19 MAYIS: ATA'NIN DOĞUM GÜNÜM DEDİĞİ TARİH...

Abone Ol

“Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.” 

Mustafa Kemal ATATÜRK

Milletlerin hayatında önemli günler, bazı dönüm noktaları vardır. Bunlar ya sevinçle, coşkuyla kutlanan gurur günleri, ya da üzüntüyle hatırlanan felaket anlarıdır. Her iki halde de millî bilinç kuvvetlenmekte ve birlikte yaşama arzusu artmaktadır. 19 Mayıs 1919 tarihi de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin dönüm noktalarından biridir. Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs aynı zamanda “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaktadır.

Malatya mebusu Feyzi Efendi’nin 23 Nisan 1921 ’de söylediği gibi, "mukaddes günleri takdir etmezsek, o günlerin kıymeti kalmaz.” Bu konuda Edhem Veysi Bey de “Gazi Günü" münasebetiyle yazdığı makalede diyordu ki: “Millî hayatta bayram ve törenlerin pek büyük tesiri vardır. Milletler ve bilhassa bizim gibi üst üste inkılâp geçirmiş olan cemiyetler, sadece bir veya iki defa mazi hatıralarım ihyaya girişirlerse istikbalde yönlenecek istikameti belirlemiş olurlar. Mazi ara sıra yoklanmalıdır. Orada mevcut menkıbeler, kahramanlık ve hatta hıyanetler ve cinayetler yad edilmelidir. Ta ki iyinin kadri ve kötünün hakkı belirlenmiş olsun." Bu açıdan bakıldığında, 19 Mayıs’ın anılmağa değer olaylardan biri olduğu hususu şüphesizdir. Söz konusu olayın, resmî bayram sayılması, diğer bayramlarımız gibi ülke genelinde kutlanması yıllar sonra, 1938’ de gerçekleştirilmiştir.

Samsunlular, ya 19 Mayıs’ın resmî bayram günü olarak yasa ile onaylanmasını beklediklerinden, ya da bugünün unutulmasına gönülleri razı olmadığından, 1926’da 19 Mayıs’ı “Gazi Günü” ilân ederek kutlama törenleri düzenlemişlerdir.

20 Haziran 1938 tarihinde ise 3466 Sayılı Kanun’la 2739 Sayılı Kanun’un 2. Maddesine “G) Gençlik ve Spor Bayramı, Mayıs’ın 19’uncu günü” ibaresi eklenerek, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı 20 Haziran 1938’de 19. yıldönümünden sonra resmi bayram olarak kabul edilmiştir.

Ancak, 10 Kasım 1938'de yaşama gözlerini yuman Atatürk, resmen ilk kez 1939'da kutlanan Gençlik ve Spor Bayramı'nı izleyememiştir.

Bayramın adı 1980 yılından sonra yapılan düzenlemeyle de ''19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı'' olarak değiştirilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından adeta bir “milat” olarak kabul edilmekte ve yeni kurulan devletin temellerinin “bu çıkış noktası” ile atıldığına inanılmaktadır. Mustafa Kemal’de Nutuk adlı eserinde Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl ve ne şartlarda kurulduğunu anlatmaya Samsun’a ayak basması ile başlamakta ve o zamanlarda ülkenin içinde bulunduğu durumu tasvir etmektedir.

Atatürk'ün milli mücadeleyi başlatmak için Samsun'a ayak bastığı tarih, O'nun aynı zamanda ''doğum günüm'' dediği gündü.

Anlaşılacağı üzere; 19 Mayıs, bir sonuç değil, bir başlangıçtı. Sonuçları itibarıyla önemli bir gündü. Eğer sonuçları bu derecede büyük olmasaydı, hiç şüphesiz unutulup gidecek, belki bundan hiç bahsedilmeyecekti.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşmanın yedinci maddesine dayanarak galip devletler, İngiltere, Fransa ve İtalya Anadolu’nun kritik merkezlerini işgale başlamışlardı. Ayrıca Yunanlılar da 15 Mayıs 1919’da İzmir’e asker çıkarmışlardı. Aynı tarihlerde Mustafa Kemal Samsun’da Rum çeteleri ve Türk halkı arasında meydana gelen çatışmaların sonlandırılması için Osmanlı Hükûmeti tarafından görevlendirilmiş ve kendisine Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliği verilmiştir. Savaşmadan ülkeyi kurtarma politikası izleyen İstanbul Hükûmetine karşılık Mustafa Kemal, Anadolu’da işgalci devletlerin tutumlarına yönelik gelişen direniş hareketlerinin gerekliliğine inanmış ve tercihini işgalci devletlere karşı “fiili mücadele yönünde” belirlemiştir.

Bu karar hem işgalci devletlere hem de İstanbul Hükûmetine meydan okumak anlamına gelmekteydi. İşgallere karşı direnme kararı alanlar aynı zamanda İstanbul Hükûmetinin de karşısında yer almış oluyorlardı. İşgalci kuvvetlere karşı girişilen bu hareket “Kurtuluş Savaşı” ve bu dönem “Millî Mücadele Dönemi” olarak adlandırılmıştır.

Mustafa Kemal Çanakkale’deki başarıları nedeniyle halkın gözünde bir kahramandı, ancak Anadolu hareketinin lideri olarak görülmesi 19 Mayıs ile birlikte olmuştur. Bu nedenle 19 Mayıs, Mustafa Kemal’in kaderi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderinin birleştiği tarih olarak kabul edilebilir. Sonradan bu birleşme tarihinin “yeni bir devlet” ve “yeni lider” oluşumunun tarihini sembolize edecek olması da ayrıca önemlidir.

Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi'nin 30 Ekim 1918'de imzalanmasından sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'ndan 3 Kasım 1918'de İstanbul'a dönmüştür. Samsun'a gidinceye kadar 6 ay İstanbul'da kalan Mustafa Kemal, çeşitli temaslarda bulunmuştur. Anılarında anlattığına göre, kendisini İstanbul'dan uzaklaştırmak ve “Anadolu dağlarında çürütmek” isteyenlerce 9. Ordu Müfettişliği ile görevlendirilmiştir.

Ancak, Mustafa Kemal, müfettişliği kabul ederken, görevinin geniş yetkilerle donatılmasını sağlamıştır. Öyle ki; Ankara'nın doğusunda kalan her yerden sorumlu hükümet yetkilisi konumuna gelmiştir.

Mustafa Kemal, 14 Mayıs’ta, Damat Ferit Paşa'nın Nişantaşı'ndaki evindeki akşam yemeğinde yeni görevi konusunda görüşmelerde bulunmuştur. Sadrazam'ın yanından ayrıldıktan sonra, Cevat (Çobanlı) Paşa ile arasında şu konuşma geçmiştir:

“- Bir şey mi yapacaksın Kemal?

- Evet Paşam, bir şey yapacağım.

- Allah muvaffak etsin.

- Mutlaka muvaffak olacağız.”

Harbiye Nazırlığı (Savaş Bakanlığı) bünyesinde görev yapan İngiliz irtibat subayı John G. Bennett de Mustafa Kemal'in olağanüstü yetkilerinden şüphelenmiş ve Mustafa Kemal ve karargahının yol iznini imzalamakta tereddüt etmişti.

İzmir'in işgal edildiği 15 Mayıs günü ise Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanlığında Cevat (Çobanlı) ve Fevzi (Çakmak) paşalara, sonra da Babıali'de bazı hükümet üyelerine veda etmiştir. Aynı gün, Yıldız Sarayı'nda Padişah Vahdettin tarafından kabul edilen Mustafa Kemal, daha sonra Bandırma Vapuru Kaptanı İsmail Hakkı (Durusu) Bey'i, Şişli'deki evine çağırarak yolculukla ilgili bilgi almıştır.

Mustafa Kemal, 16 Mayıs’ta Cuma selamlığından sonra Padişah Vahdettin'e veda etmiştir. Şişli'deki evinde annesi ve kız kardeşiyle vedalaşan Mustafa Kemal Paşa, yola çıkışındaki kritik saatleri şöyle anlatmıştır:

“Otomobil kapı önünde idi. ... Tam o sırada gelerek beni büroma götüren bir dostum (Rauf Orbay), aldığı bir habere göre, benim ya hareketime müsaade edilmeyeceğini yahut vapurun Karadeniz'de batırılacağını söyledi. Yıldırımla vurulmuşa döndüm. Daha sonra vaktiyle uzun müddet yanımda çalışan bir erkanıharp (kurmay) da gelerek, maiyetinde çalıştığı bir damattan aynı şeyleri öğrendiğini bildirdi.

Bir an yalnız kaldım ve düşündüm. Bu dakikada düşmanların elinde idim. Bana her istediklerini yapamazlar mıydı? Beynimden bir şimşek geçti: Tutabilirler, sürebilirler, fakat öldürmek! Bunun için beni Karadeniz'in coşkun dalgaları arasında yakalamak lazımdır. Bu ihtimal mantıklı idi. Ancak artık benim için yakalanmak, hapsolmak, sürülmek, düşündüklerimi yapmaktan men edilmek, hepsi ölmekle eşit idi. Hemen karar verdim, otomobile atlayarak Galata Rıhtımı'na geldim.”

Sandallarla gidilen Bandırma Vapuru'nda, Kız Kulesi açıklarında İtilaf Devletleri denetim görevlilerince silah ve kaçak malzeme arandı. Arama sürerken, “kaptan yerinde” bulunan Mustafa Kemal'in kararlılığı göstermek amacıyla hareket hazırlıklarını çabuklaştırması söylediği “yirmi yedi yıllık ihtiyar kaptan” demir aldırmaya başladı.

Subayların gemiyi terk etmelerinin ardından Karadeniz'e yönelen Bandırma'nın güvertesinde Mustafa Kemal Paşa, yanındakilere, şunları söylemişti:

“Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu'ya ne silah ne cephane götürüyoruz; biz ideali ve imanı götürüyoruz.”

Atatürk, her ne kadar sadece görev amacıyla gidiyor gibi görünse de onun asıl amacı Anadolu’ya geçip halkı işgaller karşısında bilinçlendirmek ve örgütlemekti. Bu niyetini Samsun’a geçene kadar hiçbir şekilde belli etmemiş, Samsun’a ayak bastıktan sonra, Milli Mücadele ateşini yakmıştır. Mitingler, kongreler düzenlemiştir.

Samsun'a 19 Mayıs'ta Tütün İskelesi'nden çıkan Mustafa Kemal görevinin gereklerini yerine getirmeye koyulmuş ve bazı incelemelerde bulunmuştur. Bu incelemeler sonucunda Rum çetelerinin Müslüman halka saldırdığı, yerel yöneticilerinse dış devletlerin de duruma karışmasıyla bu olaylara müdahale edemediği kanısına varmıştır. Bunun üzerine Canik mutasarrıfını görevden alarak yenisini atamış ve bölgede oluşan karışıklıklara yabancı askerlere aldırmaksızın doğrudan müdahale etmesini emretmiştir.

Erzurum ve Ankara'da bulunan kolordular ile iletişim kuran Mustafa Kemal müfettişlik görevleri arasında yer alan "bölgede yer aldığı iddia edilen Türk direniş topluluklarının dağıtılması"nı yerine getirmek bir kenara kendi eliyle ulusal direniş örgütleri kurulmasına önayak olmuştur.

Mustafa Kemal tümüyle İngiliz denetiminde bulunan şehirde ulusal hareketin yönetilemeyeceğine kanaat getirmiş ve 25 Mayıs günü Havza'ya hareket etmiştir. Havza'da geçen günlerinde Ankara ve Konya'daki kolordu komutanları ile telgraflaşmış, ülkedeki genel durum hakkında bilgi almaya çalışmıştır.

Bir hafta Samsun'da, on yedi gün de Havza'da kalan Mustafa Kemal bu süreçte Anadolu'nun ve halkın genel durumu hakkında bilgi alarak ulusal hareketin fikirsel temellerini atmıştır. Bunun yanında 28 Mayıs 1919 günü müdâfaa-i hukuk cemiyetlerine gönderdiği bir genelgeyle İzmir'in İşgalinin protesto edilmesini istemiş ve bunun sonucunda tüm Anadolu'da 96 miting gerçekleştirilmiştir. Bu, Osmanlı Hükûmetince hoş karşılanmamış ve kendisinin İstanbul'a dönmesi emredilmiştir. Harbiye Nezareti'ne oyalayıcı bir telgraf gönderen müfettiş 12 Haziran 1919 günü Amasya'ya hareket etmiş ve burada bir genelge ilan ederek açıktan açığa Millî Mücadele'nin başladığını duyurmuştur.

19 Mayıs 1919 günü, Kurtuluş savaşımızın ilk kıvılcımının başlangıcı ve İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edildiği gün olan 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’e ilk çıkan Yunan Alay sancaktarına ilk kurşunu atan ve oracıkta şehit edilen Gazeteci Hasan Tahsin tarafından başlatılan ve Atamızın kurtuluş için dava arkadaşlarıyla birlikte bir gün sonra “Bandırma Vapuru” ile İstanbul’dan hareket ederek Samsun’da başlatacağı kurtuluş mücadelemizin başlangıcıdır.

19 Mayıs 1919 tarihi, İtilaf Devletleri'nin işgaline karşı Türk Kurtuluş Savaşı'nın başladığı gün olarak kabul edilmektedir. Atatürk, bu bayramı Türk gençliğine armağan etmiştir.

Atatürk Millî Mücadele sıralarında Türk milletini ileri götürecek olanların ve köhnemiş fikirlere karşı gelecek olanların genç fikirler olduğunu görmüştü. Bu nedenle de “gençlik” kavramı Atatürk için ayrı bir önem taşımaktadır. Atatürk gençlerden sık sık bahsederken, yaş sınırı dışında fikri olarak gençliği yani, fikirde yeniliği ifade etmiştir. O’nun şu sözü çok anlamlıdır: “Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.”

Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmî bayramıdır. 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun'a çıkmıştır ve bugün İtilaf Devletleri'nin işgaline karşı Türk Kurtuluş Savaşı'nın başladığı gün kabul edilir. Atatürk bu bayramı Türk gençliğine armağan etmiştir.

Gençlik ve Spor Bayramı ilk defa 1926 yılında Gazi Günü adı altında Samsun'da kutlanmış, 24 Mayıs 1935'te Atatürk Günü adı altında resmiyet kazanmıştır. Beşiktaş'ın girişimleriyle Fenerbahçe Stadı'nda kutlanan bu ilk 19 Mayıs, Galatasaray ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla bir spor günü haline gelmiştir. Bu organizasyondan bir süre sonra gerçekleşen Spor Kongresi'nde söz alan Beşiktaş Kurucu Üyesi Ahmet Fetgeri Aşeni kutlanan Atatürk Günü'nün tüm gençliğe mal edilebilmesi için "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı" adı altında her yıl yapılmasını teklif etmiştir. Kongrede oylanan bu öneri kabul edilmiş ve Atatürk'ün de onayıyla yasalaşmıştır. 20 Haziran 1938 tarihli kanunla "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanan bu ulusal bayramın adı 12 Eylül Darbesi'nden sonra "Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" adını almıştır.

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın bul yıl 101.yıl dönümünü büyük bir coşku içinde kutlayacağız.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadele kapsamında uygulanan sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) açılışının 100. yıl dönümü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda saatlerimiz 21.00'i gösterdiğinde Türk Halkı olarak hep birlikte balkon ve pencerelerden İstiklal Marşı'nı hep bir ağızdan coşkuyla seslendirdik ve birlik beraberlik içerisinde bayramın nasıl kutlanabileceği gösterdik.

Şimdi ise yine virüse inat, Türk Halkı olarak birlik ve beraberliğimizi, bayrağımıza, vatanımıza ve milli bayramlarımıza olan sevgimizi gösterme zamanı. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı coşkuyla kutlamak için saat 19.19'da, balkonlarımızda saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşımızı okuyalım… 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.. Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur! Ne mutlu Türküm diyene!..

''Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir..'' 

Mustafa Kemal ATATÜRK

Kaynaklar:
1.)    http://static.dergipark.org.tr/article-download/9350/b9f1/912d/5c91f19e55063.pdf?
2.)    http://static.dergipark.org.tr/article-download/imported/5000118090/5000109572.pdf?
3.)    https://www.hurriyet.com.tr/gundem/19-mayis-ataturkun-dogum-gunum-dedigi-tarih-14771065
4.)    https://tr.wikipedia.org/wiki/Mustafa_Kemal%27in_Samsun%27a_%C3%A7%C4%B1k%C4%B1%C5%9F%C4%B1
5.)    https://www.hurriyet.com.tr/gundem/19-mayis-hangi-tarihte-genclik-ve-spor-bayrami-olarak-kutlanmaya-baslanmistir-41218879