Giriş
Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS), avukatlık ve hakimlik mesleğine girişte adayların temel yeterliliklerini ölçmek amacıyla düzenlenen en önemli merkezi sınavlardan biridir. Sınavın güvenilirliği ve şeffaflığı, sadece adaylar açısından değil, aynı zamanda hukuk mesleğinin itibarı bakımından da hayati bir öneme sahiptir. 2025 yılında yapılan HMGS-1 sınavında iptal edilen 30. soru üzerine ÖSYM’nin yaptığı yeniden değerlendirme, sınav sisteminin hukuki dayanakları, normlar arasındaki çatışma ve adayların kazanılmış hakları açısından tartışmaya açık bir tablo ortaya çıkarmıştır.
Normatif Çerçeve
Öncelikle, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20B maddesinin ikinci fıkrası üzerinde durmak gerekir. Bu hüküm, Milli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM tarafından yapılan sınavlara ilişkin iptal kararlarının sınava katılan adayların lehine uygulanacağını öngörmektedir. Dolayısıyla iptal edilen bir sorunun, adayların zararına olacak şekilde değerlendirme dışı bırakılması mümkün değildir; tam aksine, her aday açısından doğru kabul edilmesi zorunludur. Kanun koyucu, bu düzenleme ile sınavların güvenilirliğini sarsabilecek mağduriyetleri önlemeyi, yargı kararlarının etkisini güçlendirmeyi ve aday lehine bir koruma mekanizması oluşturmayı hedeflemiştir.
Buna karşılık ÖSYM, yeniden değerlendirme sürecinde kendi kuruluş kanununda yer alan bir düzenlemeye dayanmıştır. ÖSYM Hizmetleri Hakkında Kanun’un 7. maddesinde, iptal edilen soruların değerlendirme dışı bırakılacağı ve geçerli soruların puan değerinin yeniden saptanacağı açıkça belirtilmiştir. ÖSYM’nin bu hükme dayanarak 120 soru yerine 119 soru üzerinden yeniden puanlama yapması, adayların puanlarını doğrudan etkilemiş ve birçok kişi bakımından olumsuz sonuçlar doğurmuştur.
Normlar Çatışması ve Hukuki Yorum
Sınavın değerlendirilmesinde ortaya çıkan temel sorun, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20/B maddesi ile ÖSYM Kanunu’nun 7/2 maddesi arasında görülen çelişkiden kaynaklanmaktadır. İYUK 20/B, iptal edilen sınav sorularının aday lehine uygulanmasını öngörerek, bu kararların her adayın hakkını koruyacak şekilde değerlendirilmesini emretmektedir. ÖSYM Kanunu 7/2 ise iptal edilen soruların puanlama dışında bırakılmasını ve kalan soruların puan değerinin yeniden hesaplanmasını düzenlemektedir. ÖSYM Kanunu, sınav uygulamalarına özgü bir düzenleme olarak görülse de, İYUK 20/B’nin amacı, adayların kazanılmış haklarının korunması ve telafisi güç zararların önlenmesini sağlamaktır. Bu nedenle, uygulamada aday lehine olan düzenlemenin öncelikle dikkate alınması gerektiği yönünde güçlü hukuki argümanlar bulunmaktadır.
Kazanılmış Hakların Korunması
ÖSYM’nin uyguladığı yöntem, yalnızca teorik bir tartışma yaratmamakta; aynı zamanda adayların meslek hayatlarına doğrudan etki eden sonuçlar doğurmaktadır. İptal edilen sorunun doğru sayılması hâlinde barajı aşan bir aday, 119 soru üzerinden yapılan hesaplama ile baraj altına düşebilmekte ve bu da stajının iptal edilmesi riskini beraberinde getirmektedir. Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olan kazanılmış hak ilkesi, bireylerin idarenin işlemlerine güvenerek elde ettikleri hakların korunmasını gerektirir. Bir adayın sınav sonucuna dayanarak stajını başlatması, onun için kazanılmış hak doğurur. Bu hakkın, sınav değerlendirmesinde yapılan bir yöntem değişikliğiyle ortadan kaldırılması, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.
Telafisi Güç Zararlar
ÖSYM’nin tercih ettiği yolun en önemli sakıncası, adaylar açısından telafisi güç zararlar yaratmasıdır. Stajını başlatan bir adayın baraj altına düşmesi, meslek hayatına başlamasında ciddi bir gecikmeye yol açacak; ekonomik, sosyal ve psikolojik açıdan olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Bu tür zararların önüne geçmek için, iptal edilen sorunun tüm adaylar açısından doğru kabul edilmesi hem İYUK m. 20B’nin lafzına hem de hukuk devleti ilkesine en uygun çözümdür.
Sonuç
2025 HMGS’de iptal edilen 30. soru sonrasında ÖSYM’nin izlediği değerlendirme yöntemi, normlar arasındaki çatışma ve adayların haklarının korunması bağlamında hukuka aykırılık taşımaktadır. İYUK m. 20B’nin açık hükmü karşısında, ÖSYM’nin iptal edilen soruyu değerlendirme dışı bırakması, hem adayların lehine sonuç doğurma yükümlülüğüne hem de kazanılmış hakların korunması ilkesine aykırı düşmektedir. Daha adil ve hukuk devleti ilkesine uygun bir çözüm, iptal edilen sorunun tüm adaylar için doğru kabul edilmesiyle mümkündür. Bu yaklaşım yalnızca bireysel mağduriyetleri önlemekle kalmayacak, aynı zamanda sınavların güvenilirliğini ve hukuki öngörülebilirliği de güçlendirecektir.
Av. Selenay Feyza BIKMAZ TÜREN
KAYNAKÇA
1. İdari Yargılama Usulü Kanunu
2. Ölçme, Seçme Ve Yerleştirme Merkezi Hizmetleri
3. Hakkında Kanun
4. Ankara Barosu Basın Açıklaması