Kanunsuz emir verenler şimdi hesap veriyor

Abone Ol


Bana sordular, gerçekten suç mudur ?  Cevabımı burada sizlerle paylaşmadan önce  Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasının hedefindeki polislere ve kamu görevlilerine başka neler dediğine bir bakalım.

“..şu anda Taksim Gezi Parkı’na yapılan haksız ve hukuksuz operasyona dâhil olan ve bu müdahalenin parçası haline gelen başta kamu görevlileri olmak üzere herkese...” seslendiğini  ifade ederek, “Yapılan uygulamalar, insanlık dışı ve sistematik işkencenin sokağa yansımasıdır. Burada işlenen fiiller, sadece bir demokrasi suçu değil, aynı zamanda bir insanlık suçudur” diyor.

Ve devam ediyor;  “...Bu kanunsuzluklara ortak olanlar gün gelir mutlaka yargı önüne çıkarılırlar, mutlaka hesap verirler” 



Sorunun hukuki çerçevede cevabına dönelim. Evet kanunsuz emirleri uygulamak elbette suçtur. Muhtevası, uygulanması suç teşkil eden emir kanunsuz emirdir. Kanunsuz emir vermek de, kanunsuz emri uygulamak da suçtur. Gün gelir yargı önüne çıkarılırlar. 30 yıl sonra 12 Eylül darbecileri, 15 yıl sonra 28 Şubat’çılar, 10 yıl sonra Balyozcular ve Ergenekoncuların yargı önüne çıkarıldıkları gibi.

Anayasanın 137.Maddesi “Kanunsuz emir” başlığı altında düzenlenmiştir. Kural açık; “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.”
“Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.”
Anayasaya paralel yasal düzenlemelere göre de, konusu suç teşkil ediyorsa o emir asla yerine getirilmez.

Gezi Parkı eylemlerinde “polise emri kim verdi diyorlar, emri ben verdim” diyerek  Başbakan sorumluluğu üstlendiğine göre, cevaplanması gereken asıl soru şu; Başbakan’ın verdiği talimat kanunsuz emir midir, değil midir?
‘İçişleri Bakanıma 24 saat içinde AKM'yi ve Cumhuriyet Alanı'nı temizleyin’ dedim.

Şimdi hukuk tekniği açısından detaya girmeden ifade edecek olursak, Başbakan yürütme erkinin başı, emir vermeye yetkili, Taksimde devam eden kanunsuz eylemlerin sonlandırılması için emir verdiğini beyan ediyor, bu emir idari hiyerarşi içinde uygulanıyor.
Yapılan eylemler yasal ise engelleme emri kanunsuz, eylemler yasal değil ise emir yasal, emri uygulayanlar da görevini yapıyor demektir.

Eylemleri naklen yayınlarda izledik. Kamu binası olan AKM işgal edilmiş, yasa dışı örgütlerin pankartları, afişleri her tarafa asılmış, toplantı ve gösteri için tahsis edilmeyen meydan ve sokaklar barikatlarla halkın ve polisin geçmemesi için kapatılmış, polis eylemin kanunsuz olduğunu söylüyor ve sonlandırılması için anons yapıyor. Eylemciler ise taş, Molotof, bilye, sapan, havai fişeklerle polise ve kamu binalarına, kamu özel ayırmadan araçlara dükkanlara saldırıyor, yakıyor, yıkıyor. Eline balyoz alan bir gösterici polis aracı tomanın camlarını kırıyor ve ateşe veriyor. Bilanço korkunç.

Özetlemeye çalıştığımız bu eylemleri engellemek, halkın can ve mal güvenliğini korumak, kamu düzenini sağlamak polisin ve bağlı olduğu yürütme erkinin en temel görevi. Anayasa ve kanunlarla yetkilendirilmiş kamu görevlileri bu yetkilerini zamanında ve hukuk içinde kullanmasalardı Allah korusun bugün İstanbul ve ülkemiz ne halde olurdu acaba?

Sadece 20 Yıl önce yaşanan Sivas olaylarını hatırlamak bile, bir örnek olarak olabilecekleri tahayyül etme bakımından yeter sanırım. Aradan geçen yıllar sonra şimdi Vali Ahmet Karabilgin, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, Başbakan Tansu Çiller ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ihmalleri sebebiyle Sivas Katliamının hesabını versin denmiyor mu?

Şimdi ben merak ediyorum. Kılıçdaroğlu muhalfarz Başbakan olsaydı, cebir şiddete, vurmaya kırmaya, yakmaya yıkmaya dayalı bu eylemler karşısında polise ne diyecekti?  Çekilin bürolarınıza halkın şanlı direnişine karışmayın mı diyecekti. Asıl kanunsuz emir bu olmaz mıydı?

Başa dönecek olursak, kanunsuz emir veren de uygulayan da suç işlemiş olur. Hukuk devleti görevini yaparsa, suç işleyenler yargı önünde hesap verirler.
12 Eylül darbecileri şimdi hesap veriyor.
28 Şubat’ta BÇG adlı illegal yapı içinde kanunsuz emirler verenler ve uygulayanlar şimdi adalet önünde hesap veriyor.
Ergenekon yapılanması içinde kanunsuz emirlerle faili meçhul cinayetlere imza atanlar şimdi yargıya hesap veriyor.
Kanunsuz emirlerle oluşturulan  Balyoz Cuntası kanunların öngördüğü cezalara çarptırıldı şimdi 15 Temmuzda Yargıtay duruşmaları başlayacak.

Cevap bekleyen soru şu; Masum talepleri istismar ile başlatılan bütün bu eylemler, 28 Şubat’ın kanunsuz emirlerini topuk selamı ile kabullenip, alkışlarla uygulayan sivil unsurlar da soruşturma kapsamına alındığı ve hukuk önünde hesap sorulacağı için mi?


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)