Olaylar

Bekçilik sınavını kazanan başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz neticelenmesi nedeniyle başvurucunun anılan göreve ataması yapılmamıştır. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle dava açmış; mahkeme, başvurucunun kardeşinin bina içinde muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık suçundan aldığı hapis cezasının ertelendiğinin, çocuğun cinsel istismarı, nitelikli yağma ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından ayrı ayrı hapis cezalarına mahkûm edildiğinin tespit edildiğini ifade ederek davayı reddetmiştir. Başvurucunun istinaf ve temyiz talepleri reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle bekçilik mesleğine başlatılmama işlemine karşı açtığı iptal davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına bağlı olarak atanmamaya dair tesis edilen işleme karşı açılan bir davada başvurucunun hangi sebeple güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlandığının ve güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verinin kişinin yapacağı görevi neden olumsuz olarak etkilediğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda yargı mercilerinden beklenen, güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin neler olduğunu kararında belirtmek ve söz konusu bilgiyi, başvurucunun yerleştirildiği kurumu ve alacağı görevi gözönünde bulundurarak değerlendirme yapmaktır. Burada önemli olan husus güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını doğuran tespitlerin başvurucunun şahsından kaynaklanması ya da onun şahsıyla güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmasıdır. Yine bu noktada mahkemelerce söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun yeterli şekilde gerekçelendirilmesi keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir

Öte yandan bir kişinin akrabalarının davranışlarından sorumlu tutulamayacağı hususu hukuk devleti ilkesinin evrensel prensiplerindendir. Hukuk devletinde bir kimsenin başkalarının fiillerinden sorumlu tutulması kanunda öngörülen istisnai hâller dışında kabul edilemez. Bir kimsenin hukuken ve fiilen davranışlarını kontrol etme gücü ve yükümlülüğü olmayan başka bir bireyin fiillerinden dolayı kamu otoritelerinin yaptırımına maruz kalması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Somut olayda başvurucunun bekçilik görevine atanmamasına dair işleme karşı açtığı dava reddedilirken mahkemenin başvurucunun kardeşi hakkındaki mahkûmiyet kararlarına dayandığı görülmüştür. Ancak mahkeme sadece bu bilgiyi aktarmakla yetinmiştir. Mahkemenin başvurucunun kardeşinin eylemlerinin başvurucunun yerine getireceği bekçilik görevine olumsuz etkisine ilişkin bir değerlendirme yapmadığı anlaşılmıştır.

Kural olarak mahkemelerin kararlarında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde kanun yolu merciince bu karara atıfta bulunularak değerlendirme yapılması makul görülebilir. Mahkeme kararlarında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise kişilerin ileri sürdüğü esaslı itirazlar kanun yolu mercii tarafından gerekçeli şekilde karşılanmalıdır. Somut olayda mahkeme kararının yukarıda belirtilen bağlamda bir gerekçe içermediği, yargı mercilerince de bu karara atıfta bulunularak herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

------------

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

B. A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/32528)

 

Karar Tarihi: 29/5/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 3/12/2024 - 32741

 

GENEL KURUL

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Başkanvekili

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

B. A.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle bekçilik mesleğine başlatılmama işlemine karşı açılan iptal davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 9/7/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

5. İkinci Bölüm, başvurunun Genel Kurul tarafından incelenmesine karar vermiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. 1/11/1990 doğumlu olan başvurucu, 2/12/2018 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademisi Başkanlığının koordinesinde yapılan 2018 yılı 1. Dönem Çarşı ve Mahalle Bekçiliği Sınavı'nı asil olarak kazanmıştır.

8. 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (676 sayılı KHK) 74. maddesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bent uyarınca başvurucu hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucunun atanmamasına dair işlem tesis edilmiştir.

9. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali talebiyle 29/1/2019 tarihinde dava açmıştır.

10. Denizli İdare Mahkemesi (Mahkeme) 7/5/2019 tarihinde davayı reddetmiş; kararda, başvurucunun kardeşinin bina içinde muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık suçundan aldığı hapis cezasının ertelendiğinin, çocuğun cinsel istismarı, nitelikli yağma ve konut dokunulmazlığını ihlal suçlarından ayrı ayrı hapis cezalarına mahkûm edildiğinin tespit edildiğini ifade etmiştir. Bekçilik mesleğinin niteliği gereği bu mesleğe girmek isteyenler hakkında daha geniş bir güvenlik soruşturması yapılabileceğine ve bu kapsamda aile bireylerinin eylemlerinin de değerlendirmeye alınabileceğine dikkati çeken Mahkeme, söz konusu mesleğin başvurucunun kardeşinin mahkûm olduğu suçlarla mücadelede önemli bir rolü olduğu gözetildiğinde dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirtmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Dosya içerisinde bulunan ve davalı idare tarafından sunulan davacıya ait güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde elde edilen bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacının kardeşi M.A. hakkında Denizli 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/12/2013 tarih ve E:2013/142, K:2013/523 sayılı kararı ile 'bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık' suçundan dolayı 1 yıl 8 ay hapis cezası verildiği ve hapis cezasının Türk Ceza Kanunu'nun 51/1. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği, bu kararın temyiz edilmeksizin 27/02/2014 tarihinde kesinleştiği, yine davacının kardeşi M.A. hakkında Denizli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/09/2011 tarih ve E:2010/11, K:2011/286 sayılı kararı ile 'çocuğun cinsel istismarı suçundan' 8 yıl 4 ay hapis cezası, 'nitelikli yağma suçundan' neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezası, 'konut dokunulmazlığını ihlal suçundan' 3 ay 10 gün hapis cezası verildiği, bu karara karşı yapılan temyiz başvurusunun Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 27/11/2014 tarih ve E:2013/4020, K:2014/13404 sayılı kararı ile reddine karar verilerek anılan mahkeme kararının onanmasına karar verildiği görülmektedir.

Olayda, davacının kardeşi M.A.'nın hırsızlık, çocuğun cinsel istismarı, konut dokunulmazlığını ihlal ve hırsızlık suçlarını işlediğinden bahisle hapis cezaları aldığı ve bu kararların da kesinleştiği, davacının yakın çevresinin işlediği fiillerden dolayı sorumlu tutulmaması gerektiğini ileri sürdüğü, ancak davacının bu tip suçlarla mücadele noktasında önemli bir görev tevdi edilen bekçilik mesleğine girmek istediği, bu meslek yönünden birtakım özel koşulların aranması ve geniş bir güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının doğal ve gerekli olduğu, davacının girmek istediği bekçilik mesleğinin niteliği dikkate alındığında aile bireylerinin eylemlerinin davacının kamu hizmetine girmesine engel olacak şekilde davalı idarece değerlendirmeye alınması noktasında hukuka aykırılık bulunmadığı, ayrıca davacının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz olduğuna karar verilerek atanmamasına dair davalı idare işleminin ceza hukuku bağlamında bir ceza olmadığı, davacıya herhangi bir suç isnadı yapılmadığı ve isnat edilen bu eylem karşılığında da ceza hukuku anlamında herhangi bir ceza verilmediği gibi davacının hukuk düzenine aykırı kabul edilen bir eylemi karşılığında bekçilik mesleğine alınmaması gibi bir durum söz konusu olmadığı, dava konusu işlemin idare hukuku anlamında da bir ceza olarak kabulüne olanak bulunmadığı anlaşıldığından davacının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz olduğuna karar verilerek atanmaması yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Nitekim Anayasa Mahkemesinin D.M.Ç. Başvurusu, Başvuru Numarası:2014/16941, 24/01/2018 tarihli kararı da bu yöndedir."

11. Başvurucu, mahkeme kararına karşı 31/5/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

12. İzmir Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 22/10/2019 tarihinde istinaf talebini reddetmiştir. Karar, temyiz yolu açık olarak verilmiştir.

13. Başvurucu, karara karşı 6/11/2019 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

14. Başvurucunun temyiz talebi Danıştay Onikinci Dairesinin 16/1/2020 tarihli kararıyla, istinaf incelemesinden geçtikten sonra temyiz incelemesine tabi tutulacak davalar arasında sayılmayan ve istinaf incelemesi üzerine kesinleşen karar hakkında temyiz isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.

15. Nihai karar başvurucuya 17/6/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 9/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

16. 657 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına sadakatla bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatla uygulamak zorundadırlar"

17. 657 sayılı Kanun’un 48. maddesi şöyledir:

"Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.

A) Genel şartlar:

1. Türk Vatandaşı olmak,

2. Bu Kanunun 40 ncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak,

3. Bu Kanunun 41 nci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak,

4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,

5. Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, … zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.

6. Askerlik durumu itibariyle;

a) Askerlikle ilgisi bulunmamak,

b) Askerlik çağına gelmemiş bulunmak,

c) Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya

yedek sınıfa geçirilmiş olmak,

7. 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel

olabilecek … akıl hastalığı … bulunmamak.

8. [Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73; K.2019/65 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.]

B) Özel şartlar:

1. Hizmet göreceği sınıf için 36 ve 41 nci maddelerde belirtilen öğretim ve eğitim kurumlarının birinden diploma almış olmak,

2. Kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak."

18. 676 sayılı KHK'nın 74. maddesiyle 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen ve Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73, K.2019/65 sayılı kararıyla iptal edilen (8) numaralı alt bent şöyledir:

"Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

19. Anayasa Mahkemesinin 29/5/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

20. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğunu belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

21. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu; kardeşi hakkındaki tespitten dolayı bekçilik görevine başlayamaması nedeniyle adil yargılanma hakkının, ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin, çalışma hakkının, kamu hizmetine girme hakkının ve eşitlik ilkesinin, gerekli temyiz incelemesi yapılmadığı için mahkemeye erişim hakkının, ileri sürdüğü tüm hususların yeterince cevaplandırılmaması nedeniyle de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

23. Bakanlık görüşünde; başvurucunun yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına konu iddialardan ve üzerine atılı eylemlerden haberdar olduğu, işleme karşı iptal davası açarak anılan işleme yönelik delillerini, iddia ve savunmalarını yargı mercilerine sunma fırsatı elde ettiği, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı bir uygulamaya maruz kalmadığı, yargılama makamlarının güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında elde edilen delilleri ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirmek suretiyle sonuca ulaştığı belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

24. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun ihlal iddiaları mahiyeti gereği adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

27. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).

28. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

29. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

30. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Bu hak, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

31. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56). Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Yargılama sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce yeterli bir gerekçe ile yanıt verilmelidir. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında yeterli bir yanıt vermemesi hak ihlaline neden olabilecektir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri, §§ 35, 39).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

32. Somut olayda bekçilik sınavını kazanan başvurucu hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz neticelenmesi nedeniyle başvurucunun anılan göreve ataması yapılmamıştır. Mahkeme, başvurucunun kardeşi hakkındaki tespitlere yer vererek tesis edilen işlemi hukuka uygun bulmuştur.

33. 657 sayılı Kanun'un 48. maddesine eklenen "Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak" biçimindeki alt bendin tüm devlet memurluğu kadrolarına atanabilmek için güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılması şartı getirdiği açıktır. Güvenlik soruşturmasında araştırılacak hususlar hakkında araştırma yaptırıldıktan sonra elde edilen veriler değerlendirilecek ve güvenlik soruşturmasının sonucunun olumlu olması şartı aranacaktır.

34. Bireysel başvuruya konu kararın gerekçesinden de mahkemelerin 657 sayılı Kanun'un 48. maddesini güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması biçiminde yorumladığı görülmüştür.

35. Uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanmasında öncelikli yetkinin uyuşmazlığı çözen ve kanun yolu denetimi yapan mahkemelere ait olduğunun altı bir kez daha çizilmelidir. Anayasa Mahkemesinin kendi yorumunu bu mahkemelerin yorumunun yerine koyması söz konusu olamaz. Bununla birlikte söz konusu mahkemelerin yorumlarının etkilerinin adil yargılanma hakkıyla çelişip çelişmediğini incelemek Anayasa Mahkemesinin görevidir. Bu bakımdan bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede yargı makamlarının söz konusu fıkranın güvenlik soruşturmasının olumlu sonuçlanmasını gerektirdiği biçimindeki yorumu veri kabul edilecektir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Sebiha Kaya [GK], B. No: 2018/34124, 20/5/2021, § 48).

36. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumlu sonuçlanması şartının aranmasının kuralı belli ölçüde muğlaklaştırdığı söylenebilir. Zira güvenlik soruşturmasının olumlu neticelenip neticelenmediği konusunda ulaşılacak sonucun atamaya yetkili konumda bulunan kişi veya kişilere bağlı olarak değişmesi riski bulunmaktadır. Bu da keyfî ve ayrımcı uygulamaların gelişmesine, dolayısıyla bireylerin devlete olan güvenlerinin zedelenmesine sebep olabilecektir (Sebiha Kaya, § 49).

37. Kişilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/39, K.2013/65, 22/5/2013). Bu noktada gerekçeli karar hakkının hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin tesisinde önemli bir araç olarak işlev gördüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Zira kişiler ancak gerekçeli karar vasıtasıyla somut olayın hukuk kuralları karşısında nasıl konumlandırıldığını öğrenebilmekte ve buna karşı etkili bir savunma geliştirme imkânı bulabilmektedir (Eren Turğut, B. No: 2018/36716, 2/5/2023, § 34).

38. Mahkemelerce yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususlar, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek, keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulmalıdır (Eren Turğut, § 35).

39. Bu nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına bağlı olarak atanmamaya dair tesis edilen işleme karşı açılan bir davada başvurucunun hangi sebeple güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlandığının ve güvenlik soruşturması neticesinde elde edilen verinin kişinin yapacağı görevi neden olumsuz olarak etkilediğinin açıkça ortaya konulması önemlidir. Bu kapsamda yargı mercilerinden beklenen, güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin neler olduğunu kararında belirtmek ve söz konusu bilgiyi, başvurucunun yerleştirildiği kurumu ve alacağı görevi gözönünde bulundurarak değerlendirme yapmaktır. Burada önemli olan husus güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasını doğuran tespitlerin başvurucunun şahsından kaynaklanması ya da onun şahsıyla güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmasıdır. Yine bu noktada mahkemelerce söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun yeterli şekilde gerekçelendirilmesi keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir (Eren Turğut, § 36).

40. Diğer taraftan bir kişinin akrabalarının davranışlarından sorumlu tutulamayacağı hususu hukuk devleti ilkesinin evrensel prensiplerindendir. Başkasının yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmak, insanı hür ve irade sahibi bir varlık olarak kabul etmemek demektir. Hukuk devletinde bir kimsenin başkalarının fiillerinden sorumlu tutulması -kanunda öngörülen- çok istisnai hâller dışında kabul edilemez. Çağdaş hukuk sistemleri bireyin özerkliğini esas alarak ona haklar bahşetmekte ve sorumluluklar yüklemektedir. Bir kimsenin hukuken ve fiilen davranışlarını kontrol etme gücü ve yükümlülüğü olmayan başka bir bireyin fiillerden dolayı kamu otoritelerinin yaptırımına maruz kalması bireysel özerklik düşüncesiyle bağdaşmamaktadır (Sebiha Kaya, § 54).

41. Başka bir anlatımla salt yakınlarının eylemlerine olgusal olarak atıf yapılması gerekçeli karar hakkı güvencesinin sağlandığı anlamına gelmez. Aksi hâlde olgusal olarak kişinin yakınlarının hukuka aykırı eylemlerde bulunmalarının kategorik olarak kişinin kamu görevine alınması bakımından olumsuz sonuç doğurması gibi hakkaniyetsiz bir durum ortaya çıkacaktır.

42. Somut olayda başvurucunun bekçilik görevine atanmamasına dair işleme karşı açtığı dava reddedilirken Mahkemenin başvurucunun kardeşi hakkındaki mahkûmiyet kararlarına dayandığı görülmüştür. Ancak Mahkeme, sadece bu bilgiyi aktarmakla yetinmiş, değerlendirmemiştir. Mahkemenin başvurucunun kardeşinin eylemlerinin başvurucunun yerine getireceği bekçilik görevine olumsuz etkisine ilişkin bir değerlendirme yapması gerektiği hâlde bunu yapmadığı görülmüştür.

43. Kural olarak mahkemelerin kararlarında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde kanun yolu merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. Mahkeme kararlarında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise kişilerin ileri sürdüğü esaslı itirazlar kanun yolu mercii tarafından gerekçeli şekilde karşılanmalıdır. Somut olayda mahkeme kararının yukarıda belirtilen bağlamda bir gerekçe içermediği, Bölge İdare Mahkemesi tarafından da bu karara atıf yapılarak herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

45. Başvurucu; ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve 500.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

46. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

47. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Denizli İdare Mahkemesine (E.2019/106, K.2019/579) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.