AYM'NİN AZİZ YILDIRIM BAŞVURUSU ÜZERİNE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA KISA BİR DEĞERLENDİRME

Abone Ol

ANAYASA MAHKEMESİNİN AZİZ YILDIRIM BAŞVURUSU (Başvuru No: 2022/13809) ÜZERİNE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA KISA BİR DEĞERLENDİRME

Anayasa Mahkemesi, Başvurucu Aziz YILDIRIM’ın sarf ettiği sözler nedeniyle aleyhine adli para cezasına hükmedilmesi üzerine yaptığı başvuruda, başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesiyle güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. [1]

Bu yazımızda, söz konusu karara dair kısa bir değerlendirme yapılacak olup, meslektaşlarımıza faydalı olmasını temenni etmekteyim.

Söz konusu başvuruya ilişkin yargılama şu şekilde gerçekleşmiştir:

Müşteki, Başvurucu Aziz YILDIRIM’ın 18.04.2016 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasında sarf ettiği ifadeler nedeniyle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmuştur. Bu şikayet üzerine soruşturma başlatılmış ve iddianame düzenlenmiştir. İstanbul Anadolu 37. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda, başvurucunun basın açıklaması sırasında sarf ettiği “[R.O.] diyor ki akşam, [Ü.Ö] diyor, hoca diyor elini sıkmamış Fenerbahçe antrenörü, ona birileri söylemiştir, yani ben söylemişim onu söylüyor, ima ediyor... ya bu kadar gerizekalılık, bak gerizekalılık diyorum, ahlaksızlık olmaz ya, koyuyorlar şişeyi alta, çekiyorlar viskiyi yorum yapıyorlar…” ifadelerinin kendisi tarafından söylendiği ve bu sözleri ikrar ettiği anlaşılmıştır. [2]

İstanbul Anadolu 37. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda, başvurucunun müştekiye yönelik sarf ettiği "Gerizekalı, ahlaksız" ifadelerinin, müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olduğunu ve eleştiri sınırlarını aştığını değerlendiren mahkeme, bu ifadelerin aleni bir ortamda hakaret teşkil ettiği sonucuna varmıştır. Mahkeme, başvurucunun bu hakaret eylemi nedeniyle 3.480 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

İlk derece mahkemesi tarafından verilen bu kararın istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi, yapılan istinaf başvurusunu değerlendirerek, başvurunun reddine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesine yapılan Bireysel Başvuru ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiş ve bu nedenle ihlal kararı verilmiştir. Esasında, Bireysel Başvuru kararında ifade özgürlüğü ve diğerinin şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir denge kurulması gerektiği belirtilmiştir. Kararın “Değerlendirme” kısmındaki 10. paragrafında bu dengenin 9 adet ölçüt kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yazılmıştır. Söz konusu ölçütler şu şekildedir:

1. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği,

2. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük düzeyi ve önceki davranışları yanında katlanması gereken eleştirinin sınırlarının sade bir vatandaşa göre daha geniş olup olmadığı,

3. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamuoyu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı,

4. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı,

5. Müştekinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme olanağının bulunup bulunmadığı,

6. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatı üzerindeki etkisi,

7. Cezalandırmaya konu edilen ifadelerin kullanıldıkları bağlamından kopartılıp kopartılmadığı,

8. Başvurucunun yaptırıma maruz kalma endişesinin başvurucu üzerinde caydırıcı etki yaratıp yaratmayacağı,

9. Dava konusu söylemlerin maddi vakıaların açıklanması veya değer yargısı olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği,

Söz konusu bireysel başvuru kararında “Buna karşın ilk derece mahkemesinin somut olayda başvurucunun basın toplantısındaki konuşmasından "geri zekalı, ahlaksız" ifadelerini cımbızladığı ve bunların eleştiri sınırlarını aştığını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Halbuki kullanılan dil ve üslup muhatabı rahatsız etmeye elverişli olsa dahi demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade özgürlüğünün sadece kabul gören veya zararsız yahut kayıtsızlık içeren bilgiler ya da fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğu Anayasa Mahkemesince pek çok kez vurgulanmıştır” şeklinde tespite yer verilmiştir. Esasında bu kısım ihlal kararının en önemli kısmını oluşturan ve hakaret suçlarına ilişkin değerlendirmelerde “ifadelerin bağlamdan koparılması” ve “ifadelerin cımbızlanmasının” en sık yapılan hata olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim, meslektaşlarımızın da yakından bildiği üzere, Hakaret Suçları konulu yargılamalarda söz konusu hata sıklıkla yapılmaktadır. İlk derece mahkemeleri tarafından verilen kararların büyük bir çoğunluğunun Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) ile sonuçlanması ve bu kararların (kanun değişikliği öncesi) istinaf kanun yolu incelemesinden geçmemesi, yapılan yanlışların düzeltilememesinin önemli sebeplerinden biri olarak değerlendirilebilir. Bu durum, yargı sürecinde hatalı kararların düzeltilme imkânını ciddi şekilde sınırlamaktadır.

Söz konusu değerlendirme yapılmadan önce, hakaret suçunun kanundaki tanımı ve Ceza Genel Kurulu tarafından verilen bazı yol gösterici içtihatlara göz atmakta fayda vardır.

Bilindiği üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Hakaret" kenar başlıklı 125. maddesinin birinci fıkrası

“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (...) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır…” şeklindedir.

Madde gerekçesinde ise,  

“Madde metninde hakaret suçu tanımlanmıştır. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukukî değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır.

Bu düzenlemede 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda benimsenen hakaret ve sövme suçu ayırımı kaldırılmıştır.

Hakaret suçunun oluşabilmesi için, kişiye somut bir fiil veya olgu isnat edilmelidir. Örneğin, kamu görevlisinin bir kişiden bir iş karşılığında belli bir miktar rüşvet aldığı yönünde isnatta bulunulması durumunda hakaret söz konusudur. Kişiye isnat olunan somut fiilin gerçek olup olmamasının, hakaret suçunun oluşması bakımından bir önemi yoktur. Ancak, iddia olunan hususun gerçek olduğunun ispat edildiği durumlarda, fail cezalandırılmayacaktır.

Keza, kişiye herhangi bir olayla irtibatlandırmadan, soyut olarak yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de, hakaret suçu oluşur. Kötü bir niteliği veya huyu ifade eden sözler, somut bir fiil veya olguyla irtibatlandırılmadıkları hâlde, yine de hakaret suçunu oluştururlar. Örneğin, bir kimseye "serseri", "alçak", "hayvan" denmesi hâlinde, somut fiil isnadı söz konusu değildir. Aynı şekilde kişiye soyut olarak "hırsız", "rüşvetçi", "sahtekâr", "fahişe" gibi yakıştırmalarda bulunulması hâlinde de hakaret suçu oluşmaktadır. Kişinin bedenî arızasını ifade etmekle veya kişiye bir hastalık izafe etmekle de hakaret suçu işlenmiş olur. Örneğin, kişiye "kör", "şaşı", "topal", "kambur", "kel" vs. demekle; kişiye "psikopat", "frengili" veya "AİDS'li" demekle, hakaret suçu işlenmiş olur.

Dikkat edilmelidir ki; davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Söz konusu karara dair daha detaylı değerlendirme yapabilmek için Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2022/368 Esas 2022/695 Karar sayılı kararı da yol gösterici olacaktır.

Ceza Genel Kurulu tarafından verilen kararda

“Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.

Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.

Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.” denilmiştir. [3]

Ceza Genel Kurulu tarafından verilen kararda da vurgulandığı üzere, hakaret suçunun oluşabilmesi için, sarf edilen sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını içermesi ya da sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi'nin başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin verdiği ihlal kararında, başvurucunun, müştekinin hakkındaki iddialarını uydurma olarak nitelendirerek bunu ahlaksızlık olarak tanımlaması ve müştekinin değerlendirmelerini makul bir kişi tarafından yapılamayacak yorumlar olarak gördüğü için "gerizekalı" ifadesini kullanmasının bu ihlal kararının gerekçesi olduğu söylenebilir.

Başvurucu Aziz YILDIRIM’ın sözleri irdelendiğinde, müştekiye yönelik ifadelerinin doğrudan bir hakaret veya somut bir olgu isnadı niteliğinde olmadığı; daha çok genel bir eleştiri ve değerlendirme olarak yapıldığı ve bu nedenle sözlerin doğrudan sövmek ya da hakaret niteliği taşımadığı kabul edilmiştir.

İfade özgürlüğüne yönelik son derece sert müdahalelerin yaşandığı bu dönemde, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bu kararın, gelecekteki yargılamalarda nasıl bir yer bulacağını ve ne şekilde uygulanacağını zaman gösterecektir.

----------------

[1]Başvurucu ifadeleri sebebiyle aleyhine adli para cezasına hükmedilmesinin ifade özgürlüğü ile gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğini iddia etmesine rağmen, Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan incelemede sadece “İfade Özgürlüğü” açısından değerlendirme yapılmıştır. https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2022/13809

[2] Söz konusu konuşmanın video URL’si:  https://www.youtube.com/watch?v=CjhSJqgZKvI (E. Tarihi 02.10.2024)

[3] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2022/368 Esas 2022/695 Karar sayılı kararı.