1- AİLE KONUTU ŞERHİ

Aile konutu şerhi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddenin 3. fıkrasına göre: “Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir.” denilmektedir.  Bu madde  eşler arasında hangi mal rejimi seçilmiş olursa olsun uygulanabilecek bir hukuk kuralıdır. Aile konutu şerhi aslında özel hukukun temel ilkeleri arasında yer alan serbestçe tasarruf ilkesine getirilmiş bir sınırlamadır. Aile konutu şerhi ile beraber aile konutu maliki, malik olmayan diğer eşin rızası olmadan taşınmaz üzerinde ipotek tesis edemez, taşınmazı satamaz ve  benzeri işlemleri yapamaz. Ayrıca bu şerh malik olunan tüm taşınmazlar için değil sadece aile konutu olarak özgülenen taşınmaza konulmaktadır.

Şerh olanağı sadece eşlerden birinin mülkiyetinde bulunan konutlar için geçerlidir. Eğer bir taşınmaz, eşlerden birinin sahip olduğu sınırlı ayni hakka (Örn. Üst hakkı, intifa hakkı, oturma hakkı) dayanılarak ortak konut şeklinde kullanılıyorsa kural olarak diğer eşin şerh hakkı bulunmamaktadır. Söz konusu bu şerh kanunun verdiği bir talep hakkı olduğundan şerh sahibi eş tek başına tapu müdürlüğüne giderek bu şerhi kaydettirebilmektedir. Eşlerden birinin talepte bulunabileceği gibi eşler birlikte de talepte bulunabilmeleri mümkündür.

Kural olarak sadece bir aile konutu bulunabileceğinden, birden fazla taşınmaza aile konutu şerhi konulamaz. Ancak birden fazla konut için bu şerh konulmuş ise fiili olarak kullanılan konuttaki şerh geçerli kabul edilip diğer konutlardaki şerhlerin terkini gerekmektedir. TMK m. 1019/1’e göre, tapu memuru, ilgililerin bilgisi dışında yaptığı işlemleri onlara tebliğ etmekle yükümlüdür. Malik bulunan eş bu şerhe itiraz edip kaldırmak isterse hakime başvurup söz konusu konutun aile konutu olmadığını ispat ederek hakimden bu şerh işleminin terkinini talep edebilir. Aile konutu şerhi iki şekilde konulabilir:  Bunlardan birincisi eşlerden birinin doğrudan tapu müdürlüğüne giderek başvurması ikincisi ise mahkeme kararıyla ilgili tapu müdürlüğüne müzekkere yazılması şeklindedir. Ancak öncelikle Tapu Sicil Müdürlüğü’ne başvuru yapılması akabinde bu başvurunun reddi halinde Aile Mahkemesi’nde dava açmak suretiyle aile konutu olarak kullanılan taşınmaza aile konutu şerhi eklenmesi talep edilebilmektedir. Tapu Sicil Müdürlüğü’ne başvurulmadan dava açılması durumunda hukuki yarar yokluğundan davanın reddi ile karşılaşılabilir.

Aile konutu şerhi konulabilmesi için; eşler arasında yasal bir evliliğin olması, konutun aile konutu olması ve tapuda eşlerden biri adına kayıtlı bir taşınmaz olması gerekmektedir. Tapu Sicil Müdürlüğü’ne başvurulurken gereken evraklar ise muhtardan alınmış aile konutu olarak kullanıldığına dair belge, tarafların evli olduğunu gösterir nüfus kayıt örneği veya evlilik cüdanı, talep sahibinin kimliği, tarafların vesikalık fotoğrafları. Gerekli belgeler ve aile konutu şerhi dilekçesi ile beraber tapu müdürlüğüne başvurularak aile konutu şerhi konulabilecektir. Eğer tarafların birden fazla taşınmazı varsa ve aile konut şerhi işlenecek taşınmaz bilgileri talep sahibi tarafınca tespit edilemiyor ise kadastro müdürlüğünce veya muhtarlıkça aile konutu şerhi işlenecek taşınmazın tespit edilmesini isteyebilir.

Aile konutu eğer eşlerden birinin adına kayıtlı değilse ve burası bir kira sözleşmesiyle kullanılıyor ise TMK 194/4 ile kira sözleşmesinin tarafı olmayan eşe, kiralayana tek taraflı olarak bildirimde bulunmak suretiyle, kira sözleşmesine taraf olabilme olanağı getirilmiştir. Bildirimde bulunan eş bu andan itibaren kira sözleşmesinden doğan tüm borçlardan, kiracı eşiyle birlikte müteselsilen sorumlu hale gelir. Kiracı olmayan eşin yapacağı bildirim herhangi bir şekle tabi tutulmamıştır. Ancak ispat açısından yazılı yapılması daha iyi olacaktır.

2- HAKİM MÜDAHALESİNİ İSTEME

TMK 195’e göre "Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler." Evlilik birliği ile alakalı önemli kararların eşlerin birlikte alması gerekmektedir. Ancak evlilik birliği içerisinde eşler önemli kararlarda birlikte hareket edemeyebilir. TMK 195.maddede bu konuyla ilgili ne yapılması gerektiği düzenlenmiştir.

Hakim, eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır, onları uzlaştırmaya çalışır ve eşlerin ortak rızası ile uzman kişilerin yardımını isteyebilir. Ayrıca hakim gerekli gördüğü takdirde ve eşlerden birinin istemi üzerine kanunda belirtilen önlemleri alır.

3- PARASAL KATKININ BELİRLENMESİNİ İSTEME

TMK 196’a göre ‘’Eşlerden birinin istemi üzerine hâkim, ailenin geçimi için her birinin yapacağı parasal katkıyı belirler. Eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması, diğer eşin işinde karşılıksız çalışması, katkı miktarının belirlenmesinde dikkate alınır. Bu katkılar, geçmiş bir yıl ve gelecek yıllar için istenebilir.’’ Eşlerden biri mahkemeye başvurarak diğer eşle birlikte yaşadığını ancak eşinin ailenin geçiminden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmediğini ileri sürerek ve ailenin geçimi için ne kadar parasal katkı yapması gerektiğinin belirlenmesini hakimden isteyebilmektedir. Bu hükme göre geçmiş 1 yıl ve gelecek yıllar için nafaka talep edilebilmektedir.

4- EŞLERİN AYRI YAŞAMA HAKKI VE HÂKİMİN ALACAĞI ÖNLEMLER

TMK 197 göre ‘’Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.

Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.

Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir.

Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.’’

Eşlerin birlikte yaşama yükümlülüğü bulunmakla birlikte kanunda bazı hallerde ayrı yaşama hakkı tanınmıştır. Ayrı yaşama hakkının doğması için gerçekleşmesi gereken şartlar, eşlerden birinin kişiliğinin, ekonomik güvenliğinin veya ailenin huzurunun tehlikeye düşmesi hallerinden birinin ortaya çıkmasıdır. Bu haller bakımından önemli olan ortak nokta, bir eşin diğer eşle ortak yaşamını devam ettirmesinin, onun kişiliğinin, ekonomik güvenliğinin veya ailenin huzurunun tehlikeye düşmesine sebep olmasıdır. Örnek olarak şiddet uygulanması, hakaret edilmesi, aldatılması ve birçok neden gösterilebilir. Ayrı yaşama hakkı olan eşe bu haklar tanınmaktadır. TMK m. 197’de alınacak önlemleri dört grup altında toplamak mümkündür. Bunlar; eşlerden birinin diğerine yapacağı parasal katkının belirlenmesi, konut ve ev eşyasından yararlanma hususunda önlemlerin alınması, eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemlerin alınması ve eşlerin ergin olmayan çocuklarıyla olan ilişkilerinin düzenlenmesidir. Ayrı yaşamaya hakkı olan eş konutun kendi kullanımına bırakılmasını diğer eşin bu konuttan uzaklaştırılmasını da isteyebilmektedir. TMK 197’ye göre önlemlerin talep edilmesi gerekirken çocuklara ilişkin düzenleme re’sen gözönünde bulundurulmaktadır. Çocuklarla ilgili ilişkiler düzenlenirken çocuğun menfaati ön planda tutulmalıdır.

Buradaki parasal katkı boşanma davasından bağımsız tedbir nafakası olarak nitelendirilmektedir. Yapılan yargılama sonucunda eş ayrı yaşamaya hakkını ispat etmesi gerekirken çocuklar için böyle bir sınırlama getirilmemiştir. Yargılama aşamasında eş öncelikle ayrı yaşamayı talep etme hakkının varlığı ispatlanmalı nafaka için ise ayrıca ekonomik olarak nafaka ihtiyacının varlığını da  ispat etmesi gerekecektir. Söz konusu tedbirler geçici tedbirlerdir. Alınmasını gerektiren olayların son bulmasında tebirlerde son bulacaktır. Ancak bu tedbirler kendiliğinden kalkmayacaktır. “Durumun Değişmesi” başlıklı TMK m. 200 hükmüne göre “Koşullar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.” Görüldüğü üzere, söz konusu tedbirler, yine hâkim kararıyla kaldırılacaktır. Ancak tarafların tekrar barışması halinde örtülü bir feragat kabul edilmelidir. Önlemlerin kendiliğinden ortadan kalktığı diğer haller ise çocuklara ilişkin önlemlerde çocukların ergin olması, evliliğin boşanmayla sona ermesi ve eşlerden birinin ölümüdür.

5- BORÇULARA AİT ÖNLEMLER

TMK 198 ‘e göre ‘’Eşlerden biri, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü yerine getirmezse, hakim onun borçlularına, ödemeyi tamamen veya kısmen diğer eşe yapmalarını emredebilir.’’ Bu madde İcra İflas Kanunu’nun 89’uncu maddesini hatırlatmaktadır. Birliğin giderlerini yerine getirmeyen eşe değil diğer eşe ödeme yapılacağı anlamına gelmektedir. TMK 196 ve 197 maddelerine benzerlik göstermektedir. Bu maddelerde talep eden eş dava açacak ve mahkemeden bir ilam alması gerekecektir. Bu ilamı ise icra yoluyla yerine getirtebilecektir. Ancak TMK 198 daha pratik bir yöntemdir. Örnek vermek gerekirse davacı eş, birliğin giderlerine katılma yükümlülüğünü ihlal eden eşin maaşının bir miktarını veya tamamını kendisine ödenmesini isteyebilme imkanı tanımaktadır. Borç ilişkisi işçi ile işveren arasında ise de, sözleşmenin tarafı olmayan bir üçüncü kişinin (alacaklı işçinin eşinin) bu ilişkiden kaynaklanan bir alacağı talep edebilme yetkisi elde ettiği görülmektedir

6- TASARRUF YETKİSİNİN SINIRLANDIRILMASI

TMK 199’a göre ‘’Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektirdiği ölçüde, eşlerden birinin istemi üzerine hakim, belirleyeceği malvarlığı değerleriyle ilgili tasarrufların ancak onun rızasıyla yapılabileceğine karar verebilir. Hakim bu durumda gerekli önlemleri alır. Hakim, eşlerden birinin taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini kaldırırsa, resen durumun tapu kütüğüne şerhedilmesine karar verir.’’

Yukarıda açıkladığımız koşulların mevcut olması halinde hakim eşin kendi malvarlığı üzerinde diğer eşin rızası olmadıkça tasarrufta bulunamayacağına karar verebilir. Ancak tasarruf yetkisinin kaldırılması eşin tüm malvarlığı için öngörülemez. Eşlerden biri malvarlığını ailenin ekonomik durumunu zora sokacak şekilde ya da evlilik birliğinden doğan ekonomik yükümlülüğün yerine getirilmesine engel olacak şekilde kendi malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunmuş ya da bulunma ihtimali varsa diğer eş bu eşin tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasını isteyebilir. Bu madde, TMK 194’üncü maddenin daha geniş olarak düzenlenmiş halidir. TMK 194 sadece aile konutu için düzenlenmişken TMK 199 ise tüm malvarlığı için düzenlenmiştir. Eşler malvarlıkları üzerinde serbestçe tasarruf etme özgürlüğü bulunmaktadır. Bu hükmün uygulanabilmesi için eşlerden biri ailenin ekonomik bütünlüğünü zora sokacak şekilde haklı bir sebep olmaksızın tasarrufta bulunmaya başlamış ve eşin evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüğü yerine getirme tehlikesinin varlığı ve eşlerden birinin hakimden önlem almasını talep etmesi gerekmektedir. Koruma talep eden eşin talebi üzerine hakimin yapacağı yargılama sonrası vereceği karar ile diğer eşin sahibi olduğu belirli malvarlığı değerleri üzerindeki tasarruf yetkisi sınırlanır. Buna göre, hakimin üzerindeki tasarruf yetkisini sınırladığı belirli malvarlığı değeri üzerinde hak sahibi eşin tasarrufu ancak diğer eşin izni ile olanaklıdır. Mahkeme kararıyla bir eşin yapacağı hukuki işlemin diğer eşin rızasına bağlı tutulması eşin hukuki işlem ehliyetine getirilmiş olan bir sınırlama değildir. Bu kararla eşin hukuki işlem ehliyeti sınırlandırılmış olmaz, sadece karara konu olan işlemin yapılabilmesi diğer eşin rızası koşuluna bağlanmaktadır. Yargılama aşamasında ölçülülük ilkesi göz önünde bulundurulmalı malvarlığı bulunan eşin tasarruflarının gerçek bir tehlike oluşturma durumunun varlığı ispatlanmalı. Bize göre hakimin davalı eşin malvarlığını gerekirse yerinde keşif yapılarak bilirkişi marifetiyle toplam malvarlığının tespit edilerek davalı eşin bu malvarlığında ne şekilde harcama yaptığı saptanarak davalının orantılılık ölçüsü gereği gereken kadar malvarlığı üzerinde tasarrufu kısıtlaması gerekmektedir. Ayrıca tüm malvarlığı üzerinde tasarrufun sınırlandırılması da ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil edecektir. Şunu da belirtmek isteriz ki davalı eşin tek bir evinin olması ve bu taşınmazı satacağını söylemesi durumunda dahi tasarrufun kısıtlanması talep edilebilir.  Hakim davayı kabul edip davalının bir kısım malları üzerinde tasarrufu kısıtlaması durumunda ilgili tapu sicil müdürlüğüne, bankaya ve veya ilgili kurumlara re’sen bildirmekle yükümlüdür. Kararda hangi taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisinin kısıtlandığını açıkça yazması gerekmektedir aksi durumda infazı mümkün olmayan bir kararla karşılaşılır. Böyle bir dava açılması isteniyorsa öncelikle tedbir talep edilmesi hukuki olarak koruma sağlayacaktır. Dava sonucunda kabul edilmesi halinde tedbir, tasarruf yetkisinin kısıtlanması işlemine dönecektir.

YARGILAMA USULÜ, GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME İLE HARCA İLİŞKİN BİLGİLER

Evlilik birliğinin korunmasına yönelik önlemler konusunda yetkili ve görevli mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri Aile Mahkemesidir. Eşlerin yerleşim yerleri farklı ve her ikisi de önlem alınması isteminde bulunmuş ise, yetkili ve görevli mahkeme ilk istemde bulunan yerleşim yeri Aile Mahkemesidir. Önlemlerin değiştirilmesi, tamamlanması veya kaldırılması konusunda yetkili mahkeme, önlem kararını veren mahkemedir. Ancak her iki eşinde yerleşim yeri değişmiş ise yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yeni yerleşim yeri mahkemesidir. İstisnai durum ise aile konutu üzerinde malik eş tasarrufta bulunmuş ise örneğin satmış veya ipotek tesis etmiş ise diğer eş tapu iptali ve tescil davası ya da ipoteğin kaldırılması davası açarsa mutlaka HMK’ya göre taşınmazın aynına ilişkin bir dava olduğu için taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.  Ayrıca bu davalar maktu harca ve yazılı yargılama usulüne tabidir.

Av. Şüheda Şeyda TAŞ