I.GENEL OLARAK
İcra ve İflas Kanununda 24/11/2021 Tarihinde 7343 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında 2004 sayılı Kanuna eklenen Geçici 18’inci madde hükmüne istinaden, icra dairelerinden yapılacak satışlara ilişkin olmak üzere mezkûr Yönetmelik ve Tarife’nin uygulanmasına Ülke genelinde 02/01/2023 tarihi itibarıyla ilanı yapılacak artırmalar hakkında uygulamaya başlanmıştır.
Elektronik satışın tüm Ülke kapsamında uygulanmaya başlanması ile İcra ve İflas Kanun uygulamaları ile Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında kabul görmeyecek şekilde sistemsel birtakım aksaklıkların yaşanabilmesine ve kanun koyucu tarafından ön görülmeyen satışların yapılmasına sebebiyet verilebilir.
Elektronik ortamda açık artırma suretiyle satış
MADDE 111/b- (Ek:24/11/2021-7343/13 md.) Haczolunan malın satışı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemine entegre elektronik satış portalında açık artırma suretiyle yapılır.
Açık artırmada teklif verme süresi yedi gündür.
Açık artırma, ilanda belirtilen gün ve saat aralığında ve teklif verme yoluyla yapılır. Teklif verenlerin kişisel bilgileri, artırma süresi içinde bilişim sistemini işleten kamu görevlileri hariç hiç kimse tarafından görülemez ve bilişim sisteminde gösterilemez.
Teklifler arasındaki fark, satışa çıkarılan malın muhammen kıymetinin binde birinden ve herhâlde yüz Türk lirasından az olamaz.
Açık artırmada en yüksek teklifi veren, artırma süresi içinde kendisinden yüksek bir teklif verilmedikçe teklifini çekemez ve teminatını alamaz. Açık artırma süresinin son on dakikası içinde yeni bir teklifin verilmesi hâlinde açık artırma bir defaya mahsus olmak üzere on dakika uzatılır.
Taşınırların satışı başlığı altında düzenleme altına alınan ihalenin yapılması (İ.İ.K 115 md) ile taşınmazların satışını düzenleyen (İ.İ.K 129 md) maddeleri kapsamında, “Birinci ve ikinci ihale, icra müdürü tarafından, ilanda belirlenen gün ve saatte, haczedilen malın muhammen kıymetinin yüzde ellisi üzerinden başlatılır. Şartların yerine gelmesi hâlinde mal, en yüksek teklif verene ihale edilir. Şu kadar ki, artırma bedelinin haczedilen malın muhammen kıymetinin yüzde ellisi ile o malla güvence altına alınan ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından hangisi fazla ise bu miktarı ve ayrıca bu miktara ilave olarak paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını da geçmesi şarttır.
Artırmanın sona erdiği gün ve saatte şartların bulunması hâlinde, mal en yüksek teklif verene ihale edilmiş olur ve malın mülkiyeti ihale alıcısına geçer.
(…)
İcra müdürü, elektronik satış portalında artırma bittikten sonraki ilk iş gününde artırmanın sonucuyla ilgili bir artırma sonuç tutanağı düzenler ve bu tutanaktaki bilgileri aynı gün satış portalında ilan eder. Tutanakta; ihalenin hangi gün ve saatte tamamlandığı, şartlar yerine gelmişse en yüksek teklifi verene malın ihale edildiği, tutanağın ilanından itibaren yedi gün içinde ihale bedelinin icra dairesi hesabına yatırılması gerektiği ve şartlar yerine gelmediği takdirde ihalenin hangi gerekçeyle yapılamadığı belirtilir.
Satış talebi teklif verme başladıktan sonra geri alınamaz. Teklif verme süresinin bitimine kadar borcun tamamen ödenmesi halinde satış durdurulur.” şeklinde amir hükümleri caridir.
Söz konusu düzenlemeler kapsamında elektronik satış yapılan tüm mahallerde (Ülke genelinde) satış talebinin teklif verme işlemi başladıktan sonra geri alınamayacağını bu nedenle de yapılacak elektronik ihalede teklif verme süresi bitene kadar geçecek sürede borcun ödenmemesi halinde satışın durdurulmayacağını açıkça vurgulanmıştır.
Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan takip ile elde edilmek istenen amaç alacaklının alacağına kavuşmasını temin etmek, bu temin sağlanırken ise kamu düzeninin imkân verdiği sınırlar çerçevesinde başta İcra ve İflas Kanunu olmak üzere ilgili kanun ve yönetmelikler çerçevesinde takibin hitamını sağlamak önemlidir.
Ne var ki kanun koyucunun yasalarla vaaz etmiş olduğu hususların tam olarak anlaşılamadığı durumlarda Yargıtay’ın benzer olaylar nazarında vermiş olduğu kararlar uygulayıcılara yol gösterecek ve uygulamadaki birlik sağlanmış olacaktır.
7343 Sayılı yasa değişikliği öncesinde icra ihalelerinin mezat alanlarında yapılması suretiyle satışlar gerçekleştirilmekteyken konu düzenleme ile artık fiziki ortamda ihale yapılmasının önüne geçilmiştir. Yeni düzenlemenin teknolojik alt yapısının daha ileri bir seviyeye gelmesi ile icra ihalelerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda ciddi bir azalma olacağı düşünülmektedir.
Ancak mevcut uygulamalar kapsamında cebri icra satışlarındaki elektronik ortamda yapılan ihalelere, dosyadan borçlu kimselerinde teklif verdiği ve ihalelerin herhangi bir itiraza tabi olmaksızın kesinleştiği gözlemlenmektedir.
Hal böyle olunca söz konusu yasal değişiklikler sonrasında elektronik ortamda satış yapılması ile elde edilmek istenen ve daha geniş kitlelere daha kolay ulaşım imkânı sunabilecek teknolojik alt yapının kanun amacı ile uyumlu olmadığı anlaşılmaktadır.
Mahcuz malı satışa çıkarılan borçlu, ihaleye katılamaz ve kendisine ihale yapılmaz. Borçlu ancak satıştan önce borcunu ödeyip haczi kaldırtmak suretiyle satışı önleyebilir. Bu yolla borçlunun aynı icra dosyasından ihale olan malı için kendi adına ihaleye girmesi halinde söz konusu ihalenin feshi gerekir.
Cebri icra yolu ile borçlu adına kayıtlı olan herhangi bir mahcuz malın gerek kanun değişikliği öncesindeki durumda gerekse de kanun değişikliğinden sonra yapılan elektronik satışın tamamlanması suretiyle ihalenin dosya borçlusuna kalması ve bu yolla haksız kazanımların elde edilmesi kanaatimce doğru değildir.
Elektronik satış portalında borçlunun satışa girmesinin önüne geçecek bir düzeltme ile bu yönde yaşanacak olumsuzlukların da önüne geçilmesi mümkündür.
7343 sayılı Yasa değişikliğinden önce icra memuru tarafından ihalenin borçluya yapılmış olması halinde bu durum ancak ihalenin feshi ile sonlandırabilmekteydi. Yani ihalenin feshi davası açılarak yapılan ihale iptal edilebilirdi. Bunun dışında icra memurunun ihaleyi yanlış yapmış da olsa (İİK 133.maddedeki şartlar hariç olmak üzere) iptal etmesi mümkün değildi.
7343 sayılı Yasa ile icra memuruna yapılan hatayı düzeltme imkânı sağlanmıştır. Yeni düzenleme ile icra müdürü elektronik satış portalında artırma bittikten sonraki ilk iş gününde artırma sonuç tutanağını düzenler ve bu tutanak ile şartların yerine gelmemiş olması halinde ihalenin hangi gerekçe ile yapılamadığını belirtir. Yani ihale elektronik satış portalında borçluya veya taşınmaz malikine (sahibine) yapılmış olsa bile icra müdürü bir sonraki gün düzenleyeceği tutanak ile ihaleyi borçluya / taşınmaz malikine yapıldığını tespit ederek ihalenin bu kişiye yapılamayacağını belirtip kanaatimce artırmayı ikinci ihale gününe bırakarak açık artırmanın devamına karar vermesi gerekir.
Sonuç olarak elektronik ortamda gerçekleştirilecek ihalelere borçlunun ihale katılımcısı olarak satışa girmesi ve malı bu şekilde iktisap etmesi mümkün değildir. Borçlu ancak teklif verme süresi içerisinde borcun tamamını ödemek suretiyle mahcuz malın satılmasının önüne geçebilir. Borçlunun elektronik satışa teklif verme suretiyle ihaleye girdiğinin icra müdürü tarafından tespit edilmesi halinde yatırılan teminatın borç ödemesi olarak kabul edilerek yine elektronik ortamda düzenlenecek tutanak ile malın satışına devam edilmesi gerekir.
II. GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/5611 Esas ve 2021/6653 Karar
İpotekli taşınmaz maliki borçlunun, 17.09.2018 tarihinde satışı yapılan 9 adet taşınmazın ihalesine katılma talebinin icra müdürlüğünce reddedildiğini, bu sebeple ihale bedelinin düşük kaldığını ileri sürerek ihalenin feshi istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, İlk Derece Mahkemesince; borçlunun ihaleye katılmasının mümkün olmadığı değerlendirilerek şikayetin usulden reddine karar verildiği ve esasa girilmediği gerekçesiyle para cezasına hükmedilmediği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; kararın yerinde olduğu ve kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı tespit edilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK'nun 134/2. fıkrası ihalenin feshini isteyebilecek kişileri sınırlı olarak saymıştır. Taşınmaz ihalelerinde ihalenin feshini satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek sureti ile ihaleye iştirak edenlerdir.
İİK’nun 134. maddesinin 2. fıkrasında; “…Talebin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder. Ancak işin esasına girilmemesi nedeniyle talebin reddi halinde para cezasına hükmolunamaz” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yasanın para cezasına ilişkin bu hükmü emredici nitelikte olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan re’sen uygulanmalıdır. Hukuk Genel Kurulu'nun 06.10.2004 tarih ve 2004/1-433 Esas sayılı kararında da benimsendiği üzere; kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamaz.
Somut olayda, ipotekli taşınmaz maliki borçlu İİK'nun 134/2. fıkrası gereğince ihalenin feshini isteyebilecek ise de, İİK'nun 129 ve devamı maddeleri ile Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre taşınmazı satışa çıkarılan borçlu, ihaleye katılamaz ve kendisine ihale yapılamaz. Borçlu ancak satıştan önce borcunu ödeyip haczi kaldırtmak suretiyle satışı önleyebilir. Bu itibarla borçlunun ihaleye girmesinin engellediği iddiası usule uygun yapılan ihalenin feshini gerektiren bir sebep değildir. Ancak süresinde borçlu tarafından açılmış bir ihalenin feshi davasında mahkemece ihalenin kamu düzeni ile ilgili kurallara uyulup uyulmadığını işin esasına girmek sureti ile kendiliğinden incelemek zorundadır.
Nitekim Bölge Adliye Mahkemesi kararında kamu düzeniyle sınırlı inceleme yapıldığı açıkça belirtilmiştir. İİK'nun 134/2. fıkrası "ihalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapar ve taraflar gelmese bile icap eden karar verir" düzenlemesi bunu öngörmektedir. Mahkeme inceleme sonucunda ihalenin usul ve yasaya uygun yapıldığı sonucuna varır ise şikayetin reddine, işin esasına girilmesi nedeni ile İİK'nun 134/2. fıkrasına göre feshi istenilen ihale bedelinin %10'u oranında şikayetçiyi para cezasına mahkum etmesi gerekir.
O halde; İlk Derece Mahkemesince, ihalenin feshi isteminin esası incelenmesine rağmen yanılgılı değerlendirme ile şikayetin usulden reddine karar verilmesi ve şikayetçi borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerekirken, esasa girilmediği gerekçesi ile para cezasına hükmedilmemesi isabetsiz olup, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/30707 Esas ve 2017/7836 Karar
Şikayetçi borçlu diğer iddiaları yanında takibin diğer borçlusu ...'ya ödeme emri ve kıymet takdir raporları tebliğ edilmeden, kıymet takdir raporu kesinleştirilmeden yapılan ihalenin feshi istemiyle icra mahkemesine başvurmuştur. Mahkemece, alacaklı tarafından borçlu ... hakkından takibe geçildiği ancak; ödeme emri tebliğ edilmeyip, herhangi bir takip işlemi de yapılmadığından bu borçlu hakkındaki takibin zamanaşımı nedeniyle düştüğü, dolayısıyla bu borçluya haciz ve satış işlemlerine ilişkin tebligat çıkarılmamasının ihalenin feshi nedeni sayılamayacağı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda; alacaklının 17.07.2012 tarihinde şikayetçi ve ... hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe geçtiği, borçlu ...'ya ödeme emrinin tebliğ edilmediği ve bu borçlu hakkında herhangi bir takip işlemi de yapılmadığı anlaşılmıştır. Şikâyete konu olan 27.03.2015 tarihli ihalelerin ise ... adına ihaleye katılan vekilleri ... ve ...'ya ihale edildiği ihale tutanağı ile sabittir.
Zamanaşımı iddiası, ilgilisi tarafından ileri sürülmediği sürece mahkemece kendiliğinden dikkate alınamaz. Her ne kadar borçlu sıfatıyla hakkında takibe geçilen ...'ya ödeme emri tebliğ edilmemiş ise de, takibin zamanaşımına uğradığı iddiasını ancak ilgilisi ileri sürebileceğinden, mahkemece, ... yönünden takibin düştüğü belirlemesi isabetsizdir.
Ancak, taşınmazları ihalede satın alan ...'nın takipte borçlu sıfatı vardır. Borçlu kendisinin borçlu olduğu dosyada ihaleye katılamaz. İhalelerin bu nedenle feshi gerekir.
O halde, mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.