DOLANDIRICILIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

Abone Ol

Dolandırıcılık suçunun temel şekli Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hükümler kitabının Kişilere Karşı Suçlar başlıklı ikinci kısmında Malvarlığına Karşı Suçlar başlıklı onuncu bölümün 157. maddesinde, nitelikli halleri ise 158. maddesinde ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçu TCK'nın 157. maddesinde; failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması şeklinde düzenlenmiştir. Dolandırıcılık suçu, karmaşık ekonomik ilişkilerin ortaya çıkardığı, malvarlığına karşı işlenen suçların tipik örneğini oluşturur ve en sık işlenen suçlardan biridir.[1] Bu suçu diğer mal varlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanmasıdır. Bu suç ancak kasten işlenebilen suçlardan olup bu suçun oluşabilmesi için failin mağdurun irade serbestisini etkilemesi ve irade özgürlüğüne karşı kişi hileli davranışlarla aldatılmak suretiyle müdahalede bulunması gerekmektedir. Burada sözü edilen hile icrai bir davranış ile işlenebileceği gibi aşağıda ayrıntılı şekilde izah ettiğimiz üzere kişinin o husustaki bilgisizliği veya deneyimsizliğinden yahut hatasından faydalanılmak suretiyle de işlenebileceğini belirtmek gerekir. Dolayısıyla dolandırıcılık suçunun;

- Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,

- Hileli davranışların mağduru aldatabilecek olması ve mağdurun iradesinin hile ile aldatılması

- Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir menfaat sağlaması şeklinde üç unsuru bulunmaktadır.

24.11.2016 tarihinden itibaren basit hali uzlaşma kapsamına alınan dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için yukarıdaki üç unsurun birlikte gerçekleşmesi gerekir. Suçun unsurunda sayılan failin hileli hareketlerinin aldatmaya elverişli olup olmadığı konusu her somut olayın özelliğine, mağdurun içinde bulunduğu duruma, mağdurun fail ile ilişkisine, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgelerin niteliklerine göre münhasır şekilde belirlenmelidir.[2] 

SUÇUN CEZASINI AĞIRLAŞTIRAN NİTELİKLİ HALLER

Dolandırıcılık Suçunun Dini İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi

TCK m. 158/1, a bendinde düzelenmiş olan bu ağırlatıcı nedenin amacı kişilerin inançlarının aldatma aracı olarak kullanılmasının önlenmesidir. Nitelim kişilerin dinsel inanışlarına bağlı olarak kimi olguların varlığına, kimi olayların gerçekleşeceğine inanmaları daha kolay olacağı aşikardır. Bunun için mağdurun inandığı dinin belli bir inanç sistemi olan, genel olarak bilinen ve yaygın bir din olması gerekmez.[3] Suçun bu nitelikli halinin oluşması için, dini kurallara bağlı olan kimselerin önem verdiği değerler aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı ve bu surette gerçekleştirilen hile ile de haksız bir yarar sağlanmış olmalıdır. Mağdurun üzerinde büyü olduğu iddia edilerek muskacılık, üfürükçülük gibi faaliyetlerle yarar sağlanması halinde bu nitelikli hale örnek gösterilebilir.[4]

Yargıtay 11. Ceza Dairesinin “Sanığın Orhangazi … köyüne gelerek, kendisini Orhan Çay olarak tanıtıp müteahhitlik ve kuyumculuk yaptığını söylediği, Orhan Çay sahte ismini kullanarak vergi dairesinden aldığı vergi levhasını ve Körfez Kuyumculuk Orhan Çay ismi ile bastırdığı kartı göstermek suretiyle gerçek kimliğini sakladığı, böylece hile ve desiseler ile katılanı kandırıp tarlayı aldığının anlaşılması karşısında, dini inanç ve duyguları istismar etmesinin söz konusu olmadığı, eylemin 5237 sayılı TCK’nun 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçu kapsamında kaldığı gözetilmeden, kendisini dindar biri gibi tanıtıp halkta güven uyandırmak için sürekli camiye gittiği, imamdan caminin ihtiyaçlarını sorduğu, bu suretle dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği gerekçesiyle anılan yasanın 158. maddesi esas alınıp uyarlama yargılamasında 765 sayılı Yasanın 503. maddesinin lehe olduğunun kabulüyle karar verilmesi yasaya aykırıdır” şeklindeki kararından da açıkça anlaşılacağı üzere failin, dini inanç ve duyguları aldatma aracı olarak kullanmadan, kendisini inançlı biri gibi gösterip çevresindeki insanların güvenini kazandıktan sonra onlardan bir takım yararlar sağlaması bu nitelikli hali oluşturmayacak olup bu durumda TCK’nun 157. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçu gündeme gelecektir.[5]

Dolandırıcılık Suçunun Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

Dolandırıcılık suçunun, mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanılarak işlenmesi de TCK’nun 158/1-b bendine göre suçun basit haline göre daha ağır cezayı gerektirmektedir. Mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartların her somut olaya göre münhasır şekilde değerlendirilmesi gerekmekle birlikte örnek vermek gerekirse mağdurun kaza geçirmesi, deprem veya sel felaketi gibi doğal afetlere maruz kalması, ölümcül bir hastalığa yakalanması halinde tehlikeli durum veya zor şartlarda bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim maddenin gerekçesinde de “Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır.” şeklindeki açıklamayla bu nitelikli hale yer verilme nedeni de açıkça ortaya konulmuştur.

 Mağdurun tehlikeli durum veya zor şartların etkisiyle düştüğü çaresizlikten faydalanılarak aldatılması daha kolay olduğu için bu suç tipi kanun koyucu tarafından nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Bu noktada nitelikli halin gerçekleşebilmesi için, failin mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli veya zor şartlardan yararlanması yeterli olduğunu yani failin veya bir üçüncü kişinin mağduru bu durumundan kurtarma bahanesiyle hileli davranışları gerçekleştirmesinin şart olmadığını belirtmek gerekir. Somut olayda mağdurun içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartların, bizzat kendisi veya fail tarafından gerçekleştirilmesinin önemi olmayıp mağdur, yakınlarından birinin maruz kaldığı haller nedeniyle de çaresiz bir durumda bulunabilir. Mağdurun gerçekte tehlikeli veya zor şartlarda bulunmadığı halde hileli davranışlarla tehlikeli veya zor şartlarda bulunduğuna inandırılması halinde bu nitelikli hal oluşmayacaktır.[6]

Dolandırıcılık Suçunun Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

Dolandırıcılık suçunun, mağdurun algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanılarak işlenmesi hali de TCK’nun 158/1-c bendi uyarınca suçun basit haline göre daha ağır cezayı gerektirir. Bu nitelikli hal kapsamında mağdur, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk veya bunlara benzer durumlarda bulunması dolayısıyla fiil ve hareketlerinin saikini ve sonuçlarını algılamayan kimse olarak nitelendirilebilir. TCK’nun 158/1-c bendinde düzenlenen nitelikli halin gerçekleşebilmesi için zayıf da olsa mağdurun mutlaka algılama yeteneğinin veya bilincinin bulunması gerekmekte olup mağdurun algılama yeteneğinin çok zayıf olması veya hiç olmaması halinde aldatılması gereken bir irade söz konusu olmayacağından diğer unsurlarını da taşıması durumunda hırsızlık suçu söz konusu olacaktır.[7] Dolayısıyla mağdurun, tam akıl hastası veya 12 yaşını tamamlamamış bir çocuk olması halinde, henüz kendi hareketlerinin anlam ve sonuçlarını algılama ve anlayabilme yeteneğine sahip olmadıklarından, failin davranışlarının hileli olduğunu anlaması veya failin aldatılmasından da söz edilemeyeceği için, dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır.[8] Mağdurun 12-15 yaş arası çocuk olması halinde algılama yeteneği, her somut olay bazında araştırılmalıdır.  Failin, hileli davranışlarla sarhoş ederek veya uyuşturucu madde vererek mağdurun algılama yeteneğini zayıflattıktan sonra menfaat elde etmesi halinde TCK m. 148/3 nazara alındığında yağma suçundan bahsedilmesi gerektiğini belirtmek gerekir.[9]

Dolandırıcılık Suçunun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasî Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

TCK’nun 158/1-d bendi gereğince dolandırıcılık suçunun, kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi, suçun basit haline göre daha ağır cezayı gerektirmektedir. Bu nitelikli hal ile kanun koyucu sayılan tüzel kişiliklerin kamusal niteliğine duyulan güvenin korunmasını amaçlamıştır.[10] Nitelikli halin oluşabilmesi için Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşları, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin isminin kullanılması yeterli olmayıp kurum veya kuruluşlara ait yazılı belgelerin kullanması, kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, kurumlara ait basın evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının veya logolarının kullanılması gibi kurum veya kuruluşların varlığının da kullanılması gereklidir.[11] Sahte bir bonoyu sanığın kendisinin veya vekili vasıtasıyla icra müdürlüğünde icra takibine konu etmesi hali, icra müdürlüğü araç olarak kullanıldığından, nitelikli hale örnek gösterilebilir. Sahte kimlik belgesi fotokopisinin kullanılması halinde dahi nüfus müdürlüğünün maddi varlığından söz edileceğinden bu nitelikli halin uygulanması için yeterli olduğunu görüşündeyiz.

Somut olayda araç olarak kullanılan siyasi parti, vakıf ve derneklerin var olup olmadıkları, tüzel kişiliklerinin devam edip etmediği ilgili kanunlara göre belirlenmelidir. Gerçekte var olmayan, tüzel kişiliği devam etmeyen bir kurum, kuruluş adı kullanılarak dolandırıcılık gerçekleştirildiğinde suçun basit hali söz konusu olacaktır.

Dolandırıcılık Suçunun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak İşlenmesi

TCK’nun 158/1-e bendi uyarınca dolandırıcılık suçunun, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi de suçun basit haline göre daha ağır cezayı gerektirmektedir. Hangi kurum ve kuruluşların kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu kurumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin gerçekleşmesi için, Kamu kurum ve kuruluşlarının aldatılması söz konusu olamayacağından, aldatılan kamu kurum ve kuruluşlarının malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunabilecek yöneticiler olmalıdır.[12]

Bu nitelikli halin oluşabilmesi için eylemin kamu kurum ve kuruluşların malvarlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekmektedir. Bu nitelikli hal kapsamında mağdur, kamu kurum ve kuruluşlarıdır. Sahte olarak düzenlenmiş belgeleri ibraz ederek Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan maaş, Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan eğitim bursu alınması TCK’nun 158/1-e bendi kapsamındaki nitelikli hale örnek verilebilir. Kamu kurum ve kuruluşunun yetkili kişilerinin hileli davranışlarla aldatılması neticesinde ilgili kurum veya kuruluşu haricinde üçüncü bir kişi veya kurumun zarar görmesi durumunda, kamu kurum veya kuruluşu araç olarak kullanıldığından, somut olay TCK’nun 158/1-d bendi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.[13] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.12.2013 Tarih ve 2013/15-510 E., 2013/579 K. sayılı kararı; “… Kaldı ki sanığa kanuni düzenlemelere uygun olarak aylık bağlandıktan sonra da aylık alma şartlarının devam edip etmediği hususunun mevzuatta yer alan düzenlemeler uyarınca katılan kurum tarafından kontrol edilmesi gerekirken bu işlemler de yerine getirilmemiştir.” Şeklinde olup ölen sigortalı eşinden dolayı Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan dul aylığı almakta olan sanığın yeniden evlendiği halde bu durumu kuruma bildirmeyerek aylık almaya devam etmesi durumunda da, yetkili makamlar görevlerini ihmal etmeyerek gerekli araştırmayı yapmış olmaları halinde resmi ve aleni olan evlilik bağı tespit edilebileceğinden, dolandırıcılıktan söz edilemeyeceğine karar vermiştir

Dolandırıcılık Suçunun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

TCK’nun m. 158/1-f bendinde birbiriyle doğrudan ilgili olmayan iki ayrı ağırlatıcı neden bir arada düzenlenmiştir. Bunlardan biri bilişim sistemlerinin diğeri ise banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılmasıdır. Bilişim sistemi, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağı veren manyetik sistemdir. ATM’ler, mağazalarda kullanılan satış işleme makineleri ve veri iletimi sağlayan büyük terminaller bilişim sistemlerine örnek olarak verilebilir.[14] Bilişim sistemi kullanılması ile bir kimsenin dolandırılması halinde bu bent uygulanacak olup sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp, sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bu halde bilişim sistemi kullanılması suretiyle hırsızlık suçundan söz edilecektir.

Bu bentte yer alan diğer bir ağırlaştırıcı neden, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılmasıdır. Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan söz edilebilmesi için de dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankanın olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerden, hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka veya kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekmektedir. Bankaların ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanmayacaktır. Bu noktada banka ve kredi kurumunun özel ya da kamuya ait olmasının önemli olmadığını da belirtmek gerekir. Öte yandan nitelikli halin uygulanması için banka ya da kredi kurumunun suçtan zarar görmüş olması da gerekmez.[15] Yargıtay Ceza Genel Kurulu 21.10.2014 tarih ve 2013/15-729 E., 2014/434 K. sayılı kararında banka ve kredi kurumunun araç olarak kullanıldığının kabul edilebilmesi için bunlara ait hesap cüzdanı, belge, banka kartı, çek defteri gibi maddi varlıkların kullanılmış olması gerektiği yönünde karar vermiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için faille mağdurun yüz yüze gelmeden, bilişim sisteminin veya banka/kredi kurumlarının hile aracı olarak kullanılması gerekir.[16] Fail ile mağdurun yüz yüze gelmesi halinde somut olay, TCK’nun 157. maddesinde düzenlenen ve uzlaşma kapsamında olan basit dolandırıcılık suçu kapsamında değerlendirilmelidir.

Dolandırıcılık Suçunun Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi

TCK’nun m.158/1-g bendinde yer verilen bir diğer ağırlatıcı neden, basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanarak kişilerin dolandırılmasıdır. Basın ve yayın araçları hem içerdiği bilgilerin geniş kitlelere ulaşmasını sağladığı hem de bunların inandırıcılığını artırdığı için fiilin işlenmesinde kolaylık sağlamakta olduğundan kanun koyucu bu nitelikli hali düzenlemiştir.  Basın ve yayın araçları terimi kullanıldığından, basılı yayınları yapan araçların yanı sıra internet, radyo, televizyon ve diğer online platformlar da nitelikli hal kapsamındadır. Nitelikli halin uygulanması için failin basın mensubu olması koşulu da aranmamıştır. Aldatıcı bilgilerin basın yayın aracılığıyla duyurulması, yanıltıcı reklam ve bilgi verilmesi nitelikli hal kapsamındadır. Yine söz TCK’nun m. 158/1-f’de düzenlenen nitelikli halde olduğu gibi bu bendin uygulanması için de faille mağdurun yüz yüze gelmeden basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanarak kişilerin dolandırılması gerekir. Yani fail ve mağdurun, basın ve yayın araçlarındaki ilanların sonrasında yüz yüze gelmeleri halinde suçun basit hali nazara alınmalıdır.

Dolandırıcılık Suçunun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında, Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi

TCK’nun m. 158/1-h bendinde iki ayrı ağırlatıcı neden birlikte düzenlenmiştir. İlk nitelikli hal, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişinin dolandırıcılığı ticari faaliyetleri sırasında işlemesidir. Bentteki bir diğer nitelikli hal, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık suçunu işlemiş olmasıdır. Bu nitelikli halden söz edebilmek için failin şirketler kapsamında tacir veya şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket etmeye yetkili temsilcisi veya şirket müdürü, kooperatifler kapsamında ise kooperatifin yönetici sıfatına sahip olması gerekir. Bu nitelikli halin uygulanması için failin yararı ilgili şirket menfaatine sağlamış olması şart olmayıp önemli olan aldatıcı davranışların şirket veya kooperatif faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilmesidir.

Dolandırıcılık Suçunun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

Kanun koyucu tarafından serbest meslek sahibi kişilerin mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güveni kötüye kullanarak kişileri dolandırmaları da TCK m.158/1-i bendi ile nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Serbest meslek sahibi kişiler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65 ve 66. maddelerinde belirlenmiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için failin serbest meslek mensubu olması ya da aldatıcı davranışları mesleği sırasında yapması yeterli olmayıp, aynı zamanda mesleğin sağladığı güveni kötüye kullanarak aldatıcı davranışlarda bulunmuş olması gerekir. Avukatlar, dişçiler, muhasebeciler, özel muayenehaneleri olan çalışan doktorlar gibi kendi işyerlerinde bağımsız olarak mesleklerini yürüten kişiler bu suçun faili olabilir.

Dolandırıcılık Suçunun Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi

Suçun TCK’nun 158/1-j bendinde düzenlenen bu nitelikli halinde yanıltılan kişiler banka veya kredi kurumu çalışanları, banka ise zarar gören sıfatındadır. Uygulamada genellikle faillerin bu nitelikli hal neticesi menfaati elde edebilmek adına belgede sahtecilik suçu da işlediği görülmektedir. Örneğin failin sahte kimlik, maaş bordrosu, vergi levhası ibraz ederek kredinin tahsis edilmesini sağlaması gerekir. Fail, bu kapsamda düzenlediği sahte belgeler nedeniyle ayrıca belgede sahtecilik suçundan dolayı da sorumlu olacaktır[17]. Krediyi alan kişinin haksız bir eylemi olmaksızın sırf banka çalışanının görevini gereken özenle yerine getirmemesi neticesi kredi verilmesi halinde dolandırıcılık suçundan bahsedilemeyecektir. Yani krediyi alan kişinin banka ya da kredi kurumu çalışanlarının yanıltılmadıkları, aksine çalışanların bu kişilerin verilmemesi gereken bir kredinin verilmesini sağladıkları hallerde, bankacılık zimmeti suçu söz konusu olabilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.3.2017 tarih ve 2013/15-192 E., 2017/204 K. sayılı kararı uyarınca; bankadan usulüne uygun olarak alınmış kredinin geri ödenmesinde kişinin yaşadığı güçlük nedeniyle sonradan bankaya sahte belgeler vermesi halinde de bu nitelikli hal uygulanmayacaktır.

Dolandırıcılık Suçunun Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenmesi

TCK’nun m.158/1-k bendinde düzenlenen bu nitelikli halin amacı, sigorta şirketlerinin zarar görmesini engellemektir. Nitelikli halin uygulanması açısından sigorta şirketinin ya da sigortanın türü önemli değildir. Dolandırıcılık suçunun niteliği gereği eylem sonucu başkası adına menfaat de temin edilebileceğinden, failin mutlaka sigorta eden ya da lehtar olmasına gerek yoktur. Faillin sigorta bedelini almak için sigorta şirketine başvurmasından itibaren suçun icrasına başlanılmış olmakla sigorta şirketinin durumu fark ederek ödeme yapmaması halinde suçun teşebbüs derecesinde kalacaktır. Öte yandan bu noktada sigorta şirketinin denetim görevinin ihmali sonucu menfaat elde edilmiş ise TCK’nun m.158/1-k bendinin uygulanması mümkün değildir.

Dolandırıcılık Suçunun Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle İşlenmesi

TCK m. 158/1-l bendindeki bu ağırlatıcı neden 24/11/2016 tarih ve 6763 sayılı Kanunla (m. 14) eklenmiştir. Dolayısıyla 24/11/2016 tarihinden önce işlenen suçlar kapsamında TCK’nun 157. Maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçu söz konusu olacaktır. Uygulamada mağdurun telefon numarasını aranarak fail kendisini polis, hakim, savcı olarak tanıtıp mağdurda korku ve panik oluşturarak ve mağdurun kamu görevlisi olarak tanıtan kişiye duyduğu güven kullanılarak maddi menfaat elde edilmektedir. Yalnızca kamu görevlisi değil aynı zamanda failin kendisini banka, sigorta ya da kredi kurumları çalışanı olarak tanıtması hali de haksız menfaat elde etme gibi diğer koşullar mevcutsa nitelikli hal kapsamındadır.  

Dolandırıcılık Suçunun Kamu Görevlileriyle İlişkisinin Olduğundan, Onlar Nezdinde Hatırı Sayıldığından Bahisle ve Belli Bir İşin Gördürüleceği Vaadiyle Aldatarak, Başkasından Menfaat Temin Etmek Suretiyle İşlenmesi

TCK m. 158/2’de, dolandırıcılık suçunun bir diğer işleniş biçimi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Madde metninde geçen “yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır” ifadesi nedeniyle bu fıkranın da TCK m. 158/1’de sayılan nitelikli hallerden biri olduğunu kabul etmek gerekir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için öncelikle failin kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu, onlarla olan ilişkisi nedeniyle belli bir işi yaptırabileceğini ileri sürmesi gerekir. Dolayısıyla failin belli bir kurumdan söz etmesi nitelikli halin uygulanması için yeterli olmamakta ve belli bir kamu görevlisinden açıkça söz etmesi gerekmektedir.[18] Failin kamu görevlisi olmayan diğer başka kişilerle bağı ve yakınlığı olduğunu ya da özel sektördeki kimi işleri gördürebileceğini söyleyerek kişileri aldatması halinde dolandırıcılık suçu söz konusu olsa da bu nitelikli hal uygulama alanı bulmayacaktır.

Dolandırıcılık Suçunun Suçun Üç veya Daha Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi ya da Suç İşlemek İçin Teşkil Edilmiş Bir Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi

5237 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde madde metninde yer almayan iki nitelikli hal 24/11/2016 tarih ve 6763 sayılı Kanunla (m. 14) madde metnine sonradan eklenmiştir. Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesinin söz konusu olması için en az üç kişinin müşterek fail olarak kabul edilmelerini sağlayacak davranışlar içinde bulunmaları gerekir. Yardım eden ya da azmettiren kişiler, nitelikli halin varlığı için gerekli sayıya dahil olmayacaktır. Suçun örgüt kapsamında işlendiğinin kabul edilebilmesi için ortada TCK m. 220 anlamında kurulmuş bir örgütün varlığı gerekir. Örgütün silahlı ya da silahsız olmasının bir önemi yoktur.

Sonuç olarak; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesinde dolandırıcılık suçunun basit hali, 158. maddesinde ise suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. 5237 sayılı Kanundaki düzenleme açısından en dikkat çeken noktalardan biri, 158. maddede mağdurun niteliği ve failin saikinden, kullanılan araç ve yöntemlerden, bir kısmı ise failin amacından hareketle çok sayıda nitelikli hale yer verilmiş olmasıdır. Dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerinim sayısı ve kapsamı nedeniyle suçun basit halinin işlenmesi neredeyse imkânsız hale gelmiştir.            

--------------

[1] Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, Ankara 2008, s. 173.

[2] Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 15. Baskı, Ankara 2020, s. 717., YCGK 2017/1184 E. ,2021/257 K.

[3] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 24.09.2013 Tarih ve 2012/15-1365 E., 2013/381 K. sayılı kararı; “Önemli olan, dini inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle insanların aldatılması olup, aldatma aracı olarak kullanılan din veya mezhebin hangi din veya mezhep olduğunun bir önemi bulunmamaktadır.”

[4] Ahmet GÖKCEN-Murat BALCI, “Dolandırıcılık Suçu”, MÜHF-HAD, C.14, S. 1-2, s. 26.

[5] Yargıtay 11. Ceza Dairesi  18.12.2006-7668/10590.

[6] Yargıtay 11. Ceza Dairesinin, 24.09.2003-10714/6216.

[7] Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Baskı, Adalet Yay., Ankara 2017, s.659. 

Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, 5. Baskı, Beta Yay., İstanbul, 2021, s.

[8] Durmuş Tezcan,Mustafa Ruhan Erdem-R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 18. Baskı, Seçkin Yay., Ankara, 2020 s.893.

[9] TCK m.148/3 “Mağdurun herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır”şeklindedir., Tezcan / Erdem / Önok, 2020, s. 893.

[10] Toroslu, s.193.

[11] Tezcan / Erdem / Önok, 2020, s.894.

[12] Toroslu, s. 189.

[13] Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 04.07.2006 Tarih ve 2005/4323 E. 2006/6330 K. Sayılı Kararı “Dolandırıcılık suçunun mağdurlarının piyasaya sürülen sahte sigaraları alan kişiler olduğundan bu suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Aş. ve Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu’nun katılmalarına ilişkin karar hukuken geçersizdir” şeklindedir.

[14] Murat Volkan Dülger, Türk Ceza Hukuku’nda Bilişim Suçları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2004, s. 19.

[15] Tezcan / Erdem / Önok, 2020, s.903.

[16] Fulya, Korkmaz, “Dolandırıcılık Suçunun Bilişim Sistemlerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2020, C. 69, s. 1424.

[17] Devrim Güngör, Resmi Belgelerde Sahtecilik Suçu, Yetkin Yay., Ankara, 2010, s. 102-103.

[18] Veli Özer Özbek, Koray Doğan, Pınar Bacaksız vd.  Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 10 Baskı, Seçkin Yay., Ankara 2016, s. 715.