Sosis sevenler ve adalete inananlar, ikisinin de yapımını asla izlememeli.

Otto Bismark

Çoğu insanın anlaşmazlıklarını çözmek için siyah cübbeli hakimler, iyi giyimli avukatlar ve güzel panelli mahkeme salonları istediği düşüncesi doğru değildir. Sorunları olan insanlar, ağrıları olan insanlar gibi rahatlama ister ve bunu mümkün olduğunca çabuk ve ucuza isterler.

Baş Hâkim Warren E. Burger

Hukuk davası, medeni hukukun davalı tarafından ihlal edildiği savını içeren bir davadır. Davaya konu olan sorunlar mali, ilişkisel ve duygusal yanları olduğu kadar hukuki niteliği de bulunmaktadır. Davacı bir "şikayet" (davacının gerçeklerini ve yasal teorilerini özetleyen ve bir tazminat talebinde bulunan bir belge) sunarak bir dava başlatır. Bu tür davalarda hemen mahkemeye başvuru yerine tarafların konuşarak/uzlaşarak sulh olmaları mümkün iken, ilk akla gelen mahkemeye başvurudur. Gerçekte düzeltici adaletin (Aristoteles) ne derece düzeltici olduğu bilincinden yoksun insanlar mahkemelerde dava enflasyonuna neden olmaktadır. Dava edilme veya bir başkasına karşı dava açma düşüncesi stresli ve bunaltıcı olabilir: Dava ne kadar sürecek? Ne kadara mal olacak? Emsal kararların gücü nedir?1

Bu bağlamda, hukuk davalarında adalete ne derece hizmet edildiği gündeme gelmektedir. Öteki süreçlerde olduğu gibi adli süreçte de olanaklar ve vasıtalardaki eşitsizlik hukuki kişilikte de eşitsizlik yaratabilmektedir. Üç kişiden oluşan bu süreçte (processus est actus trium perspononarum) genelde hâkim karşısında hiçbir zaman gerçekten eşit iki taraf yoktur. Taraf avukatları ender olarak öğrenim, deneyim, feraset, belagat açılarından eşit yetenek sahibidirler. Eşitsizlik taraflardan biri fakir, diğeri varlıklı olduğunda daha da belirgin olmaktadır. Ehil bir avukat yardımından yoksun masum bir insan savcılık makamının vicdanına terk edilirken, gerçekten suçlu insan deneyimine dayanarak paçayı sıyırabilmektedir.2

Yinelersek, genelde hâkim karşısında hiçbir zaman gerçekten eşit iki taraf/ insan yoktur. İşte bu nedenle taraflar arasındaki eşitlik yalnızca hukuki eşitlik anlamında kalmayarak teknik ve ekonomik eşitlik anlamında da eşitlik şartı yerine getirilmelidir. 

Yargıya işi düşen kişiler için adaletin kalitesi yalnızca kararın kalitesiyle değil; aynı zamanda adli sürecin de kalitesiyle anılır. Yinelersek, adli sürecin kalitesi makul süre ve hâkimle taraflar arasında sorunsuz ve şeffaf bir iletişimle sağlanır.3 Adli bir işlemi başlatmak, genellikle uzun ve süresinin önceden kestirilmesine olanak olmayan bir süreci başlatmak anlamına gelmektedir. Yargısal işlemlerin öngörülebilirliği ise, kişilerin yargı sistemine olan güvenini güçlendirecektir. Bu nedenle, yargısal süreçteki olgular takvimini açıkça belirlemek üzere taraflarla “dava süreci yönetimi toplantısı” yapılması sulha/ arabuluculuğa yardımcı olma, taliklerin önünü alma ve takvime bağlı kalma konusunda en etkili araçlardan bir olarak kabul edilmektedir.  

Arabuluculuk-Dava Şartı/İhtiyari

Klasik bir hukuk davasında duruşma başladıktan sonra davanızın kaderini belirleyecek olan hâkim, tanık, karşı taraf ve karşı taraf avukatı ile uzun süre karşı karşıya kalacaksınız. Duruşma ilerledikçe, bu çeşitli katılımcıların söylediklerine şüphesiz güçlü tepkiler duyacaksınız. Ve eğer siz de çoğu insan gibiyseniz, düşündükleriniz yüzünüze yansıyacaktır. İşte bu psikolojik sarsıntı ve sıkıntının günler, aylar ve yıllarca zihnimizi esir almasını önlemek üzere arabuluculuk yeğlenmelidir.

Dava Şartı Arabuluculuk. Bazı hukukî uyuşmazlık türlerinde mahkemeye dava açmadan önce zorunlu olan arabuluculuk türüdür. 6325 sayılı Kanun, m. 18/A). 7036 sayılı Kanunun 3. maddesine göre 01.01.2018 tarihinden sonra bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebine ilişkin davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline getirilmiştir. Ayrıca 06/12/2018 tarihli 7155 sayılı Kanunun 20. maddesine göre konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalar ile 7251 sayılı Kanunun 59. maddesi ile yapılan değişiklik çerçevesinde bulunan tüketici uyuşmazlıkları için dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline getirilmiştir.

İhtiyari Arabuluculuk: İhtiyari arabuluculuk, tarafların bir arabulucuya gitme zorunluluğu olmadığı hâlde uyuşmazlığın çözümü için dava açmadan önce arabulucuya başvurmayı tercih etmesidir. Taraflar üzerinde tasarruf edebilecekleri her türlü özel hukuk uyuşmazlığıyla ilgili ihtiyari arabuluculuk yoluna başvurabilir (6325 sayılı Kanun, md. 2).

Her iki türe ait dosyaların istatistik verilerine aşağıdaki tablolarda yer verilmiştir.

1. İş Uyuşmazlıkları

2019

2020

2021

2022

2023

Müzakeresi

tamamlanan

547,677

467,461

640,974

760,223

953,043

Uzlaşma sağlanan

380,580

% 69,4

322,843
% 69,0

482,197
% 75,2

582,832
%76,6

746,898

% 78,3

2. Ticari Uyuşmazlıklar

 

2019

2020

2021

2022

2023

Müzakeresi

tamamlanan

143,785

134,448

140,796

175,204

177,702

Uzlaşma sağlanan

79,769

% 55,4

67,802
%50,4

66,559
%47,2

85,447
% 48,7

62,485

% 35,1

3. Tüketici Uyuşmazlıkları

2019

2020

2021

2022

2023

Müzakeresi

tamamlanan

25,351

83,926

111,252

141,096

Uzlaşma sağlanan

14,712

% 58,0

40,454
%48,2

57,732
%51,8

87,577

% 62,0

             Kaynak. Adalet İstatistikleri 2023.

İşte ihtilafların çözümü için yargıya en son çare olarak başvurulması (ultimum remedium) gerekirken, kültürümüzde yargıya başvuru ilk olarak akla gelmekte; hukuk mahkemeleri, yargı tüketicileriyle dolup taşmakta iken arabuluculuk kurum ve kültürünün yer etmesi sonucu ultimum remedium doğrulusunda ivme sağlanabilecektir. Gerçekte de olması gereken, aşağıdaki ters üçgende olduğu gibi, mahkemede çözümlenecek dava sayısını minimuma indirmektir.

İşte, özel hukuk ihtilaflarına özgü yukarıdaki şekilde görülen “çözümleme modeli” rasyonel bir ayıklama iken de facto görüntü hiçbir geometrik şekle uygun değildir. Gerçekte bu şekildeki süzgeçle- me sonrası mahkemeye gelecek (aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar dışında kalan) iş sayısının tüm uyuşmazlıkların %1'inden fazla olmaması arzulanmakta4 ise de kültürümüze özgü, “seni mahkemelerde sürüm sürüm sürdüreceğim” tehdidi, filtrelemeyi işlevsiz hale getirmektedir. Kuşkusuz, dava açma öncesi “dava açılmasında isabet olup olamayacağı” sorusu irdelenmeli; isabet olduğunda sosyal bedelini minimuma indirgemek üzere uzlaşma/sulh yoluna gidilmelidir. Nitekim, usul hukukunun ekonomik amacı yargılama masrafları (MM) ile olası hatalar bedeli (HB) toplamını minimuma indirmektir: Sosyal bedeli(Min)=MM+HB. Uzlaşmalar sosyal bedelden tasarruf sağlamakta; sonuçlarını yenileyen (replicate) uzlaşmalar ihtilafları çözümlemenin sosyal bedelini azaltmaktadır. Öte yandan, bağımsız/ tarafsız bir mahkeme önüne gelen her dava için gerçekler ve hukuk üzerine mükemmel bilgi sahibi olduğunda, hata olasılığı azalmakta; böyle bir mahkeme mevcut hukuka ilişkin ideal kararlar verebilmektedir. Böyle bir mahkemenin kararına(K*), sıradan bir mahkeme kararına (K) denildiğinde, (K*- K), iki karar arasındaki tazminat farkını sergileyecektir: Haksız fiildeki 2.500 TL gerçek zarar yerine 2.000 TL’ye hükmedildiğinde hata miktarı 500 TL olmaktadır.

Hukuk davalarındaki dava türleri oransal dağılımına bakıldığında (2009) ise çetin davaların (hard cases) çoğunlukta olmadığı görülmektedir.

Dava türü

%

Veraset5

21,9

Boşanma

10,8

Nüfus

  3,4

Kiralananın tahliyesi

  2,4

Kadastro

  2,1

Tespit

  2,3

Nafaka

  1,3

Öte yandan, kamu kurum/tüzel kişilerin hukuk davalarında   iş yükündeki payı küçümsenmeyecek orandadır. 1994 yılı Adalet İstatistiklerine göre, kamu kurum/tüzel kişilerin davacı ve davalı olarak hasımlı tüm hukuk davalarındaki oranlarının sırasıyla % 9.76 (97.147) ve % 16.14 (202.157) karşısında bu kurumlardaki görevlilerin gereksiz yere dava açmaya zorlanmaması/uzlaşma yapma yetki sınırlarının yükseltilmesi gerekmektedir. Gerçekte yönetim iyi çalışsa, kişilerin haklı istemlerini kabul etse ve/ya gereksiz/haksız dava açmasa, yukarıdaki oranlar önemli miktarda azalacağından mahkemeler ve Yargıtay’ın iş yükü de hissedilir ölçüde azalma gösterecektir.6 Ne var ki, kamunun yüzlerce kez haksız çıktığı davaların sonucu göz önüne alınmadan aynı uyuşmazlıklar yeniden yargı önüne getirilmekte; sonuçta kamu kurum/tüzel kişilerin hukuk mahkemeleri iş yükündeki payı kamusal imajı yıpratmak- tadır.7 

Hukuk davalarında, hükümlerin infazında daha çok etkililik ve adaletin sağlanmasının teşvikine, tarafların hak ve menfaatleri arasında bir denge kurulmasına gereksinme vardır. Etkili bir infaz sisteminin yokluğunda da (geçmişte tanık olduğumuz) başka “özel adalet” yöntemlerinin ortaya çıkması ve bunların adalete olan güveni sarsacağı bilinmelidir.8

Görüldüğü üzere, davaların çoğu incir çekirdeğini doldurmayan türdendir. Bu önerme ceza davaları için de geçerlidir.  Bu dava türleri arasında “çetin dava” diyebileceğimiz dava sayısı minimal ölçüdedir.9 Nitekim, 2008 yılındaki ceza davalarından yalnızca 4,311’i (% 0,2) bu türdendir.

Kamu davası

2006/2008

2006/2008(%)

Özel yasalar

926.397/855.271

56/40.9

TCK

732.746/861.550

44/50.1

Toplam

1.659,143/1.716.821

100/100

Hukuk mahkemesi türleri bakımından ilk derecede mahkemelerdeki ortalama yargılama süresi(gün) dağılımı şöyledir:

Yıl

Asliye

Asliye Tic

İş

Kadastro

2000

241

372

274

590

2001

241

383

284

551

2002

242

434

312

468

2003

240

417

322

450

2004

257

376

329

441

2005

279

403

358

332

2006

274

406

397

340

2007

289

410

441

363

2008

305

434

471

503

2009

292

424

436

617

2010

299

455

466

578

2011

315

323

488

828

2012

330

362

483

755

2013

303

311

381

472

2014

278

231

417

586

2015

282

451

431

545

Tablonun sergilediği üzere “süre” de, 2010 yılında mahkeme türlerinden İş (%70), Asliye (%24), Asliye Ticaret (%22) mahkemelerinde artış olurken, Kadastro mahkemelerinde (%3’lük) bir azalmaya tanık olunduğu; aynı durumun 2015 yılında yenilendiği görülmektedir. 

2015 yılında hukuk mahkemelerine gelen dosya sayısı (geçen yıldan devir, yıl içinde açılan ve bozularak gelen toplam dosya sayısı) 3 400 610 iken, % 45,0' lık artış oranı ile 2023 yılında 4 930 370 olmuştur.  Hukuk mahkemelerinde 2023 yılı karar türlerine dosya sayısı dağılımı ise şöyledir:

Karar türü

Sayısı

%

Ret

  610,699

21,2

Tam kabul

1,669,525

58,3

Kısmen kabul

   296,916

10,2

Öteki kararlar

  299,808

10.3

Toplam

2,856,948

100

Hukuk mahkemelerinde seçilen on dava türüne göre yıl içinde açılan dosya sayısı artış oranları incelendiğinde 2023 yılında bir önceki yıla göre en fazla artışın sırasıyla kamulaştırma, veraset ve nüfus dava türlerinde olduğu görülmektedir. Alacak ve şikâyet davalarında ise bir önceki yıla göre % 6 oranında azalma olmuştur. Hukuk mahkemelerinde bir dosyanın ortalama görülme süresi 2015 yılında 222 gün iken bu süre 2023 yılında 251 gün, Bölge Adliye hukuk bölümündeki süre 368 gün, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Hukuk Dairelerindeki süre ise 203 gün olmuştur. Aynı yıl çıkan dosyaların gelen dosyalara oranı % 57,9’dur.

2023 yılında hukuk mahkemelerine bozularak gelen dosya sayısı 2015 yılına göre   21.942 artarak 113,010 olmuş; gelecek yıla devreden sayısı aynı yıla göre 745,815 artarak 2,073,422 olmuştur. Bölge Adliye Mahkemelerinde 2023 yılı hukuk davaları bakımından 2022 yılından devreden dosya sayısı 555,438 iken, gelecek yıla devreden dosya sayısı 615,802 olmuştur. Bu mahkemelerde karar türlerine ait veriye yer verilmemiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve hukuk dairelerine 2023 yılında gelen dosya sayısı 2015 yılına göre %75,5 oranında azalmıştır. Dosyaların elden çıkarma süresi ise 211 gündür. Çıkan dosyaların oranı Genel Kurul açısından % 75,6, Daire bazında ise bu oran % 63,3’ dür.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile daire bazındaki bozma oranları sırasıyla şöyledir: Hukuk Genel Kurulunda onama %52,4(45 652), bozma %41,5(36,148) ile kısmen onama ve kısman bozma   %5,9 (5208) iken Hukuk Dairelerinden çıkan toplam 87,008  dosyadan  %76,8 (66,784) onama,  %22,9
(19,950)  ile kısmen onama ve kısmen bozma  % 0,25 (222).

Bilirkişi Sorunu

“Herkese kendi uzmanlık alanında inanılmalıdır.”

“Cuilibet in arte sua credendum.”

Uzman tanıklar olarak bilinen bu kişiler, hâkimin olguları anlamasını şekillendirebilecek değerli içgörüler sağlar. Uzman tanık, bilgi, deneyim, eğitim, öğretim veya becerileri sayesinde belirli bir konuda ortalama bir kişiden daha fazla uzmanlığa sahip olduğu düşünülen kişidir. Bu uzmanlık, genellikle yalnızca kişisel olarak gözlemledikleri hakkında tanıklık edebilen diğer tanıkların aksine, bir yasal dava sırasında görüş bildirmelerine olanak tanır. İşte özel ve teknik bilgi gerektiren konularda uzman görüşüne/bilirkişiye başvurulmaktadır. Ne var ki, yargı sistemini etkileyen önemli sorunlardan biri de bilirkişilik kurumudur. Kural olarak yargı hakkı hâkim tarafından kullanılmakta ise de yargı kültürümüze mal olan bilirkişi uygulaması ile bu hakkın bilirkişi tarafından mı kullanılır hale geldiği tartışma konusu edilmektedir. Yasal saptama veya görev tanımı kapsamına hukuki olanı belirleme veya mütalaaya eklenmesi girmemesine karşın hukuki konularda bilirkişi görüşüne müracaat edildiğine tanık olunmaktadır. Bu de facto durumda pozitif hukuk yok sayılmaktadır.

Hukuk/ceza yargılaması normatif eksen üzerine oturtturulamadığından, davaların çoğu bilirkişiye havale edilmekte, verilen raporlarda çoğu zaman, tartışılmadan karar olarak açıklanmaktadır. Bu nedenle, Türk yargısında bilirkişi saltanatı olgusuna tanık olunmaktadır.10

İşlevsel açıdan, bilirkişiye mahkemenin bilgisi dışındaki teknik konular için başvurulacağı; hukuki değerlendirmeler yapılması bilirkişin değil, hâkimin sorumluluğunda olduğu; hâkim kararını bilirkişi raporuna dayandırarak kendi değerlendirmesini yapmaması, temyize götürmek için yeterli neden olabileceği ve hâkimin bilirkişi raporunu iyice anlaması ve kararında neden bu rapora göre veya bu rapora aykırı karar verdiğini gerekçelendirmesi gerekmektedir.

AİHM atanacak bilirkişinin nötr olmasını, davada ayrıcalıklı bir rol üstlenmemesi gerektiğini düşünür, onun idare ile organik bağını tek başına yansızlığı ihlal eden bir risk olarak tanımlamaz. AİHM’si bilir- kişi sıfat ve niteliğini taraflar üzerinden tanımlar, davanın hazırlanmasında rol alan, kanıtları yorumlayan ve değerlendiren birinin ilke olarak tarafsız olmayacağını düşünür.

Üst Mahkemeler/Bölge Adliye Mahkemeleri

Tüm hukuk sistemlerine özgü temel ilkeleri iki grupta toplayabiliriz:   

1) Maddi gerçeği saptamak için olabildiğince çabanın gösterilmesi, mahkemelere erişime ilişkin ilkeler, adil yargılanma hakkının sağlanmasına ilişkin ilkeler, yargılamada etkinliğin sağlanmasına ilişkin ilkeler, adil ve etkili bir sonucun sağlanmasına ilişkin ilkeler.

2) Denetim mahkemesinin (Bölge ve Yargıtay) maddi ve hukuki yönleri ne derece kontrol edebileceğidir (denetim ilkesi). Tüm kararların denetleneceğine ait bir kural da yoktur. Kanun koyucu eldeki olanakların elverip elvermemesi üzerinde önemle durmalıdır.

Öte yandan, endüstride toplam kalite/şok kalite yönetim modeline karşın hata payını sıfıra indirgeyecek kusursuz bir üretim sistemi oluşturulamadığı gerçeği karşısında adalet istatistikleriyle belgelediğimiz üzere, insan unsurunun egemen olduğu yargılama süreci ve kanun yolları sisteminde de yanılgısız bir hizmet vermek de olası değildir. Nitekim, mevcut kanun yolları (denetim, kendi kendini denetim), karar verme sürecindeki yanılgı riskine karşın konulmuş bulunmaktadır. İşte hata payını en aza indirgemeyi amaçlayan adli denetim sistemi açısından ülkemizde yeterli güvencenin varlığına kimsenin kuşkusu olmamasına karşın yargısal aktörlerin yetersiz olduğu bir zamanda da Bölge Adliye Mahkemeleri kurulmuştur.11 Aşağıdaki tabloda ülkeler itibariyle derece mahkemelerindeki iş akışı bunun varlığını sorgular niteliktedir.

                                                         a                 b                        c

Ülke

İlk derece

İstinaf         %

Temyiz       %

 b+c/a   %

Almanya(***)

3.446.516

273.878      7.9

7.839         2.8

8.1

Avusturya

   203.859

 37.101      18.1

3.033         8.1

19.6

Fransa (**)

3.474.163

250.603      7.2

27.798     11

8.0

Türkiye 2018
Türkiye 2021

3,665,661
7,583,019

  627,483      17,1
1,032,933     13

511,508         81,5
480,899         46,5

       31
       19,9

(**)Fransa’da istinafa başvuru oranının düşük olması, davaların büyük bir kısmında tarafların ilk derece mahkeme kararını kabul ettiklerini göstermektedir.

(***) Almanya’da  açılan temyiz davalarının % 80’ninde başarı şansı yoktur.

Almanya’da (2012) ortalama yargılama süresi mahalli mahkemelerde 4.8 ay (ihtilaf karara bağlanmış ise 7.2 ay), bölgesel mahkemelerdeki süre 8.2 aydır (ihtilaf karara bağlanmış ise 13.9 ay). Alman hukuk usulü hâkimlerin aktif bir rol alması siyasetini benimsemiştir.12 Hâkim davaya özgü meselelerin erken bir zamanda belirlenmesi ve böylece olgusal gerçeği saptamada daha büyük bir sorumluluğa sahiptir. Çoğu davalar bir duruşmada sonuçlanmakta; öncül bir duruşma da yer alabilmektedir. Bu duruşma davanın sulhla sonuçlanması için yapılmaktadır. Bu duruşmada bir anlaşma sağlanamadığında, hâkim, a) Davaya ilişkin hukuki ve olgusal hususları belirlemekte; b) Gerekirse, dinlenecek bilirkişi ve tanıklar ile tanıkların neye tanıklık edeceklerini saptamakta; c) Olguların ve kanıtın sözlü sunumu için duruşma günü belirlemektedir. Alman Federal Adalet Bakanlığı (BMJ), çevrimiçi bir medeni hukuk prosedürü- nün geliştirilmesi ve test edilmesi için hazırladığı tasarıda öngörülen yeni kurallara göre vatandaşlar, düşük uyuşmazlık değerine sahip davaları çevrimiçi olarak açabilecek.

İşte Alman hukuk usulü sistemindeki bu saptamalar normatif düzenleme (de jure) ile uygulama (de facto) arasındaki farkın minimal ölçüde olmasının bir kanıtıdır.

OECD ortalamasına göre, yüksek mahkemeyi de içeren yargılama süre ortalaması 788 gündür. İtalya’da ise yaklaşık sekiz yılı bulmaktadır.13 Mahkemeler çalışmalarını ve işlemlerini tüm davaları en uygun ve öngörülebilir süre içerisinde tamamlamak hedefi çerçevesinde düzenleyebilmelidir. Adli Zaman Yönetimine İlişkin Saturn Rehber İlkelerine(15) aşağıda yer verilmiştir: 

Planlama ve Bilgi Toplama 

1. Yargılama işlemlerinin ne kadar zaman alacağı hem genel düzeyde (belirli dava türlerinin standart/ortalama süresinin veya belirli mahkeme türlerinin yürüttüğü işlemlerin standart /ortalama süresinin planlanması) hem de somut işlemler düzeyinde planlanmalıdır.  

2. Yargılama sürecinin zaman yönetimi ile tarihlerin belirlenmesi veya usule ilişkin olarak atılması planlanan tüm adımların zamanlamasının hesaplanması konusunda adliye kullanıcıları ile irtibat kurulmalıdır.   

Müdahale 

3. Adli zaman çizelgelerine ilişkin standartlar veya hedeflerden sapmalar olduğunun fark edilmesi veya sapmalar olacağının öngörülmesi halinde, bu sapmaların nedenlerini ortadan kaldırmak adına derhal harekete geçilmelidir.  

4. Toplam yargılama süresi nedeniyle kişilerin makul bir zaman zarfında yargılanma haklarının ihlal edilmesine yol açabilecek davalara özel ihtimam gösterilmelidir.

5. Yargılama esnasında herhangi bir faaliyetin gerçekleştirilmediği sürelerin (bekleme zamanı) çok uzun olmasını önlemek adına izleme yapılmalı ve bu tür uzun sürelerin söz konusu olması halinde işlemlerin hızlandırılması ve gecikmenin telafi edilmesi için özel çaba gösterilmelidir.  

Bilgilerin Toplanması 

6. Mahkemeler, yargılamanın önemli basamaklarına ilişkin bilgileri toplamalı ve bu basamaklar arasında geçen süreyi kayıt altına almalıdır. İzlenen bu basamaklar çerçevesinde Zaman Yönetim Kontrol Listesinin Dördüncü Göstergesi işlenmelidir. 

7. Toplanan bilgiler, çalışmalarında kullanmak üzere mahkemelere, hâkimlere ve adaletin yönetiminden sorumlu olan merkezi makamlara temin edilmelidir. Bilgiler uygun formatta olmak kaydıyla taraflar ve kamuoyuyla da paylaşılmalıdır.   

Sürekli Analiz 

8. Toplanan tüm bilgiler sürekli olarak analiz edilmeli ve performansın izlenmesi ve geliştirilmesi alanında kullanılmalıdır.  

9. Analizlerin sonuçlarına ilişkin en az yılda bir kez olmak kaydıyla periyodik raporlar hazırlan- malı ve bu raporlarda uygun tavsiyelere yer verilmelidir.   

Saptanan Hedefler  

10. Daha üst düzeyde (ulusal, bölgesel) belirlenen standart ve hedeflerin yanı sıra, bireysel olarak mahkemeler düzeyinde de özel hedefler belirlenmelidir. Bu hedeflerin belirlenmesi sürecine aktif şekilde önderlik etmeleri veya katılmaları adına, mahkemelere gereken yetki ve bağımsızlık tanınmalıdır. 

11. Hedefler amaçların açık tanımını içermeli ve ulaşılabilir olmalıdır. Hedefler yayımlanmalı ve periyodik olarak yeniden değerlendirilmeye tabi tutulmalıdır.

12. Hedefler, mahkemenin performansının değerlendirilmesinde de kullanılabilir. Hedeflere ulaşılamaması halinde, durumun telafi edilmesi adına somut adımlar atılmalı ve eylemler gerçekleştirilmedir.  

Kriz Yönetimi 

13. Mahkeme düzeyinde belirlenmiş olan hedeflerden önemli derecede sapma olması halinde, sorunun nedeninin hızlı ve yeterli şekilde ele alınmasına yönelik özel araçlar mevcut olmalıdır.  

Taraflar ve Avukatlarla Zamanlama Konusunda Anlaşılması 

14. Hâkim, mümkün olduğunda, usule ilişkin takvim konusunda tüm taraflarla anlaşmaya varmaya çalışmalıdır. Bu çerçevede, kendisine gereken nitelikteki adli personel (katip) ve bilgi teknolojileri temin edilmelidir. 

15. Üzerinde anlaşmaya varılan takvime mümkün olduğunca sadık kalınmalı ve sapmalar önemli gerekçesi olan nedenlerle sınırlı kalmalıdır. Esasen, önceden belirlenmiş olan sürenin uzatılması yalnızca tüm tarafların kabul etmesi veya adaletin menfaatinin gerektirmesi halinde mümkün olmalıdır.

Nitekim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Adaletin İşleyişini Geliştirici Hukuk Yargılama Usulü İlkeleri hakkındaki (84) 5 sayılı Tavsiye Kararında yer alan ilkelerden birincisine göre,14

1. Yargılama, normalde, iki duruşmadan fazla olmamalı; birincisi, hazırlık niteliğinde ön duruşma ve ikincisi, delillerin ikamesi, iddia ve savunmaların dinlenmesi ve mümkün olduğunda hüküm vermek için olmalıdır. Mahkemece ikinci duruşma için gerekli tüm adımların zamanında atılmış olması sağlanmalı ve ilk olarak yeni delillerin belirmesi veya diğer istisnai ve önemli durumlar dışında hiçbir talike izin verilmemelidir.”15  Aşağıda yer alan istatistik veriler bu ilkesel normdan sapmanın boyutunu sergilemektedir.

Hukuk mahkemeleri türüne göre 2014 yılında ilk derece mahkemelerinde karara bağlanan davaların açılış yıllarına göre (%) süre dağılımına aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.

Mahkeme

2010/öncesi

2011

2012

2013

2014

Asliye

3,4

3,1

8,7

33,3

51,6

Asliye Tic.

1.4

3.9

8.6

36.2

49,9

İş

4.4

4.7

13,9

44,9

32,1

Kadastro

25.1

6,4

7.8

33.1

27.6

Hukuk mahkemelerinde 2022-2023 yıllarında evreler itibariyle davaların ortalama görülme süresine (gün) ilişkin tablo şöyledir:

Yıl

İlke derece

Bölge Mahkemeleri

Yargıtay

Toplam

2022

246

311

174

731

2023

251

368

203

822

Kuşkusuz, yavaş işleyen bir yargı sistemi adil olmayabilir. Bu yalnızca, “geç gelen adalet, adalet değildir” önermesinin doğruluğundan değil, gecikmenin maliyetinin yoksullar tarafından zenginler kadar kolay karşılanamamasındandır. Büyük şirketler de bu durumun farkındadır. Yargı sistemine erişimin maliyetli olması büyük şirketlere ve zenginlere avantaj sağlamakta; fiili durum (de facto), kanuni olana (de jure) karşı bir varlık sergilemektedir.

Uzun yargılama süreçleri ile karakterize edilen dava bedelinin oldukça büyük olması yargıya erişim açısından engelleyici bir değişken olduğu kadar potansiyel hak ihlallerini önleyici niteliğini zayıfla- maktadır. Öte yandan, yargıdaki gecikmeler, kalkınmanın önemli bir belirleyici olarak, karar verilmesi için geçen her ekstra yılın kalkınma oranını %1’in üzerinde aşağıya çektiği ileri sürülmektedir.16  İşte bu nedenlerle “makul süre”, yargıya erişimde ve kalkınma sürecinde önemli bir ön koşul oluşturmaktadır.17

Hukuk davalarından özellikle gayrimenkulün aynına ilişkin davalar ile tedbir kararları,18 kanuni faiz/ temerrüt faizinin gerçekçi olmayışı, makul sürede bitirilemeyen, psiko-sosyal gerilimi fazla olan davaların ceza adaleti için yeni işler yarattığı göz önüne alınmalıdır. Nitekim, ABD'nin çoğu eyalet- leri ile ekser devletler ceza adaleti sisteminde görülen kriz olgusunu etkileyen unsurlar arasında hukuk mahkemelerinin işlevsel açıdan etkisizliği de yer almaktadır. Bu saptama en son olarak Amerikan Barolar Birliği Başkanı R. William  III tarafından ABD'deki Hukuk Yargılaması Zirve Toplantısında (17-18/12/1993) "Hukuk yargılama sisteminin etkililiği arttıkça ceza adaletine ihtiyaç azalacaktır" deyişi ile dile getirilmiştir. Türkiye'de bölgeler itibariyle 100.000 nüfusa düşen dava sayılarına bakıldığında hukuk ve ceza davaları arasında saptanan olumlu korelasyonun bu tezi doğruladığı görülmektedir.   

“9 kişinin hayatını kaybettiği arazi kavgasından yaralı olarak kurtulan A. Alyamaç, iki aile arasındaki husumetin arazi anlaşmazlığı nedeniyle 70 yıldır devam ettiğini söyledi.”
(Hürriyet, 18/06/2023, s.3)

Öte yandan, ülkede ceza davalarının da (örneğin bir müessir fiilin adam öldürme türü) ceza davası doğurduğuna da tanık olunmaktadır. Ülkemiz açısından önemli bir parametre de kişilerde hukuk bilinci/adalet duygusunun gelişmemiş olmasıdır. Adalet duygusu tüm toplumlarda işler ise de etkisi en fazla demokratik devletlerin hukukunda hissedilmektedir. Bu konuya eğilenler, toplumdaki kişilerin kendilerini ne ölçüde hakların öznesi/ taşıyıcısı olarak gördükleri ve legaliteyi eylem ve anlam yapıtı olarak nasıl tasvir ettikleri söz konusu olmaktadır. Hukuk her şeyin üstündedir. “O yüzden herkes ulaşamaz”. “Hukuk herkesi bağlar, bazılarını ise çözer” (Avrupa Komisyonu 2012 Raporu- Yargı eleştirisi). Bu soruna kesin çözüm için hukuk fakülteleri dışında halka hukuk eğitimi verilmeli; insanlara hak ve özgürlüklere tabandan sahip çıkma bilinci aşılanmalıdır. Demokrasi, hukuk sistemi ancak bu şekilde yerleşebilir. 

Hukuk sistemi ayrıca, hukukçunun alet çantasıdır; toplumdaki sorunları gidermek ve onarmak üzere kullanılır. Bu doğrultuda enstrümanları arasındaki düzen öyle tesis edilmelidir ki, birbiri ile karıştırılmasın! Şöyle ki, özel hukuk aletleri idari bir davada; ceza hukuku argümanları bir haksız fiil davasında kullanılmamalıdır.

Avrupa Konseyi Bakanlar   Komitesinin Adaletin İşleyişini Geliştirici Hukuk Yargılama Usulü İlkeleri hakkındaki (84) 5 sayılı tavsiye kararındaki birinci ilkeye göre,19

“1. Yargılama, normalde, iki duruşmadan fazla olmamalı; birincisi, hazırlık niteliğinde ön duruşma ve ikincisi, delillerin ikamesi, iddia ve savunmaların dinlenmesi ve mümkün olduğunda hüküm vermek için olmalıdır. Mahkemece ikinci duruşma için gerekli tüm adımların zamanında atılmış olması sağlanmalı ve ilk olarak yeni delillerin belirmesi veya diğer istisnai ve önemli durumlar dışında hiçbir talike izin verilmemelidir.

2. Taraflardan biri usule ilişkin tebligatı almasına karşın, kanun veya mahkemece öngörülen sürede gerekli usul işlemini yerine getirmediğinde, hakkında yaptırım uygulanmalıdır. Yaptırımlar, duruma göre, bu usul işleminden yoksun bırakılma, tazminat, masraflara hükmetme, para cezası tayini ve davanın mahkeme listesinden çıkartılmasını da içerebilmelidir.

3. Mahkeme tanıkları celp edebilmeli ve haklı bir neden olmaksızın icabet etmemeleri halinde de uygun yaptırımlara (para cezası, tazminat v.s.) hükmetmelidir. Bir tanığın yokluğunda ifadesine başvurmak- sızın davanın devamına karar vermek mahkemenin yetkisindedir. Delillerin alınmasını kolaylaştırmak için uygun görülen durumlarda telefon veya video gibi modern teknik vasıtaların kullanılmasına imkân verilmelidir.20

5. Bilirkişi geçerli bir neden olmaksızın raporunu mahkemeye vermez veya geciktirirse, uygun yaptırımlar öngörülmelidir. Yaptırımlar, takdir edilen ücretten indirim, masraf veya zararın  tazmini kadar, gereğine göre mahkemece veya bir meslek teşekkülünce hükmedilen disiplin tedbirleri şeklinde olabilir.”21

Bu ilkelere uyum ve etkililik açısından Alman hukuk mahkemelerindeki performansa yeniden bakıldığında, Mahalli hukuk mahkemelerinde ortalama duruşma sayısı 1.5; Bölge Mahkemelerinde 1.7; İstinaf Mahkemesinde ise 1.2'dir.22 Davalardan üçte biri duruşma yapılmaksızın karara bağlanmış; yalnızca her beş davadan biri delil ikamesini içeren bir duruşmayı gerektirmiştir. Bu konuda ayrıntılı verilere aşağıdaki tablolarda yer verilmiştir. 82,000,000 nüfuslu Almanya’da sivil hâkimler dışındaki hukuk hâkim sayısı 5,350’dir. 15,327 kişiye bir hukuk hâkimi düşmektedir.

Bu çıplak verilerden çıkarılacak derslerle ülkemize dönüldüğünde, gerçekte medeni haklar bakımından yargı sistemindeki aşırı yük icra dairelerindedir.  2009 yılı verilerine göre, takiplerin % 93,7’sini ilâmsız işler oluşturmaktadır.

Takip türü

Sayısı

%

Süre(gün)

İlamlı

    999,812

6,3

517

İlamsız

14,901,174

93,7

659

Toplam

15,900,174

 100

2000 yılına göre artış oranı ilâmlı takiplerde %101 iken, ilâmsız takiplerde % 162 olmuştur.  2023 yılında ilamlı takip sayısı 966,511, ilamsız takip sayısı 32,881,019 olmuştur.  Bu durumda İcra ve iflas dairelerindeki dosya sayısı (2020-2023 yıllarında) korkunç boyutlara yükselmiştir:

Yıl

Sayısı

2020

30,384,150

2021

32,169,150

2022

33,275,632

2023

38,969,260

OECD ülkeleri verilerine göre ilk derece mahkemelerindeki yargılama süre ortalaması 240 gün iken, en iyi göstergeye sahip ülke 107 günle Japonya olmuştur. İlk derece, istinaf ve temyiz yolunu da içeren süreler ortalaması ise 788 gün olurken, bu süre İsviçre’de 368 günden İtalya’da sekiz yıla kadar uzamaktadır (OECD. 2013:2). 

Yargıtay hukuk dairelerinde çıkan işler bakımından onama ve bozma oranlarına (%) bakıldığında ( 2020-2023) dağılım tablosu şöyledir:                          

Yıl

Onama

Bozma

2020

158,318

110,786

2021

149,779

107,963

2022

155,545

93,583

2023

112,436

93,583

2020-2023 yıllarındaki bozmaların oldukça yüksek olduğuna tanık olunmaktadır.

Hukuk Dairelerinde aidiyeti cihetiyle ilgili daireye gönderilme olgusuna ait veriler ise, yıllardır ürkütücü boyutta seyretmektedir. Nitekim, 2009 yılında bu oran % 16,6’yı (48,607) bulmuştur. Bu soruna çözüm getirmek üzere Yargıtay Hukuk Daireleri Görev Kılavuzu katkımızla hazırlanmış ise de bu kılavuz güncelleştirilmediği ve denetlenmediği/Danıştay örneğinde olduğu gibi bir ayırma bürosu kurulmadığı için etkili olamamıştır. Yargıtay Kanunu 60.maddesinde yapılan değişiklikle (1/04/2015) kurulan Hukuk İş bölümü İnceleme Kurulu ve bürosu ile soruna (iki daire arasında görev uyuşmazlığı sonrası bu Kurula gönderilmesi normlaştırılmadığı için) kısmı bir çözüm olarak görülmüş (2018 yılında 29,103 inmiş) ve büro ağır bir iş yükü altına girmiş ise  de aidiyeti cihetiyle ilgili daireye gönderilme olgusuna yoğun bir şekilde tanık olunmaktadır.

Hukuk yargılamasının içinde bulunduğu bu koşullar, adalet çarkının ağır işlemesi ve vatandaşların mağduriyetlerine yol açtığından, bundan herkes etkilenmekte; sonuçta “adalete güven” duygusu9 sarsılmaktadır. Bu nedenle, vatandaşların adalet duygularına/gereksinmelerine daha kolay yanıt verebilecek, daha hızlı, ucuz ve saydam adalet sistemini sağlamak için gerekli tedbirlerin alınması ve güncelleştirilmesi demokratik toplumlar için yaşamsal bir önem taşımaktadır. Bu doğrultuda, yargının verimli ve etkili işlevi için yasal düzenlemeler ötesinde iş dünyasına hâkim işletme ilkeleri, stratejileri ve tekniklerinin de önemli katkısı olabilecektir. İşte bu öğeleri içeren, model olabilecek pilot hukuk mahkemeleri oluşturulması projesi hızla hayata geçirilmeli; işletme/endüstri mühendisleri devreye sokulmalıdır.

İlk derece mahkemelerindeki iş yükünü azaltmak için hangi tedbirler öngörülürse görülsün mevcut iş yükü göreceli olarak ciddiyetini koruyacaktır. Bu nedenle, genelde insan unsurunu daha akıllıca kullanmak üzere mevcut tek hâkimli hukuk mahkemeleri yerinde bir uygulamadır. Nitekim, Almanya’da hukuki uyuşmazlığın tek hâkimli mahkemeye havalesi artık kural haline getirilmiştir (1993). 10 Ne var ki, her ulusal hukuk sisteminde sayıları az da olsa bazı davaların tabiatı icabı heyet tarafından görülmesi gerekecektir. Kuşkusuz, her iki halde de gerektiğinde kalem personeli takviye edilmelidir.  Şu gerçek bilinmelidir ki, kişilere ve bilgiye dayalı adalet sektöründe insanın önemi çok büyüktür. İnsan sürekli sorun üreten ve çözen bir varlık olup; sektörde çalışanlar kendi sorunlarının en aza indirildiği bir konumda, sorunlara hukuki ve adil çözümler getirmek koşulları ile donatılmalıdır. Özellikle, her yerde tanık olduğumuz haksızlığın Türkiye'nin birinci sorunu olduğu günümüzde bu donatım gereği çok önemlidir.

Yargılama usulünün tüm uyuşmazlıklar için aynı olması eşyanın tabiatına aykırı olduğundan özel yargılama usulleri vazedilmiştir. Bu yaklaşımın getireceği esneklikle adaletin yerine getirilmesini kolaylaştırmak, yargısal hizmetlerin işleyişini hızlandırmak yanında yargılamanın taraflara ve topluma olan maliyetini azaltmak amacı güdülmektedir. Ne var ki, uygulamada özel yargılama bilinci yeterince yerleşmediğinden istenilen ölçüde amaç-işlevin varlığından söz edilemez. Nitekim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin (84) 5 sayılı Tavsiye Kararı'nda;

- Müstacel davalar;

- Tartışma konusu edilmeyen hakka ve ufak müddeabihlere ilişkin davalar;

- Trafik kazaları, işçi-işveren, kiracı-ev sahibi sorunları, aile hukukunun belirli konuları (boşanma, çocukların korunması), ve özellikle nafaka/nafakanın yeniden değerlendirilmesine ilişkin uyuşmazlıkların süratle çözümlenmesi için ek özel kurallar vazedilmesi önerilmektedir.

Bu davalara özgü aşağıdaki tedbirlerden bir veya birkaçına başvurulabilir:

- Davanın basit yöntemlerle açılması;

- Hiç duruşma yapılmaması veya yalnızca bir duruşma/ gerekirse ön hazırlık duruşması yapılması;

- Münhasıran yazılı veya sözlü yargılama usulü uygulanması;

- Bazı itiraz veya savunmaları ileri sürmenin yasaklanması veya sınırlandırılması;

- Delillerin serbestçe gösterilmesi;

- Bilirkişinin mümkün olduğunca yargılamanın başlangıcında mahkemece resen veya tarafların talebi üzerine tayin edilmesi;

- Davanın yönetimi ve delillerin istenilmesi ve gösterilmesinde mahkemenin aktif rol almasıdır.23

Yargılama hukuku açısından yapılması gerekenin, etkinlik kavramını göz ardı etmeksizin uzun soluklu çalışmalarla (ABD’deki Hukuk Enstitüsü kurumu gibi) veri bazlı uzun vadeli projeksiyonlar/alternatif çözümler üretmeğe odaklanılmasıdır.23

Bu bölümü sonlandırırken, sistem girdisinde azalma sağlamak üzere hukuk davalarına seçenek çözümlemelere (arabuluculuk/tahkim) hukuk eğitiminde ağırlık verilmeli;24 hukuk davalarındaki gecikmenin ve etkisizliğin yeni davalar doğurduğu hatırlanmalı; AİHM içtihatlarıyla şekillenen usulde “aşırı şekilcilik yasağı” konusunda bilinç yaratılmalıdır.25

Mahkeme önüne gelen ihtilaflarda hukuki sorular yanında ve her şeyden önce olgusal gerçeğe ilişkin sorulara odaklanılmaktadır.26 İşte bir hukuk sisteminde delil ikamesinin organize ve düzenlemesinin harçlar ve dava süresi bakımından ciddi bir öneme sahip olduğu unutulmamalıdır.

Bu sosyo-kültürel gerçeklere eklenecek diğer bir gerçek de temel yasaların yürürlüğü için çok kısa bir süre verilmesi (YTCK ve CMK örneklerinde olduğu gibi) sonucu sistemde/uygulamada beliren belirsiz- lik ve tutarsızlıkların kamu düzenindeki (zamanaşımından düşen dava sayısının kabarıklığı gibi) etkileridir. Bu ve diğer sorun alanlarına eğilmek üzere Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığınca sosyo-legal araştırma projeleri geliştirilmeli;27 hukuk usulü sisteminin ülkede istikrar, güvenlik ve refahın önemli bir bileşeni olduğu göz önünde bulundurulmalı;28 “seni mahkemeye verir, sürüm sürüm süründürürüm” halk deyişini sonlandırmak üzere sistemin modern, cazip ve etkili yapılması için hangi enstrümanların yaratılabileceği üzerinde akıl yürütülmelidir.

Sonuç olarak, hukuk mahkemeleri, hukuk kuralları tespit ve uygulayarak, ortalama yargılama süresini (disposition time) ve gelecek yıla devreden dava sayısını (backlog) azaltarak sosyal ve ekonomik faaliyetleri biçimlendirmekte; sözleşmelerin yerine getirilmesi, ekonomik yaşamın etkinli bir biçimde işlemesi ve doğrudan yabancı yatırımlar için hukuki bir yapı sağlamaktadır.29 Bu adalet sistemi iyi işlediğinde kişilere şahıs ve işletme bazında ilişkilere girmesi, sözleşme ve yatırım yapması için  güven  vermektedir. Bu psiko-sosyal ortamda karşılığında ülkenin ekonomik performansına katkı yapmaktadır. Sonuçta, kişiler yaptıkları girişimlerinden elde edecekleri kazanımları koruyacağından emin oldukların- da ekonomik büyüme ve yenilikler cesaretlendirilmektedir.

İşte bu düşünceler ışığında hukuk yargılama sisteminde tüketicilerin menfaatlerine özgü aşağıda ilkelerin olabildiğince çoğunu karşılayıcı seçeneklere odaklanılmalıdır:

- Erişebilirlik-İhtilafları çözümleyici süreçlerin, yargılamayı da içermek üzere, mali açıdan karşılanabilir, anlaşılır ve zamanlıca olması;

- Orantılılık-Süreçlerin ihtilafta söz konusu olan hususlara orantılı bulunması;30

- Adillik- Taraflara haklarını vurgulamak veya savunmak için yeterli fırsatlar tanınması;

- Kamusal güven-Tarafların hukuk yargılama usulü sisteminin gereksinmelerini karşılayacağın- dan, güvenilir ve hesap verir oluğundan emin olması;

- Etkililik-Yargılama sisteminin kamusal kaynakları rasyonel ve etkili bir biçimde kullanması;ve

- Adalet- Sistemin mümkün olabildiğince yüksek oranda hakikatin elde edilmesi ve adil bir sonuç için uygulanması.

Öte yandan, "özel adalet" yöntemlerinin ortaya çıkması ve bunların halkın adalete ve adaletin güvenilirliğini olumsuz etkileme riski göz önüne alınarak hukuk davalarında hükümlerin infazında etkinlik ve adaletin sağlanması oldukça önemlidir. Bu doğrultuda taraflarının hak ve menfaatleri arasında bir denge kurma ihtiyacı da göz önüne alınarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “İnfaz” hakkındaki Rec(2003) 17 sayılı tavsiye kararında yer alan rehber ilkelere uyum sağlanmalıdır.31 AİHM’nin Hornsby v. Greece (application no. 18357/91) kararında, yargıya erişim hakkı, taraf devletin iç hukuk sistemi nihai bağlayıcı hükmün bir tarafın zararına olarak  icrasız kalmasına izin verdiğinde illüzyon olacaktır.

Kuşkusuz, iyi işleyen adalet sistemleri sosyal düzeni geliştirmekte ve ihtilafların sulh içinde sonuçlanmasını kolaylaştırmaktadır.32 Hukuk toplumun beklentilerini ve istemleri yansıttığı ölçüde mahkemeler de kararların alınması ve yaygınlaştırılması sürecinde medeni değerleri ve normları iletmekte ve vurgulamaktadırlar.33

Yargı kalitesinin ana bileşeni adli kararların kalitesidir. Hâkimlerin uzmanlaşması daha kaliteli karar alınması yanında hızlı karar alınmasını da sağlamaktadır. Bu bağlamda araştırma ve belgelendirme birimi oluşturularak yapılan ampirik çalışmalarından yararlanılmalıdır. Çıkarım olarak, hâkim, karar ve yargı süreçleri, kalite, bağımsızlık ve etkililik ilkeleri gereklerini karşılamalıdır. 

Hukuk mahkemeleri, kamuya hizmet etme sorumluluğu olan kamu kurumlarıdır. Ancak hukuk sistemi avukatlar içinmiş gibi tasarlandığından, mahkemeler bir hâkimin önüne gelen herkese sanki hukuki uzmanlığı varmış gibi davranır. Ancak gerçek şu ki, bugün hukuk mahkemelerindeki çoğu insanın ne hukuk eğitimi ne de avukatı vardır. Sonuç olarak, her yıl binlerce insan, hâkimler, katipler ve diğer mahkeme personelinin hayal kırıklığı içinde bakmasıyla, sıkı bütçeler, sınırlı personel kaynakları ve adli yardım için yetersiz seçenekler nedeniyle ihtiyaç duyulan yardımı sunamaması nedeniyle hukuk muhakemeleri sisteminde kendi başlarına yol almakta zorlanmakta; avukatlar da hâkimlerden şikayetlerini dile getirmektedirler. Amerika Birleşik Devletleri Massachusetts Bölgesi Bölge Mahkeme- sinin her yıl düzenlediği olağanüstü panelde tüm aktif hâkimler barodan gelen soruları yanıtlamak için hazır bulunurlar. Bu türden bir etkiletişime Yargıtay Memnuniyet Anketi Hakkında Yargıtay Birinci Başkanlığı ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğinde yürütülen "Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven Projesi" kapsamında tanık olundu. Şöyle ki,

Yargıtay'daki iş süreçlerine ilişkin memnuniyetin değerlendirilmesi amacıyla meslektaşlarımıza uygulanmak üzere hazırlanan ve sonuçları proje kapsamında kullanılacak olan ve Yargıtay Birinci Başkanlığı tarafından Barolarımıza gönderilecek Yargıtay Memnuniyet Anketi'nin Baronuz bünyesinde Yargıtay tarafından tespit edilen meslektaşlarımıza uygulanması hususunda gereğini bilgi ve değerlendirmelerinize sunarım.

Avukat Metin FEYZİOĞLU

Türkiye Barolar Birliği Bşk.

Bu bağlamda, Yargıtay’ın verilerine göre, 2023 yılında alt mahkemelerin tüm temyizlerinde yaklaşık % 67,7’sinin(!) hatalı olduğunu tespit etmesine karşılık saptanan hataların sınıflandırılarak geri besi olarak mahkemelere duyurulmasının oldukça yararlı olacağını düşünmekteyim.34

Bu türden iletişimlerin devamlılığı güven ortamını sağlaması açışından yararı yadsınamaz. İnsanlar mahkemelere erişemediği veya bu mahkemelerin faydasını göremediğinde, "eşit adaletin reddedilme- sinin bireyler, aileler ve toplum üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunda adalet sistemimize olan kamu güveni ve inancı aşınmaya başlar. İşte bu sosyolojik gerçek karşısında kamuoyunun güvenini ve inancını artırılması egemen ilke olmalı ve çoğu insan ihtiyaç duyduğu adli yardıma erişebilmelidir.35

Bu bağlamda “adli ekonomi” mahkemelerin işleyişinde gereğini hissettirmektedir. Adli ekonomi adli sistemde etkililik anlamına gelmekte; aynı zamanda yargının zamanı ve kaynaklarının boşa gitmesini önlemekte ve davaların ekili ve hızlı bir şekilde sonuçlanmasını sağlamaktadır. Bu değişkenlerdeki artı değerler açısından tensip işlemi önemli rol oynamaktadır.36 

İşte, sorun, biz hukukçular için “nasıl bir yargı olmalıdır” sorusuna odaklanmaktadır. Bu sorunun yanıtı genel hatlarıyla, yeterli belleği, devamlı ve eşit ölçüde dikkati ve sabrı olan hâkimler; savunmayı adaletin önemli bir parametresi gördüğü için fazlaca konuşmayan; dinleyerek gerçeği zamanlıca yakalayan hâkimler; ölçüyü yakalamış hâkimler, her türlü skandal, şaibe, yolsuzluk ve kirlenmeden uzak, elektronik mekanları barındıran adliyeler ve bu yerlerin halk katında mukaddesliği bilincinin yaygınlaştığı adliyeler şeklinde olacaktır.37

Sonuç olarak bu konuda uzun süredir devam eden sorunların çoğunun yapay zekâ araç ve gereçleriyle çözüme kavuşacağını belirtmek isterim.

“Adalet tüm siyasi veya kurumsal değerlerin en değerlisidir. Bir devletin meşruiyeti adaletin yerine getirilmesi istemine dayanmaktadır.” Alan Ryan

Hukuk her zaman iki boyut (kanunilik ve meşruiyet) arasındaki bir uzlaşıdır.

Bu açık erişim kitabı, Çin hukuk dava sistemi üzerine kapsamlı bir yol haritası sağlamayı amaçlamakta; Çin yargı sisteminin bazı temel kavramlarıyla başlamakta (örneğin, mahkeme sistemi, dava numaralandırma, hiyerarşik yargılama sistemi, vb.) ve hukuk davalarının tüm süreci ve çoğu yönünü (örneğin, yargı yetkisi, süreç hizmeti, kanıt kuralları, icra, temsili eylemler, vb) kapsamaktadır.

Alp Aziz BACAK. “Adliyelerin Fiziksel ve Mimari Koşulları Bağlamında Memnuniyet” TBB Dergisi 2015 (120), ss.261-288.

 

 Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

--------------

1 HAKTAM-Hak İhlali Karar Tahmin Motoru; Emsal Karar Arama- https://emsal.uyap.gov.tr

2 İdil Elveriş, Galma Jahic, Seda Kalem. İstanbul Hukuk Mahkemelerinde Yargılama: Taraflar, Davalar ve Süreç. 2009, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Seda Kalem (Derleyen). Adalet Gözet: Yargı Sistemi Üzerine Bir İnceleme, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 283, İstanbul, Aralık 2009. Bu bağlamda sosyolojik açıdan önemli olan normatif düzen ile fiili durum arasındaki farkın varlığıdır.  Bu farkın ne derece olduğuna işaret etmek bakımından Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlarından T. Alp’ın bir deyişi oldukça anlamlıdır: “Bir avukat, ben münhasıran avukat hatalarından kaynaklanan davaları alıp takip edeceğim dese, milyoner olur” (12/01/2001).

3 Mustafa T. Yücel. “Adli Yargıda Makul Süre Felsefesi ve Matematiği” TBB Dergisi, 2015 (117), ss.35-53.

4 Ayrıca bkz.R. Wasilewski. Streitverhütung durch  Rechtsanwalte, Köln, 1990, pp.80-90;  “İcralıkları uzlaştırıp sektör yarattı, 100 milyon ciroya ulaştı” Hürriyet (19/09/2011) s.12. Ayrıca bkz. R.Cooler ve T.Ulen. Law and Economics. Addison Wesley Longman. 2000, ss.373-412. Ayrıca bkz.H. Şeker. İlkeler Işığında Ön İnceleme Kurumu, İst. Barosu, 2012; H.Şeker. Medeni Hak ve Yükümlülüklere İlişkin Davalarda Süreç Adaleti, Beta, Mart 2018; Bülter ve D.Ehlert. Basic key principles of case management according to the German Code of Civil Precdure(Yahoo, erişim: 24/09/2017); R.Sheen ve P.Gegory. Civil justice  system framework and liteature review Report, China Consulting, 3 Eylül 2012; P.L.Murray ve R.H.Stürner. German Civil Justice, CarolınA Academic Press, 2004. Hukuk muhakemesinde ülkeler karşılaştırması için bkz OECD. “What makes civil justice effective?”/Hukuk Muhakemesini Etkili Yapan Nedir? OECD Economics Department Policy Notes, no.18, june 2013; European Commission. Civil Justice in the European Union-Report, April 2008. Ayrıca bkz. Effective and Affordable Civil Justice (British Columbia) Report of the Civil Justice Group to the Justice Review Task Force, Nov.2016. E. Sugiyama. “Simplified Civil Procedure in Japan”, Erasmus Law Review, İssue 4, 2015.

5 Mirasçılık belgesinin noterlerce   düzenlenerek ilgilisine verilmesi normlaştırılmıştır. Bkz. 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Madde 71/A (Kabul Tarihi: 31/3/2011). Bu doğrultuda 2013 yılında Noterlerce bakılan iş yükü 294,000’i bulmuştur.

6 1998 yılında Ankara Asliye Hukuk Mahkemelerinden üçünde kesinleşmiş istimlak dosya- larından 40’ı üzerinde yapılan incelemede idarece saptanan istimlak bedelinin gerçek değerin % 3.4 oranında olduğu görülmüştür. Ayrıca Bk. N.Doğru "Otoyolda ezilen adalet"  Sabah (7/4/1995) s.7:  Karayollarınca istimlak edilen arsa bedellerinin zamanında ödenme- mesi nedeniyle açılan dava sayısı oldukça kabarık. Yeni İstimlak kanunu etkili bir çözümleme getirmiş; Yargıtay’ın ilgili dairesine gelen iş sayısı uygulamayı takip eden iki yıl içinde % 50 azalmıştır. İdarenin geleneksel istimlak bedelini düşük gösterme eğilimi değiştiğinde bu oranın gittikçe düşmesi beklenilmektedir. Ayrıca bk.Council of Europe. Measures  to prevent  and  reduce the  excessive  workload  in  the courts. Strasbourg, 1987; M.T.Yücel. Türkiye’de Yargının Etkinliği, TBB, 2006.

7 A. Mete Çilingirtürk. “Hukuk Mahkemelerinde Sava ve Mahkeme Sayılarının Öngörüsüne İlişkin Model”, TBB Dergisi, Sayı 54, 2004, ss. 33-50.

8 Bkz.Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi İnfaz Hakkında (2003) 17 sayılı Tavsiye Kararı. Ayrıca bkz. European Commission. Special Eurobarometer 351 Civil Justice Report, Oct., 2010; Hollanda için bkz. T. Claassens. Litigation in the Netherlands-A Practitioner’s Guide, Loyens&Loeff N.V. 2013.

9 Çetin dava karşıtı kolay dava (easy case) için bkz.Y. Özdil. “Kanuni” Hürriyet (9/01/ 2011), s.3. Ayrıca bkz. TBB ve Aksaray Barosu. Aksaray’ın Tek Şer’iyye Sicili, 2014.

10 50 yıldır ticaret mahkemeleri için bilirkişilik yapan Av. Ü. Somuncuoğlu’nun feryadı:Türkiye’de bilirkişilik kurumunun hiç iyi işlediğine inanmıyorum. Konuyu bilmeyen hâkime anlatmak mümkün olmadığından usul hukukuna aykırı hukuki görüş verilmektedir. Bkz. Güncel Hukuk, Nisan 2013/4-12, s.34. “Birbirine zıt iki bilirkişi raporuna hâkim isyan etti.” HT (26/12/2013) s.6. Ayrıca bkz. Ç.Aşçıoğlu. Yargılamada Maddi Gerçeğin Belirlenmesi ve Kanayan Yara Bilirkişilik. 1. Baskı. Ankara: Sözkesen Matbaacılık, 201, ss.308-22.    Ayrıca bkz. 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu (RG. 24/11/2016 tarih ve 29898 sayılı): Uzmanlık alanlarının üç yıldan beş yıla çıkması ve temel bilirkişilik eğitimi alması şart oldu. Bu kanunun bilirkişilik sisteminin miladı olduğu ve kurumsal yapı oluşturacağı dile getirildi: “Madde 3(3) Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.”(?!)  Cepej. Guidlines on the role of court-appointed experts in judicial porceedings(2014, 16 E). Ayrıca bkz. M.Alphan. “Herkes için adalet mi? Keşke!” Hürriyet, 13/03/2017,s.5;   A.F. Gülerci.“Yeni Kanuna Eleştirel Bir Bakış” Güncel Hukuk, Ocak 2018, ss.46-47. Adalet Bakanlığı. Bilirkişilik Çalıştayı (13-14/02/2019) Ankara Hâkim Evi: 892 kişi bilirkişilikten çıkarıldı. Bilirkişilerin Uyacağı Rehber İlkeler ve Bilirkişi Raporlarında Bulunması Gereken Standartlar’a ne derece uyulduğuna dair bir araştırma yapıldığına tanık olmadım.  Ayrıca bkz.  Suha Tanrıver. “Hukuk Yargısı Bağlamında Bilirkişilikle İlgili Temel Problemler ve Çözüm Arayışları” Dokuz Eylül Univ. Hukuk Fak. Derg.C.11, Özel S. 2009, 2010, ss.575-595. Suha Tanrıver. Hukukumuzda Bilirkişilik, 2. Bası, Yetkin, 2024. Experts in the Civil Courts Expert Witness Institute Edited by Louis Blom-Cooper, Oxford, 2006.

11 TBB görüşü için bkz.Yargıtay Dergisi 1985/4 s.4: “Ülkemiz bugünkü şartlar içinde üst mahkemelerin kurulmasına hiçbir bakımdan hazır değildir.” Ayrıca bkz. S.Ş.Ansay. “İstinaf Mahkemeleri lüzumlu mudur?” Ulus (29/01/1953). Üst mahkemeler ile temyizin birlikte olması gerekmediği hakkında bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin R(95)4 sayılı  Hukuki ve Ticari Davalarda  Temyiz Sistemleri   ve  Usullerini  Geliştirme  Hakkındaki  Tavsiye Kararı (Çev. M.T.Yücel). E.Ü. Atılgan. Yargıtay Strateji Geliştirme Çalışması 2008, ss.59-60; Türkiye aslında istinaf mahkemesi kurmuyor. On beş tane Yargıtay kuruyor. Yargıtay’ın işini azaltmak amacıyla istinaf mahkemesi kurulmaz.” 14-15 Aralık 2023 tarihlerinde Ankara’da “7. Yılında İstinaf Değerlendirme Toplantısı”nda Sayın Adalet Bakanı Y. Tunç’a göre, “2022 yılı verileri baz alındığında, bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinden temyiz incelemesine giden dosyalarda Yargıtay'ca bozma oranı yüzde 6,8 oldu. Ceza dairelerinde ise bu oran yüzde 22,5'dir (!). Bu oranlar istinaf mahkemelerinin hayata geçirilmesinin yargı sistemimiz açısından ne denli doğru bir karar olduğunu gösteriyor. Özetle istinaf kanun yolu, Türk yargı sistemine hükümetlerimizce kazandırılmış önemli ve köklü bir reformdur."

 Ayrıca bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Hukuki ve Ticari Davalarda Temyiz Sistemleri ve Usulleri İşlevinin Geliştirilmesi Tavsiye Kararı için bkz. Mustafa T. Yücel. Türkiye’de Yargının Etkinliği, ss.300-308, TBB, Ank., 2006. Matthias Schrader,Johannes Schmidt, Svenja Wachtel, Harry Nettlau,  Marc Dietrich.  Introduction to German Civil Procedure 1: How the German Court System Works, February 14, 2023: Almanya bir civil-law ülkesi olarak stare decisis ilkesini uygulamamaktadır. Buna göre, Alman mahkemeleri, örneğin ABD'deki mahkemeler gibi emsal kararlarla bağlı değildir. Bu ilkenin istisnası olarak Federal Anayasa Mahkemesinin kararları diğer tüm Alman mahkemeleri açısından bağlayıcıdır. Ayrıca bkz. German Law Series. Introduction to German Civil Procedure 4: How a Court Hearing in German Civil Litigation Works, June 7, 2023, AUTHORS: Matthias Schrader, Dr. Johannes Schmidt, Svenja Wachtel, Dr. Harry Nettlau, Dr. Marc Dietrich,Fabian Peitzmeier, Annika Voelker.

12 Bkz. R.Ernst. The appeal in German Civil Procedure and the length of thr process:Facts and figures, problems and solution (Erişim. 24/06/2018): 5.000 euro’ya kadar olan davalar mahalli mahkemelerin (sayısı 650), 5.000 Euro üstü ise bölgesel mahkemelerin (sayısı 115) görev alanına girmektedir.

13 “What makes civil justice effective?” OECD Economics Department Policy Notes, no.18, june 2013. Cepej. Adli Zaman Yönetimi Saturn Rehber İlkeleri-Yorumlar ve Uygulama Örnekleri, Taslak, 12 Kasım 2012. Cepej. Compendium of “best practices” on time management of judicial proceedings. https://hukukbook.com/saturn-zaman-yonetimi-rehber-ilkelerinin-mahkemelerde-uygulanmasi-konusunda-rehber/

14  Dokuz ilke için bkz. Mustafa T. Yücel. Türkiye’de Yargının Etkinliği, ss.260-266, TBB, Ank., 2006.

15 Intra. Duruşma Yönetimi ve Karar Yazma Modülü, 2014-2020.

16 A.Melcarne ve G.B.Ramella. “Justice delayed, growth denied:Evidence from a comparative perspective”, April 27, 2016.

17 İlke. Hukuk İzleme Raporu 2021 Türkiye’de Adalete Erişim. Ayrıca bkz. Avrupa Konseyi. “Kadınların Karşılaştığı Özel Zorluklar Dahil, Adalete Erişimin Ölçülmesine Yönelik Çevrimiçi Yuvarlak Masa Toplantısı Raporu” Eylül 2022.

18 İlk derece mahkemelerinde tapu iptali ve tescil davasının görülme süresi 2022 yılında 679, 2023 yılında 668 gündür.

19 Ayrıca bkz. Common minimum standards of civil procedure European Added Value Assessment Annex I Research paper by Blomeyer & Sanz: Magdalena Tulibacka, Margarita Sanz, Roland Blomeyer2016. http://www.europarl.europa.eu/studies

20 Ayrıca bkz. Tanığa Yaklaşım Kılavuzu, Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığı , Aralık 2023.

21 Mustafa T. Yücel. Türkiye’de Yargının Etkinliği, TBB, 2008, ss.260-266.

22 UYAP sisteminde her davaya özgü duruşma sayısı kolaylıkla saptanabilecektir(!?).

23 “…Sosyal hukuk devleti bireylerin haklarını elde edebilmeleri için en uygun araçları ve usulü sağlamakla yükümlüdür.  Bu anlamda davanın tarafları arasında zayıf olanı, diğer tarafın onun hakkını elde etmesini engellemesi veya davanın seyrini olumsuz yönde etkilemesine karşı önlemler almalıdır.” S.Taşpınar. “Medeni Yargılama Hukukunda Amaç Sorunu” Av. Dr. Faruk Erem Armağanı (TBB Yayın No.8) Ank.,1999 s.778. Ayrıca bkz. Hukuk Yargılaması Sorunları” YouTube 13/09/2023.

23 Ayrıca bk. H. Konuralp.” Adil Yargılanma Hakkı Açısından Hukuk Usulünde Çözüm Arayışları” HFSA 14 İst.,2005, s.58 vd; Adalet Akademisi. Uyuşmazlıkların Alternatif Çözüm Yolları Sempozyumu (Ed.M.Tiryaki) Ank.,2006.

24 Hukukun ekonomik analizi bağlamındaki yargıda iş yükünü azaltıcı nitelikteki Coase teoremi için bkz. M.T.Yücel. Hukuk Felsefesi: Mülkiyet hakkının belirgin olduğu durumlarda, hukuki zararları giderme gereksinmesi olmaksızın, hiçbir işlem harcı olmaksızın harici unsurların içselleştirilmesi/sosyal açıdan optimum bir durum elde edilmesi mümkün olabilmektedir. Arabuluculuk, çok kapılı/seçenekli yargı ilkesini benimseyen avukatın davayı en son çare (ultima ratio) olarak düşünmesi bağlamında dava öncesi yargıya gitmenin yaratacağı risk konusunda analiz yaparak müvekkilini bu konuda aydınlatması dava ekonomisi yanında uzlaşma kültürünün ülkede yeşermesi açısından önemli bir kurumdur. Bu suretle taraflara özgü olası hayal kırıklıkları giderilmiş olmaktadır. Masada ne kadar seçeneğiniz varsa arabuluculuk süreci o derece verimli olacaktır. Bunun için anahtar nitelikte değişik seçeneklerin bulunmalı ve üzerinde çalışılmalıdır. Risk analizinde, niteliksel terimler yerine niceliksel terimlerle yargıya varılması; genelde bir olguyu değerlendirirken olasılık hesabının kullanılması; belirsizlik söz konusu olduğunda projeksiyon işlemine yönelmesi ve avukatların, “bu davada benim başarı şansım nedir?” soru yanıtının kararı şekillendirmesidir. Bu süreçte kişileri sorundan soyutlamak çok önemlidir. Ayrıca bkz.T.Gaultier Esq. “Arabuluculuk Avukatlığı” üzerine konferans (6/01/2017) Türkiye Barolar Birliği. M.B.Aydın. “Japonya’da Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, Türkiye’de Arabuluculuk ve Yaşayan Hukuk” Prof. Dr. Adnan Güriz’e Armağan,Ank., 2016,ss.155-202. Tahkim konusunda global hukuk kültürü yer etmiş bulunmaktadır. Ayrıca bkz. Avrupa   Konseyi   Bakanlar Komitesinin Hukuk Mahklemele- rindeki Aşırı İş Yükünü Önleyici ve Azaltıcı Tedbirler hakkındaki (86) 12 sayılı Tavsiye Kararı. 442 sayılı Köy Kanunu 53. maddesine göre "İhtiyar meclisleri köylünün iki tarafın uzlaşmasıyla bitirilebilen her türlü işlerini görürler(sulh). Osmanlı'da 1868 yılında yeni bir düzen verilen nizamiye mahkemeleri bağlamında, her nahiyede, imam ya da papaz başkanlığında en az 3 en çok 12 üyede oluşan İhtiyar Meclisleri sulh mahkemesi (devair-i sulhiyye) görevini üstlenmişlerdi. Bkz. Cumhuriyet Dönemi Hukuk Devrimi (Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Yayını:4) İst., 1994, s.39. "K.F.Röhl. Gerichtsverwaltung und Court-Management in den USA, Bundesanzeiger, Köln, 1993. Mustafa T. Yücel https://www.hukukihaber.net/hukuk-kültürü

25 Usul kurallarını mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahale olarak görülmesi ilkesi için bkz. V.Rétornaz. “Medeni Usul Hukukunda Aşırı Şekilcilik Yasağı” Güncel Hukuk, (Temmuz 2014), ss.12-13; H.Şeker. “Usul Pratiğinin 2014 Öz Çekimi” Güncel Hukuk (Ocak 2015), ss.32-34. AİHM Avrupa süper temyiz mahkemesi rolü oynamak yerine usuli adalet gereklerine odaklanmıştır (Yazarın notudur). AİHM üye ülkelerdeki ceza usulü kurallarını biçimlendirme işlevini de görmekte; Mahkemece formüle edilen bireysel tedbirler yasa değişliği getirebilmektedir. Bkz. Acar v. Turkey(GC) 26307/95 (06/ 05/2003). Ayrıca bkz. E.A.Lind ve T.R.Tyler. Social Psychology of Procedural Justice, New York:Plenum Press, 1988, ss.30-34, 64-92. De facto  her hukuk sistemi “biçim” ve “madde” öğelerinin ürünüdür; ve hukuki düşünce bu iki öğe arasındaki ilişkide yer almakta ise de, uygulamada bu öğelerden birinin egemen olabildiğine de tanık olunmaktadır (Yazarımn notudur). CMK 188 ve 190 maddelerinin de facto görünümü(?) için bkz. Duruşmada hazır bulunacaklar

Madde 188 – (1) Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafin hazır bulunması şarttır. Müdafin mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir.

(3) Bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.

Ara verme

Madde 190 – (1) Duruşmaya, ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir. Ancak, zorunlu hâllerde davanın makul sürede sonuçlandırılmasını olanaklı kılacak surette duruş- maya ara verilebilir.

26 N.Gennaidi ve A.Shleifer. “Judicial Fact Discretion” The Journal of Legal Studies, Vol.37(1) January 2008, ss.1-35: Haksız fiil davalarında takdir konusunda Türk yargısı için de geçerli olan iki modele değinilmektedir. Birinci model siyasi nitelikte veya duygusal niteliği yoğun olan ihtilaflar için belki de en uygun bu modelde hâkim davanın sonucuna uygun şekilde takdiri kullanmakta, dava sonucu hâkimin saikini oluşturmaktadır.  İkinci modelde ise, üst mahkemece kararın bozulması riskine karşı ihtilafın kanıtlarını mevcut içtihatlara uyarlı halde formüle etmektir. Ne var ki, her iki model de yargılama sonucu en azından hâkimin kim olduğuna bağlı bulunmaktadır. Ayrıca bkz. J.Frank. Law and the Modern Mind New York: Anchor Books, 1930.

27 Tübitak tarafından düzenlenen (4-6 Ocak 2006) “ortak akıl toplantısı”nda oluşturulan araştırma projeleri dizini için bkz. www. tubitak.gov.tr/tubitak_congtent_files Ayrıca bkz. Adalet Bakanlığı. Yargı Reformu Stratejisi, Nisan 2015.

28 Ayrıca bkz. A:S: Zuckerman ve diğerleri. Civil Justice in Crisis: Comparative Perspectives of Civil Procedure, Oxford Univ. Press, 1999. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na yönelik eleştiriler için bkz. H. Pekcanıtez. “Hukuk Muhakemeleri Kanu- nu’nun Erozyon Süreci” TBB Dergisi, Kasım-Aralık 2017, S.133, ss.211-260. 

29 Ayrıca bkz. European Commission. D.Lorenzani ve F.Lucidi. The Economic  Impact  of Civil Justice Reforms, European Union, 2014. http://ec.europa.eu/ economyfınance/ publi- cations/. ; COM(2014) 400 final “2014 European Semester: Country-specific recommendation Building Growth”.

30 Orantılılık, tüm davaların eşit olmadığı ilkesine dayalıdır. Sürecin bu nedenle davanın değeri, griiftliği ve önemine orantılı olması söz konusudur. Orantılılığın ikinci biçimi ise çok çeşitli süreçlerdir ve süreç türü önceden saptanan ölçüte (örneğin ihtilafın değeri) dayalı olarak süreç türü (basit, hızlı, tek hâkimli, toplu mahkeme) belirlenmektedir.

31 Bu tavsiye kararı ticaret, tüketici, iş ve aile hukuku dahil hukuk davalarına ve hapis cezası içermeyen ceza davalarına uygulanabilir. Ayrıca bkz. Cepej. Good practice guide on enforcement of judicial decisions, Dec. 2015.

32 M. Hough ve M.Sato, mevcut ekonomik durumun sosyal düzen üzerinde olumsuz etki yaparak suçların artması sonucu doğurabileceğine işaret ettiler. Mevcut ceza adaleti siyaseti, suçlara karşı baskıcı bir yaklaşımla, kolluk ve ceza sistemine fazlaca harcama yaparak düzen sağlama yöntemini benimsemiştir. Bu yöntem şimdiye kadar istenilen sonucu sağlayamadığından kişilerde normatif uyum sağlama bilinci yaratılması rasyonel bir yaklaşım olacaktır. Kişiler normatif bilinçle hukuka doğru olduğu için benimsediklerinde suçlar da azabilecektir. M.Hough ve M.Sato(eds) . Trust in justice: Why it is important for criminal policy and how it can be measured: final report of the Euro-justis Project(Institute for Criminal Policy Research:Birkbeck, University ofLondon, 2011).

33 Hukuk davaları ve alternaif çözüm yöntemlerinde etik sorumluluk açılımı için bkz. V. D.Quintanilla ve H. Hinkle. “The Ethical Practice of Human-Centered Civil Justice Design” Notre Dame Journal of Law, Ethics and Public Policy, vol.32, 2018, ss.251-279. F.Gélinas,  C.Common ve diğerleri. Foundations of Civil Justice:Toward a Value Based  Framework for Reform, Springer, London, 2015:Eserde çalışma grubunun Montréal Cyber adalet laboratuvarında geliştirdiği yeni usul modelleri irdelenmekte; ve bu temel üzerine çalışma grubunun bilgi ve iletişim teknolojisinin elverdiği ölçüde yeni usul modelleri geliştirmek niyetine işaret edilmektedir.  Japonya’da hukuk davalarındaki 1989 yılında 12.9 ay olan ortalama yargılama süresi tedrici olarak azalarak 2006 yılında 7.8 ay ve 2008-2009 yıllarında da 6.5 ay olmuştur. Yargılama sürecinde süreyi azaltan etmenler arasında en belirgin olanın 1996 yılı ve sonrasında hukuk usulünde yapılan reformlardır. Ayrıca bkz. F.Gélinas, C.Camion ve …Foundation of Civil Justice-Toward a Value-Based Framework for Reform, Springer, 2015. Ayrıca bkz. European Commision fort the Efficiency of Justice (CEPEJ). Saturn Guidlines for Judicial Time Management Comments and Implementation by Marco Fabri and Nadia Carboni (IRSIG-CNR) Strasbourg, 22 June 2015 CEPEJ-SATURN(2015)2.

34 Mustafa T. Yücel https://www.hukukihaber.net/ceza-adaletinde-adli-hata-bilinci; https://www.hukukihaber.net/hâkimlik-ve-sosyal-gerçekler

35 Fact-finding in civil litigation: a comparativemperspective Citation for published version (APA): Verkerk, R. R. (2010). Fact-finding in civil litigation: a comparative perspective. [Doctoral Thesis, Maastricht University]. Intersentia. https://doi.org/10. 26481/dis.20100624rv   1/01/2010. A Guide to Civil Procedure Integrating Critical Legal Perspectives Edited by Brooke Coleman, Suzette Malveaux,  Portia Pedro, and Elizabeth Porter, New York University Press, 2022. Chenyang Zhang. Win in Chinese Courts Practice Guide to Civil Litigation in China, Spinger, 2023. Gordon Tullock. Trials on Trial -The Pure Theory of Legal Procedure, Columbia University Press, 1980. ELI/UNIDROIT Model European Rules of Civil Procedure, 23-25 September 2020.

36 Bkz. The EU Justice Scoreboard-A tool to promnote effective justice and growth-Avrupa Birliği üye devletler adalet sistemleri için (kalite, bağımsızlık ve etkililik üzerine) nesnel, güvenilir ve mukayeseli, gelişmeler içeren veri sağlamaktadır. Bu veriler aksaklıkları ve iyi uygulamaları (good practices) belirlemede yardımcı olmaktadır.

37 Adliyelerde Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlükleri (ADM) bünyesinde, Bilgilendirme ve Yönlendirme Bürosu, Kırılgan Grup Destek Bürosu, Ceza Yargılaması Destek Bürosu, Hukuk Yargılaması Destek Bürosu, Adli Yardım Hizmetleri Bürosu ve Çocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki İşlemleri Bürosu yer almaktadır (10/06/2020). Ayrıca bkz. İLKE İlim Kültür Eğitim Vakfı’nın 2019 yılında başlattığı Alan İzleme Raporları Projesi kapsamında Eylül 2022 tarihinde yayımlanan Hukuk İzleme Raporu 2021; Alp Aziz Bacak. “Adliyelerin Fiziksel ve Mimari Koşulları Bağlamında Memnuniyet” TBB Dergisi 2015 (120), ss.261-288