Pazar günü oynanan Beşiktaş – Galatasaray maçında çıkan olaylar nedeniyle ve özellikle sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesi amacıyla “yüz tarama ve tanımlama” isimli projenin uygulanmasının gündeme geldiği görülmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla sistem, bireylerin yüzlerinin elektronik ortamda tanımlanması suretiyle stadyuma girişleri yasaklanan kişilerin girişlerinin engellenmesini, geniş anlamda da sporda şiddet ve düzensizliğin azaltılmasını amaçlamaktadır. Masum bir önlem gibi başlayacak bu tanımlama ve dar fişleme sisteminin ucunun nereye varacağı ve bilgilerin nerelerde, kimler tarafından kullanılacağı, denetimin nasıl sağlanacağı bilinmez.
Bilim ve tekniğin gelişmesi ile gündeme gelen bu tür yöntemler, ciddi kamu harcamalarının yapılmasına ve bu yöntemlerin kullanılmasını teklif edenlerin yüksek elde etmesine yol açacaktır. Ancak kamu güvenliği ve düzeninin korunması kapsamında suçların ve hukuka aykırılıkların önlenmesi gerekçe gösterilerek, “yüz tarama ve tanımlama” sisteminin yararlı olacağı savunulacaktır. Bilim ve teknikteki gelişmelerin nimetinin olduğu, fakat beraberinde kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayıcı külfetleri barındırdığı ortadadır.
“Yüz tarama ve tanımlama” sisteminin uygulama alanının stadyumlarla sınırlı kalmaması, hastaneler, kamu kurum ve kuruluşları ile üniversiteleri de kapsayacak geniş bir uygulama alanına sahip olması gerektiği ileri sürülmektedir. Kamuoyunda ise, “yüz tarama ve tanımlama” sonucu elde edilen verilerin elektronik bir veri tabanında tutulmasının, Ülkemizde kişisel verilerin korunmasına dair bir kanunun da olmadığı gözönünde bulundurulduğunda, “fişleme” ve “sürekli kontrol” riskini beraberinde getirebileceği yönünde eleştirilere yer verilmektedir.
Kişisel verilere koruma getiren ve normlar hiyerarşisinin tepesinde olan Anayasanın 20. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir”. Bu düzenleme yürürlükte olduğu sürece, kişisel veriler toplanıp kullanılamaz, çünkü hükümde, temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını düzenleyen Anayasa m.13’e uygun özel bir sınırlama sebebi gösterilmemiştir. Kişisel verilerin hukuka aykırı toplanıp kaydedilmesi veya kullanılması fiilleri de, Türk Ceza Kanunu m.135 ila 139’a göre suçtur.
Kanaatimizce “yüz tarama ve tanımlama” sisteminde, Anayasa ve yasal hukuki alt yapı kurulduğu, kişinin haysiyet ve şerefine müdahale edilmeksizin ve gerektiği yerlerde uygulandığı, yani keyfi kullanılmadığı takdirde “fişleme” sorunun önüne geçebilir.
“Yüz tarama ve tanımlama” sistemi, kamu alanlarına önleme ve tespit amaçlı olarak yerleştirilen Mobese kameralarına benzer nitelik taşır. Mobese kameraları ile stadyumlara yerleştirilen görüntü tespit sisteminin kullanılma amacı, insanları takip ve kayıt altına almak değil, statta bulunanların hukuka aykırı davranışlarının takibi ve en önemlisi de güvenliğin, huzurun ve disiplinin sağlanması suretiyle müsabakanın tamamlanmasıdır. Kanaatimizce, kamera sisteminin gizli olmamalı ve stada gelen insanlara da bu kayıt sistemi bildirilmelidir. Çünkü bu sistem gizli görüntü yöntemi olmayıp, güvenlik sağlama amacı taşımaktadır. Bu sistem, insanların birbirleri ile ne konuştuğunu da kayda almamalıdır.
“Yüz tarama ve tanımlama” sistemi, bir yere girip çıkabilme ile ilgili bir vasıta olup, örneğin yurtdışına çıkış ve yurda giriş, tutukevi ve cezaevi ziyaretlerinde güvenlik amacıyla kullanılabilir. “Yüz tarama ve tanımlama” sistemi, hem bilet ve stada giriş güvenliğinin, hem de kimin stada girdiğinin tespiti amacıyla yapılacaktır. Bu sistem bir zorunluluk olup keyfi nedenle tatbik edilmeyecekse, sadece zorunluluk amacı ile sınırlı olarak kullanılabilir. Ancak bu sistemin mutlak doğru olarak kabul edilmesi de mümkün değildir.
Kanaatimizce “yüz tarama ve tanımlama” sistemi; pasaport kontrolleri, havaalanı ve havalimanları, tutukevi ve cezaevleri, otogarlar gibi güvenlik takibinin gerekli olduğu yerlerde, yasal mevzuatın güvenliğin sağlanması yönünde düzenlemesi olması şartı ile tatbik edilebilecek ve sistemin uygulanmasına ilişkin alt tanımlamalar yönetmelik veya tüzükle yapılabilecektir.
Belirtmeliyiz ki, yönetmelikte yer alacak düzenlemelerde, kanunun üstünde ve sınırlarının dışında hüküm getirilemez. Yönetmelik, yalnızca kanunun yetkili kıldığı konularda, kanun hükümlerinin nasıl uygulanacağını gösterebilir. Bu sebeple yönetmelik veya tüzükle yapılan düzenlemenin, kanun hükmü ile çelişmesi halinde “normlar hiyerarşisi” ilkesi uyarınca uygulanabilmesi hukuken mümkün değildir.
Kanuni dayanağın olmadığı veya kanuni dayanak kötüye kullanılmak suretiyle “yüz tarama ve tanımlama” sistemi ve benzerlerinin hastanelerde, alışveriş merkezlerinde ya da bireyin uyuşturucu kullanıp kullanmadığının tespiti için istenilen her kişiden saç teli örneği alıp kontrol gibi, devamlı veya geçici olarak kamu huzurunu ya da kamu güvenliğini sağlamak gerekçesiyle uygulanması ise elbette doğru değildir.
Kamu düzeni, güvenliği ve huzuru gibi gerekçelerden hareketle, insan hak ve hürriyetlerine sürekli sınırlama getirilmesi kesinlikle kabul edilemez. Bu durumda insan için yaşam çekilmez hale ve “güvenlik” endişesi de bir paranoyaya dönüşebilir. “Askıda kanun” olarak da adlandırılan geçici dönemlerde, örneğin olağanüstü hal veya sıkıyönetim dönemlerinde, Bakanlar Kurulu’nun kararına bağlı olarak tatbik edilebilen kamu huzuru, barışı ve güvenliğine dair tedbirlere ilişkin yasal düzenlemeler gündeme gelebilir. Ancak bunlar, olağan dönemlerde uygulanma kabiliyetine sahip olmazlar. Olağanüstü hal veya sıkıyönetim gibi istisnai bazı durumlarda, hukuki bir dayanağı da olmak suretiyle kamu güvenliği ve huzuruna ilişkin uygulamaların, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların ihlal edilmemesi suretiyle gerçekleştirilmesi mümkündür.
“Yüz tarama ve tanımlama” sistemi, kişinin şeref ve haysiyetine aykırı olmayacak şekilde, güvenliğin gerektirdiği noktada, insanın vücuduna dokunulmamak kaydıyla tatbik edilebilir. Bu şartları içermeyen ve keyfi olarak tatbik edilmesi mümkün olan bir düzenleme yapılamaz. Kötüye kullanımların önüne geçilebilmesi için, sistem tanımlanmalı, kuralları çok iyi koyulmalı ve sınırları net bir şekilde çizilmelidir.
Ayrıca bu tür düzenlemeler, bazı bireyleri zengin etmek amacı hizmet etmemelidir. Örneğin Türkiye’nin dört bir yanında bulunan her stadyum veya toplanma alanı, yüksek maliyetli kameralarla donatılmamalıdır. Kanaatimizce, kamu huzuru ve güvenliği için kurulacak her türlü sistemin öncelikle kamu yararını koruma amacına hizmet etmesi gerekir. Bu sebeple, artıları eksilerinden çok olan bir sistem benimsenip, insanlara potansiyel suçlu muamelesi yapılmadan ve onur kırıcı olmayacak şekilde uygulanmalıdır.
Kanaatimizce sistemi bir fişleme aracı olarak değil, kamu güvenliği kapsamında değerlendirmek isabetli olacaktır. Ancak sistem, amacından farklı şekilde kullanılır ve fişleme şeklinde uygulanırsa, bu da hukuka aykırı olacak ve suç teşkil edecektir.
Yapılacak bir toplantı, sempozyum veya dersin düzenini bozma ihtimali bulunan öğrenciler için göz veya yüz taraması yapılmasının mümkün olup olmadığı, bu kayıtların başka yerde kullanılmasının hukuka uygun olup olmayacağı ve kayıtlara kimlerin erişebileceği gibi ciddi endişeler ise, Ülkemizde henüz hukuki altyapısının olmaması sebebiyle gündeme gelebilmektedir.
Ayrıca, yeni Iphone 5 ve bazı cihazlar parmakizi ile diğer bazı araçlar da retina ile çalışmaktadır. Bunlar bilim ve tekniğin öngördüğü önlenemez, kimilerine göre nimet ve kimilerine göre de külfete yol açan gelişmeler olduğundan, hukuk kuralları ile iyi düzenlenip, kötüye kullanımın önüne geçilmesi gerekir.
Özetle, “yüz tarama ve tanımlama” sistemi ifrada gitmeden tatbik edilmeli, yani mutlak güvenlik adına demokratik hukuk toplumundan sapılmamalı ve bireyin hayatı yaşanamaz kılınmamalıdır. Çünkü bu uygulama ile haklar yarışının bir tarafında kamu güveni ve huzuru, diğer tarafında ise bireyin özel hayatının gizliliği ile kişisel verilerinin korunmasını isteme hakkı yer almaktadır. Modern demokratik toplumların asıl ve öncelikli unsuru bireydir. Toplumu bireylerin oluşturduğu, kamu otoritesinin bireyden aldığı yetkiye dayanarak meşruiyet kazandığı bir sistemde kişi hak ve hürriyetlerine aykırı düzenlemelerin bireyi korumak amacıyla yapıldığının iddia edilmesi tutarsız, soyut ve çelişkilidir. Kanaatimizce, kamu kudreti ile birey arasındaki menfaat dengesi, bireyin kamu kudreti kullanıcısı devlet karşısındaki zayıflığı da gözönünde tutulduğunda, bizatihi korumayı gerektirmektedir. Bu koruma ise şüphesiz, yasaklama, gözetim ve denetim ile değil, özgürlükle gerçekleştirilebilir.
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan Şen tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)