Hükümlünün aynı veya farklı mahkumiyet kararından kaynaklanan hapis ve gün hesabına bağlı adli para cezalarının infazlarının ayrı şekillerde yapılması gerekir. Bu konuda bir tereddüt bulunmadığı gibi, 5275 sayılı İnfaz Kanununda da bu durumu engelleyen bir hüküm yoktur. Hapis cezalarının birlikte infazı, “Birden fazla hükümdeki cezaların toplanması” başlıklı İnfaz Kanunu m.99’a göre mümkün olmakta ve bu cezaların içtimaı yolu ile koşullu salıverilmenin tatbiki yoluna gidilmektedir. Benzer hükmün, yani “cezaların içtimaı” usulünün para cezalarında olmadığını, birden fazla para cezasının infazlarının ayrı gerçekleştirileceğini, ancak hükümlünün ödemediği para cezasının en fazla üç yıl hapse ve aynı anda infaza konu edilen, fakat ödenmeyen birden fazla para cezasının da azami beş yıl hapse dönüştürülebileceğini, kamuya yararlı bir işte çalışma davetini kabul edip, denetimli serbestlik müdürlüğü ile protokol yapan hükümlünün ise, dönüşen hapis cezalarını yatmak yerine günde en az iki ve en fazla sekiz saat çalışarak, günlük iki saatlik çalışma bir hapis gününe karşılık gelmek suretiyle para cezasının/cezalarının ve dönüşen hapis cezasının infazı mümkün olabilecektir.
Hapis ve para cezalarının kesinleşip birlikte infaza koyulacakları durumda, öncelikle hapis cezasının infazına başlanması gerekir. Uygulamada; kasten işlenen suçlarda üç yıl ve altında, taksirle işlenen suçlarda da beş yıl ve altında hapis cezalarının infazında, bu cezalarla birlikte kesinleşmiş para cezaları olsa da, önce hapis cezasının infazı için davetin yapılması gerektiğini, infazı ertelenen hapis cezası olduğunda para cezasının infaza konu edilebileceğini, hapis cezasının infazı netleşmeden para cezasının infazına geçilmesinde isabet olmayacağını, bu sebeple kasti suçlarda üç yıl ve taksirli suçlarda beş yıl hapsin üstünde olan cezalarda çıkarılan yakalama emrinin yanında para cezasının infazı için çıkarılan ödeme emrinde doğru olmayacağını ifade etmek isteriz.
Her ne kadar bir yılın üstünde hapis cezaların infazı sırasında hükümlüye vasi tayini gerekse de, İnfaz Kanunu m.105/A nedeniyle 18 ay hapis cezasına mahkum edilenlere denetimli serbestlik uygulandığından, ancak bu sürenin üstünde hapis cezasına mahkum edilenlere vasi tayin edilebileceği gerçektir.
Buraya kadar şu hususu söyleyebiliriz ki; hapis cezasının infazı, İnfaz Kanunu m.16 ve m.17 gereğince ertelenenler ile haklarında denetimli serbestlik tatbik edilenlerin kesinleşen para cezalarına ilişkin ödeme emirleri kendilerine derhal gönderilecektir. Çünkü bu kişilerde gerçek anlamda, yani cezaevinde kalmak suretiyle infaz tatbik edilemeyecek ve kişi dışarda kalmaya ve yaşamaya devam edebilecektir. Yeri gelmişken; Ceza İnfaz Kanunu m.16’da düzenlenen hapis cezasının infazının hastalık nedeniyle ertelenmesinde, hükümlünün yaşadığı ağır sağlık sorunları ve yaşam tehlikesi altında bulunması sebebiyle para cezasının infazına başlanamayacağını düşünmekteyiz.
Yazımızda, denetimli serbestlik adı altında dışarıda olanlardan para cezalarını ödemedikleri için, bu cezaları önce hapse ve sonrasında kabulleri halinde hapsin infazı yerine kamuya yararlı işte çalışmaya dönüşenlerin infazlarının nasıl yapılacağı, yani denetimli serbestlik tedbirinin infazı ile kamuya yararlı işte çalışmanın birlikte ve aynı anda uygulanıp uygulanmayacağı hakkında kısa tespit ve açıklamalar yapılacaktır.
Ceza İnfaz Kanunu m.105/A’nın 5. fıkrasında sayılan yükümlülükler ile kamuya yararlı işte çalışmanın uyumlu olmaması durumunda denetimli serbestlik tedbirinin tamamlanması veya ortadan kalkması beklenmelidir. Ancak uygulamada; denetimli serbestlikle hükümlünün dışarı çıkmasında hapis cezasının infazı devam ettiğinden, farklı iki türde cezanın infazının birlikte olamayacağı fikrinden hareketle, ödenmeyen para cezasının infazına başlanabilmesi için hükümlü hakkında koşullu salıverilme kararının verilmesinin arandığını, hapis cezasının infazının devam ettiğinin kabul edildiği denetimli serbestlik aşamasının bitmesinin beklendiğini ifade etmek isteriz.
Radikal bir görüş olarak; hapis cezasının infazının fiilen veya kayden devam ettiği, yani denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme sürüp bihakkın infazın tamamlanmasına kadar kesinleşen para cezaları ile ilgili ödeme emirlerinin tebliğ edilmemesi ve infaza başlanmaması gerektiği ileri sürülebilir. Belirtmeliyiz ki, adalete ve vicdana daha uygun gözüken bu düşünce ile yasal düzenleme paralel değildir. Para cezalarının, hapis cezalarına ilişkin koşullu salıverilmede olduğu gibi toplanması veya birden fazla para cezalarının ödenmesine ilişkin sıralama yapılması konularında nasıl İnfaz Kanununda hüküm yoksa, bu konuda da, yani hapis cezası ile birlikte infazı gündeme gelen para cezalarının infazı şeklinde de herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Kanaatimizce; yalnızca denetimli serbestlik tedbiri altında hükümlünün salıverilip hapis cezasının infazına dışarıda devam edilmesinde değil, teknik olarak koşullu salıverilmede de cezanın infazına devam edildiğinden, esas itibariyle para cezasının infazı için koşullu salıverilmede geçirilecek sürenin de tüketilmesi ve infazın bihakkın tamamlanması aranmalıdır. İşi olmayan veya işini kaybeden, cezaevinde kaldığı dönemde maddi ve manevi kayıplara uğrayan hükümlüden, koşullu salıverilmeyi hak ettiği için dışarı ilk çıktığında para cezasını ödemesini veya ödemediği para cezasının yerine tekrar hapse girmesini veya karşılığında kamuya yararlı işte çalışmasını beklemek, adalete, vicdana ve mantığa uygun değildir.
Bizce; cezaevine giren hükümlü hakkında para cezasının infazına hiç başlanmamalı veya başlansa bile para cezasını ödeyemeyen hükümlüye hapis cezasının infazının bihakkın tamamlanmasına kadar süre tanınmalı ve bu süreden sonra para cezasının taksitle alınması, ödenmemesi halinde ödenmeyen kısım kadar yerine kamuya yararlı işte çalıştırma yöntemi uygulanmalı, bunun da mümkün olamadığı durumda tazyik hapsi tatbik edilmeli, ancak hükümlünün para cezasını ödemesi veya kamuya yararlı işte çalışıp bu çalışmasını aksatmayacağına taahhüt etmesi durumunda hapsin infazına son verilmelidir.
Yukarıda belirtilen sorunların ve dahası adaletsizliğin çözümü için Ceza İnfaz Kanununda değişikliğe gidilmesi gerekir. Ancak mevcut durumda aşağıda yer alan mevzuat hükümleri ile para cezalarının infazı konusunda yaşanan sorunların aşılamayacağını ve aleyhe uygulamanın devam edeceğini belirtmek isteriz.
Ceza İnfaz Kanunu m.106/2-3’e göre; “Adli para cezasını içeren ilam cumhuriyet başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adli para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.
Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması halinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir”.
Hapis cezası ile birlikte kesinleşen para cezasının infazının nasıl yapılacağı konusunda bir hükmün bulunmadığı görülmektedir.
İnfaz Kanunu m.20/1’e göre; “Hapis cezasını içeren kesinleşmiş mahkumiyet kararları, mahkemece, hangi hükümlü ve hangi cezanın infazına ilişkin olduğu açıkça belirtilmek suretiyle cumhuriyet başsavcılığına verilir”.
Görüleceği üzere, İnfaz Kanunu m.20’de ve m.106’da konu ile ilgili açık düzenleme yoktur.
Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük m.56/2’ye göre; “Adli para cezasını içeren ilam, cumhuriyet başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı, ilamda belirtilen ödeme şekline göre, adli para cezasının otuz gün içinde ödenmesi için hükümlüye 5275 sayılı Kanunun 20. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder. Ancak, kurumda bulunan ve kanun hükümlerine göre vasi atanması zorunlu olan hükümlülere yapılacak tebligat, vasilerine yapılır”.
Uygulamada; ceza infaz kurumunda bulunan ve vasi atanması zorunlu olan hükümlüye, vasi tayin edildikten sonra ödeme emrinin tebliğ edildiği, ancak bu tebliğin kendisine değil vasisine yapıldığı görülmektedir. Bu sebeple, cezaevinde bulunan hükümlüye ödeme emrinin tebliğ edilemeyeceği ve bu tebligatın usulüne uygun olmak kaydıyla ancak vasisine yapılabileceği anlaşılmaktadır. Bu tebliğden sonra mahkeme ilamında belirtilen ödeme şekline göre taksitlerin ödenmesi halinde sorun çıkmaz, ancak taksitlerden birisi ödenmediğinde para cezasının hapse dönüştürülmesi yoluna gidilir ve hükümlünün denetimli serbestlikle cezasının infazına başlanması ile değil koşullu salıverilmesine karar verilmesinden itibaren yapılan davet üzerine hapis yerine kamuya yararlı bir işte çalıştırılması önerilir. Bu öneriye ilişkin kararı cumhuriyet savcısı verir, hükümlüye tebliğ eder, bu tebligatta on gün süre verir, hükümlünün bu on günlük sürede ilgili cumhuriyet savcısına dilekçe ile başvurup kamuya yararlı bir işte çalışmayı kabul etmesi halinde buna ilişkin uygulanmayı denetimli serbestlik müdürlüğü takip eder.
Bahsettiğimiz üzere, davetin tebliği ile hükümlünün tercihi arasında on günlük bekleme süresi vardır. Hükümlünün bu davete icabet edip kamuya yararlı işte çalışmayı kabul etmesi durumunda, günlük en az iki saat ve en fazla sekiz saat olmak üzere çalışmasına karar verilir. Bu çalışmanın yeri, günlük çalışma süresi ve bu sürenin bitişi ilgili denetim serbestlik müdürlüğünün hazırlayacağı protokolle belirlenir. Hükümlünün para cezasını ödemesi halinde veya ödediği para cezası kadar, dönüşen hapsin veya yerine uygulanan kamuya yararlı işte çalıştırmanın kaldırılmasına veya süresinin azaltılmasına karar verilir. Tüm bunların takibi ve tatbiki, ilgili denetimli serbestlik müdürlüğü ve infaz savcılığı tarafından yürütülür.
Belirtmeliyiz ki; bu usul, ceza infazının dışarıda da devam ettiği aşama olarak görülen denetimli serbestlikte, yani Ceza İnfaz Kanunu m.105/A’da öngörülen denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı yönteminde uygulanmaz. Bu usul, yani ödenmeyen para cezasının hapse ve kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya dönüştürülerek uygulanması için hükümlü hakkında mahkemece koşullu salıverilme kararının verilmesi gerekir. İnfaz hakimince verilen denetimli serbestlikle cezanın infazında ödenmeyen para cezasının infazına geçilmeyip, hükümlü hakkında usulüne uygun koşullu salıverilme kararının verilmesi aranır.
Yukarıda yazılanların mefhum-u muhalifinden, kendisine vasi tayin edilmesi gerektiği halde tayin edilmeyen veya edilemeyen hükümlüye cezaevinde bulunduğu sürece para cezasına ilişkin ödeme emri tebliğ edilemez. Bu tebliğin mutlaka tayin edilecek vasiye yapılması gerekir. Bu tebliğ yapılsa bile, ödenmeyen para cezalarının infazında hükümlünün koşullu salıverilmesinin beklendiği görülmektedir. Bir an için vasisi bulunmayan hükümlüye ödeme emri tebliğinin neden yapılmadığı ve bunun anlamsız olduğu düşünülse de, hem Ceza İnfaz Kanunu m.56/2’nin 3. cümlesinin açık hükmü ve hem de kısıtlı hale gelen hükümlünün tasarruf hakkını kullanamayacağı gerçeği karşısında bu tercihte isabet olduğunu düşünmekteyiz. Ancak malvarlığı olmayan ve kazanç da elde edemeyen hükümlünün borcundan vasisinin değil kendisinin sorumlu olduğu düşünüldüğünde, cezaevinde bulunan hükümlüyü borcu ödeme yükümlülüğü altına sokan tebligatın vasisine yapılmasını ve para cezasının infazına başlanılmasını anlamak mümkün değildir.
Sonuç olarak; hapis cezasının yanında para cezasına mahkum edilenlerin, para cezası infazlarına ne zaman başlanacağında seçenekli yöntemler izlenebilir.
Hapis cezasının infazından önce,
Hapisle aynı anda, yani birlikte
Bihakkın salıverilmeden sonra, yani koşullu salıverilmeden sonra ve infazın tümüyle bitmesinin ardından,
Denetimli serbestlik, yani İnfaz Kanunu m.105/A’dan sonra ve koşullu salıverilmesinden sonra,
Denetimli serbestlik sırasında, denetimli serbestlikle infazın devam ettiği aşama,
Ceza İnfaz Kanunu m.16 ve 17’ye göre infazı ertelenenlerde derhal ve ertelenmeyenlerde de infazdan sonra,
Bu seçeneklerden birisi ile kesinleşen para cezalarına ilişkin ödeme emirlerinin tebliğ edilmesi ve infaza başlanması gerektiği ileri sürülebilir. Uygulamada, ödeme emri tebliğinin cezaevinde bulunan hükümlüye yapılmadığı, yerine vasisine usulüne uygun tebligatın yapıldığı, para cezasının infazında ise koşullu salıverilme aşamasına geçilmesinin beklendiği görülmektedir. Bizce; hükümlünün isteği ile para cezasını baştan peşin olarak veya taksitle ödemesi hali hariç, para cezasının infazına başlanmasında koşullu salıverilmenin tamamlanması beklenmelidir.
Kaynak: Haber7
Kaynak: Haber7