılmıştır. Başvuran ev kölesi haline getirildiğinden bahisle şikayetçi olmuştur. AİHM, başvuranın işvereni tarafından köleleştirilmediğini zira işverenlerinin onun üzerinde kontrolleri bulunmakla birlikte, bunun bireyi nesne durumuna indirgeyici hakiki bir yasal zilyetliği haiz olmadığı görüşünü belirtmekle birlikte, dönemin Fransız Ceza Kanunu’nun başvuranı yeterince korumadığını, sonradan yapılan değişikliklerin başvuranın durumuna uygulanma imkanının olmadığını, bu haliyle başvuranın kul durumunda tutulduğunu ve dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4 üncü maddesinin (kölelik, kullaştırma, zorla veya zorunlu çalıştırma yasağı) ihlal edildiğini belirtmiştir.

[7] Kocasakal, Ümit, “İnsan Ticareti Suçu (TCK 201/b)”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S.:2, Ocak 2003, s.39; Ferguson, Catherine, “Women and Children for Sale. Identifying the Causes of human trafficking” in: A Matter of Spirit, Intercommunity Peace & Justice Center, No.60, Fall 2003, s.3.

[8] Kaboğlu, İbrahim Ö., Özgürlükler Hukuku 1, İnsan Hakları Genel Kuramına Giriş, 7. Baskı, Ankara 2013, s.108, 109.

[9] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Rantseva – Kıbrıs Rum Kesimi ve Rusya kararı (7 Ocak 2010 tarih ve 25965/04 no’lu) insan ticareti suçuyla mücadelede devletlerin mükellefiyetleri konusunda yol göstericidir: Başvurucunun kızı Mart 2001’de çalışmak için gittiği Kıbrıs Rum Kesiminde ölmüştür. Başvuran, Rum polisinin kızı hayattayken insan ticaretinden korumak ve ölümünden sonra sorumluları cezalandırmak için ellerinden gelen gayreti göstermediğinden bahisle sorumlu olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca Rus makamlarının kızının satılmasını ve ölümünü araştırmadaki başarısızlıklarından ve kızını insan ticareti riskinden koruyamadıklarından şikâyet etmiştir. AİHM, köleleştirme gibi insan ticaretinin de insanlara alınıp satılacak mal ve zorla çalıştırılacak meta muamelesi yapmak anlamına geldiğini ve 4. Madde kapsamında yasaklandığını ifade etmiştir. AİHM, Kıbrıs Rum Kesiminin 4. maddeyi ihlal ettiğine hükmetmiştir: Rum Kesimi insan ticaretiyle mücadeleye matuf uygun yasal ve idari çerçeveyi tesis etmemiştir ve polis, insan ticareti kurbanı olabileceği yönünde muteber kuşkular bulunmasına rağmen Rantseva’yı koruyamamıştır. AİHM Rusya’nın da 4. maddeyi ihlal ettiğine hükmetmiştir: Rusya Rantseva’nın insan tacirlerinin eline nasıl ve nerede geçtiğini araştırmamış ve özellikle bu tacirleri ve kullandıkları yöntemleri tespit etmek için gerekli adımları atmamıştır.

[10] Goldhammer, Ami Lynn, Human Trafficking for Sexual Exploitation, California State University, the Degree Master of Science, California 2006, s.10; Bolat, Gürbüz, “İnsan Ticareti Suçlarında Tanım ve Tanımlama Problemleri”, Polis Dergisi, Y.:11, S.:45, Ankara 2005, s.29 vd.

[11] Kelly, Liz-Regan, Linda, Stopping Traffic: Exploring the extent of, and responses to, trafficking in women for sexual exploitation in the UK, (Editor: Carole F. Willis), London 2000, s.1.

[12] İnsan Ticaretine Karşı Avrupa Sözleşmesi, 01.02.2008 tarihinde yürürlük kazanmış, Türkiye, Sözleşmeyi 19.03.2009 tarihinde imzalamıştır. Sözleşme 30.01.2016 tarih ve 6667 sayılı Kanunla uygun bulunmuş ve iç hukukumuz bakımından usulüne göre yürürlüğe girmiştir.

[13] Bkz. Explanatory Report to the Council of Europe Convention on Action against Trafficking in Human Beings (CETS No- 197).

[14] TCK.m.80/1’de 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanunu’nun 3’üncü maddesiyle değişiklik yapılmadan önce “fuhuş yaptırmak” maksadı, insan ticareti suçunun manevi unsurları arasında zikredilmediğinden, bu dönemde fuhuş yaptırmak maksadı ile işlenen “insan ticareti olguları” hakkında fuhuş suçundan (m.227) hüküm kurulması öngörülmekteydi. Bu hususta Yargıtay kararları için bkz. Yarg. 8.CD., 08.05.2008, 1862/5276; Yarg. 8.CD., 07.04.2011, 10103/2903; Yarg. 8.CD., 12.07.2012, 11655/24531.

[15] Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 11.12.2012 tarih ve 9681/14568 sayılı kararında; "TCK'nın 80/1 maddesinde belirtilen çaresizlik halinden, yeme, içme, barınma, seyahat gibi hayatın devam ettirilmesinde mevcudiyetleri zorunlu olan konularda yapacak bir şeyi olmayan kimsenin durumunu anlamak gerekli olup, bu ... halin varlığının kabulü için mağdurun üstesinden gelemeyeceği bir çaresizlik ortamında bulunması ve muhtaçlık halinin oluşturduğu sonuçtan yararlanılarak sömürülmesinin gerektiği cihetle yanlarından ayrılma imkanı olmasına rağmen ayrılmayıp, para biriktirmek amacıyla fuhuş yapmaya karar veren mağdur L. A. 'nın sanıkların yanında kaldığı ve fuhuş yaptığı süre de dikkate alındığında çaresizliğinden söz edilemeyeceği, bu itibarla oluş ve tüm dosya içeriği de nazara alındığında; sanıkların, suç tarihinde 18 yaşını doldurmuş olması nedeniyle TCK'nın 80/3. maddesi kapsamında kalmayan mağdura yönelik olarak, tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulamak, nüfuzu kötüye kullanmak, kandırmak veya üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliğinden yararlanarak rızasını elde etmek suretiyle fuhuş yaptırdıklarına dair kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği ..." denilerek araç fiillerin varlığı şartı üzerinde durulmuştur.

[16] Hofmann, s.117 vd.; Ferguson, s.2.

[17] Omelaniuk, Irena,Trafficking in Human Beings, United Nations Expert Group Meeting on International Migration and Development, New York, 2005, s.5; Hughes, Donna M.-Denisova, Tatyana, Trafficking in Women from Ukraine, 2003, s.14.

[18] Ferguson, s.3; Klueber, Sherilyn Ann, Trafficking in Human Beings: Law Enforcement Response, the Degree of Master of Science of University of Louisville, Kentucky 2003, s.12.

[19] Hofmann, s.118-127; Ferguson, s.3.

[20] The 2004 Tsunami and Trafficking, in: Trafficking in Persons Report, s.17, in: www.state.dov/documents/organization/47255.pdf (erişim tarihi: 08.02.2014).

[21] Klueber, s.6; Tosun, Leman, “İnsan Ticareti, Özellikle Kadın ve Çocuk Ticareti Konusunda Uluslararası Düzenlemeler ve İç Hukuk Kuralları”, Adalet Dergisi, Yıl:94, Sayı:16, Temmuz 2003, s.119.

[22] Hughes-Denisova, s.14,15; Hofmann, s.124, 125; Türkiye, İnsan Ticareti & Eğilimler 2005, Uluslararası Göç Örgütü, Ankara Ocak 2006, www.countertrafficking.org/tr/pdf/ 2005_turkiye_insan_ticareti_ve_eğilimler.pdf, s.6 (erişim tarihi: 01.01.2007).

[23] Field, Kelly, Fighting Trafficking in the United States, in: The CQ Researcher, Vol.:14, No.:12, (26.03.2004), s.284.

[24] Hughes-Denisova, s.14, 15.

[25] Hughes-Denisova, s.15.

[26] Hughes-Denisova, s.15.

[27] Klueber, s.7.

[28] Goldhammer, s.17; Omelaniuk, Irena, Trafficking in Human Beings, United Nations Expert Group Meeting on International Migration and Development, New York 6-8 July 2005, s.2; Kaye, Mike, The Migration-Trafficking Nexus, Combating Trafficking Through the Protection of Migrants’ Human Rights, United Kingdom 2003, s.4.

[29] Klueber, s.5; Miller, John R., “The United States’ Effort to Combat Trafficking in Persons”, An Electronic Journal of the U.S. Department of State, Vol.:8, No.:2, June 2003, s.71; Bump, Micah N.-Duncan, Julianne, “Conference on Identifying and Serving Child Victims of Trafficking”, International Migration, Vol. 41 (5) 2003, s.202; Feingold, David A., “Human Trafficking”, in: Foreign Policy, September-October 2005, s.28.

[30] İlgili hat, hali hazırda daha kapsamlı bir şekilde altı dilde hizmet veren “Yabancılar İletişim Merkezi (YİMER 157)” olarak faaliyete devam etmektedir.

[31] Bu veriler nazara alındığında insan ticareti suçunda etkin pişmanlığa yer verilmesinin yerinde olacağı kanaatindeyiz. Mağdur henüz sömürüye uğratılmadan, fiile katılan kişilere etkin pişmanlık imkânı verilmesi hem suçla mücadelede hem de mağdurların korunmasında bir avantaj sağlayacaktır. Nitekim mukayeseli hukukta bazı ülkeler (örneğin Fransız CK. m. 225-4-9, Rus CK.m.127-1) bu suç tipinde (mağdurun korunması açısından) etkin pişmanlığı düzenlemiştir.

[32] Görülen davaların sayısına, önceki yıldan devren gelen, y?