18. MADDE UYGULAMASINDA TEBLİGAT SÜRECİ VE HUKUKİ BOYUTLARI

Abone Ol

3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. Maddesi, arazi ve arsa düzenlemesiyle ilgili önemli bir düzenlemeyi içermektedir. Bu madde, imar planlarının uygulanması sırasında taşınmazların mülkiyet yapısını düzenlemeyi amaçlarken, aynı zamanda kamusal ve bireysel hakların korunmasını da gözetir. Ancak uygulama sürecinde en çok tartışılan konulardan biri, 18. Maddeye dayalı işlemlerde tebligat ve bunun usulüne uygun şekilde yapılmasıdır. Bu makalede, 18. Madde uygulamasında tebligat sürecine dair hukuki sorunlar, idari süreçler ve yargı kararları incelenecektir. 

18. Madde Uygulamasında Tebligatın Önemi

18. Madde kapsamında yapılan arazi ve arsa düzenlemelerinde hak sahiplerine bilgilendirme yapılması, Anayasa'nın hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma ilkesi çerçevesinde büyük bir öneme sahiptir. Tebligat süreci, hak sahiplerinin düzenlemeye itiraz etmeleri veya haklarını savunmaları için temel bir unsurdur. Usulüne uygun yapılmayan tebligatlar, idari işlemin iptaline yol açabileceği gibi, hak kayıplarına ve uzun süren hukuki ihtilaflara da neden olabilir.

Tebligat Sürecinde Uyulması Gereken Usuller

1. Hak sahiplerinin belirlenmesi, arazi düzenlemesinden etkilenen tüm hak sahiplerinin doğru bir şekilde tespiti gereklidir. Tapu kayıtları, nüfus bilgileri ve diğer resmi belgeler bu süreçte dikkate alınmalıdır. 

2. Tebligatın şekli, tebligat, 7201 sayılı tebligat kanunu hükümlerine uygun bir şekilde yapılmalıdır. Özellikle iadeli taahhütlü posta yoluyla veya elektronik tebligat (e-tebligat) sistemi üzerinden gerçekleştirilmesi önemlidir. 

3. Süreler, tebligatın yapılmasından itibaren hak sahiplerine tanınan itiraz süresi, mevzuata uygun şekilde hesaplanmalıdır. Sürelerin eksik veya yanlış hesaplanması, işlemin hukuka aykırılığını doğurabilir. 

18. Madde uygulamalarında en sık karşılaşılan hukuki sorunlar şunlardır: 

- Eksik veya yanlış tebligat hak sahibine yapılan tebligatın hatalı adres bilgileriyle gönderilmesi, tebligatın geçersiz sayılmasına neden olabilir. 

- E-tebligatın uygulanmaması elektronik tebligat sisteminin kullanılmaması veya yanlış uygulanması, tebligat sürecini olumsuz etkileyebilir. 

- Ttiraz hakkının kısıtlanması tebligatın yapılmaması veya geç yapılması, hak sahiplerinin itiraz sürelerini kaçırmasına yol açabilir. 

Yargı Kararlarında Tebligatın Rolü 

Danıştay ve diğer mahkemeler, tebligatın usulüne uygun yapılmaması durumunda 18. Maddeye dayalı düzenlemeleri iptal edebilmektedir. Örneğin, Danıştay 6. Dairesi’nin bir kararında, hak sahibine usulüne uygun şekilde tebligat yapılmaması durumunda işlemin iptaline hükmedilmiştir. Bu durum, idarenin tebligat sürecine ne kadar dikkat etmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Sonuç ve öneriler

18. Madde uygulamasında tebligat süreci, yalnızca bir idari prosedür değil, aynı zamanda bireylerin mülkiyet haklarının korunması açısından da kritik bir unsurdur. İdarelerin bu süreçte tebligat kanunu ve ilgili mevzuata sıkı sıkıya uyması, hukuki ihtilafların önlenmesi açısından önemlidir. 

Hak sahiplerinin mağduriyet yaşamaması adına şu öneriler sunulabilir: 

- Tebligat süreçleri için teknolojik altyapının geliştirilmesi ve e-tebligat sisteminin daha etkin kullanılması, 

- İdari personelin tebligat süreçlerine dair eğitilmesi, 

- Tebligat sürelerinin hak sahipleri lehine açık ve anlaşılır bir şekilde belirtilmesi. 

Böylelikle, 18. Madde uygulamaları hem idari verimliliği artırabilir hem de bireysel hakların daha etkin korunmasını sağlayabilir. 18. Madde uygulamasında tebligat sorunu

Bir belediye, İmar Kanunu’nun 18. Maddesi kapsamında bir mahallede parselasyon çalışması yapmış ve yeni düzenlemelerle ilgili planları askıya çıkarmıştır. Bu süreçte hak sahiplerinden biri olan Ahmet Bey, kendisine yapılan düzenleme ile taşınmazının küçüldüğünü iddia etmektedir. Ancak Ahmet Bey’e bireysel bir tebligat ulaşmamış, sadece belediyenin ilan panosunda askıya çıkarılan genel ilan ile duyuru yapılmıştır. 

Ahmet Bey, durumdan geç haberdar olmuş ve düzenlemeye itiraz süresini kaçırmıştır. Belediye, Ahmet Bey’in bireysel adresine tebligat yapıldığını savunarak sürecin hukuka uygun olduğunu iddia etmektedir. 

Tebligat usulüne uygun yapılmış mı?

- Tebligat Kanunu’na göre bireysel tebligatın, hak sahibinin bilinen adresine yapılması gerekir. Eğer adres tespit edilemiyorsa, “ilanen tebligat” yöntemi kullanılabilir. 

- Değerlendirme;

Ahmet Bey, belediye kayıtlarında güncel adresini bildirmişse, tebligatın doğrudan bu adrese yapılması gerekirdi. Eğer böyle bir tebligat yapılmamışsa, usule aykırılık söz konusudur. 

Genel ilan yeterli mi?

- Genel ilan (askıya çıkarma işlemi), bireysel tebligata ek bir yöntemdir ancak hak sahibinin adresi biliniyorsa, bireysel tebligatın yapılması zorunludur. 

- değerlendirme belediyenin yalnızca askı ilanı yapması, bireysel tebligat yerine geçmez. 

Ahmet Bey’in itiraz hakkı var mı? 

- itiraz süresi genel kural olarak “30 gün” dür. Ancak bu süre, tebligatın usulüne uygun yapılmadığı durumlarda işlememiş sayılabilir. 

- değerlendirme Ahmet Bey, tebligatın usule uygun yapılmadığını gerekçe göstererek idari yargıya başvurabilir. 

Ahmet Bey’in hak arama süreci Ahmet Bey, belediye encümenine veya doğrudan idare mahkemesine başvurarak, tebligatın usule uygun yapılmadığını ileri sürmelidir.  Eğer bireysel tebligat hiç yapılmamışsa ya da yanlış bir adrese yapılmışsa, mahkeme tebligatı geçersiz sayabilir ve Ahmet Bey’in yeniden itiraz etme hakkını tanıyabilir. 

Belediye açısından yapılması gerekenler adres bilgilerini doğru bir şekilde kontrol etmek, eğer adres bulunamıyorsa ilanen tebligat yapmak. Bu tür hataların tekrarını önlemek için tapu kayıtları, nüfus müdürlükleri ve Mernis kayıtları üzerinden güncel adreslerin düzenli kontrol edilmesi. 

Sonuç olarak eğer belediye bireysel tebligatı usulüne uygun yapmamışsa, Ahmet Bey’in itiraz süresini kaçırması kendi kusuru olarak değerlendirilemez. Bu durumda düzenleme işlemi hukuka aykırı hale gelebilir ve mahkeme iptal kararı verebilir. Bu tür bir pratikte, belediyelerin tebligat işlemlerini sıkı bir denetim altında yapması ve hak sahiplerinin mağduriyetini önlemesi kritik önemdedir.

Kadastro çalışmalarında ilan ve itiraz süreci kadastro işlemleri, taşınmazların sınırlarının ve maliklerinin tespit edilmesi için yapılan bir kamu hizmetidir. Kadastro çalışmalarının başlatılması, düzenlenmesi ve sonuçlarının ilanı ile hak sahiplerinin bilgilendirilmesi ve itiraz hakları, kadastro kanunu (3402 sayılı kanun) ve tebligat kanunu (7201 sayılı kanun)çerçevesinde gerçekleştirilir. 

Kadastro çalışmasının ilanı

1. Çalışma başlangıcının ilanı: 

   - kadastro çalışmalarına başlamadan önce ilgili mahallede veya köyde yaşayanlar, “muhtarlık ilan panosu” veya “mahalli gazete” aracılığıyla bilgilendirilir. 

   - kadastro çalışmasının hangi taşınmazları kapsadığı ve sürecin hangi tarihlerde yürütüleceği belirtilir. 

2. Bireysel bilgilendirme (şahsa özel tebligat)

   - kadastro sırasında taşınmazın sınırları ve malik bilgileri belirlenirken, hak sahipleri veya taşınmaz üzerinde hak iddia edenler bireysel olarak bilgilendirilir. 

   - ilgililere doğrudan “yazılı tebligat” yapılır. Adres tespit edilemiyorsa “ilanen tebligat” yoluna gidilir. 

3. “sonuçların ilanı” kadastro çalışmaları tamamlandıktan sonra, düzenlenen kadastro tutanakları ve sınır haritaları, “30 gün süreyle askıya çıkarılır.”  Askı süresince hak sahipleri veya hak iddia eden kişiler düzenlemeyi inceleyebilir ve itiraz edebilir. 

Hak sahibi nasıl haberdar olur? 

1. “kadastro çalışmasının başlangıcında” genel bir ilan yapılır. 

2. Kadastro sırasında hak sahipleri, sınır tespiti ve mülkiyet bilgileri hakkında “şahsen tebligat” alır. 

3. Çalışmaların tamamlanmasından sonra düzenlemeler yine hem “bireysel tebligat” hem de “askı ilanı” yoluyla duyurulur. 

İtiraz süreci 

Askı sürecinde itiraz; kadastro tutanakları askıya çıkarıldığı tarihten itibaren “30 gün içinde”, ilgililer kadastro komisyonuna itiraz edebilir. 

  - Komisyon, itirazları değerlendirip karar verir. 

Komisyon kararına itiraz; kadastro komisyonu itirazı reddederse, hak sahibi “30 gün içinde” yetkili “kadastro mahkemesine” dava açabilir. 

   - Eğer bölgedeki kadastro çalışmaları sırasında mahkeme kurulmamışsa, görevli mahkeme taşınmazın bulunduğu yerin asliye hukuk mahkemesidir.

Kadastro Çalışmalarında İlan ve İtiraz Süreci  

Kadastro işlemleri, taşınmazların sınırlarının ve maliklerinin tespit edilmesi için yapılan bir kamu hizmetidir. Kadastro çalışmalarının başlatılması, düzenlenmesi ve sonuçlarının ilanı ile hak sahiplerinin bilgilendirilmesi ve itiraz hakları, Kadastro Kanunu (3402 sayılı Kanun) ve Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun)çerçevesinde gerçekleştirilir.   

Kadastro Çalışmasının İlanı  

1. Çalışma Başlangıcının İlanı:   

   - Kadastro çalışmalarına başlamadan önce ilgili mahallede veya köyde yaşayanlar, “muhtarlık ilan panosu” veya “mahalli gazete” aracılığıyla bilgilendirilir.   

   - Kadastro çalışmasının hangi taşınmazları kapsadığı ve sürecin hangi tarihlerde yürütüleceği belirtilir.   

2. Bireysel Bilgilendirme (Şahsa Özel Tebligat)  

   - Kadastro sırasında taşınmazın sınırları ve malik bilgileri belirlenirken, hak sahipleri veya taşınmaz üzerinde hak iddia edenler bireysel olarak bilgilendirilir.   

   - İlgililere doğrudan “yazılı tebligat” yapılır. Adres tespit edilemiyorsa “ilanen tebligat” yoluna gidilir.   

3. “Sonuçların İlanı”   

   - Kadastro çalışmaları tamamlandıktan sonra, düzenlenen kadastro tutanakları ve sınır haritaları, “30 gün süreyle askıya çıkarılır.”   

   - Askı süresince hak sahipleri veya hak iddia eden kişiler düzenlemeyi inceleyebilir ve itiraz edebilir.   

Hak Sahibi Nasıl Haberdar Olur?   

1. “Kadastro çalışmasının başlangıcında” genel bir ilan yapılır.   

2. Kadastro sırasında hak sahipleri, sınır tespiti ve mülkiyet bilgileri hakkında “şahsen tebligat” alır.   

3. Çalışmaların tamamlanmasından sonra düzenlemeler yine hem “bireysel tebligat” hem de “askı ilanı” yoluyla duyurulur.   

İtiraz Süreci   

1. Askı Sürecinde İtiraz; Kadastro tutanakları askıya çıkarıldığı tarihten itibaren “30 gün içinde”, ilgililer kadastro komisyonuna itiraz edebilir.   

  - Komisyon, itirazları değerlendirip karar verir.   

2. Komisyon Kararına İtiraz  

   - Kadastro komisyonu itirazı reddederse, hak sahibi “30 gün içinde” yetkili “kadastro mahkemesine” dava açabilir.   

   - Eğer bölgedeki kadastro çalışmaları sırasında mahkeme kurulmamışsa, görevli mahkeme taşınmazın bulunduğu yerin asliye hukuk mahkemesidir. 

Pratik Örnek: Kadastro Uygulamasına İtiraz Sorunu 

Olay Kadastro çalışmaları sırasında Mehmet Bey’in tarlası, bitişikteki Ali Bey’in tarlası ile sınır uyuşmazlığına konu olmuştur. Kadastro ekibi, mahalle sakinlerinden bilgi alarak sınırın tespitini yapmış ve kadastro tutanaklarını düzenlemiştir. Ancak Mehmet Bey, yapılan düzenlemeden haberdar edilmediğini, tarlasının bir kısmının haksız yere Ali Bey’in tarlasına katıldığını iddia etmektedir.   

Mehmet Bey, düzenlemeler askı sürecinde ilan edilmiş olmasına rağmen, askıyı fark etmediği için itiraz süresini kaçırmıştır. Kadastro komisyonu, Mehmet Bey’in itiraz hakkını reddetmiş ve sınır tespiti kesinleşmiştir.   

Sorular ve Çözüm Adımları 

1. Tebligat usulüne uygun yapılmış mı?   

- Kadastro Kanunu ve Tebligat Kanunu gereği, sınır tespiti sırasında Mehmet Bey’e bireysel tebligat yapılması gerekirdi. Eğer Mehmet Bey’e tebligat yapılmamışsa, tebligat usulsüzdür.   

- “Değerlendirme” Mehmet Bey, bireysel tebligat yapılmadığını ispat ederek itiraz süresinin yeniden başlatılmasını talep edebilir.   

2. Askı ilanı yeterli mi?   

- Askı ilanı, tebligat yerine geçmez. Sadece bireysel tebligat yapılamayan durumlarda tamamlayıcı bir yöntem olarak kabul edilir.   

- “Değerlendirme” Eğer Mehmet Bey’in adresi biliniyorsa, askı ilanı tek başına yeterli değildir.   

3. Mehmet Bey’in hak arama yolları nelerdir?   

- Mehmet Bey, tebligatın usulsüz olduğunu gerekçe göstererek doğrudan “kadastro mahkemesine” dava açabilir. Mahkeme, tebligatın usulsüz yapıldığını tespit ederse, kadastro işlemini iptal edebilir veya Mehmet Bey’e yeniden itiraz hakkı tanıyabilir.   

Mehmet Bey’in Yapması Gerekenler  

- Kadastro mahkemesine başvurarak, sınır tespiti sırasında kendisine tebligat yapılmadığını kanıtlamalıdır.   

- Eğer tebligat adresi bilinmesine rağmen yapılmamışsa, kadastro işlemlerinin iptali ve sınırların yeniden belirlenmesini talep edebilir.   

2. Belediyenin veya Kadastro Ekibinin Dikkat Etmesi Gerekenler  

   - Hak sahiplerine yapılacak tebligatların doğru adreslere ulaştırılması ve sürecin şeffaf yürütülmesi.   

   -Tüm işlemlerin tutanaklarla belgelenmesi ve bu belgelerin itiraz durumunda mahkemeye sunulabilecek şekilde düzenlenmesi.   

Sonuç; 

Kadastro çalışmalarında tebligatın usulüne uygun yapılmaması, işlemlerin geçersizliğine yol açabilir. Mehmet Bey, bu durumu gerekçe göstererek yargı yoluyla haklarını savunabilir. Kadastro ekibinin ve belediyelerin süreci titizlikle yürütmesi, bu tür uyuşmazlıkların önlenmesinde kritik öneme sahiptir. 

Kadastroda Tescil Hataları ve Düzeltme Talebi 

Olay; Kadastro çalışmaları sırasında, Ayşe Hanım’a ait tapulu bir tarlanın bir kısmı, bitişikteki Hasan Bey’in tapusuna dahil edilmiştir. Kadastro ekipleri, bu sınır değişikliğini yaparken mahalledeki tanıkların beyanlarını esas almıştır. Ancak kadastro tespit tutanaklarında Ayşe Hanım’ın adı yanlış yazılmış ve tarlanın kendisine ait olduğu belirtilmemiştir.   

Ayşe Hanım, sınır tespiti ve hatalı tescil ile ilgili bireysel tebligat almadığını iddia etmektedir. Kadastro tutanakları askıya çıktığında durumu fark etmiş, ancak bu süreçte memlekette olmadığı için itiraz süresini kaçırmıştır. Hasan Bey ise tescil işlemlerinin tamamlandığını ve arazinin artık kendisine ait olduğunu savunmaktadır.   

Sorular ve Çözüm Adımları 

1. Kadastro çalışmasında bir hata yapılmış mı?   

- Kadastro tespitleri yapılırken taraflara şahsen tebligat gönderilmesi zorunludur. Ayrıca, düzenlenen sınır ve tescil bilgilerinin doğru ve eksiksiz olması gerekir.   

- Değerlendirme; 

 Kadastro tutanaklarında Ayşe Hanım’ın adının geçmemesi ve sınır bilgilerinin yanlış düzenlenmesi, kadastro çalışmasında bir hata yapıldığını gösterir.   

2. Tebligat usulüne uygun yapılmış mı?  

- Tebligatın, hak sahibinin bilinen adresine yapılması gerekir. Eğer bu adrese tebligat yapılmamışsa ya da yanlış adrese gönderilmişse, usul hatası söz konusudur.   

- Değerlendirme Ayşe Hanım’a şahsi tebligat yapılmamışsa, bu durum usulsüzlük teşkil eder ve itiraz süresinin yeniden başlatılmasını sağlar.   

3. İtiraz süresi geçmişse hak talebi nasıl ileri sürülür?  

- İtiraz süresi geçtikten sonra, hak sahibi "tescilin hukuka aykırı olduğu" gerekçesiyle kadastro mahkemesine veya genel mahkemeye başvurabilir.   

- Çözüm; 

Ayşe Hanım’ın Hak Arama Yolları   

1. Kadastro Mahkemesine Başvuru 

   - Ayşe Hanım, kadastro çalışmalarında sınır ve tescil hatası yapıldığını gerekçe göstererek kadastro mahkemesine dava açabilir. Mahkeme, kadastro kayıtlarının hatalı olduğunu tespit ederse, düzeltme kararı verebilir.   

2. Tescilin İptali için Genel Mahkemeye Başvuru  

   - Kadastro mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ayşe Hanım, bu mahkemede tescilin iptali ve taşınmazın sınırlarının yeniden belirlenmesini talep edebilir.   

Hasan Bey’in Durumu 

- Hasan Bey, tescilin kesinleşmiş olduğunu savunsa da, Ayşe Hanım’ın açacağı dava sonucunda tapunun iptali söz konusu olabilir. Çünkü kadastro işlemleri sırasında yapılan hatalar, tapunun kesinleşmesi sonrasında bile düzeltebilir.   

 Kadastro Çalışmalarında Tapu Malikinin Ölümü Nedeniyle Mirasçıların Hakkı 

-Olay;  

Kadastro ekipleri, bir köyde tarla vasfındaki bir taşınmazın kadastro çalışmasını yaparken, taşınmazın sahibi olarak Mehmet Bey’i tespit etmişlerdir. Ancak Mehmet Bey, kadastro çalışmaları başlamadan önce vefat etmiştir ve bu durum kadastro ekibine bildirilmemiştir. Çalışmalar sırasında tapu kayıtlarında hâlâ Mehmet Bey'in adı geçtiği için taşınmaz, tescil işleminde onun adına kaydedilmiştir.   

Mehmet Bey’in mirasçıları, tescil işleminden bir yıl sonra, taşınmazın miras olarak paylaşılması gerektiğini fark etmiş ve durumu öğrenmiştir. Mirasçılar arasında anlaşmazlık çıkmış, bazıları taşınmazın Mehmet Bey adına yapılan tesciline itiraz ederek miras paylarının açıkça belirtilmesini talep etmektedir.   

Sorular ve Çözüm Adımları   

1. Kadastro işlemi doğru yapılmış mı?*   

- Kadastro Kanunu’na göre, kadastro çalışmalarında taşınmazın güncel mülkiyet durumu dikkate alınmalıdır. Malik vefat etmişse, taşınmaz, mirasçılar adına müşterek mülkiyet şeklinde tescil edilmelidir.   

- Değerlendirme Mehmet Bey’in vefat ettiği bilgisi dikkate alınmadığı için kadastro çalışması eksik yapılmıştır.   

2. Mirasçıların hakları nasıl korunur?  

- Mirasçılar, taşınmazın tescil işlemine karşı dava açarak, kadastro kaydının müşterek mülkiyet şeklinde düzeltilmesini talep edebilirler.   

- Değerlendirme; Taşınmazın Mehmet Bey adına tescil edilmesi hukuka aykırı olduğundan, mirasçılar dava yoluyla haklarını arayabilir.   

3. Tescilin düzeltilmesi için hangi adımlar atılmalı?   

- Mirasçılar arasında anlaşma sağlanamıyorsa, mahkeme taşınmazın tüm mirasçılar adına paylı şekilde tesciline karar verebilir.   

Mirasçıların Yapması Gerekenler;  

1. Kadastro Mahkemesine Başvuru   

   - Kadastro mahkemesine başvurarak, taşınmazın malikinin vefat ettiğini ve tescilin mirasçılar adına düzeltilmesi gerektiğini ileri sürebilirler.   

   - Mahkeme, gerekli incelemeleri yaparak taşınmazın müşterek mülkiyet şeklinde tesciline karar verebilir.   

2. Veraset İlamı ile Tescilin Düzeltilmesi   

   - Mirasçılar, noter ya da mahkeme aracılığıyla veraset ilamı alarak, kadastro müdürlüğüne başvurabilir. Veraset ilamında belirtilen paylar doğrultusunda taşınmazın tescili yeniden düzenlenir.   

Kadastro Ekibinin Dikkat Etmesi Gerekenler   

- Kadastro çalışmaları sırasında, maliklerin vefat durumu ve mirasçı bilgileri muhtarlık, nüfus müdürlüğü ya da tapu kayıtlarından araştırılmalıdır.   

- Taşınmazın, malik hayatta değilse doğrudan mirasçılar adına tescil edilmesi sağlanmalıdır.   

Sonuç; Bu olayda kadastro çalışmaları eksik bilgiye dayanılarak yapılmıştır. Mirasçıların, hukuki yollara başvurarak taşınmaz üzerindeki haklarını alması mümkündür.   

Bu tür olaylar, kadastro ekiplerinin çalışmalarını daha dikkatli yürütmesi gerektiğini ve özellikle maliklerin güncel durumunu araştırmanın önemini göstermektedir.