1136 sayılı Avukatlık Kanununda Yapılan Değişiklikler

Abone Ol

Saygın ve önemli mesleklerden biri olan avukatlık mesleği; hukuk öğrenimi görmüş, avukatlık stajını tamamlamış ve kanunların gerektirdiği koşulları taşıyan kimseler tarafından icra edilen bir meslektir. Avukat unvanı ise, yargı önünde gerçek ya da tüzel kişilerin haklarını savunan, hukuk ve yasa işlerinde yol gösterici nitelik taşıyan kişiye verilen mesleki bir unvandır. 1136 numaralı kanunda, ‘kamu hizmeti ve serbest meslek’ olarak avukatlık mesleği, temel olarak, hukuki mesele ve anlaşmazlıkların yasalara uygun bir şekilde çözümlenmesini sağlayan şahısları temsil eder şeklinde tanımlanmaktadır. Avukat olabilmek için ilk olarak hukuk eğitimi veren 4 yıllık bir hukuk fakültesinden mezun olmak, bir yıllık avukatlık stajını tamamlamak ve ardından avukatlık ruhsatı almak gereklidir. Aynı zamanda Avukatlık ruhsatı alan her avukatın mesleğinin icrası için bir baroya kaydolması da gerekmektedir. Her il sınırı içinde bir adet baro mevcut olup, ancak avukatlar bir ildeki baroya kaydolarak avukatlık mesleğini icra edebilmektedirler. Avukatlık mesleğinin icrasında bağımsızlık çok önemli olduğundan, barolar ile avukatlar arasındaki ilişki astlık üstlük ilişkisi olmamaktadır. Aksine barolar, avukatlar arasındaki mesleki dayanışmayı sağlamak, avukatların haklarını korumak ve avukatlık mesleğinin işlevine uygun yerine getirilmesi için gerekli çabayı gösterirler.

Baroların görevlerine baktığımızda sadece avukatlık mesleğinin güçlenmesi ve saygınlaşması ile sınırlı olamamakta aynı zamanda barolar, savunma hakkının, hak arama özgürlüğünün, demokrasinin, laik hukuk devletinin ve evrensel nitelikli genel hukuk kurallarının etkin biçimde uygulanmasının en büyük güvencesi olmaktadırlar. Meslek Kuralları’nın 1. maddesinde de “Türk avukatları baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin bağımsızlığı gereğine inanmışlar ve bu konuda kendilerine gerek kişi, gerek kuruluş olarak düşen görevleri başarma kararına varmışlardır.” hükmüne yer verilmiş olup; TBB, Baro ve Avukat bütününün bağımsızlığından söz etmektedir.

Geçtiğimiz günlerde Avukatlık kanununda değişiklik yapılmasına dair görüşmelere başlanmış olup, mevcut baroların yanında avukat sayısı fazla olan şehirlerde yeni baroların kurulabilmesi kısaca çoklu baro sistemine geçilmesi için yasa değişikliği yapılmak istenmiştir. Yapılan bu görüşmelerin neticesinde "Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi" Adalet Komisyonu'nda değişiklik yapılmaksızın kabul edilmiş ve ardından, TBMM Genel Kurulu'na sunulmuştur. Genel Kurul'da görüşülen kanun teklifinin 7 ve 15'inci maddelerinde değişiklik yapılarak, 11.07.2010 tarihinde kabul edilmiştir. Söz konusu bu yasa değişikliğinden sonra; avukat sayısı 5 binden fazla olan şehirlerde, en az 2 bin avukatın imzası ile yeni barolar kurulabilmesi mümkün hale gelmiş bulunmaktadır. Ayrıca bu sayıların belirlenmesinde baroya kayıtlı olan avukatların yanı sıra, baroya kayıt yaptırmak zorunda olmayan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde görev yapan avukatlar da dahil edilmişlerdir.

Yeni yasa değişikliği ile gelen çoklu baro sisteminin getirdiklerine değinmeden önce dünyanın gelişmiş demokrasilerindeki baro uygulamalarına bakacak olursak, hiçbir demokrasi ülkesinde çoklu baro sistemi yer almamakta ve barolar birer meslek örgütü olarak görülmemektedir. Örnek verecek olursak; Almanya, Fransa, ABD, Japonya ve İngiltere gibi ülkelerin her ilinde ve her bir bölge mahkemesinin yetki alanı içerisinde tek bir baro yer almaktadır. Her ne kadar İngiltere de iki tip avukatlık olsa da, yine her bir mesleki grup için tek bir örgüt bulunmaktadır. Bu konuda Üükemize tekrar baktığımızda hali hazırda mevcut olan sistemde yapılan değişikliğin, Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 15/07/2020 tarihi itibariyle Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle birlikte çoklu baro sistemine geçilmiş ve artık Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından görevlendirilecek Kurucular Kurulu, avukatların imzalarını alarak yeni baroların kuruluş işlemlerini 6 ay içerisinde tamamlayacak olup; TBB, verilen süre içinde eksiklik giderilemezse baronun tüzel kişiliğine son verecek ve son verme kararı TBB’nin resmi sitesinde ilan edilecektir. Hali hazırda kurulu olan barolar bir numaralı baro olarak adlandırılıcakken, yeni kurulacak barolar ise tüzel kişilik kazanma tarihlerine göre kuruldukları ilin adına göre numaralandırılacaklardır.

Mevcut durum kapsamında değerlendirdiğimiz takdirde; avukat sayısı bakımından Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde birden fazla baro kurulabilmesi mümkün hale gelmektedir. İkamet ettikleri illerdeki Baroya kayıtlı olan avukatlar, yeni baro kurmak için imza toplayabilecekleri gibi, mevcut kayıtlı oldukları baroda da devam edebileceklerdir. Bir ilde birden fazla baronun bulunması halinde avukat bunlardan birinin levhasına yazılacak ve yasanın Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmesinden sonra avukatlık ruhsatnamesini yeni alan avukatlar; kendi seçtikleri baroya kayıt olabileceklerdir. Birden fazla baronun bulunduğu illerde adli yardım bürosu, baroların eşit olarak temsili esas alınarak oluşturulacak ve büroda görevlendirme, o ildeki avukatlar arasında eşitlik gözetilerek yapılacak. Mesleğe yeni başlayan avukatlar, mesleklerinin ilk 5 yılında, kayıtlı olduğu baronun öngördüğü keseneği (aidati) yarı oranında ödeyecekler, aynı ilde birden fazla baronun bulunması halinde ise adalet dairelerinde barolara ayrılacak yer, TBB’ye tahsis edilecek ve Birlik bu yeri, kayıtlı avukat sayısını dikkate alarak barolara tahsis edecektir. Stajyerler ise; hangi, baroya kayıt olmayı tercih edeceklerse, ancak o baroya kayıt olmuş olan bir avukatın yanında staj yapabileceklerdir.

Yapılan bu değişikliğin söz konusu yasa maddesi Anayasa'ya açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki;

Anayasanın “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları” başlıklı 135. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir”. Barolar dernek değildir.

Anayasa’nın 135. maddesi göre; barolar, “kamu kurumu niteliğinde” olduklarından dolayı “kanunla kurulan” “kamu tüzel kişilikleri”dir. Bu açık hüküm karşısında belli sayıda avukatın bir araya gelerek baro kurabilmesi mümkün değildir. Hukuk literatüründe; "hukuk ve adalet" terazisinin sağlam, dürüstce tartabilmesi için yargılamada hakim (karar makamı), savcı (iddia makamı) ve avukattan (savunma makamı) oluşan üç sacayağının birlikte işlem görmesi gerekmektedir. Yani sac ayağına benzeyen yargı sistemi içerisinde adaletin tecellisinde önemli rolü olan avukatlık mesleği, bu sistemin üç ayağından biridir.

Anayasa'nın 135. maddesine göre kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Baroların, dernek olmadıkları hususu aşikardır. Anayasanın açık hükmü karşısında; aynı konuda birden fazla kamu kuruluşu oluşturulaması hiçbir şekilde mümkün olmadığı gibi, bu doğrultuda aynı ilde birden fazla baro kurulabilmesi de mümkün değildir. Söz konusu yasanın amacı avukat sayısının fazla olan illerde, baro hizmetlerinin daha yaygın ve etkin olarak kullanılmasının sağlanması, kalitenin arttırılması ise; bu durumda gerek duyulması halinde avukat sayısı fazla olan baroların, yönetmelik yoluyla il içinde  "hizmet ve danışma büroları" açmalarının sağlanması gerek Anayasa'ya, gerekse de baroların niteliğine uygun olacağı hususu, aşikardır. Bu durumda kurulacak olan yeni kurumların "şube"lerin tüzel kişilik gerektiriyor olmasından dolayı "şube" değil, "büro" olmaları gerekmektedir.

Türk Dil Kurumu’nda baro; “Bir şehir veya bir bölge avukatlarının bağlı oldukları meslek kuruluşu” olarak tanımlanmıştır. Dünyada değişik isimlerle anılıyor olsalar da, her ülkede avukatların ortak çatı altında toplandığı meslek birlikleri mevcuttur. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Barolar” başlıklı 76. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır”. Avukatlık Kanunu m.109’a göre; “Türkiye Barolar Birliği, bütün baroların katılmasıyla oluşan bir kuruluştur. Birlik, tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur”.

Her baro, TBB Genel Kurulu'nda, baro başkanı ile sabit 3 delege ve ilaveten her 5 bin avukat için ilave 1 delegeyle temsil edilecektir. Kuruluş tarihine bakılmaksızın tüm barolar için baro organlarının seçimi, iki yılda bir ekim ayının ilk haftası içinde, TBB seçimi ise dört yılda bir aralık ayında yapılacaktır. Bahse konu yasada çoklu baro düzenlemesinin yanı sıra, TBB’nin delege yapısını değiştiren düzenleme de yer almaktadır. Kanunun eski halinde, baroların en az 10 yıl kıdemi olan üyeleri arasında gizli oyla seçilen ikişer delege ve baro başkanları, TBB Genel Kurulu’na katılıyor ve başkanlık seçiminde oy kullanıyordu. Delege sayısı baro başkanı ve üç delegeye çıkarılmıştır. Mevcut düzenlemede, avukat sayısı yüzden fazla olan barolarda, yüzden sonraki her üç yüz üye için birer delege seçimi yapılıyorken, yeni yasa ile birlikte üye sayısı yüzden fazla olan barolarda her beş bin üyenin bir delege ile temsili düzenlemesi yer almaktadır.

Bu durumda avukat sayısı yüksek olan İstanbul, Ankara, İzmir gibi baroların TBB’deki etkinliği bu delege yapısıyla azalacak. 100’den az avukatın kayıtlı olduğu baro, başkan dahil dört delegeyle temsil edilecek. 4900 avukatın kayıtlı olduğu baro da yine başkan dahil dört delegeyle temsil hakkına sahip olacak. 10 bin avukatın kayıtlı olduğu baroda ise delege sayısı ancak başkan dahil 6 olabilecek. Bu durum, Anadolu’daki nüfus bakımından küçük kentlerin barolarının delegelerinin birleşerek, Ankara, İstanbul ve İzmir’den gelen delegelerden fazla oya sahip olması sonucunu doğuracaktır. Daha önce 138 delegeyle temsil edilen İstanbul 13, 53 delegeyle temsil edilen Ankara 7, 30 delegeyle temsil edilen İzmir 5 delegeyle temsil edilebilecek. 48 üyeli Ardahan Barosu ise dört delege ile temsil edilebilecektir.Bahse konu yasa kapsamında getirilen yeni bir düzenleme ise; avukatların adliye ve duruşmalardaki kılık kıyafetleri ile alakalıdır. Şöyle ki; önceki yasa kapsamında avukatlar, TBB’nin belirlediği kıyafeti kullanmak zorundaydılar. Ancak yeni yasa ile birlikte avukatların adliyelerde cübbe giyecekleri, kılık kıyafet konusunda başka bir kurala zorlanamayacaklarına dair düzenleme getirilmiştir.

Son olarak belirtmek isteriz ki; söz konusu yasanın tasarısının ilk konuşulmaya başlandığı günlerde Türkiye Barolar Birliği ve 81 ilin baro başkanlıkları, Avukatlık Kanunu’nda barolar ve seçim sistemlerine yönelik değişiklik girişimlerini doğru bulmadıklarını belirterek, bu girişimlerin durdurulmasını ve geri çekilmesini istediklerini yazılı bir açıklama yayınlayarak tepki göstermişlerdir. Sonrasında 81 ilin Baro Başkanının ortak olarak imza altına alarak yayınlamış oldukları bildirgenin dikkate alınmaması üzerine; Baro Başkanları tepkilerini göstermek için bulundukları ilden Ankara'da buluşmak üzere yürüyüşe başlamışlar, ancak ne yazık ki Baro Başkanları Ankara girişinde sorunlar yaşamışlardır. Yürüyüş ile başlayan bu mücadele ertesi günlerde de devam etmiştir.

Baroların birtakım sorunları olduğu, Avukatlık Yasasında değişen dünya düzeni karşısında birtakım düzenlemeler yapılması gerektiği hususu tartışmasızdır. Ancak 116 bin 779 avukatı ilgilendiren "Çoklu Baro" düzenlenmesinin, bizzat muhataplar dinlerek, sorunları gidermek ve çözümlemek için en adil ve eşit düzenlemenin nasıl yapılması gerektiği tespit edilerek, bir düzenleme yapılmış olması kannatimce daha doğru ve yerinde olacaktı. Avukatlar olarak yeni kanunla birlikte birtakım endişeler taşıdığımız aşikardır. Çünkü; "Çoklu Baro" ile birlikte kişilerin siyasi, dini, etnik, ideolojik birtakım görüşlerini belirtmek zorunda kalacakları ne yazık ki kaçınılmazdır.

Unutulmamalıdır ki; avukatlık mesleği serbest bir meslektir. Her kesimden müvekkiliniz olabilir. Ancak kişilerin ait oldukları görüşleri alanen belirtmek zorunda kalmaları, avukatlar arasında eşitsizlik yaratabilir. Bu durumunda mesleğin özüne uygun olmadığı her türlü tartışmadan uzaktır. Ayrıca Adli Yardım ve CMK'nın dağıtılması noktasında da yine sorunların ortaya çıkabilmesi muhtemeldir. Baroların avukatların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslek ahlakını ve disiplinini sağlamakla görevli olduğu gerçeği karşında; çoklu baro sisteminin hayata geçmesiyle birlikte bu noktada müşterek ihtiyaçların nasıl karşılanacağı ve meslek disiplin kurallarının neye göre uygulanacağı sorunları ortaya çıkacak ve yine bu durumda beraberinde avukatlar arasından eşitsizlik ve adaletsizlik getirecektir. Örneğin; iki ayrı avukatın disiplin kurallarına aykırılık teşkil eden birebir aynı eylemi nedeniyle iki farklı baro disiplin kurulundan iki farklı karar çıkabilmesi mümkün olabilecektir.

Beraberinde birçok sorunu getiecek olan söz konusu yasal değişikliğin, konunun muhatabı ve uzmanı hukukçularla tartılaşarak, mevcut sorunları gidermeye yönelik bir düzenleme yapılsaydı, daha yerinde olacağı kanaatindeyiz. Söz konusu yasanın Resmi Gazete'de yayımlanmasının akabinde muhalefet partisi tarafından Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağı açıklanmıştır. Yasada Anayasa'ya aykırı olduğu iddia edilen maddelerin iptali için Anayasa Mahkemesine gidilmesi halinde; Anayasa Mahkemesinin ne şekilde karar vereceğini hepimizin merakla beklediğini de eklemek isterim. Neticeten hatırlatmak isterim ki bizler cübbemizi giyerken; "Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine and içerim." diyerek, and içiyoruz.

"Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı." Molierac

Av. Begüm GÜREL (LL.M.) & İpek MENGİLLİ