Bir önceki yazımda, tahliye sürecini yazdım. Anayasa Mahkemesinin Başbuğ hakkındaki ihlal kararını, mahkemenin 7 ay gibi uzun bir sürede karar gerekçesini yazmayarak AYM kararına gerekçe oluşturduğunu, bir sanık hakkında verilen tahliye kararının da diğerleri için emsal kabul edilerek tüm Ergenekon sanıklarının tahliye edildiğini...
“Tutukluluk süresinin 10 yıldan 5 yıla çekilmesi Ergenekon sanıklarını etkilemez” derken, hukuki dayanaktan yoksun olarak düşüncelerimizi ifade etmiş değiliz.
Bir defa Ergenekon sanıkları hukuki anlamda tutuklu değil, hükmen tutuklu.
Yargılamayı yapan ilk derece mahkemesi yani İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi sanıklar hakkında mahkumiyet hükmünü verdiği tarihten itibaren tutuklu sanıkların hukuki statüsü “hükmen tutuklu” olmuştur. Bakınız, tutukluluğun hüküm verildikten sonra tutukluluk sayılmadığına dair görüş benim görüşüm değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu mahkumiyet kararı sonrası tutukluluğu, tutukluluk hali olarak kabul etmiyor.
Anayasa Mahkemesinin (İkinci Bölüm) 5 Aralık 2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 21.11.2013 tarih 2012/1303 Başvuru sayılı şu kararını birlikte okuyalım.
"Tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önünde yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse, bu kişinin hukuki durumu "bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu" olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma haline dönüşmektedir.”
“ Nitekim AİHM, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma halini tutukluluk olarak nitelendirmemekte ve temyiz aşamasında geçen süreyi tutukluluk süresinin hesabında dikkate almamaktadır (Merak edenler için kaynak: Başvuru No: 2012/338, 2/7/2013 tarihli karar. AİHM kararları için bkz: Solmaz/Türkiye, Başvuru No: 27561/02, 16/1/2007, 23-24; Şahap Doğan/Türkiye, Başvuru No: 29361/07, 27/5/2010, 26).
“Aynı yaklaşım Yargıtay Ceza Genel Kurulunca da benimsenmiş ve 12 Nisan 2011 tarihli E. 2011/1-51, K. 2011/42 sayılı kararda, "hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmakla sanığın atılı suçu işlediği yerel mahkeme tarafından sabit görülmekte ve bu aşamadan sonra tutukluluğun dayanağı mahkûmiyet hükmü olmaktadır." gerekçesiyle, temyizde geçen sürenin tutukluluk süresine dâhil edilmeyeceğine hükmedilmiştir. Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin değerlendirmesinde göz önünde bulundurulamaz. Ancak bozma kararı sonrasında bireyin durumu tekrar suç isnadına bağlı tutmaya dönüşeceğinden ilk derece mahkemesi önünde geçen süre değerlendirmede dikkate alınacaktır."
Yukarı ilgili bölümünü alıntıladığım Anayasa Mahkemesi kararında görüldüğü üzere hem AİHM, hem Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ilk derece kararıyla mahkum edilmiş olan tutuklu sanığın hükmen tutuklu kabul edildiğini ve tutukluluk hesabında dikkate alınmadığını kabul etmektedir.
İlk derece mahkemelerini de bağlayıcı nitelikteki bu içtihatlara göre, 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 5 ağustos 2013 günü mahkumiyet kararlarını vermesiyle Ergenekon sanıkları hükmen tutuklu statüsüne geçtiklerinden, tutukluluk süresinin 5 yıla indirilmesinden etkilenmeleri mümkün değildir.
Öyleyse Hükmen tutuklu olanlar nasıl tahliye edildi?
Hemen söyleyelim; Ergenekon sanıkları azami tutukluluk süresinin 5 yıla indirilmesinden yararlanarak tahliye edilmemiştir. Bu konuda önceden söylediklerimiz hukuki doğrulardır. Yerel mahkeme 7 ay gibi uzun bir sürede gerekçeli kararını yazmadığı için, tutukluluk hali Yargıtay'da incelenemediğinden dolayı özgürlük hakkının ihlal edildiğine Anayasa Mahkemesi karar verdiği için sanıklar tahliye edilmişlerdir.
Konunun daha iyi anlaşılması olaya şöyle de bakabiliriz; Şayet 5 Ağustos’ta kararını açıklayan yerel mahkeme, yasal süresi içinde gerekçeli kararını yazıp dosyayı Yargıtay’a gönderseydi ne olurdu ? Dosya hem usulden hem esastan Yargıtay’da incelenecek, tutukluluk konusu da dahil verilen cezaların onanması veya bozulmasına Yargıtay karar verecekti. Hükmen tutuklu statüsünde olan sanıklar hakkında da, dosyadan el çekmiş olan yerel mahkeme yeniden tutukluluk incelemesi yapamayacaktı. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru da reddedilecekti. Hukuki durum bu kadar açık ve nettir.