T.C.

Yargıtay

8. Hukuk Dairesi

2017/9122 E., 2017/13355 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz'in 26.10.2016 gün ve 2016/896 Esas, 2016/14546 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı üçüncü kişi vekili, müvekkilinin..... ünvanlı işyerini işlettiğini, otel binasının ve içindeki demirbaşlarının sahibi olduğunu belirterek, istihkak iddiasının kabulü ile enkaz üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı alacaklı vekili, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalı borçlu ile davacı üçüncü kişi Şirket yetkilileri arasında, akrabalık ilişkileri ve organik bağ bulunduğu, vekillerin bile aynı olduğu, alacaklılardan mal kaçırmak üzere muvazaalı hareket ettikleri, ayrıca dava yasal sürede açılmadığı gibi, aynı konuda açılan derdest bir davanın olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizin 26.10.2016 gün T.2016/ 896 Esas, 2016/ 14546 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiş olup onama kararına karşı davacı üçüncü kişi vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine dosya yeniden incelenmiştir.

Dava, üçüncü kişinin İİK'nun 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

İİK'nun 96/3. maddesi uyarınca, malın haczini öğrenen borçlu veya üçüncü şahsın öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde istihkak iddiasında bulunması gerekir, aksi halde aynı takipte bu iddiayı ileri sürme hakkını kaybeder. Yedi günlük süre hak düşürücü mahiyette olup, yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekir.

Somut olayda, davaya konu hacizde hazır bulunan üçüncü kişinin çalışanı ..... istihkak iddiasında bulunmuştur. Ancak; İstihkak iddiası, tüzel kişilerde tüzel kişiyi temsile yetkili organlarca, gerçek kişilerde ise ya kendisi tarafından ya da bu kişiyi temsile yetkili kişilerce ileri sürülebilir. Tüzel kişiyi veya gerçek kişiyi temsil yetkisi olmayan kişinin yaptığı iddia, geçerli bir istihkak iddiası sayılmaz. Davacı 3.kişi lehine istihkak iddiasında bulunan şahıs üçüncü kişinin çalışanı olduğuna göre, üçüncü kişi yararına istihkak iddiasında bulunmaya yetkili olmadığı sabittir. Davalı üçüncü kişi tarafından hacizden itibaren, İİK’nun 96/3. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde yapılmış bir istihkak iddiası da bulunmamaktadır.

Öte yandan, İstihkak iddiasını daha önce ileri sürme olanağı bulamayan 3. kişi, haczi öğrenme tarihinden itibaren yedi gün içinde, hacizli mal hakkında, görevli ve yetkili Mahkemede istihkak davası açabilir ( İİK 97/9. md).

Eldeki dava da, doğrudan açılmış olup, bunu engelleyen bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ne var ki bu durumda da dava konusu haczin dava tarihinden önce öğrenilip öğrenilmediği hususu önem taşımaktadır.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; ... 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/349 Esas sayılı dosyasında davacının takip alacaklısı....., davalıların borçlu ... ile 3. Kişi ...olduğu, eldeki davaya konu 30/01/2015 tarihinde haczedilen menkullerle ilgili olarak açılan üçüncü kişinin istihkak iddiasının reddi davasında tensip tutanağının istihkak iddiasında bulunan 3. Kişiye 22/04/2015 tarihinde tebliğ edildiği, hal böyle olunca davacı üçüncü kişi şirket dava konusu hacizden 22/04/2015 tarihinde haberdar olduğu halde, iş bu davanın 7 günlük süreden sonra 23/06/2015 tarihinde açıldığı anlaşılmakla, davanın süresinde açılmadığından bahisle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası incelenip sonucuna gidilmesi isabetsiz ise de istem sonuçta reddedildiğinden sonucu itibariyle karar doğru olmuştur.

Dava, süresinde açılmadığından usulden reddi gerektiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2. maddesi gereğince, kendisini vekille temsil ettiren davalı alacaklı yararına, maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken, yazılı miktarda vekalet ücreti takdiri usul ve yasaya aykırı olmakla beraber bu yanlışlığın giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden, 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması gerekirken onandığı anlaşıldığından, onama kararının kaldırılarak hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı üçüncü kişi vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile, Dairemize ait 26.10.2016 gün T.2016/ 896 Esas, 2016/ 14546 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak yerel Mahkeme hüküm fıkrasının 4 numaralı maddesindeki "Dava değeri olan haczedilen enkaz değerinden borçluya isabet eden 42.187,50 TL üzerinden nispi olarak hesap edilen 4.940,63-TL ücreti vekaletin" ibaresinin çıkartılarak yerine "500,00 TL maktu vekalet ücretinin" ibaresinin yazılmak suretiyle hükmün düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA, davacı üçüncü kişi vekilinin sair itirazlarının reddine, peşin alınan karar düzeltme ve temyiz harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 19.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.