24 Haziran 2018 Seçimlerine Doğru Bazı Yorumlar

Abone Ol

1- 2820 sayılı Kanunun 36 ve 298 sayılı Kanunun 14. maddesinin birinci fıkrasının 4. ve 11. bentlerinde siyasi partilerin seçime katılabilmeleri için aranan "en az altı ay" şartı; büyük kongre ve teşkilatlanma ile ilgili olup, Mecliste grup kurma bakımından bu süre şartı aranmaz, yani seçime altı aydan kısa bir süre kala Mecliste grup kuran siyasi parti seçime katılabilir.

2- Yüksek Seçim Kurulu'nun seçimlere katılacak siyasi partileri ilan ettikten sonra grup kuran siyasi parti seçime girebilir mi? YSK'nın tespit ve ilan yetkisi, 298 sayılı Kanunun 14. maddesinin birinci fıkrasının 4 ve 11. bentlerinde düzenlenmiştir. 11. bende göre; olağan seçim süresinde seçime katılabilecek siyasi partileri tespit eden YSK, bunu seçimin başlangıcından 10 gün (olağan sürede yapılan seçimde) ve seçimin yenilenmesinden halinde de, yenileme kararının ilanından sonra beş gün içinde bu ilanı yapmalıdır. Erken seçim kararı bir seçim yenileme olduğundan, TBMM'nin 20.04.2018 tarihinde Resmi Gazete'de ilan edilen erken seçim kararından 25.04.2018 tarihine kadar (bu tarih dahil) YSK'nın seçime katılabilecek siyasi partileri belirlemesi gerekmekte idi. YSK; 22.04.2018 tarihinde seçime katılabilecek siyasi partilere ilişkin tespiti yaparak, toplam 10 siyasi partinin 24 Haziran 2018 tarihinde ilk defa birlikte yapılacak milletvekili genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimine katılabileceğine karar verdi ve 264 sayılı bu karar 22.04.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak ilan edildi. Kararda seçime katılabilecek siyasi partiler; Adalet ve Kalkınma Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Halkların Demokratik Partisi, İyi Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Saadet Partisi ve Vatan Partisi olarak sıralandı. Kararın I-A bölümünde; İyi Parti’nin de, oy verme günü olan 24 Haziran 2018 tarihinden en az 6 ay öncesi itibariyle illerin en az yarısında teşkilatını kurmuş ve büyük kongresini yapmış bir siyasi parti olarak, birlikte yapılacak seçimlere girme hakkına sahip olduğu kabul edildi. 264 sayılı kararın II. Bölümünde ise; Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi ve İyi Parti olmak üzere, TBMM’de toplam 5 siyasi partinin grubunun olduğu belirlendi.

YSK’nın bu kararına göre; İyi Parti, hem süresinde büyük kongresini yapıp yeterli teşkilatlanmayı tamamladığı ve hem de TBMM’de gruba sahip olduğu için 24 Haziran 2018 seçimlerine katılabilecektir.

Erken seçim için öngörülen beş günlük ilan süresinde İyi Parti TBMM’de grup kuramayıp, birlikte aranan büyük kongre ve teşkilat şartını da yerine getiremeyip, 25.04.2018 tarihinden sonra gruba sahip olsa idi ne olurdu? Seçimlere hangi siyasi partilerin katılabileceklerine dair YSK’nın tespit ve ilan kararının kesin olmadığından, bu süreden sonra da TBMM’de kurulacak grubun o siyasi partiyi seçime sokabileceği düşünülebilir, çünkü bu konu ile ilgili YSK kararının kesin olduğuna dair bir hüküm 298 sayılı Kanunda yer almamaktadır. Bizce bu tarihten sonra da, yeniden başvuru veya itiraz usulü ile grup kuran siyasi partinin seçime katılabilmek için YSK’ya başvurması mümkündür, ancak bu başvurunun milletvekili genel seçimi oy pusulalarının basılmasından önce olması gerekir. Bir diğer görüşe göre, bu beş günlük ilan süresinin tamamlanmasından ve YSK’nın ilanından sonra yapılacak seçime katılma başvurusu kabul edilmemelidir. Bu görüşe katılmadığımızı ifade etmek isteriz.

Ancak belirtmeliyiz ki; 2820 sayılı Kanunun “Siyasi partilerin seçimlere katılması” başlıklı 36. maddesinde aranan şartlar; bir siyasi partinin seçimlere katılabilmesi için aranan şartlar olduğundan, seçimin yapılma, yani oy kullanma zamanına kadar siyasi parti bu nitelikleri kaybetmemelidir. YSK’nın seçime katılmaya ilişkin tespit ve ilanının esas olduğu, bu andan itibaren siyasi partinin seçime katılma niteliğini yitirmesinin önemli olmayacağı savunulabilirse de, 2820 sayılı Kanunun 36. maddesinin lafzından bu sonuca ulaşılamayacağı ileri sürülebilir.

3- Kamuoyunda “İkinci Mini Uyum Paketi” olarak bilinen ve seçim mevzuatı ile ilgili değişiklikler öngören 10 maddelik Kanun Teklifi 20.04.2018 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Bu Teklifte; 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliklerine ilişkin olarak Cumhurbaşkanı seçimi adaylığı için yasal düzenlemelerin önerildiği görülmektedir. Teklifin 5. maddesinde, Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti gruplarının, en son yapılan milletvekili genel seçiminde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış siyasi partilerin veya en az yüz bin seçmenin aday gösterilebileceği; 6. maddesinde, siyasi partilerce aday gösterilmenin usulü; 7. maddesinde de seçmenler tarafından aday gösterilme hükümlerine yer verildiği ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nda Teklif metninde yer alan bu üç madde ile değişiklik yapılmasının önerildiği görülmektedir.

“Normlar hiyerarşisi” ilkesini güvenceye alan “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı Anayasa madde 11/2’ye göre; “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz”. Anayasa madde 101/3’de; Teklifin 5, 6 ve 7. maddelerinde yer alan Cumhurbaşkanlığı için aday gösterme hakkına sahip olanlar bakımından ortak düzenleme yapıldığı, her üç aday gösterme hakkına sahip olanlar bakımından farklı veya ek bir şartın veya yükümlülüğün öngörülmediği, buna göre her üç başvuran bakımından eşit şartların arandığı, Anayasa madde 101’in herhangi bir fıkrasında, kanun koyucu tarafından her üç grubu birbirinden ayıracak ek külfetlerin getirilebileceğine dair bir hükme yer verilmediği, yalnızca 101. maddenin son fıkrasında (8. fıkrasında), “Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin diğer usul ve esaslar kanunla düzenlenir.” cümlesinin bulunduğu, bu hükümden Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin usul ve esasların kanunla düzenlenebileceğinin anlaşılabileceği, ancak bunun dışında Cumhurbaşkanlığı adaylığını gösterme hakkına sahip olan gruplar bakımından ek külfetler veya birbirinden ayrı, yani “eşitlik” ilkesini ihlal eden yükümlülüklerin kanunla getirilebileceğine dair bir ibarenin veya açıklığın Anayasa hükmünde yer almadığı, bu durumda yalnızca Cumhurbaşkanlığına en az yüz bin seçmenin yazılı teklifi ile aday göstermede aranan ve 139.160 Türk Lirası’na tekabül ettiği tespit edilen Cumhurbaşkanı adayının Maliye veznesine emaneten yatırması zorunlu kılınan para şartının Anayasa m.101’e aykırı olacağı, esasında bu tür bir şartın Cumhurbaşkanlığı için aday gösterme hakkına sahip olan diğer gruplar bakımından da aranamayacağı, Anayasa m.101’in bu tür ek külfetler ve yükümlülükler getirilmesini mümkün kılmadığı, bundan öte Cumhurbaşkanlığı için aday gösterme hakkına sahip olan diğer iki gruba değil de, “seçmenler tarafından aday gösterilme” ile sınırlı öngörülen Maliye veznesine para yatırma yükümlülüğünün, hem “normlar hiyerarşisi” ve hem de “eşitlik” ilkeleri ile seçme ve seçilme hakkına, dolayısıyla da Anayasaya aykırı olacağı görülmektedir. Bu nedenle, Kanun Teklifinin 7. maddesi ile 6271 sayılı Kanuna eklenmesi önerilen 8/A maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi ile buna bağlı olarak 7. fıkrasının teklif metninden çıkarılmalıdır.

4- Kanun Teklifinin 7. maddesi ile 6271 sayılı Kanuna eklenmesi önerilen “Seçmenler tarafından aday gösterilme” başlıklı 8/A maddesinin 5. fıkrasında; “Seçmenler, adaylık teklifi için kayıtlı oldukları ilçe seçim kuruluna bizzat başvururlar.” cümlesinin yer aldığı, böylelikle en az yüz bin seçmenin Cumhurbaşkanı adayı göstermesi hususunda, aday olmak isteyen kişinin Yüksek Seçim Kurulu’na ve aday gösterecek seçmenin de kayıtlı olduğu ilçe seçim kuruluna bizzat başvurması şartının getirilmesinin düşünüldüğü görülmektedir. Teklif; en az yüz bin seçmenin aday gösterebilmesinde, ilçe seçim kurullarına başvurarak, adaylık için önceden Yüksek Seçim Kurulu’na müracaat etmiş kişiyi Cumhurbaşkanı adayı gösterme usulünü tercih etmiştir. Oysa aday, il seçim kurulu vasıtasıyla başvuru yapılabilmeli, hatta bu başvuru zorunlu olmaksızın aday için toplanan imzaların il seçim kuruluna veya doğrudan Yüksek Seçim Kurulu’na teslimini mümkün kılan bir sistem kurulmalı, aday gösterecek seçmene daha kolay ulaşılabilecek veya seçmenin kolaylıkla en fazla bir aday gösterebileceği ıslak imza veya e-imza usulü benimsenmelidir. Aksi halde; 24 Haziran 2018 tarihine çok kısa bir süre kaldığı dikkate alındığında, aday gösterme ve sonrasında yapılacak seçim tanıtımı ile propaganda çalışmaları mümkün olamayacak, en önemlisi de seçmenin aday göstermesi zorlaşacaktır. Bu nedenle; güvenli başka bir yol bulunarak, adayın seçmene veya seçmenin aday göstermek istediği kişiye kolay ve hızlı ulaşmasını sağlayabilecek bir sistemin oluşturulması, seçme ve seçilme hakkı ile fırsat eşitliğinin korunması bakımından isabetli olacaktır.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.