Terör Suçu Sayılan TCK m.314’ün Eski ve Yeni 3. Fıkralarının İnfaz Rejimi

Abone Ol

Failin terör örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verildiği durumda, cezasının infazında 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.17 atfı ile Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve m.108 uygulanacak, ancak koşullu salıverilme oranı 3713 sayılı Kanun m.17 gereğince 3/4 olarak tatbik edilecektir. Failin mahkumiyetine konu fiil; terör örgütüne yardım olmayıp, terör örgütünün faaliyeti kapsamında işlenen bir suç olduğunda, hiyerarşik yapısına dahil olmadığı terör örgütünün faaliyet suçuna iştirak eden failin cezasının infazı neye göre yapılacaktır?

Bir görüşe göre; faile verilen cezada, 3713 sayılı Kanun m.5 uyarınca artırım yapılmışsa, bu ceza artık tartışmasız şekilde 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçtan mahkumiyet şartını karşıladığından, infazı da bu Kanunun 17. maddesi dikkate alınarak yapılmalıdır. Mahkumiyet kararında 3713 sayılı Kanun m.5 tatbik edilmemişse, bu durumda cezanın infazında fail aleyhine uygulama yapılması ve ağırlaştırılmış koşullu salıverilme oranının tatbiki mümkün değildir. Bu görüşe katılmakla birlikte; fail hakkında verilen mahkumiyet kararında 3713 sayılı Kanun m.5 uyarınca cezada artırım yapılmamış olsa bile, mahkumiyete konu fiil 3713 sayılı Kanun m.1 ila 7’de düzenlenen suçlardan herhangi birisini oluşturduğu takdirde, cezanın infazı yine 3713 sayılı Kanun m.17 gözetilerek yapılmalıdır.

Diğer bir görüşe göre; hiyerarşik yapısına dahil olmadığı terör örgütü adına suç işleyen failin cezasının infazında, yine 3713 sayılı Kanun m.17 uygulanmalıdır, çünkü bu durumda fail hakkında Türk Ceza Kanunu m.314/4 uyarınca mahkumiyet kararı verilmekte olup, TCK m.314 bir bütün olarak 3713 sayılı Kanun m.3’de terör suçu olarak düzenlenmiştir. Karşı görüşe göre; TCK m.314/3’ün yeni hali, 02.03.2024 tarihinde kabul edilen ve 12.03.2024 tarihinde yayımlanan 7499 sayılı Kanun m.11 ile yürürlüğe girdiğinden, bunun öncesinde terör örgütü adına suç işlemeden verilen mahkumiyet kararlarında, TCK m.314’ün yollamasıyla TCK m.220/6’nın tatbik edilmesi sadece fail hakkında verilecek cezanın belirlenmesine, yani Maddi Ceza Hukukuna ilişkin olup, infazı bağlamaz. Bu karşı görüşe katılmıyoruz. Şöyle ki; 7499 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce de, hiyerarşik yapısına dahil olmadığı terör örgütü adına suç işleyen fail hakkında TCK m.314/3’ün eski hali yollamasıyla TCK m.220/6 uyarınca mahkumiyet kararı verildiğinden ve fail hakkında netice itibariyle TCK m.314 tatbik edildiğinden, TCK m.314, 3713 sayılı Kanun m.3’de “terör suçu” olarak düzenlendiğinden, infazının da 3713 sayılı Kanun m.17 gözetilerek yapılması gerekir.

Bu konuda ana tartışma esasında “Silahlı örgüt” başlıklı TCK m.314/3 ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “Terör suçları” başlıklı 3. maddesinin lafzından ve ruhundan kaynaklanmaktadır.

Doğrudur; TCK m.314 suçun ve cezanın belirlendiği bir Maddi Ceza Hukuku hükmü olduğu halde, esasen 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi de suç ve cezayı tanımlamasa dahi, tanımlanan suçun terörle ilgili olup olmadığı nitelendirmesini yapmaktadır. Bu durumda; esasen her ikisi de Maddi Ceza Hukuku ile ilgili olan hükümlerde yer alan suçlar ve hukuki nitelendirilmelerinden kaynaklanan sebeple, mahkumiyet kararlarının infazı neye göre yapılacaktır? Elbette infazda temel kanun olan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümleri ile “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı TCK m.58’in 6. ve 9. fıkraları, en önemlisi de 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun “Koşullu salıverilme” başlıklı 17. maddesi gözetilecektir.

Bu halde öncelikle TCK m.314/1-2-3’de ayrı suç ve ceza tanımlamaları yapıldığından, bu maddenin 4. fıkrasını da kapsayacak şekilde terör suçu sayan 3713 sayılı Kanunun 3. maddesinin hukuki nitelendirmesini yapmak ve sonrasında TCK m.314/4 kapsamına giren suçlar ve cezaları yönünden hangi infaz ve koşullu salıverilme usulünün uygulanacağını belirlemek gerekir.

Her ne kadar TCK m.314/4’de suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, yani örgüt kurma, yönetme ve bu örgüte üye olma ile örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme fiilleri dışında kalanlarda “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı TCK m.220’nin ilgili hükümlerine atıf yapılmışsa da, öncelikle belirtmeliyiz ki TCK m.314’ün ilk iki fıkrası ile 12.03.2024 tarihinde yürürlüğe giren 7499 sayılı Kanunun 11. maddesi ile TCK m.314’e üçüncü fıkra olarak eklenmiş örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişinin fiili yönünden, en azından 12.03.2024 tarihinden itibaren işlenen suçlarda bir sorun olmayıp, infaz usulü bir terör suçu kabul edilen TCK m.314’ün tabi olduğu rejimle gerçekleştirilecektir. Bu durumda; 3713 sayılı Kanunun “Terör örgütleri” başlıklı 7. maddesinin ilk halinde terör örgütü kurma, yönetme veya bu örgüte girme, yani üye olma veya yardım etme veya şiddet veya diğer terör yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek şekilde örgüt propagandasını yapanlarla ilgili bağımsız suç ve ceza tanımları yapılmışken, 2006 yılında 7. maddede yapılan değişiklikle terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar bakımından Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi hükümlerinin uygulanacağı, faillerin bu madde hükümlerine göre cezalandırılacağının belirtildiği anlaşılmaktadır.

Görüleceği üzere; 3713 sayılı Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrası örgüt kurmayı, yönetmeyi ve bu örgüte üye olmayı kapsama alırken, TCK m.314/3-4’ü kapsam dışında bırakmış gözükmektedir. 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi olmayıp sırf m.7/1 olsa idi; bu durumda kurma, yönetme ve üyelik dışında kalan fiiller yönünden özel infaz usulünün uygulanamayacağı, yani 3713 sayılı Kanun m.17’den dolayı infazın yapılamayacağı söylenebilirdi. Gerçekten de bu görüş kabul edildiğinde; TCK m.314/1-2’de tanımlanan suç ve cezaların dışında kalan suçlar ile örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleyen kişinin 12.03.2024 tarihinden önce icra ettiği fiil bakımından 3713 sayılı Kanunun 17. maddesinden kaynaklanan özel infaz rejiminin tatbik edilemeyeceği düşünülebilir. Bu durumda; hiyerarşik yapısına dahil olmadığı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım eden, 12.03.2024 tarihinden önce üyesi olmadığı örgüt adına suç işleyen veya örgütün yasal tanımda belirtildiği şekilde propagandasını yapan kişiler hakkında m.17’de öngörülen özel infaz rejiminin uygulanamayacağı ileri sürülebilecektir.

Bu görüşe şu nedenle katılmamaktayız; ilk bakışta, Terörle Mücadele Kanunu m.3 ve 5 dikkate alınmadığında, sırf TCK m.314’ün eski 3. ve yeni 4. fıkraları ile Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasından dolayı yukarıda belirtilen görüşe katılmak mümkün olsa da, hem TCK m.314’ün eski 3. ve 12.03.2024 tarihi itibariyle yürürlüğe giren yeni 3. fıkrası ile hangi suçların terör suçları olacağına dair sınırlı sayım yöntemi ile tespitte bulunan 3713 sayılı Kanunun 3. maddesi gözönünde bulundurulduğunda, bu hükümleri sırf Maddi Ceza Hukukuna ilişkin görüp, İnfaz Hukuku bakımından gözardı edilmesi gerektiğine dair görüşün savunulması doğru olmayacaktır.

TCK m.314 bir bütündür, bu durumda m.314’ün eski ve yeni hükümleri (yürürlükte oldukları tarihler itibariyle) “silahlı örgüt” kapsamında ele alınmalıdır. Bu nedenle; eskiden ilk iki ve 314’ün yeni halinde de ilk üç fıkrasını suç ve ceza tanımı yapan, fakat eski 3. ve teselsül ettirilerek yeni 4. fıkrasının suç ve ceza tanımı yapmayıp, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır denilerek, uygulamayı sadece TCK m.220’nin Maddi Ceza Hukukuna yönelik hükümleri ile sınırlı tutmaksızın, aynı zamanda m.220’nin tabi olduğu infaz rejiminin TCK m.314/3’ün eski hali ile teselsül ettirilen yeni 4. fıkrayı da kapsadığının savunulması, yani m.314’ü bir bütün olarak ele almayıp, atıf yaptığı suç örgütü kurma suçunu düzenleyen TCK m.220’nin ilgili hükümleri ve buna bağlı olan infaz rejiminin tatbikinin gerektiğine dair düşüncenin savunulması doğru olmayacaktır. Çünkü TCK m.314’ün eski 3. fıkrası ile yeni 4. fıkrasını; her şeyden evvel Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesini ve TCK m.220’ye bazı suç ve cezanın tanımları bakımından atıf yapan TCK m.314’ün eski 3. ve teselsül ederek 4. fıkra olan hükmünün silahlı suç örgütünden ve bunu terör suçu sayan Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesi ile bu madde kapsamına giren suçları özel infaz rejimine tabi tutan yine Terörle Mücadele Kanunu’nun 17. maddesinden bağımsız sayabilmek mümkün değildir. Bu nedenle; her ne kadar lehe düşünce olması itibariyle ilk anda terör örgütü kurma, yönetme veya böyle bir örgüte üye olma suçu ile 12.03.2024 tarihinden evvel üyesi olmadığı örgüt adına suç işleyenler yönünden m.17’nin tatbik edilemeyeceğine dair düşünce makul gözükse de, yukarıda bahsettiğimiz yasal nedenler ile hukuki nitelendirmelerden dolayı bu lehe düşüncenin tatbik edilemeyeceğini kabul etmekteyiz.

Hatta bir başka düşünceye göre; TCK m.314’ün eski 3. fıkrası ile yeni 4. fıkrasında suç ve ceza tanımı yapılmadığından, bu hüküm yönünden TCK m.220’nin ilgili hükümlerine atıf yapıldığında, sadece terör örgütünden infazın değil, çıkar amaçlı suç örgütünden infaza da tabi tutulamayacağı düşünülen suçların cezaları bakımından 1/2 koşullu salıverilmenin uygulanması gerekir. Bu düşünceye de, yukarıda belirttiğimiz gerekçe nedeniyle katılmamaktayız.

Sonuç olarak;

Somut olay terör örgütü ile ilgili olmayıp, silahlı veya silahlı olmayan çıkar amaçlı suç örgütleri ile ilgili olduğunda, elbette buna bağlı infaz hükümlerinin tatbiki gerekir. Dolayısıyla; çıkar amaçlı bir suç örgütü sözkonusu olduğunu, bu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın örgüte veya örgüt üyesine bilerek ve isteyerek yardım eden fail hakkında 1/2 koşullu salıverilme uygulanabileceği halde, failin adına suç işlediği örgütün silahlı çıkar amaçlı suç örgütü olması halinde fail bakımından TCK m.6/1-j gereğince TCK m.58/9’un tatbiki suretiyle koşullu salıverilmesinin 2/3 ve yine terör örgütü ile ilgili olması halinde de örgüte yardım veya örgüt adına suç işlemede ayırım yapılmaksızın koşullu salıverilmenin 3/4 tatbiki gündeme gelecektir.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Beyza Başer Berkün

>> Örgütlü Suçlarda Kavramsal Sorunlar ve Bunların İnfaza Etkisi

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)