UYARLAMA YARGILAMASI

Abone Ol

Ceza yargılamasında mevzuatın sürekli değişmesi hem devam eden hem de kesinleşmiş ceza davalarında, dosyaların yeniden ele alınmasını ve lehe olan kanunun tespiti ile uyarlama yapılmasını zorunlu hale getirmektedir.

Ceza mevzuatımızda sıklıkla, suçların niteliklerini, unsurlarını, ceza miktarlarını değiştiren yasal düzenleme değişiklikleri olabilmektedir. Bazen de, önemli usul ve ceza kurumu değişiklikleri olabilmektedir.

Bu yasal düzenleme değişikliklerinin lehe olması durumunda uyarlama yargılaması gündeme gelmekte, bu durum da adli makamların iş yükünü artırmaktadır.

Burada asıl önemli olan husus, yasal düzenleme ile getirilen kurallara uygun, doğru, adil ve standardı olan uygulamaları ilkeler halinde tatbik edebilmektedir.

Bu konuda zaman zaman uygulama sorunları olabilmektedir. Bu sorunların bazıları, yasa koyucunun, uyarlama yargılaması ile ilgili belirgin hükümler getirmemesinden kaynaklanmaktadır.

Yasal düzenleme değişiklikleri sonucu ortaya çıkan uyarlama yargılamasında; sanıkların, hükümlülerin ve suçtan zarar görenlerin farklı uygulamalar nedeniyle mağdur olabilecekleri gözetilerek bu konuda bir uygulama birliği sağlanmalıdır.

Kesinleşmiş hükümlerde de lehe kanun uygulaması kabul edildiğinden öncelikli olarak lehe kanun uygulamasında temel ölçütleri saptamak, uygulamada karşılaşılan sorunlara çözüm getirecektir.[1]

TANIM

Uyarlama yargılaması, kesin yargı haline gelmiş bir hükümde değişiklik yargılaması yapılmasını, önceki hükümde sabit kabul edilen olaya her iki yasanın ilgili tüm hükümlerinin birbirine karıştırılmaksızın uygulanmak suretiyle ayrı ayrı sonuçlar belirlenmesini ve bunların karşılaştırılmasını ifade eden bir kavramdır.

DURUŞMA AÇILMAMAKSIZIN KARAR VERİLEBİLEN HALLER

Uyarlama yargılamasında, bu belirleme ve karşılaştırma herhangi bir inceleme, araştırma, kanıt tartışması ve takdir hakkının kullanılmasının gerekmediği durumlarda duruşma açılmaksızın karar verilebilir.

Şu hallerde evrak üzerinde karar verilebilir:[2]

1) Eylemin suç olmaktan çıkarılması,

2) Ceza sorumluluğunun kaldırılması,

3) Önceki hükümle belirlenen cezanın bir değerlendirme ve takdir gerektirmemesi.

DURUŞMA AÇILMASI ZORUNLU HALLER

Şu hallerin varlığı halinde duruşma açılarak karar verilmesi zorunludur:[3]

1) Sonraki yasa ile Suçun unsurlarının veya özel hallerinin değiştirilmiş olması,

2) Cezanın tayininde 5237 sayılı TCK'nin 61 inci maddesi gözetilerek cezanın tayin ve takdirinin gerekmesi,

3) Önceki hükümde cezanın asgari haddin üzerinde tayini nedeniyle bu olguların 5237 sayılı TCK’nin 61. maddesi uyarınca tartışılmasının gerekmesi,

4) Artırım ve indirim oranlarının belirlenmesinin takdiri gerektirmesi,

5) Seçimlik cezalardan birinin tercihinin söz konusu olması,

6) Seçenek yaptırımların veya cezanın kişiselleştirilmesini gerektiren hallerin değerlendirilmesinin gerekmesi.

Yukarıda belirtilen hallerin varlığı halinde duruşma açılarak karar verilmesi gerekmektedir.

Belirtmek gerekir ki, lehe sanık lehine uygulanma olasılığı olan bütün hallerde, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesindeki ilkelere uygun olarak karşılaştırma ve uygulama yapılması bir zorunluluktur. Başka bir söylemle, bu gibi hallerde yasal düzenlemenin sanık lehine uygulanması yasal gerekliliktir.

Fakat hiçbir şekilde sanık lehine bir neticenin ortaya çıkmadığı, yani sanık lehine uygulanmasını gerektirir bir yasal düzenleme maddesinin bulunmadığı hallerde, böyle bir karşılaştırma ve belirlemeye ihtiyaç duyulmayacaktır.

Uygulamada genelde 5237 sayılı TCK ile 765 sayılı TCK hükümlerinin karşılaştırıldığı görülmektedir.

Bu iki yasal düzenlemeye ait uygulanan ve uygulanması imkânı olan maddelerinin karşılaştırılmasında, örneğin 765 sayılı Kanun hükümlerinin hükümlü lehine olduğunun açıkça tespit edilmesi halinde, karar içeriğinde 5252 Sayılı Yasa’nın 9/3. maddesine uygun bir şekilde karşılaştırma yapılmalı veya bunun kararda gösterilmesi gerekmektedir.

Bu kurala uygun olmayan kararların yasaya aykırı olduğu ifade edilmekte ve bu kararlar Yargıtay tarafından bozulmaktadır.[4]

YARGITAY UYGULAMASI

5252 Sayılı Kanun'un 9/1. maddesi, 01.06.2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak 5237 Sayılı TCK'nın lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde duruşma yapılmaksızın da karar verilebileceğini öngörmüştür.

Yargıtay ise, lehe olan Kanun'un belirlenmesi herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa veya cezanın kişiselleştirilmesine dair hükümlerin uygulanması olanağı sonraki yasa ile doğmuşsa hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılması gerektiğini ifade etmektedir.[5]

Uzlaşma Hükümlerinin Yeniden Düzenlenmesi

5271 sayılı CMK’nin “uzlaştırma” başlıklı 253. Maddesinde 24.11.2016 kabul tarihli 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34 maddesi[6] ile uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve bazı suçlar[7] uzlaşma kapsamına alınmıştır. Bu değişiklik sonrası da uygulamada uzlaşma hükümleri ile ilgili olarak yoğun bir şekilde uyarlama yargılaması yapılmak zorunda kalınmıştır.

Örneğin 6763 Sayılı ile uzlaşma kapsamına alınan 5237 sayıl TCK'nin 141/1 maddesi kapsamındaki hırsızlık suçu ile ilgili olarak bu suçun uzlaştırma kapsamına alınmadığı dönemde sanık yönünden uygulanan maddi ve usul ceza hükümlerinin ortaya çıkardığı olumsuz durumun uyarlama yargılaması ile sanık lehine olan yeni düzenlemeye uygun hale getirilmesi gerekmektedir.

Basit hırsızlık suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, Mevcut yargılamada failin mevcut sabıkasında yer alan hırsızlık suçu yönünden, uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, anılan hüküm yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, failin denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkûm olup olmadığı tespit edilmeli, bu tespitin sonucuna göre açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmelidir.[8]

HAGB kararından sonra sanığın suç işlemesi ve uzlaşma hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığının araştırılması

Örneğin sanık hakkında hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçların TCK'nın 125/1. maddesi uyarınca hükmolunan hakaret ve aynı Kanunun 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçu olduğunu varsayalım.

Burada 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş olması dikkate alınmalıdır.

Örneğimizde, sanığa isnat edilen hakaret suçu önceden de uzlaşma kapsamındadır. Ancak 6763 Sayılı Kanun'un 34. maddesiyle, 5271 Sayılı CMK'nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna dair düzenleme dikkate alınıp, tehdit suçunun da uzlaşma kapsamına alınması sebebiyle 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesi gerekmektedir.

Örnek olayımızda, hakaret ve tehdit suçları yönünden, uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, anılan hükümler yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, sanığın denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkûm olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağı değerlendirilmelidir.[9]

Belirtmek gerekir ki, suç önceden de uzlaşma kapsamında ise, bu konuda uzlaşma girişiminin yasal düzenlemeye uygun olarak yerine getirilip getirilmediğine bakılmalıdır. Şayet uzlaşma hükümleri uygulanmamış ise, bu konu yeniden uyarlama yargılaması ile değerlendirilmelidir.

Şayet, daha önce uzlaşma hükümleri uygulanmış ve sonuç alınamamış ise artık, karar verildikten sonra tekrar uzlaşma hükümlerinin uygulanması ve bu amaçla uyarlama yargılaması yapılması söz konusu olmayacaktır.

Uyarlama yargılaması yapılırken infaz yasası hükümleri dikkate alınmaz.

Uyarlama yargılaması yapılırken infaz yasası hükümleri değerlendirmeye alınmadan lehe kanun uygulaması yapılmalıdır.

İnfaz aşamasında verilen uyarlama kararları

İnfaz aşamasında verilen uyarlama kararları kazanılmış hak oluşturmaz.[10]

Lehe Kanun Tespitinde Yapılacak İşlemler

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7/2. maddesiyle 5252 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki yasal düzenleme uygulama maddelerinin karşılaştırılması sırasında dikkate alınmalıdır.

Yasal düzenleme maddeleri birbiriyle karşılaştırılırken iki önemli işlemin sırayla yapılması gerekmektedir.

Birinci işlem: önceki ve sonraki temel ceza kanunlarının ilgili bütün hükümleri olaya uygulanmalı.

İkinci işlem: ortaya çıkan sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılmalı ve lehe Kanun belirlenmelidir.

Bu işlemler yapılırken temel cezanın ne şekilde saptanacağı tespit edilmeli ve cezanın bireyselleştirilmesi için de duruşma açılması gerektiği gözetilmelidir. Bu gibi hallerde evrak üzerinden karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.[11]

Tekerrür uygulamasında uyarlama yargılaması

Yapılan yargılama sırasında sanığın adli sicil kaydında yer alan mahkûmiyetlerden bazıları tekerrüre esas olabilir. Bu durumda yargılama makamı, sanığın tekerrüre esas mahkûmiyetinde sonradan yürürlüğe giren yasal düzenlemelerle lehine bir durum olup olmadığını belirlemek durumundadır.

Örneğin, sanığın tekerrüre esas alınan mahkûmiyetine konu suçun 5237 Sayılı TCK'nın 141/1. maddesinde yazılı hırsızlık suçuna ait olduğunu varsayalım. 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesinde 6763 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası bu suçun uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında, tekerrüre esas alınan bu ilam sebebi ile uyarlama yargılaması yapılmalı ve sonucuna göre sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmelidir.

Ancak Yargıtay bu gibi hallerde tekerrüre esas alınan ilam sebebi ile uyarlama yargılamasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görüldüğünden, bu hususu bozma nedeni yapmamaktadır.[12]

Uyarlama yargılaması ve dava zamanaşımı

5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun “Lehe hükümlerin uygulanmasında usul” kenar başlıklı 9. maddesinin 4. Fıkrasına göre, kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla ilgili olarak lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zamanaşımına dair hükümler uygulanmayacaktır.

Örneğin, hükümlü hakkında mahkemece mahkûmiyet kararı verilip ertelenmesi ve hükmünde temyiz edilmeden kesinleşmesinden daha sonra ek karar ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ve yapılan yargılamanın da uyarlama yargılaması niteliğinde olduğu gözetilerek, 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun “Lehe hükümlerin uygulanmasında usul” kenar başlıklı 9. maddesinin 4. fıkrasında yer alan yasal düzenlemeye göre, hükümlü hakkındaki kesinleşmiş hükümle sonuçlanmış olan davanın zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırılmasına karar verilemeyeceği gözetilmelidir.

Burada sanık hakkında 5271 Sayılı CMK'nin 231/11. maddesi gereğince denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi sebebiyle hükmün açıklanması gerekmektedir.[13]

Yasal düzenleme değişikliği ile suçun niteliğinin değişmesi

Bazen yasal düzenleme ile suçun niteliği ve unsurları değiştirilebilir. Bu durumun sanık lehine olması halinde uyarlama yargılaması gündeme gelecektir.

Örneğin, sanığın önceki mahkûmiyetine konu TCK'nın 142/1-f maddesinde düzenlenen elektrik hırsızlığı suçunun, 6352 Sayılı Kanun'un 82. maddesiyle yürürlükten kaldırılması, 83. maddesiyle eylemin karşılıksız yararlanma suçuna dönüştürülerek unsurlarının TCK'nın 163/3. maddesinde düzenlenmesi bu tip bir değişikliktir.

6352 Sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinde, elektrik hırsızlığı suçundan kesinleşmiş cezaların zararın tazmini şartıyla bütün sonuçları ile ortadan kaldırılmasının öngörülmesi hali öngörülmüştür.

Şayet, sanığın adli sicil kaydında yer alan mahkûmiyeti örneğimizde olduğu gibi ise, sanık hakkında tekerrür uygulaması için uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılmalıdır.

Bu gibi hallerde, öncelikle uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı saptanmalı, sonucuna göre tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususu değerlendirilmelidir.[14]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

---------------------------------------

[1] lehe kanun uygulamasında temel ölçütler ile ilgili olarak bkz.; Çalışkan, Suat; “Ceza Yasalarının Zaman Bakımından Uygulanması”, http://www.hukukihaber.net/ ceza-yasalarinin-zaman-bakimindan-uygulanmasi-makale,6190.html, ET: 21.12.2018.

[2] YCGK, E: 2006/5-277, K: 2007/3, KT: 23.01.2007; YCGK, E:2006/11, K:2006/12, KT: 07.02.2006.

[3] YCGK, E: 2006/5-277, K: 2007/3, KT: 23.01.2007.

[4] YCGK, E: 2006/5-277, K: 2007/3, KT: 23.01.2007.

[5] Bkz.; YCGK’nun 27.12.2005 gün ve 162/173 Sayılı kararı. Y.2.CD, E. 2018/2882, K. 2018/ 7398, KT. 6.6.2018: “…İnfaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağı nazara alınarak yapılan incelemede; sanığın olay günü kesin olarak belirlenemeyen bir zaman diliminde müştekinin iş yerine, giriş kapısının sağlam ve muhkem olmayan kilidini tornavida ile kanırtarak açıp içeri girmek suretiyle, pek hafif değerde parayı çalması şeklinde gerçekleştirdiği eylemin, 5237 Sayılı Kanun'un 142/1-b. maddesi kapsamındaki hırsızlık suçunun yanı sıra, suç tarihi itibariyle soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan aynı Kanun'un 116/2. maddesi kapsamındaki iş yeri dokunulmazlığını bozma ve 151/1. madde kapsamındaki mala zarar verme suçlarını da oluşturduğu gözetilerek, şikâyetin mevcut olması sebebiyle anılan suçlar yönünden 5271 Sayılı CMK'nın 253 ve 254. maddelerinde öngörülen uzlaşma hükümlerinin uygulanma olanağı değerlendirilip, uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde düşme kararı verilmesi gerekeceği, bu durumda 5237 Sayılı Kanun hükümlerine göre tayin olunan 8 ay hapis cezasının lehe olacağı, uzlaşmanın gerçekleşmemesi halinde ise 5237 Sayılı TCK'nın 7. ve 5252 Sayılı Kanun'un 9. maddeleri dikkate alınmak suretiyle, her iki yasaya göre verilecek cezaların, denetime olanak sağlayacak şekilde ayrı ayrı saptanıp, sonuç cezaların karşılaştırılması suretiyle lehe Kanun'un belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik kovuşturma ile denetime olanak vermeyecek şekilde hüküm kurulduğu gibi, 5252 Sayılı Kanun'un 9/1. maddesi, 01.06.2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak 5237 Sayılı TCK'nın lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde duruşma yapılmaksızın da karar verilebileceğini öngörmüşse de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.12.2005 gün ve 162/173 Sayılı kararında açıklandığı gibi lehe olan Kanun'un belirlenmesi herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa veya cezanın kişiselleştirilmesine dair hükümlerin uygulanması olanağı sonraki yasa ile doğmuşsa hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılması gerektiğinin gözetilmemesi sebebiyle kanun yararına bozma istemleri yerinde görüldüğünden, ( KADIKÖY ) Kapatılan 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 06.06.2005 gün ve 2002/174 E., 2002/123 K. sayılı kararın 5271 Sayılı CMK'nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra ( b ) bendi uyarınca sonraki işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine, 06.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”

[6] MADDE 34 – 5271 sayılı Kanunun 253 üncü maddesinin başlığı “Uzlaştırma” şeklinde değiştirilmiş; maddenin birinci fıkrasının (b) bendine mevcut (2) ve (3) numaralı alt bentlerinden sonra gelmek üzere sırasıyla aşağıdaki alt bentler eklenmiş ve diğer alt bentler buna göre teselsül ettirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş; üçüncü fıkrasında yer alan “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresi madde metninden çıkarılmış; dördüncü fıkrasında yer alan “hâlinde, Cumhuriyet savcısı veya talimatı üzerine adlî kolluk görevlisi” ibaresi “ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı” şeklinde ve “Cumhuriyet savcısı” ibaresi “Uzlaştırmacı,” şeklinde değiştirilmiş; dokuzuncu fıkrası yürürlükten kaldırılmış; onbirinci ve onikinci fıkralarında yer alan “Cumhuriyet savcısı” ibaresi “Uzlaştırma bürosu” şeklinde değiştirilmiş; onbeşinci ve yirmibirinci fıkralarında yer alan “Cumhuriyet savcısına” ibareleri “uzlaştırma bürosuna” şeklinde değiştirilmiş ve onbeşinci fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiş; yirmiikincifıkrasının birinci cümlesi ile yirmidördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),” “5. Hırsızlık (madde 141), 6. Dolandırıcılık (madde 157),” “c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.” “Uzlaştırma bürosu soruşturma dosyasını, raporu ve varsa yazılı anlaşmayı Cumhuriyet savcısına gönderir.” “Uzlaştırmacıya Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen tarifeye göre ücret ödenir.” “(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.” “(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”

[7] (Ek: 24/11/2016-6763/34 md.) Tehdit (madde 106, birinci fıkra); (Ek: 24/11/2016-6763/34 md.) Hırsızlık (madde 141), (Ek: 24/11/2016-6763/34 md.) Dolandırıcılık (madde 157).

[8] Y.4.CD, E. 2018/3231, K. 2018/12645, KT. 26.6.2018.

[9] Y.4.CD, E. 2017/8792, K. 2018/8411, KT. 2.5.2018.

[10] Y.6.CD, E. 2018/322, K. 2018/952, KT. 13.2.2018.

[11] Y.17.CD, E. 2018/870, K. 2018/7423, KT. 22.5.2018.

[12] Y.17.CD, E. 2016/1034, K. 2018/5251, KT. 16.4.2018.

[13] Y.3.CD, E. 2018/3265, K. 2018/6102, KT. 4.4.2018.

[14] Y.18.CD, E. 2015/44615, K. 2017/15595, KT. 26.12.2017.