I. Giriş

Bu yazımızda; 05.12.2023 tarihli İstinaf İncelemesi Sonrası Temyiz Hakkının Kısıtlanması[1] başlıklı yazımıza ek olarak, istinaf incelemesinde bölge adliye mahkemesinin duruşma açarak delilleri değerlendirmesi ve yeniden hüküm kurmada görevli ve yetkili olduğu, değişen suç vasfı sebebiyle ceza miktarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz hakkını, yani temyiz kanun yolunun kısıtlandığı, koşullu salıverme, infaz yönünden farklı sonuçlar gündeme getirdiği gözönünde bulundurularak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.10.2023 tarihli, 2022/1-540 E. ve 2023/504 K. sayılı kararı incelenmiştir.

II. Bölge Adliye Mahkemesinde İnceleme ve Kovuşturma

Bölge adliye mahkemesi; dosyayı ve delilleri inceledikten sonra, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararların usul ve esas yönünden eksiksiz ve hukuka uygun olduğunu tespit ettiğinde, istinaf başvurusunun esastan reddine, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunması halinde (g ve h bentleri hariç) hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek üzere hükmü veren ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermektedir.

Bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan incelemede; yetkisizlik veya istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmediği takdirde işin esasına geçileceğini, dosyada bulunan delillerin incelenmesi suretiyle kararın verileceğini belirtmek isteriz. Bununla beraber; bölge adliye mahkemesi tarafından dosyanın esası incelenirken, hem maddi vaka ve hem de hukukilik denetimi yapılmaktadır.

Bölge adliye mahkemesince dosya ve deliller incelendikten sonra; bu kararlara karşı temyiz kanun yolunu düzenleyen CMK m.286 birlikte değerlendirilerek, “Bölge adliye mahkemesine inceleme ve kovuşturma” başlıklı CMK m.280/1 ve CMK m.280/2 uyarınca, bölge adliye mahkemesinin dosyayı ve delilleri inceledikten sonra, istinaf başvurusunun esastan reddine, düzeltilerek başvurunun esastan reddine, hükmün bozulmasına ve davanın yeniden görülmesine karar verilebileceğini belirtmek isteriz.

İlk derece mahkemesi tarafından verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK m.272 uyarınca istinaf kanun yoluna, istinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi tarafından verilen hükümlere karşı CMK m.286 uyarınca temyiz yoluna başvurabilecektir. Kural bu olmakla birlikte; ilk derece mahkemesince verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı, yine CMK m.272/3’de, istinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağını da “Bölge adliye mahkemesine inceleme ve kovuşturma” başlıklı CMK m.286/2’de sayılmak suretiyle kuralın istisnaları belirtilmiştir.

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “Adil/Dürüst yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinde düzenlenen; adil/dürüst yargılanma hakkının bir uzantısı olan adalete erişim hakkı, ceza yargılamasında sanığa ve mağdura tanınan hakların tümü ile insan hakları ihlal edilmeden gerçekleştirilen yargılama olarak tanımlanmakta olup, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin tamamında geçerli olan bir haktır. Adalete erişimin bir hak olması sebebiyle; dava açma, kanun yollarına başvurma ve yargı kararlarının uygulanmasını isteme[2] haklarını güvence altına almaktadır. Bu doğrultuda Anayasa m.36’da düzenlenen adil/dürüst yargılanma hakkı, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil/dürüst yargılanma hakkına sahip olduğuna yer vermektedir.

Belirtmeliyiz ki; “Cezai konularda temyiz hakkı” başlıklı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin Ek-7 Numaralı Protokolü’nün 2. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; “Mahkeme tarafından ceza gerektiren bir suç nedeniyle mahkum edilen herkes, mahkumiyetinin veya hükmolunan cezanın yüksek bir mahkeme tarafından yeniden incelenmesini sağlama hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanımı, kullanımın dayanakları dahil kanunla düzenlenir.” şeklinde belirtildiği, bu doğrultuda, kişilerin bir üst dereceli mahkemeye erişim hakkının kısıtlanamayacağı tartışmasızdır.

III. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.10.2023 tarihli, 2022/1-540 E. ve 2023/504 K. Sayılı Kararı

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.10.2023 tarihli kararına göre; “İlk Derece Mahkemesince sanığın, kasten yaralama suçundan TCK'nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-d-son, 29, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, CMK’nın 283/1. maddesi gereğince sonuç olarak 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğu ve ilk hükümdeki gibi haksız tahrik indirim oranının uygulanması gerektiği sebepleri ile istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince, duruşma açılarak yapılan yargılama sonucunda, 05.03.2020 tarih ve 2894-376 sayı ile; İlk Derece Mahkemesi hükmünün CMK’nın 280/2. maddesi uyarınca kaldırılarak, eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek, sanığın TCK’nın 81/1, 35/2, 29/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, CMK’nın 283/1. maddesi gereğince sonuç olarak sanığın 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu hükmün de sanık müdafii tarafından sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturması nedeniyle temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince Bölge Adliye Mahkemesince verilen hapis cezasının İlk Derece Mahkemesince verilen hapis cezasını artırmadığı, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin olduğu anlaşıldığından, sanık müdafinin temyiz talebinin CMK’nın 286/2-b ve 298/1. Maddeleri uyarınca temyiz talebinin reddine karar verdiği anlaşılan dosya kapsamında;

CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan bentlerin, hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen hak arama özgürlüğüne ilişkin temel hak ve özgürlükler kapsamında kalmaları, hem de istisnai norm olma özelliği taşımaları, İlk Derece Mahkemesince kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün, Cumhuriyet savcısı tarafından suç vasfına yönelik olarak istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, İlk Derece Mahkemesince sanığın ceza miktarını artırmayan ancak eyleminin teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçu olarak vasıflandırılması yönündeki mahkumiyet kararının temyiz yoluna tabi olup olmadığı belirlenirken, CMK’nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi içerisinde kabul edilmesinin istisnai normların geniş yorumlanmaması gerektiği ilkesiyle de bağdaşmayacak olması hususları ile İHAS’ın Ek 7 Numaralı Protokolü’nün ‘Cezai Konularda Temyiz Hakkı’ başlıklı ikinci maddesinin birinci fıkrası ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesinin 5. fıkrasında yer alan hakkında hükmolunan cezayı herkesin yüksek bir mahkeme veya yargı organınca incelenmesini sağlama hakkına sahip olduğuna dair hükümleri, adalet, eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri, aynı fiil nedeniyle farklı mahkemelerde yargılanan sanıklardan, suçun hukuki niteliği doğru belirlenen sanığın, daha uzun veya daha kısa zamanaşımı sürelerine tabi olması, süreli ya da süresiz olarak bir kamu görevini üstlenmekten yoksun bırakılması gibi hak yoksunluklarının yanında infaz aşamasında şartlı tahliye süreleri etkilemesi, genel veya özel af karsısında değişik sonuçlarla karşılaşma ihtimali bulunmasına rağmen, suç vasfı yanılgılı olarak belirlenen sanığın açıklanan sonuçlarla karşılaşmaması ihtimali hep birlikte değerlendirildiğinde; sanık hakkında istinaf incelemesi sırasında ceza miktarını artırmayan, ancak suç vasfını değiştiren mahkumiyet hükmüne karşı sanık müdafinin suç vasfına yönelik lehe temyiz talebinin kabulü ile hükmün suç vasfına yönelik temyiz istemiyle sınırlı olarak esastan incelenmesi gerektiği, bu nedenle Özel Dairenin, Bölge Adliye Mahkemesince verilen hapis cezasının İlk Derece Mahkemesince verilen hapis cezasını artırmadığı ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin olduğu gerekçesiyle sanık müdafinin temyiz talebinin CMK’nın 286/2-b ve 298/1. maddeleri uyarınca reddine ilişkin kararının usul ve Kanuna uygun olmadığı kabul edilmelidir”.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.10.2023 tarihli, 2022/1-540 E. ve 2023/504 K. sayılı kararına katılmakla beraber; ilk derece mahkemesi tarafından verilen 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin verilen hükmün, Cumhuriyet savcısı tarafından sanığın eyleminin, kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu ve ilk hükümdeki gibi haksız tahrik indirim oranının uygulanması gerektiği sebepleriyle istinaf talebinde bulunulması üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından, duruşma açılarak yargılamanın gerçekleştirildiği, ilk derece mahkemesi tarafından kurulan hüküm CMK m.280/2 uyarınca kaldırılarak eyleminin kasten öldürmeye teşebbüs suçunu oluşturduğu kabul edilmiş olup, sanığa verilen 1 yıl 3 ay hapis cezasını her ne kadar artırmasa da, suç vasfı yönünden değiştirmiş, CMK m.286/2-b uyarınca 5 yılın altıda kalan hükümlerin temyiz edilememesi ve kesinlik taşıması sebebiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Elbette CMK m.286/2-b uyarınca; ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz edilemeyeceğine dair hüküm bulunsa da, değişen suç vasfı yönünden mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasının mümkün olmadığını, hak yoksunluklarına yol açabileceğini, infaz yönünden koşullu salıverilme sürelerinin farklılık oluşturduğunu, “Koşullu salıverme” başlıklı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.107/2-a uyarınca; kasten öldürmede ve dolayısıyla kasten öldürmeye teşebbüste koşullu salıverme için gereken infaz süresinin  2/3  olduğunu, CGTİHK m.107/2 uyarınca kasten yaralama suçundan suçunda koşullu salıverme için gereken infaz süresinin 1/2, yani yarısı şeklinde belirlendiği, genel veya özel af çerçevesinde de farklı sonuçlarla karşılaşma ihtimalinin gözardı edilemeyeceği, bu nedenle her ne kadar ceza miktarını artırmasa da, değişen suç vasfı yönünden sanığın temyiz hakkının kısıtlanamayacağı, temyiz isteminin sınırlı olarak esastan incelenmesi gerektiği tartışmasızdır.

IV. Yargıtay Kararları

Nitekim Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 29.03.2021 tarihli, 2020/29774 E. ve 2021/11059 K. sayılı kararında; yine benzer nitelikte ilk derece mahkemesince sanık hakkında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan TCK m.170/1-c, uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanık ve o yer Cumhuriyet savcısının istinaf talebi üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesince davanın yeniden görülmesine karar verilerek, duruşma açılıp ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, sanık hakkında TCK’nın 106/2-a, gereğince 2 yıl hapis cezasına hükmedildiği anlaşılmakla, suç vasfı değişikliği sebebiyle hükmün temyizi kabil olduğu belirlenerek, sanığın temyiz isteminin kabulüne ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi'nin tehdit suçundan temyiz isteminin reddine dair 06/11/2019 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verilerek temyiz incelemesinin gerçekleştiğini,

Yine Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 27.06.2022 tarihli, 2022/1088 E. ve 2022/13389 K. sayılı kararında; ilk derece mahkemesi tarafından sanıklar hakkında hırsızlık suçundan TCK m.142/1-e uyarınca ayrı ayrı 1 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedildiği, sanıkların istinaf talebi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesi tarafından davanın yeniden görülmesine karar verilerek, duruşma açılıp ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, sanıklar hakkında TCK m.142/2-h maddesi gereğince, 8 ay 10 gün hapis cezasına hükmedildiği anlaşılmakla, suç vasfı değişikliği sebebiyle hükmün temyizinin kabil olduğu belirlenerek temyiz incelemesinin gerçekleştiğini belirtmek isteriz.

Bir başka görüşe göre;

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 25.05.2022 tarihli, 2021/41021 E. ve 2022/9976 K. sayılı kararında; ceza miktarını artırmayan suçun vasfının değişmesinin hükme temyiz edilebilirlik niteliği kazandırmadığı, cezanın kesinlik sınırında kaldığı dikkate alınarak, özel belgede sahtecilik suçuna ilişkin temyiz yönünden tebliğnamede yer alan CMK m.302/2 uyarınca bozma kararına katılmadığı, nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden CMK m.286/2-a uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizinin mümkün olmadığı, ayrıca değişen suç vasfına göre özel belgede sahtecilik suçu açısından CMK m.286/2-b uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizine imkan bulunmadığından, temyiz talebinin reddine karar verilerek, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 34. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine karar verildiği,

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 25.04.2023 tarihli, 2023/945 E. ve 2023/3159 K. sayılı kararında; sanık hakkında Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, 2017/518 E. ve 2018/425 K. sayılı kararıyla nitelikli dolandırıcılık suçundan, TCK m.158/1-h uyarınca kurulan 1 yıl 8 ay ve 80,00-TL adli para cezası ile mahkumiyete ilişkin hükmün, bölge adliye mahkemesi tarafından kaldırılarak, sanığın eyleminin basit dolandırıcılık olarak nitelendirilmek suretiyle 10 ay ertelemeli hapis ve 80,00-TL adli para cezasına hükmedildiği, sanık hakkında verilen ceza miktarı artırılmadığından suç vasfının değişmesinin hükme temyiz edilebilirlik niteliği kazandırmadığı, cezanın kesinlik sınırının dikkate alındığı, CMK m.286/2-b uyarınca temyiz incelemesine tabi olmadığına ilişkin düzenleme ile incelemeye konu suçun temyizinin mümkün olmadığı,

Yine Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 27.02.2024 tarihli, 2024/72 E. ve 2024/2239 K. sayılı kararında; sanık hakkında Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2019/237 E. ve 2020/349 K. sayılı kararı ile sanık hakkında TCK m.142/2-e uyarınca nitelikli hırsızlık suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası ile mahkumiyetine ilişkin hükmün, bölge adliye mahkemesi tarafından kaldırılarak vasıf değişikliği de yapılmak suretiyle sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK m.158/1-l uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ve 16.660,00-TL adli para cezası ile mahkumiyete hükmedilmesi ve bu karara yönelik temyiz niteliği karşısında ceza miktarını artırmayan, fakat suçun vasfının değişmesinin hükme temyiz edilebilirlik niteliği kazandırmadığı, cezanın kesinlik sınırında kaldığı dikkate alınarak değişen suç vasfına göre nitelikli dolandırıcılık suçu açısından temyiz isteminin CMK m.286/2-b uyarınca reddine karar verilmiştir.

Netice olarak; CMK m.286/2-b’de; ilk derece mahkemesi tarafından verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz edilemeyeceği yönünde hüküm bulunsa da, değişen suç vasfının tatbiki yönünden mahkemeye erişim hakkının, hem İHAS m.6 ve hem de İHAS Ek-7 Numaralı Protokolü m.2/1 uyarınca kısıtlanamayacağını, Yargıtay 2. ve 4. Ceza Daireleri ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, suç vasfının değişmesi sebebiyle bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz edilebileceği yönünden kararlarının bulunduğunu, mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasının sanık yönünden hak yoksunluğuna ve koşullu salıverme süreleri yönünden farklılıklar gündeme getirebileceğini, sadece değişen suç vasfı sebebiyle temyiz kanun yolunun sanık aleyhine kapatılmasının maddi hakikate ve adalete ulaşırken sorunlar oluşturabileceğini, bu doğrultuda Yargıtay 2. ve 4. Ceza Daireleri ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun suç vasfının değişmesi sebebiyle bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz edilebileceğine dair kararlarına katıldığımızı, ancak Yargıtay’ın bu konuda temyiz incelemesini suç vasfı ile sınırlı olarak yapması gerektiğini belirtmek isteriz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Taner Akıncı

Av. Tamer Bayraklı

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-------------

[1] Ersan Şen, Taner Akıncı, Tamer Bayraklı, https://www.hukukihaber.net/istinaf-incelemesi-sonrasinda-temyiz-hakkinin-kisitlanmasi-ersan-sen

[2] Nitekim Anayasa m.138/4 uyarınca; “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez”.